DELİLİĞE ÖVGÜ

 

Adamlar arasında adamın biri

Güpegündüz adamlar arasında, elinde fener bir şeyler arıyormuş...

Adamlar arasında adamlardan biri  diğeri, Adı İskender,

Merakla dönmüş, ne aradığını sormuş...

 Adam adamları göstermiş;

- Adam arıyorum, demiş...

Tabi ki adam haklı... Adam adama meraklı…

Not. Bu sözler Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi , 13 . Servis’ten M.K. adlı  bir hastaya aittir.

***

Bugünkü insanları tanıyınca ve görünce delirmek içten bile değil!...

Deliliğe övgüler dizmek hiç de anlamsız ve aptalca değil!...

"Tüm insanlık içinde herhangi bir deliliği olmayan tek bir kişi bulunabileceğini sanmıyorum. Aradaki tek fark, derece farkıdır. Bir kabak görüp de onu karısı sanan adama deli denmesinin nedeni, böyle bir şeyin çok az insanın başına gelmesidir."

Erasmus

“Gerçek dünyada insani değerlerin yitimine katlanamayanlar "deli" kabul edilirken insani köklerinden kopmuş olanlar "normal" olarak onay bulur.”

Arno Gruen

"Kaçık arıyorsanız tımarhaneye gitmeniz gerekmiyor,

gezegenimiz evrenin tımarhanesi zaten."

Johann Wolfgang von Goethe

 

**

AKILLI MI DESEM DELİ Mİ!

Çözemedim gitti!

Sahi sizce bu adam akıllı mı deli mi?

Akıllı mı desem deli mi!

Kim deli, kim akıllı?

Çözemedim gitti!

Ama bildiğim şu ki şu dupduru bakan ve dürüst konuşan delileri seviyorum!

"Dupduru bakan ve dürüst konuşan her şeyi seviyorum."

Friedrich Nietzche

 

Akıllı dediğin adama bak!

Cambaz!

Kurnaz!

Menfaatçi!

Dini-imanı para!

Bir de şu deli dediğin adama bak!...

Saf.. Temiz... Dupduru...

Montaigne'nin dediği gibi kınından çıkınca belki de beş para vermezsin kılıca!..

Nice akıllı diye beş para etmez insanlar vardır!...

Deliliğe övgüm hep var olsun!...

“Aradığımız kılıcın değeridir, kının değil. Kınından çıkınca belki de
beş para vermezsiniz kılıca. İnsanı kendi değeriyle ölçmeli, süsü
püsüyle değil. Eskilerden birinin pek hoş olarak dediği gibi: Bilir
misiniz niçin büyük görülür o insan bize? Topukları yüksek de ondan.
Taban heykelden sayılmaz. Ayakkabılarını çıkarıp öyle ölçmeli
boyunu insanın: Parasını pulunu, şanını şerefini bir yana bırakıp bir
gömlekle çıksın karşımıza. Bakalım bedeni işine elverişli mi, sağlam,
zinde mi? Kafaca nasıl? Hoş mu, yetenekli mi, gerekli her tahtası
yerinde mi? Düşünce dağarcığı kendinden mi, başkalarından mı?
Varlığında talihin payı var mı? Çekilen kılıçlara alev alev mi bakıyor?
Canının nereden, ağzından mı gırtlağından mı çıkacağına aldırmıyor
mu? Kendinden emin, haksever, tokgözlü mü? Bakılması gereken
bunlardır, bunlardan anlaşılır aramızdaki sonsuz ayrılıklar.”

Michel de Montaigne

 

***

MİLLET: AKILSIZ İNSANLAR TOPLULUĞU

"Delilik bireylerde ender rastlanan bir durumdur

ama gruplarda, partilerde, uluslarda ve devirlerde bir kuraldır."

Friedrich Nietzsche

 

Ya bu millet de akıl yok galiba!

Millet delirmiş!

Celladına bile bile oy veriyor!

Seçtiği insana baksanıza!

Bir zalimi alkışlamaktan daha tiksinti verici bir şey olabilir mi!

Bu millet zulmü alkışlıyor!...

Millet delirmiş mi acaba!...

***

 

“Nasıl delirdiğimi soruyorsun. Şöyle oldu: Tanrıların çoğu daha doğmadan çok uzun zaman önce bir gün, derin bir uykudan uyandım ve bütün maskelerimin- kendi yaptığım ve yedi hayatta taktığım maskelerin- çalınmış olduğunu gördüm, kalabalık sokaklarda,’Hırsızlar, hırsızlar, Tanrı’nın cezası hırsızlar,’ diye bağırarak koştum.


Erkeklerle kadınlar bana güldü ve bazıları korkup evlerine kaçtı.

Ve Pazar yerine vardığım zaman bir genç bir çatıda dikilip, ‘O bir deli,’ diye haykırdı. Onu görmek için yukarıya baktım; güneş çıplak yüzümü ilk defa öptü. İlk defa için güneş çıplak yüzümü öptü ve ruhum güneşe karşı sevgiyle tutuştu ve bir daha maskelerimi aramadım. Ve kendimden geçercesine haykırdım, ‘Şükürler olsun, maskelerimi çalan hırsızlara şükürler olsun.’

İşte böyle delirdim.

Ve deliliğimde hem özgürlüğü hem güvenliği buldum; yalnızlığımın özgürlüğünü ve anlaşılmazlığın güvenliğini. Bizi anlayanlar bizden bir şeyleri tutsak ederler çünkü.
Fakat güvenliğimle çok kibirlenmeyeceğim. Zindandaki bir hırsız bile başka bir hırsızdan güvendedir.”


Halil Cibran

“Bu, tımarhanenin bahçesinde oldu: Solgun benizli, harika görünümlü, hayranlık uyandıran bir delikanlıya rastladım. Ve oturduğu sıraya, yanına oturdum ve dedim: ‘Niçin buradasın?’

Bana şaşkınlıkla baktı ve dedi: ‘Bu yakışıksız bir soru fakat buna rağmen cevap vereceğim. Babam, kendisinin bir kopyası olmamı istedi. Amcam da öyle. Annem ise ünlü babasının bir sureti olmamı istedi. Ve kızkardeşim de denizci kocasından izlemem gereken en mükemmel model çıkarmak istiyordu benim için. Erkek kardeşim de kendisi gibi dikkate değer kahraman bir sporcu olmam gerektiğini düşündü.

Ve hocalarımın durumu da aynı: Felsefe doktorundan, musiki üstadına ve mantıkçıya kadar. Hepsi kararlıydılar. Her biri kendisinin aynadaki yansıması olmamı istedi.

Ve bu yüzden bu yere geldim. Ve burayı huzurlu ve sağlıklı buluyorum. En azından başkası değil kendim olabiliyorum burada.

Sonra birden bana döndü ve dedi: ‘Fakat söyle bana; seni de buraya başkalarının nasihatleri ve seni eğitme istekleri mi sürükledi?’

Ona cevap verdim: ‘Hayır, ben ziyaretçiyim.’

- Öyleyse sen de duvarın öte tarafında bulunan tımarhanede yaşayanlardan birisin.’


Halil Cibran

 

 

***

BUYRUN DELİLER GEMİSİ'NE:

DAS NARRENSCHIFF

" Dünya aldatılmak istiyor"

"The world loves to be deceived."

Sebastian Brant

 


Sebastian Brant’in hicivde yeni bir devir başlatan  'Das Narrenschiff' adlı eseri 1494 yılında Basel’de yayınlandı...
 

Narrenschiff, tayfası da yolcusu da delilerden müteşekkil bir gemi.. Deliler Gemisi...

Nereye mi gidiyor... Narragonien' a...

Orası da neresi?

Orası deliler cenneti... ya da deliler cehennemi...

Cennet ya da cehennem ne fark eder ki!

Her ikisini de biz uydurmadık mı!...

Gemiye kabul için tek şart var: deli olmak ve bunu ispat etmek...

 

Bu dünyanın bütün delilerini bu gemide görmek mümkün...