ARAŞTIRMA PROFESÖRLÜĞÜ ÜZERİNE...

  

Türk yükseköğretim sisteminde profesörlük en yüksek akademik ünvandır. Bu ünvanı elde edip kadroya ataması yapılanlar aynı üniversitede emekli oluncaya dek sürekli iş garantisine sahip bulunurlar. Üniversitelerimizde maalesef performans değerlendirme ve ölçme sistemi ve bu sisteme bağlı olarak işleyen bir takdir ve ödüllendirme sistemi mevcut olmadığından profesör kadrosuna atananlar zaman içerisinde bilimsel araştırmalardan giderek uzaklaşırlar. Profesörleri bilimsel araştırmalara yöneltecek motivasyonel faktörler olmadığından tembellik, rehavet ve atalet maalesef kaçınılmaz olmaktadır.

Araştırma çok zahmetli bir çabayı gerektirir. Motivasyonun, takdir ve  ödüllendirmenin oldukça yetersiz olduğu üniversitelerimizde doğal olarak bilimsel araştırmalar ve yayınlar da yetersiz kalmaktadır. Bunun dışında kimi üniversitelerde öğretim üyelerinin ders yükünün fazla olması  profesörlerin ve diğer akademisyenlerin araştırmaya yönelme çabalarını olumsuz etkilemektedir.

Halbuki ideal bir üniversite eğitim-öğretim yanısıra araştırmaların yapıldığı, bilimin  üretildiği mekanlar olmalıdır. Maalesef, ülkemizde üniversiteler bilimin üretildiği değil tüketildiği mekanlar durumuna getirilmiştir.

Türk yükseköğretim kurumları halihazırda tamamen “eğitim-öğretim” fonksiyonu üzerine odaklanmıştır ve araştırma fonksiyonuna yeterince önem verilmemektedir.

Akademik dünyada düşük performans ve düşük verimlilik en ciddi sorunlarından birisidir. Bu sorun profesörler için tahmin edildiğinden öteye oldukça vahim bir duruma ulaşmıştır. Üniversitede yeterli motivasyon, takdir ve ödüllendirmeyi bulamayanlar ya üniversite dışında muhtelif işlere yönelmekte, ya da üniversitede rahatlık içinde 20-30 yıllarını adeta “emeritus” pozisyonunda heba etmektedirler.

Kimi suçlayalım acaba? Onca yıl bilimsel çalışmalar yapıp profesörlük ünvanını kazandıktan sonra verimlilikten uzak boşa geçirilen profesörlük yıllarının hesabını kim yapıyor acaba? Haftanın birkaç günü aynı dersin birinden çıkıp diğerine giren bir profesörün kime ne yararı olur ki?  Kendisi yaptığı işten ne kadar tatmin olur ki? Öğrencilerine şevk ve heyecan içinde nasıl ders anlatabilir ki?

Bir bilim insanın boşa geçirilen yıllarına yazık değil mi? İyi de, “bu profesörler, bir asgari ücretlinin neredeyse kat be kat üstünde maaş almıyorlar mı?” “O halde neden fazla çalışmıyorlar” diye düşünebilirsiniz!...

Sorun maaş artışı ile çözümlenebilse keşke.. Siz profesöre ayda 2 Milyar değil de 5 milyar verseniz daha fazla çalışacağını mı zannediyorsunuz.. Yanılıyorsunuz? Sorunun ana kaynağını doğru tespit etmek lazım... Sorun, sistemle alakalı... Oyuncuların davranışlarını belirleyen oyunun kurallarıdır... Siz oyunun kurallarını değiştirin bakalım, o zaman profesörlerin nasıl yüksek performansla çalışacaklarını görürsünüz..

Yukarıda özetlemeye çalıştığım sorunu ortadan kaldıracak çözüm önerilerinden birisi “araştırma profesörlüğü” adı altında yeni bir akademik unvan ve kadro yaratılmasıdır. Önerimi basit olarak anlatmaya çalışayım.

Halen mevcut sistemde profesör ünvanını taşıyan akademisyenler ileriye doğru üç yıl içinde akademik performans değerlendirme kriterleri esas alınarak çok yüksek bir performans gösterirlerse “araştırma profesörlüğü” ünvanı elde edebilmelidirler. Araştırma profesörlüğünün Akademik Performans Değerlendirme Sistemi (APDS) ve Performansa Dayalı Gelir Sistemi (PDGS) adını verdiğim iki sistem dahilinde işletilebileceğini düşünüyorum. Üniversitelerarası Kurul tüm akademik ünvanlar (araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent vs.) için asgari nesnel akademik performans kriterleri  tespit etmelidir. Araştırma profesörlüğü ünvanını elde etmek nesnel kriterler ve puanlar tespit edilmelidir. Üç yıl içinde belirlenen asgari puanın üzerinde bir performans gösteren akademisyenlere “araştırma profesörlüğü” ünvanı verilmelidir. “Araştırma profesörlüğü”, ünvanın verilmesinden itibaren üç yıl için geçerli olmalıdır. Bu süre içinde belirlenen asgari puanın altında performans gösterenler sadece “profesör” ünvanını kullanabilmelidirler. Takip eden üç yıl içinde belirlenen asgari performansın üzerinde bir performansı devam ettirenler “araştırma profesörlüğü” ünvanını kullanmaya devam edebilirler.

Takdir, motivasyonel araçlardan birisidir. Bir üniversitede çok çalışan ve üreten bir profesör, başkaca motivasyonel araçlar (maddi ödüllendirme vs.) olmasa dahi hakettiği unvan dolayısıyla tatmin olabilir.

İdeal bir insan kaynakları yönetimi takdir yanısıra ödüllendirme sistemine de sahip olmalıdır. Kanaatimce, araştırma profesörleri, diğer profesörlerden farklı olarak bazı hak ve imtiyazlara sahip olmalıdırlar.

-Araştırma profesörlüğü kadrosunda bulunanlar diğer profesörlerden daha yüksek maaş almalıdırlar.

Performansa Dayalı Gelir Sistemi (PDGS) adı verilen bir sistem dahilinde tüm akademisyenlere ve aynı zamanda araştırma profesörlerine  özel bazı teşvikler setirilmeldir. Örneğin, uluslararası sitasyon indekslerine kayıtlı dergilerde yayın yapanlar için her yayın başına maddi teşvikler sağlanmalıdır.

-Araştırma profesörlerinin yılda en az iki kez saygınlığı kabul edilmiş uluslararası kongre, sempozyum, konferanslara katılımları mümkün olabilmeli ve masraflarının önemli bir kısmı ya da tamamı karşılanmalıdır.

-Araştırma profesörlüğü kadrosunda bulunanlar her altı-yedi  yılda bir arzu ettikleri takdirde en fazla 1 akademik yıl, ülke içinde veya ülke dışında bir üniversitede “misafir araştırmacı” statüsünde görev yapma imkanına sahip olmalıdırlar. Bu uygulama gelişmiş ülkelerde “sabbatical year” adı altında uygulanmaktadır. Yurt dışında görev yapacak araştırma profesörleri aylık maaşları tutarında ek bir maaş hakkına sahip olmalıdırlar. Bu konuda daha başka teşvik sistemleri üzerinde de düşünülebilir.

-Araştırma profesörlüğü kadrosunda bulunanların haftalık ders yükü belirli bir saati aşmamalıdır.

-Araştırma profesörlerin sadece lisans-üstü düzeyde ders vermesi sağlanmalıdır.

Böylesine kurallar ve standartlar oluşturarak daha iyi bir sisteme doğru yol alabiliriz.

Gelin, tükenişin, rehavet ve ataletin olduğu yerden uzaklaşalım... Üretimin, bereketin, verimliliğin olduğu yola doğru ilerleyelim...

Gelin aklın ve mantığın kolayca kabul edebileceği öneriler bulup, bunları önerelim, uygulanması için çaba içinde olalım..

Gelin bu yanlış profesörlük sisteminden kurtulalım.. Biz bilim insanlarına bu yakışmaz mı?

 

 

resmi tıklayınız ve kitabın tamamını okuyunuz...