TANRI'YA İNANMAK ÜZERİNE...

 

metafor üzerine düşünceler...

 

İlk insanlar önce kendi kişiliklerinin dışında her yerde beliren güçlere ya da nesnelere “mana” adını verdiler. Sonra manayı cisimlendirip “totem” adını taktılar.

“Dine sahip olmayan hiçbir ilkel topluluk bulunamamıştır.” 

William Hawells

 

Din; totemcilik, çok tanrıcılık, tek tanrıcılık, ateizm, panteizm, deizm, doğal din şeklinde bir evrim geçirdi.

Tanrıcılık (Teizm) evreni yaratan ve yöneten bir Tanrı'nın varlığını savunan öğretidir. Başlangıçta pek çok maddi varlıkları ya da manevi inançları kendine tanrı olarak seçen insanoğlu, zamanla tek tanrıya inanmaya başladı.

Panteistler ise Tanrının “bir”liğini reddettiler.

Ateistler, hiç bir dine ve Tanrı’nın varlığına inanmadılar.

“İnsan doğası gereği dini bir hayvandır;

ateizm sadece aklımıza değil duygularımıza da aykırıdır.”

Edmund Burke

 “Doğa insanı asla aldatmaz... İnsanı aldatan daima kendisidir.”

Jean Jacques Rousseau

 

Kimileri dini insanı uyuşturan bir afyon gibi tanımladılar, din bir hastalıktır dediler...

 

“Din insanların afyonudur.”

Karl Marx

 “Ben dine hastalık olarak bakıyorum. İnsan ırkı için adı konmamış bir sefaletin kaynağı.”
Bertrand Russell

Bertrand Russell

 “Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her Pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir Engizisyon yargıcıyla bir randevu alınırdı.”
Bertrand Russell

 

Deistler, bir dine bağlı olmamakla birlikte içlerinden Tanrı’ya imanı eksik etmediler. Deistler, insanın kendisinin iyiyi ve doğruyu bulabileceğini savundular.

 “Deizm, Latince ‘deus’ kelimesinden gelir ve Tanrı’ya inanmak demektir ve bu inanç her insanın imanının ilk ilkesi olmalıdır.”

Thomas Paine

“İnsanın alması gereken isim deist olmalıdır. İnsanın okuması gereken kutsal kitap Tanrı’nın yazdığı ve mührünü bastığı ‘Doğa’ kitabıdır. İnsanın sahip olması gereken tek din Tanrı’ya iman etmek ve iyi bir insan olmaktır.”

Voltaire

 

Agnostikler, Tanrı’nın varlığı konusunda hep şüpheci oldular.

“Tanrılar kötülükleri yeryüzünden kaldırabilir mi veya kaldıracak mı veya istese de kaldırabilir mi; yoksa bunu yapamaz mı, yoksa yapmayacak mı, veya nihayette Tanrılar hem yapabilir ve hem de yapmak istiyorlar mı?.. Eğer Tanrılar yeryüzünden kötülükleri kaldırmak istiyorlar da kaldıramıyorlarsa o zaman onlar her şeye gücü yeten değillerdir. Eğer yapabilirler de, yapmak istemiyorlarsa o zaman onlar iyiliksever değillerdir. Eğer onların kötülüğü kaldırmaya ne güçleri ne de istekleri varsa o zaman onlar ne her şeye gücü yeten, ne de iyilikseverlerdir. Ve son olarak eğer Tanrı’lar kötülüğü kaldırma gücüne sahipseler ve kaldırmayı istiyorlarsa o zaman kötülük nasıl ortaya çıkmıştır?”

Epiküros

 “Tanrı dünyamızdan kötülükleri ya atmak istiyor da atamıyor, ya atabilir ama atmak istemiyor, ya ne atabiliyor ve atmak istiyor.”

Papaz Lactantius

“Epikuros’ un sorduğu sorular hala cevaplanmamıştır: Tanrılık kötülüğü ortadan kaldırmayı istiyor mu, yoksa buna gücü mü yok? Gücü var da niyeti mi yok? O zaman kötü niyetli (bedhah)  midir? Tanrı kötülüğü kaldırmak için hem güce sahiptir ve hem de istekli midir.? O zaman kötülük niye vardır?”

David Hume

 

Rasyonalistler, akıllarına güvenerek, dinin akla boyun eğmesini savundular. Anti-rasyonalistler ise Tanrı’nın insan aklı ile kavranamayacak bir “insan ötesi gerçek” olduğunu savundular.

“İnanç, aklın yok edilmesinden başka bir şey olamaz.

İnanç kesinlikle kavranamayacak olan şeylere karşı sessiz bir tapınmadır.

Bu nedenle inanç, insanın kendisini inanmazlığa teslim etmesidir.”

Voltaire

 

Dinler ve inançlar, akla ve bilime uygun olmayan uydurmalardır dediler, rasyonelistler...

“Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak.”
Arthur Schopenhauer

“Tanrı sözcüğü benim için insan zaaflarının bir ifadesi ve ürünü olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Kutsal Kitap saygı duyduğum, ancak yine de ilkel ve bir hayli çocuksu bulduğum bir söylenceler topluluğu. Hiçbir yorum, ne denli incelikli olursa olsun, bu görüşümü değiştiremez. En incelikli yorumlamalar birbirlerinden oldukça farklılar ve bunların özgün metinle hemen hemen hiçbir ilgisi yok. Bana göre Yahudilik, öteki tüm dinler gibi, en çocuksu boş inançların nesneleştirilmesidir ve üyesi olmaktan mutluluk duyduğum, düşünce yapısına son derece yakın olduğum Yahudi halkı da benim için öteki insanlardan farklı bir niteliğe sahip değildir...Bu insanlarda ‘seçilmiş’ olduklarını gösteren hiçbir şey görmüyorum.”


Albert Einstein

“İnsan pek mecnundur. Bir sinek kurdunu nasıl yaratacağını bilmez,

ama gider düzineyle tanrı yaratır.”
Michel de Montaigne

 “Eğer rahipleri istiyorsanız filozoflara ihtiyacınız yok demektir ve eğer filozofları istiyorsanız rahiplere ihtiyacınız yoktur; çünkü biri aklın dostu ve bilimin geliştiricisi olarak anılırken, diğeri aklın düşmanı ve cehaletin savunucusu olarak tanınır.”

Denis Diderot

 

Hümanistler, sadece duygularıyla hareket ettiler.

“Din bir yanılgıdır ve gücünü bizim iç güdüsel dürtülerimizin

hemen uyum göstermesinden alır.”

Sigmund Freud

 

Kimileri “doğal din”den sözettiler ve tek kutsal kitap olarak doğanın yasalarını kabul ettiler. Doğal din savunucuları, insanın, doğası gereği inanma ihtiyacı içinde olan bir yaratık olduğuna kanaat getirdiler.

“İnsanın dini ne tapınaklardır, ne altarlar  ne de ayinlerdir. İnsanın dini tamamen en üstün olan Tanrı’ya içsel bir ibadet ve ahlak kurallarına sonsuza dek uymaktır.”

Jean Jacques Rousseau

 

Laikler ise din ile devlet işlerinin birbirinden tamamen ayrılması gerektiği görüşünde birleştiler ve dine dayalı ve dine destek veren devlet anlayışlarına karşı çıktılar.

 “Bizler laik hukuku güçlü bir şekilde oluşturmalı ve güven altına almalıyız."

 Martin Luther

 

Fanatikler ve fundamentalistler ise gerçek kurtuluşu sadece ve sadece din alanında gördüler.

“Ateizm ve fanatizm toplumu parçalayacak iki büyük canavardır. Bununla birlikte ateist aklını muhafaza eder ve kötü davranışlarından kaçınır. Buna karşın fanatik, sahip olduğu deliliğin etkisinin altında eylem ve davranışlarda bulunur."

 Voltaire

 

Bazı insan mahlukatları maalesef kendi akılları ile değil, başkalarının aklı ile hareket etmeyi tercih ettiler. Neredeyse her söylenene inandılar, ne yapıldıysa onu gördüler ve onu tatbik ettiler.

Batıl inançlar,  kimileri için bir din kadar kutsal bir inanç alanı oldu.

 “Batıl inanç ve din ne ise astroloji ve astronomi arasındaki ilişki de odur.

Akıllı annenin aptal kızı gibi...”

 Voltaire

“Batıl inanç zayıf akılların dinidir.”

Edmund Burke

 

Kimileri ise din olmadan, insanın ahlaklı olmayacağını savundu ve ahlakın temelini dine ve kutsal kitaplara bağladı. Ateistler buna tabii ki karşı çıktı!...