ÇOĞUNLUK DESPOTİZMİ :: ÇOĞUNLUĞUN TİRANLIĞI

 

 

“Çoğunluğun iradesi, diğer insanlar üzerinde baskı yapabilir; gücün çoğunluk tarafından kötüye kullanılmasının önlenmesi gereklidir. ‘Çoğunluğun tiranlığı’ topluma karşı bir kötülüktür ve toplum buna karşı korunmalıdır.”

John Stuart Mill

 

  

Temsili demokrasilerde seçimle iş başına gelmiş siyasal iktidarın milli iradeyi temsil eden bir kurum olarak kabul edilmesi büyük bir hata ve yanılgıdır. Çağdaş temsili demokrasiler, genel olarak “çoğunlukçuluk” özelliğine sahip olduklarından halkın ya da milletin iradesini değil, çoğunluğun iradesini yansıtırlar. 
 
Çoğunluk iradesini, milli irade olarak kabul edip, siyasal iktidarı güç ve yetkisini kullanması yönünden  tümüyle serbest bırakmak doğru değildir. Ancak, oybirliği ya da oybirliğine yakın bir çoğunlukla seçilmiş bir iktidar milli iradenin temsilcisi olarak kabul edilebilir. Basit çoğunlukla iktidarı kazanan bir parti ya da oylarını birleştirerek çoğunluk oluşturan koalisyonlar, hiç bir zaman milli iradenin temsilcisi olarak kabul edilemezler.
 
 Gerçek demokrasi için, çoğunluk oylarına sahip bir iktidarın yetkilerinin sınırlı olması gereklidir.

***

 “Politikada çoğunluk kuralının haklılaştırılması onun ahlaki açıdan doğru olduğunu göstermez.”

Walter Lipmann

 

“Çoğunlukçu demokrasi, ‘halkın egemenliği’ olarak ifade edilen doktrin içerisinde en yetersiz ilke olarak görülmektedir.”

Bernard Crick

 

“Çoğunluğun azınlık tarafından yönetimi tiranlıktır; azınlığın çoğunluk tarafından yönetimi de tiranlıktır. Her iki durumda da ‘senin istediğin gibi değil, bizim istediğimiz gibi yapacaksın’ kuralı geçerlidir.”

Herbert Spencer

 

“Görevimiz oybirliğine ya da oybirliğine yakın bir karara ulaşmanın yollarını aramak ve keşfetmektir.”

James M. Buchanan

 

“Demokrasi teorisinin bugünkü yanlış anlaşılmasının kaynağı, Rousseau tarafından, halk iradesinin genel inancın yerine konması ve bunun sonucu olan halk egemenliği görüşüdür.”

Friedrich A.von Hayek

 

“Bugünün temel sorunu sınırsız devlettir. Batıda gördüğümüz ve bildiğimiz demokrasilerin hemen tamamı sınırsız demokrasilerdir.”

Friedrich A.von Hayek

 

***

LORD ACTON

“Demokrasinin  kötü olan bir yönü çoğunluğun tiranlığına dönüşmesidir.”

ÇOĞUNLUĞUN İRADESİ ÜZERİNE, 1870

Demokrasi, en az monarşi ve aristokrasi kadar, kendi varlığını sürdürmek için her şeyi feda etme, kralların ve asillerin ulaşamayacağı bir enerji ve akılcı davranışla çalışma, temsilin aşırı kullanılması, mukavemet gösteren tüm güçlerin def edilebilmesi ve halk oylaması ve referandum yoluyla çoğunluğun iradesini hakim kılma gibi konularda aşikar ve bilinen bazı güçlüklerle karşı karşıyadır. Hiç kimsenin halkın üzerinde güce sahip olamayacağı şeklindeki demokratik ilke hiç kimsenin onun gücünü engelleyemeyeceği ya da onun gücünden yakasını kurtaramayacağı şeklinde anlaşılmaktadır. Halkın istemediği şeyleri yapmaya zorlanamayacağı şeklindeki demokratik ilke onun beğenmediği şeylerin hoşgörüyü gerektirmediği şeklinde anlaşılmaktadır. Herkesin mümkün olduğu kadar payandalardan kurtulmuş özgür bireyler olması şeklindeki demokratik ilke, bir araya gelmiş insanların özgür iradesini hiçbir şeyin zincirleyemeyeceği şeklinde anlaşılmaktadır. Dini hoşgörü, yargı bağımsızlığı, merkezileşmeden korkma, kamu müdahalesinden korkma gibi öğeler, devletin merkezi güçlerin eline geçtiği zaman, birer garanti olmak yerine özgürlüğün önünde engel teşkil etmektedirler. Demokrasi, yukarıdaki otorite olmaksızın, yalnızca üstün olma iddiasında değildir; mutlaktır da ve aşağıdaki özgürlükler olmaksızın, bir vasi olmak yerine, kendi kendisinin efendisi olmak iddiasındadır. Dünyadaki eski egemenler, dalkavuk ve hilekar olan; ancak, kendilerine karşı direnmenin mümkün olmadığı ve hem Sezar’a hem de Tanrı’ya ait olan şeylerin kendilerine verildiği yeni egemenlerle yer değiştirdiler. Başa çıkılacak düşman artık devletin kendisi değildir; bunun aksine, yönetilenlerin özgürlüğüdür.

Sosyal düzenin ve sivil özgürlüklerin eski kavramlarının halk kitlelerine artık eski yararları dokunmaz. Servetler, halkın isteklerine gem vurulmadan artmaktadır. Bilginin artması ise onları acınılacak bir cahillik içerisinde bırakıyor. Din yaygınlaşmaktadır; ancak, onlara ulaşamamaktadır. Kanunları yalnızca üst sınıflarca yapılan toplum, fakirler için en iyi şeyin hiç doğmamak olduğunu, bundan sonraki en iyi ikinci şeyin ise çocukken ölmek olduğunu ya da yoksulluk, suç ve acı içinde yaşamak olduğunu ilan etmektedir. Zenginler servet birikimlerini artırmak için ne kadar uzun süre egemenliklerini kullanırlarsa, o ölçüde fakirlerin iktidara gelişini servetin dağıtılması için çevrilen entrikalar takip eder. Geçmiş dönemlerde eğitim, sağlık, tasarruf ve işçilerin korunması konularında çok az şeyin yapılmasında ve günümüzde bu konularda daha fazla şeyin başarılabilmiş olmasında büyük bir değişimin gerekliliği ve demokrasinin boş şeylerle uğraşmayacağı fikri rol oynamaktadır. Kitleler için özgürlük mutluluk değildir ve kurumlar amaç değil birer araçtırlar. Onların aradığı şey, rakip çıkarların ortaya koyduğu engelleri ve olumsuzlukları silip süpürmeye ve daha iyi koşulları oluşturmaya yetecek bir güçtür. Onlar, bundan önce büyük devletleri oluşturan, dinleri koruyan ve ulusların bağımsızlığını savunan güçlü elin, yaşamlarını sürdürmede ve insanların yaşamlarını sürdürmeye gerek duyacakları bazı şeylere doğuştan sahip olmalarını sağlamada yardımcı olmasını kastetmektedirler. Bu modern demokrasinin kötü şöhretli tehlikesidir. Aynı zamanda, amacı ve kuvvetli yönüdür. Bu tehdit edici güce karşı diğer despotları yıkıp geçen silahlardan yararlanılamamaktadır. Mutluluk ilkesi bunu doğrulamaktadır. Eşitlik ilkesi, iktidara uygulandığı kadar kolay bir şekilde mülkiyete uygulanamamasının yanı sıra ortak iradenin bağımsızlığına ve genel hukuk kurallarından muaf olan kişilerin veya grupların varlığına da karşıdır ve otoritenin sözleşmeye bağlı olması ilkesi krala karşı iyi olanları desteklerken, sözleşme iki tarafı içerdiğinden, egemen halka karşı iyi olanları desteklemez.

Demokrasinin yaygınlık arzeden kötü yönlerinden birisi çoğunluğun tiranlığıdır ya da daima çoğunluğun değil, güç veya hile ile seçimlerde başarı gösteren partinin tiranlığıdır. Bunu engellemek tehlikeye meydan vermemektir. Temsil sistemi tehlikeyi devam ettirir. Eşit olmayan seçmenlerin çoğunluğa güvence sağlamaya güçleri yoktur. Eşit olan seçmenler ise azınlıklara hiçbir şey sağlamazlar. Otuz beş yıl önce çarenin nispi temsil olduğuna işaret edildi. Diğer koşullarda devlette hiçbir söz hakkı olmayacak kitlelerin etkisini artırdığı için son derece demokratiktir ve hiçbir oyun israf olmamasını ve her seçmenin kendi fikrinden bir üyenin parlamentoya girmesine katkıda bulunmasını başararak adalete yakın bir durum oluşturur.

Demokrasi üzerindeki tüm kontroller içinde federalizm en etkili ve en sevimli olanıdır; ancak, bürokratik cumhuriyetle, feodalizmle ve kölelikle birlikte anıldığında kötü bir şöhrete sahip olmakta ve merkezileşmeye yol açmaktadır. Federal sistem, kuvvetleri ayırarak ve hükümete yalnızca belirlenmiş bazı hakları vererek, egemen gücü sınırlamakta ve engellemektedir. Yalnızca çoğunluğun değil tüm halkın gücünü denetim altına almanın tek metodudur ve her gerçek demokraside özgürlüğün asıl teminatı olarak kurulan ikinci bir meclis için de güçlü bir temel oluşturur.

 

 

Lord Acton ve diğer özgürlük düşünürlerinin yazıları için yukarıdaki kaynağa müracaat ediniz:

 

 

Can Aktan tarafından özgürlük üzerine yazılan kitaplar...

 

kitabın içeriğine ulaşmak için yukarıdaki kitap kapaklarını  tıklayınız: