DANIŞMANLIK ÜZERİNE...

 

“Kralların danışmanları, bilgisiz, dalkavuk ya da kendini  beğenmiş

kimselerdir. Yükselme tutkusunun, para kaygısının, kendini beğenmişliğin

ağır bastığı danışma kurulları ise tüm yeniliklere kapalıdır. Atalardan

kalan en güzel kurumları yaşatmak ve geliştirmek için hiç bir çaba harcamazlar,

ama biri çıkıp onları düzeltmek, yenileştirmek istedi mi yenileşmeye, ilerlemeye

katılmamak için eskiye sarılırlar.”

 Thomas Morus

 

Dânişmend… Yani, danışman…

Yani bilgisi yüksek olan insan…. Kendisine danışılacak olan insan…

“Mutluluğa rağmen, Krallar bana çok mutsuz görünür, çünkü kendilerine hakikati söyleyecek tek kişi yoktur, dost yerine asalaklara mecburdur. Ama zaten Krallar hakikati işitmekten korkar diyeceksiniz, hatta bu yüzden bilgelerden kaçınırlar, olur da özgürce konuşan biri çıkar ve tatlı hayaller yerine doğruları kendilerine söylemeye kalkar. Evet, meselenin özü budur, Krallar hakikatten nefret eder.”     

“Zaten, en büyük krallar, delilerle yaşamaktan o kadar haz duyarlar ki, krallar arasında, deliler olmadan ne yiyebilen, ne gezebilen, ne de bir an yaşayabilen birkaç tane vardır Onlara, gösteriş için yanlarında bulundurdukları, tatsız ve aşık suratlı filozoflardan çok daha fazla değer verirler Bu tercih, bence ne şaşılası ne de anlaşılması güçtür Bu bilgeler prenslere söylenebilecek yalnız gamlı ve nahoş şeyler bulurlar Bilgileri ile övündüklerinden, bazen onların nazik kulaklarını sert ve dokunaklı gerçeklerle tahriş etmek cüretinde bile bulunurlar Deliler, tersine, bin bir çeşit haz bulur buluşturur; her an onları eğlendirir, avutur, kahkahalarla güldürürler.”

 

 

Güzel ata yulaf lazım!

Dânişmend’lere de ulûfe lazım!…

Öyle ya! Mesele yüksek devlet menfaatleri olunca iyi dânişmendler olmadan olmaz!

Ulûfe dağıtmadan olmaz!

Hazine yemliği ne güne duruyor!

Arpalık dağıtmadan olmaz!

“Kimini arpalık, kimini ise  mülk olarak verdirip, kendilerinin hiçbir ihtiyaçları kalmadığında her biri kendi adamlarına nice tımar ve zeametler verdirip, kılıç sahibi gazilerin dirliklerini kestirdiler. Hazineyi gereksiz yere harcayıp dünyayı bu şekle koydular. Yine kanaat etmeyip rüşvet kapısını açtılar…  Bir alay ehliyetsiz ve hak etmemiş kişinin leş ile denk görülen rüşvetlerine aldanarak kimine beylik, kimine beylerbeyilik alıverip, gerçek hak sahibi olan bir yığın iş görmüş, emekdar, işe yarar ve cesaretli kullar düşkünlük köşesinde namsız, nişansız kalıp fakirlik ve yokluk içinde ezildiler… Ulûfeli kul çoğalarak dünyayı tuttu… Bunların ünlüleri, vezirlere tabi olup her ne kadar fitne ve bozgunculuk ortaya çıktıysa hepsi bu gibi kimseler yüzünden oldu. “
Koçi Bey

 

Hazine sebili ne güne duruyor!

Aç musluğu!

Aç musluğu da doysun bu kifayetsiz muhterisler!

“Yiğit altını gördü tabiatı değişti, özü yumuşadı!”
Yusuf Has Hacib

 

***

Ey ehliyetsiz danışmanlar!

İşe yaramaz iş takipçileri!

Rant kollayıcılar!

Ey yalakalar!

Dalkavuklar!

Ey güç ve iktidarın arkasında koşan kifayetsiz muhterisler!

Ey çapsız, cibilliyetsiz adamlar!

Ey derin bilgiden yoksun yüzeyselciler!...

Ey haddini bilmez cahil cesareti!

Ey bilgi ve yeteneksizliğinin farkında olmayan pazarlamacı takımı!

Ey niteliksiz olduğunun farkında olmayan liyakatsiz  dânişmendler!

Ey devlete ve millete akıl vermeye hazır, kendini bir şey zenneden beyinsiz takımı!

"Bilgisiz ve beceriden yoksun  insanların ölçüsüzlükleri kendileriyle ilgili algılarındaki hatalardan; yüksek bilgi düzeyine sahip, becerikli, yetenekli insanların ölçüsüzlüğü ise diğer insanlarla ilgili algılarındaki hatalardan kaynaklanmaktadır. "
 David Dunning & Justin Kruger


"Beceriksiz ve Farkında Değil: Kişinin Kendisinin Cehaletiyle İlgili Bilgisizliğinin, Kendisini Abartılı Değerlendirmesine Nasıl Neden Olduğu... "
Justin Kruger & David Dunning (1999). "Unskilled and Unaware of It: How Difficulties in Recognizing One's Own Incompetence Lead to Inflated Self-Assessments". Journal of Personality and Social Psychology 77 (6): 1121–34

 

"..işte size gizlemeyip açıkça söylenmesi biraz zor bir gerçek.... bizde herhangi bir bilgi dalında pek koyu bir yeterlilik, teknik ve ciddilik para etmez. hoşafa şeker kor gibi buna biraz da lo lo lo karıştırılmalıdır. halkın dimağı o zaman sizden tat alır. bu biçimde yüzde doksan işiniz yürür. kendini değerinden fazla satabilme, bunu halka yolu yordamı ile telkin edebilmek de ustalık isteyen bir şeydir. bu badem ezmesini rast geldiğinizin ağzına incelikle sunmalı. her halde yutanlar çıkaranlardan fazla olur."
Hüseyin Rahmi Gürpınar

 

***

Hayat ve hakikat!

Böyle bir hayat işte!

Aptal olmadıklarını bilmeyecek kadar aptallar bu dânişmendler!    Ama gel gör ki devlet başkanlarına, başbakanlara, bakanlara danışman olmuşlardır!

"Bir aptal kendini zeki sanır, ancak akıllı biri kendinin aptal olduğunu bilir."
William Shakespeare

 

Ne kadar cahil olduğunu bilmeyecek kadar cahiller!..

"ikimiz de gerçekten iyi ve güzel bir şey bilmesek de; ben yine ondan daha iyi bir durumdayım; çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini zannediyor. ben bilmiyorum fakat bildiğimi de düşünmüyorum. demek ki ondan biraz daha bilgiliyim, çünkü bilmediklerimi bildiğimi düşünmüyorum."
Sokrates

 

Bir şey biliyormuş gibi davranırlar!

"Az bilmek tehlikelidir. bilgeliğin suyunu ya derinden çekeceksin ya da hiç tadına bakmayacaksın. Sığ sular beyni zehirler fakat derin sular onu yine temizler." 
Thomas Aquinas

 

Ne kadar da özgüvenleri yüksek değil mi!

Dunning-Kruger etkisi!...

***

Ama gelin görün ki hava bin beşyüz!

Ulûfelerinden memnunlar!

Arpalıklar da hoş, güzel!

Hazine yemliğinde güzel güzel otlanıyorlar!

Böyle bir hayat işte!

***

Cahil cüretkar olmuş  kendini alim sanıyor!

Başlar ayak olmuş, ayaklar da baş!

Nerede beleş, orada yerleş!

***

Onları oraya koyan Kral'ın suçu yok mu!

Ona söylenecek söz şudur:

Bana dânişmendini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!

***

“Bütün küçük yaltakçıların işbirlikçisi, baş yaltakçı insanın kendisidir.”

Plutarkos