2004-2008 yılları arasında Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi olarak görev yaptım. Bundan öncesinde de Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı'nda -çalıştığım üniversitemden resmi-izinli olarak- danışman olarak görev yaptım.

Yaşar Holding A.Ş.  ve Yaşar Üniversitesi kurucusu sayın Selçuk Yaşar'a en yüksek mertebede sadakatle ve dürüstlükle çalıştım. Can'ı gönülden sayısız projeler hazırladım ve kendilerine takdim ettim... Bugün kurulmuş olan Yaşar Üniversitesi'nin ilk fikri hazırlık çalışmalarını başlatmaktan onur ve gurur duyuyorum. Hiç unutmuyorum, 1994 yılında ABD'de hemen Georgetown Üniversitesi'nin karşısındaki Marriott otelinde bu konularda bir toplantı yaparak, üniversite projesini detaylarıyla çalışıyorduk... O dönemde henüz Koç ve Sabancı üniversiteleri kurulmamıştı... O yıllarda hazırlamış olduğum raporlar sayın Selçuk Yaşar'a ve Yaşar Grubu üst yönetimine takdim edilmiştir.  Maalesef vizyonsuzluk, aile içindeki fikir anlaşmazlıkları sebebiyle üniversite projesi çok zaman sonra gerçekleşti...

 

Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Toplantısı'ndayız...

 

2008 yılında kendi arzu ve isteğimle Mütevelli Heyet üyeliği görevimden ayrıldım... Kendimce hak ettiğim değeri ve yeri bulmadığıma inandığım için ayrılmayı tercih ettim...

Selçuk beye hep şöyle söylerdim.. "Efendim, bir gün Yaşar'da yaşadıklarımı yazmak isterim...."

YAŞAR'DA YAŞANANLAR!...

Kitabın ismi bile hazır... Yazmak gerekir mi? Yazmaya değer mi?...

Nankörlük ya da hainlik yaparak değil, fakat hayattan dersler alınması için Yaşar'da yaşadıklarım yazmaya değer!... Bir gün oturup, o dönemde yaşananları ve tanık olduklarımı yazmak isterim...

Kuruluş yıllarındaki sancılı ve sıkıntılı dönemi hep birlikte yaşadık... Atanan bir çok rektör hakkıyla ve layıkıyla görevlerini ifa edemediler; maalesef onur ve gururları incitilerek görevlerinden ayrılmak zorunda kaldılar!... Bir değil tam üç ayrı rektör!... Hepsine tanık oldum!...  Sayın Selçuk Yaşar'ı temsilen üniversitede mütevelli heyet başkan vekili sıfatıyla görev yapan kişiler "Yaşar Üniversitesi Murahhas Azası" kartviziti bastırarak rektörü  ve rektörlük makamını hiçe sayarak görevlerini, güç ve yetkilerini istismar ettiler... Bir değil tam üç rektör tarif edilmez saygısız davranışlara ve psikolojik teröre maruz kaldılar...  Bazı rektörler, rektörlük makamından ve sağlanan maddi koşullardan vazgeçmemeyi tercih ettiler, onur ve gururlarını, hatta haysiyetlerini bizatihi kendileri inciterek sonunda ayrılmak zorunda kaldılar...  Tüm bu yaşananlar o dönemin YÖK denetleme kurulu raporlarında da kayıtlıdır.

Yukarıda ifade ettiğim cümleyi tekrarla yazayım: Nankörlük yaparak değil, fakat hayattan dersler alınması için Yaşar'da yaşadıklarım yazmaya değer!... Bir gün oturup kaleme almak isterim...

Makam için, para için onur ve şerefini, haysiyetini beş paralık eden yalaka adamları, dalkavuk yöneticileri yazmak isterim!...

Selçuk Yaşar'ı üniversitede temsil durumunda bulunan kişilerin güç ve yetkilerini nasıl istismar ve suiistimal ettiklerini yazmak isterim...

Yönetici takımındaki iğrençlikleri yazmak isterim...

Entrikalar, oyunlar, ayak kaydırmalar, dedikodular, taraf tutmalar, ahlaksızların koalisyonu!...

Kıskançlıklar, çekememezlikler!...

***

Arthur Schopenhauer'un bir güzel sözünü biraz değiştirerek konuşmalarımda çok sık tekrarlarım: "Dört türlü aristokrasi vardır, birincisi yaş ve kıdem, ikincisi servet, üçüncüsü makam ve mevkii, sonuncusu ise akıl, bilgi ve erdemdir.  En şereflisi sonuncusudur."

Her zaman söylerim:

Güç, iktidar, makam-mevkii için ahlakınızı bozmayın!...

Erdem ve ahlak dolu bir yaşam felsefesini benimseyin ve öyle yaşayın...

Zenginlik insanı asla erdemli kılmaz.. Tam aksine kontrolsüz ve aşırı zenginlik ihtirası, sağlığınızı ve huzurunuzu bozar, sizi açgözlü yapar... Aile düzeninizi bozar.. Evlatlarınızla bile bu kısacık ömürde yollarınız ayrılır... Para, mal-mülk için evlatlar arasında anlaşmazlıklar çıkar... ve saire.. ve saire...

Bu satırları okuyacak herkesin şunu çok iyi bilmesi lazım... Hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi asla değildir... Yukarıda da yazdım: Zenginlikler içinde yoksulluklar ve yoksunluklar vardır...

Onur, şeref ve haysiyetinizi incitecek bir ortamda asla ve asla herhangi bir makam ve mevkiye talip olmayınız ve bunun devamı için uğraşmayınız... Yeri ve zamanı geldiğinde ayağa kalkıp şu dizeleri ezbere okuyacak kadar cesur olunuz!... 

"Ne kul olurum kimseye ne de onun bunun yardımcısı. Hiç bir kimseye uşak, oyuncak olmayacak kadar soylu doğmuşum ben..." William Shakespeare

Ve yine bilginiz, becerileriniz, yetenekleriniz görülmüyorsa ve takdir edilmiyorsa o zaman da o organizasyonda bulunmanız için bir sebep kalmamıştır... "Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?" (Zumer:9)  Durum  bundan ibaretse asla vefasızlık ve hainlik yapmadan sessizce veda etmesini bilmelisiniz...

 Bu yazdıklarımla dolaylı yoldan mesajlar vermek niyetinde değilim... Sadece Yaşar Holding'de ve Yaşar Üniversitesi'nde yaşadıklarımın yazmaya ve anlatmaya değer olduğunu söylemek isterim...

Şuna inanırım... Hayatınızda gördüklerinizi ve yaşadıklarınızı paylaşın... Doğrulukla, dürüstlükle... Asla yalan-dolan ve karalama ile değil...

Yaşar'da yaşadıklarım, gördüklerim ve şahit olduklarım yazmaya değer...

Belki bir gün!...

Kazandığım tecrübe dolayısıyla Sayın Selçuk Yaşar'a şükranlarımı bir kez daha ifade etmeyi borç biliyorum.

Hiç kimse burada Selçuk Yaşar'ı kötülediğim manasını çıkarmasın!...

Ben "Yaşar'da Yaşadıklarım..."ın anlatmaya ve yazmaya değer olduğunu söylemek istiyorum...

Bir önemli hayat tecrübesi...

 

 
 

© COPYRIGHT 2007 ALL RIGHTS RESERVED CANAKTAN.NET