BÖLÜŞÜMDE ADALET ÜZERİNE…

 

...Üretim kadar, üretim sonucu elde edilen hasılanın paylaşımı da önem taşır. 

Adil ve Müreffeh bir Toplum temel gaye olmalıdır... 

Bölüşümde adalet temel bir hedef olduğunda hemen devlet müdahaleciliği akla gelir...  Bu doğru değildir!.. Devletin bölüşümde adalet için bir rolü ve fonksiyonu vardır ama adil bir bölüşüm ve paylaşımın ana çözümü devlet müdahaleciliği ve ikinci gelir dağılımı politikaları (gelirin yeniden-dağılımı politikaları)  değildir.

***

Politik iktisat, servetin ortaya çıkışını ve etkilerini araştıran bir alandır. Politik iktisat, bir başka ifadeyle üretim sonucu ortaya çıkan değerlerin sınıflar arasındaki bölüşümünü belirleyen yasaları inceleyen bir alan olarak da adlandırılabilir. Hiçbir ekonomi yasası üretim miktarı esas alınarak oluşturulamaz. Ekonomide bir yasa oluşturulacaksa bunun bölüşüm esas alınarak yapılması lazımdır. Her geçen gün ben, birinci konunun önemsiz ve aldatıcı olduğunu, ekonomi biliminin gerçek amacının ise ikincisi olduğu konusunda daha fazla tatmin olmaktayım.”

David Ricardo

“Yeryüzünün ürünleri –emek, makine ve sermayeyi bir araya getirerek yerkürenin yüzeyinden elde edilen herşey- toplumdaki üç sınıf arasında paylaşılır. Yeryüzünün ekilebilmesi için gerekli olan toprağın sahipleri, sermaye sahipleri ve emeğiyle yeryüzünü eken  emekçiler... Toplumun değişik aşamalarında, yeryüzünden sağlanan toplam üretimin bu üç sınıf arasında rant, kar ve ücret olarak paylaşımı farklı olacaktır. Rant, kar ve ücretler; toprağın fiili üretkenliğine, sermaye ve nüfus birikimine ve tarımda kullanılan ustalık, yaratıcılık ve araçlara bağlıdır.”

David Ricardo

 

İktisadi düşünceler tarihinin büyük isimlerinden David Ricardo “gelir dağılımı” konusunu politik iktisadın temeli ve asıl amacı olarak görür.  Ricardo’ya göre “hiçbir ekonomi yasası üretim miktarı esas alınarak oluşturulamaz.” David Ricardo iktisadi düşünceler tarihinde klasik iktisatçılar arasında yeralır, ancak üretimden ziyade üretimin paylaşımı konusunu ele alması dolayısıyla kendisiyle aynı dönemde yaşayan diğer klasik iktisatçılardan ayrılır. Örneğin, klasik iktisatçılardan  Adam Smith, Jean Babtist Say, James Mill gibi düşünürler bir ülkenin gerçek refahının üretim artışında olduğunu ifade etmişlerdir. Fakat Ricardo, bu düşünürlerden farklı olarak iktisat biliminde rant ve gelir bölüşümü konularını ayrıntılı olarak ele alan düşünürlerin başında gelir.

 

Hiç şüphesiz bir ülkenin refahı, o ülkenin ürettiği mal ve hizmetlerin miktarı ve parasal değeri ile ölçülür. Fakat bir ülkenin daha çok mal ve hizmet üreterek “ekonomik refaha” ulaşması mümkün olmakla birlikte “sosyal refah”a ulaşması mümkün olmayabilir. “Ekonomik refah”    ile “sosyal refah” aynı  anlam ihtiva eden kavramlar değildir. Bir ülkenin daha fazla üretmesi (ekonomik refahını artırması) gerçekleşirken üretim sonucu ortaya çıkan hasılanın paylaşımında dengesizlikler ve eşitsizlikler  mevcut ise bu takdirde genel bir “sosyal refah” artışından sözedilemez. Bu bakımdan üretim kadar, üretimin paylaşımı da önem taşır.

 

Üretim sonucu elde edilen hasılanın, gelirin ve oluşan servetin kişiler, üretim faktörleri , sektörler ve bölgeler arasındaki  paylaşımı iktisat biliminde “gelir dağılımı”nın konusunu oluşturur. Gelirin dağılımında adaletsizlikler ve eşitsizlikler yoksulluk sorununu gündeme getirir. Bir ülkede yaşayan bireylerin  yaşamlarını sürdürecek düzeyde bir gelire sahip olmamaları (gelir yoksulluğu)  ve insani yaşam için gerekli olanaklardan mahrum olmaları (insani yoksulluk) sözkonusu olabilir.

 

NOT. YOKSULLUKLA MÜCADELE STRATEJİLERİ başlığını taşıyan kitabımızı  tam metin olarak  okumak için tıklayınız:

http://www.canaktan.org/ekonomi/yoksulluk/anasayfa-yoksulluk.htm