DEVLET VE YALAN

 

 

“Bireyin ayaklar altına alınması, onun nihai kurtuluşu olarak ilan edilir. Anlatım özgürlüğünün yokluğu, en üst dereceden özgürlük olarak nitelenir. Gülünç seçimler, demokrasinin gerçekleşmiş en güzel örneği  olarak sunulur. Bağımsız düşüncenin yasaklanması, dünya görüşlerinin en bilimseli olarak anlatılır. Askeri işgal, kardeşlik dayanışması olarak lanse edilir. Çünkü rejim, kendi yalanlarının tutsağıdır. Her şeyi tahrif eder, değiştirir bu rejim. Geçmişi de... Bugünü de... Geleceği de... İstatistikleri de... Bireyler bütün bu yalanlara inanmak zorunda değillerdir. Ancak inanıyormuş gibi yapmak kendi haklarında daha hayırlı olur. Bu nedenle, kendi içlerinde  yalanı kabul etmeseler de, yalanda yaşamak zorundadırlar bu rejimde...”
Vaclav Havel

 

  

Václav Havel, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yıkılması, Doğu Avrupa'daki sosyalist blokunun dağılmasının ardından yeni kurulan Çek Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanıydı....

1989 kadife devrimi ile ülkesini demokrasiye taşıyan bir llider oldu... Bir düşünce adamıydı... Entellektüel idi...  Edebiyatçı ve oyun yazarıydı...

 2011 yılında  75 yaşında hayata gözlerini yumdu...

 

Havel,  bildiğiniz o adi politikacı tanımının hiç birine uymayan bir güzel insandı...  Otokrasiden ve despotizmden nefret ederdi... Sınırsız ve kontrolsüz bir develetin tehlikelerine dair pek çok yazılar kaleme aldı...

 

Lütfen Havel'in yukarıda  yalan üzerine sözlerini dikkatle okuyunuz...

 

***

 

 

***

 

Devlet eğer bir DEV''let olmuşsa orada Yalan da büyük boyutlardadır...

 

Otokratik, otoriter ve totaliter rejimler yalan üzerine kuruludur...

 

Ya demokrasiler!

 

Bugün seçimin varolduğu sözümona demokratik rejimlerde de aynı yalan devam ediyor... Adına demokasi dediklerine bakmayın.... Koca bir YALAN...

 

 

O rejimin adı demokrasi değil seçimin var olduğu bir despotizm'dir... Elective despotism...

 

Seçimle gelmiş bir hükümetin güç ve yetkilerinin diğer organlar (yasame ve yargı) tarafından etkin biçimde kontrol edilmediği ve sınırlandırılmadığı bir rejim...

 

 

 

"Elective despotism"... Yani seçimin var olduğu bir sözde demokratik rejim....

 

İşte orada yalan çok yaygındır. Bir taraftan resmi yayın organları (radyolar ve televizyonlar) ve diğer taraftan iktidardan beslenen çıkar gruplarının sahip olduğu görsel ve yazılı medya aracılığıyla planlı bir algı operasyonları yürütülebilir ve “yalan” kurumsallaştırılır.

 

Yalan içinde yaşamaya alışmış bir toplumda,  millet denilen topluluğun her biri yalana inanmaya başlar ve daha da trajik olanı yalan için mücadele etmeye başlar.