DOKTORA EĞİTİMİ ÜZERİNE

  

Dünyada akademik alanda  alınabilecek en yüksek dereceye Doktora deniyor...

Batı dünyasında doktora, Ph.D kısaltması ile kullanılıyor... Doctor of Philosophy...

Felsefe doktorası demek değil!... Buradaki felsefe kelimesi "bilgelik sevgisi" anlamına geliyor...

Bilim dünyasında sahip olunabilecek en yüksek derece.. En saygın akademik ünvan...

***

Bakın bizim  memleketimizde  doktora ünvanı nasıl veriliyor!...  Tek kelime çarpıtmadan dürüstçe sistemin nasıl işlediğini anlatmaya çalışayım:

1.  Asgari bir yabancı dil puanı (55 puan) ve asgari genel kültür puanına (ALES 55 puan) sahip kişi doktora sınavına başvurabilir. 55 yabancı dil asgari puanı!...  Daha işin başında doktoraya ne kadar değer verdiğimizi gösteriyoruz!... Buyrun, herkes doktoraya gelsin başvursun davetinde bulunuyoruz!...  Bu puan doktora yapmanın ciddiyeti ile hiç bir şekilde bağdaşmayan bir puandır!ALES için de aynı şey geçerlidir...

2. Doktora Programları için değerlendirme Anabilim Dalları tarafından oluşturulan Bilim Sınavı Jürileri tarafından yapılır.  Bunun detayları   Lisansüstü Eğitim Ve Öğretim Yönetmeliği'nde yazılı... (Resmî Gazete Tarihi: 20.04.2016 Resmî Gazete Sayısı: 29690)  Burada detaylara girmenin anlamı yok...

3. Yazılı ve sözlü sınavlar doktoraya torpille adam almanın br diğer açık kapısı... Jüri kafasına göre bir yazılı sınav yapar!...  Gerekirse bir de sözlü sınav yapar... Almak istedikten sonra uygun bir notu verir ve öğrenciyi başarılı sayarak doktora eğitimine başlatır... Bu kadar basit!

4. Varsayalım ki, bir tek kişi ya da iki kişi doktora sınavına başvurdu... Önceden belirlenmiş ideal bir kural olmadığından  sınavdan başarılı olmuş bir tek kişi olsa dahi doktora eğitimi başlayabilir.

5. Pratikte bir tek kişi ile ders yapılmaz! Yapılamaz!... Sorumluluk ahlakına sahip  öğretim üyelerinin derslerini hakkıyla yaptıklarını varsaysak bile bir kişi ile etkin  ve verimli bir tartışma ortamı olmayacağından hakkıyla ve layıkıyla bir doktora eğitimi yapılmış olmaz.

6. Bazı üniversitelerde iş tamamen paraya dönüktür...  Mesele doktora eğitiminin açılmasıdır.. Doktora eğitiminin açılması demek PARA demektir!.. Ek ders ücreti demektir!... Dolayısıyla bu ek ders ücretinden mahrum kalmak olmaz !.. Doktora programı her halükarda açılır!....

7.Her yarıyılda öğrencilere 3-4 seçimlik ders sunulur... Varsayalım ki, sınavı kazanmış 4 öğrenci var... Bu öğrencilerin her birinin farklı bir dersi seçmeleri DOLAYLI olarak tavsiye edilerek 4 farklı ders seçilmiş olur!... Toplamda  kaç öğrenci var ki!.. Bunları dağıtmak ve sözde seçim hakkı vermek neye yarar!... Sadece ek ders ücreti almaya yarar!.. Öyle de yapılır!...

(Not: Haksızlık yapmayalım!.. Bu etik-dışı uygulamanın her bölümde ve her üniversitede var olduğunu söylemek doğru olmaz... Ama bu ve benzeri uygulamalar pekala bilinmektedir.)

8. Öğrenci ders aşamasını geçer... Yeterlilik sınavı gündeme gelir.. Danışman hoca önceden hazırlanmış matbu bir kağıda jüri üyesi olmasını istediği kişilerin ismini yazar... Danışman kimi isterse o kişiler jüri üyesi olur...

9. Yeterli sınavında jüri üyelerini belirleme güç ve yetkisinin danışmanın ve bölüm başkanlığının elinde olması bilim dünyasında arzu edilmeyen bir takım ilişkilerin doğmasına yol açar... Öğrencinin mesleki hayatı tamamen danışmanı ile iyi ilişkiler içinde olmasına bağlıdır!... Minnet, itaat, sadakat!... Korku!...  Dalkavukluk!...  İstismar! Suistimal!... Sistem kaçınılmaz olarak bu ilişkileri ortaya çıkarır ve yaygınlaştırır...

10. Yeterlik sınavı da geçildikten sonra tez aşamasına gelinir. Tez yönetmelikte belirtilen süre çerçevesinde yazıldıktan sonra savunma aşamasına geçilir... Yine aynı durum geçerlidir... Danışman hoca hazırlanmış matbu bir kağıda jüri üyesi olmasını istediği kişilerin isimlerini yazar... Danışman kimi isterse o kişiler jüri üyesi olur.

11. Bu arada Yönetmelik Madde 15'i de okumadan geçmeyelim...

MADDE 15 –Doktora çalışması sonunda hazırlanacak tezin, bilime yenilik getirme, yeni bir bilimsel yöntem geliştirme, bilinen bir yöntemi yeni bir alana uygulama niteliklerinden en az birini yerine getirmesi gerekir.

Aman ne güzel!..  Sadece gülünüp geçilecek bir madde!... Başka bir şey değil!...

11. Uygulamada yaygınlık kazanan bir başka ahlaksızlık!.. Ahlaksızlık diyorum zira saygın bir bilim insanının böylesine bir çıkar ilişkisinden daima uzak kalması gerekir... Doktorasını tamamlayan kişi  ile danışman ortak yazar olarak tezden türetilmiş bir makale yayınlarlar. Yayınlanan makalenin dipnotunda şunlar yazılıdır: "Bu çalışma  sayın xxxxxxxxxxxxxxx 'nın doktora tezinden türetilmiştir."   Danışmanın görevi tezin gelişmesine ve ilerlemesine katkılar sunmaktır. Danışmanın atanmasının gayesi budur. Danışmanın katkı düzeyi ne olursa olsun öğrenci ile birlikte tezden türetilmiş bir makaleye "ortak yazar" olarak  ismini dahil etmekten kaçınması gerekir. 

***

Türkiye de doktora eğitimi genel hatlarıyla bu şekilde işlemektedir. Yukarıda özetlediğimiz etik-dışı uygulamaların her üniversitede var olduğunu söylemiyoruz ve söyleyemeyiz.. Ancak pek çok değilse ile bir çok üniversitede doktora eğitimi bu ve buna benzer şekilde yürütülmektedir.

Tamamen iradi, takdiri, ihtiyari karar ve tercihler geçerlidir.

Keyfiyet geçerlidir...

Danışman jüriyi kafasına göre belirler... Ismarlama jüri formalite sınavda yerini alır... Doktora ünvanı verilmiş olur... ve ardından bütük seromoniye geçilmiş olur!...   Tıklayınız ve okuyunuz...

Yanlış!     Yanlış!     Yanlış! 

Bilim dünyasındaki en yüksek ünvan bu şekilde veriliyorsa ve dağıtılıyorsa yazıklar olsun!...

“Gezdim Halep ile Şamı, Eyledim ilmi talep,

Meğer ilim bir hiç imiş, İllâ edep illâ edep.”   

Yunus Emre

“İlim meclisine girdim, kıldım talep, İlim tâ gerilerde kaldı, illâ edep illâ edep.” 

Ziya Paşa

 

***

Doktora Eğitimi Üzerine Önerilerim...

1. Türkiye çapında bir merkezi lisans-üstü giriş sınavı yapılmalıdır.

2. Yüksek lisans ve doktora için bu ünvanlara layık bir baraj yabancı dil puanı tespit edilmelidir.

3. Doktora eğitimi için sosyal bilimler/ fen bilimleri / sağlık bilimleri / mühendislik bilimleri vs. alt kategoriler belirlenmeli ve bu alanlarda  merkezi bir sınav yapılmalıdır. Örneğin, hukuk , sosyoloji ya da iktisat alanlarında doktora eğitimi yapmak isteyen bir kişinin Sosyal Bilimler Merkezi Lisans-Üstü Giriş Sınavı'na katılması gerekir.  Tüm üniversitelerin bu merkezi sınav kuralınına göre doktora başvurusunu kabul etmeleri gerekir. Ayrıca sözlü sınav vs. uygulamalarına katiyyen izin verilmemelidir.

4. Sadece GİRİŞ için değil MEZUNİYET için de bir merkezi sınav yapılmalıdır.  Eğitimini tamamlayan doktora öğrencisi hangi alanda doktora eğitimi yapıyorsa o alanı kapsayan ana bilim kategorisinde (sosyal bilimler/ fen bilimleri / sağlık bilimleri / mühendislik bilimleri vs.) ÇIKIŞ (MEZUNİYET) sınavına girmelidir.  Bu bir anlamda YETERLİK sınavı olarak da kabul edilebilir. Giriş sınavı tek başına bir anlam ifade etmez. Önemli olan öğrencinin hakkıyla ve layıkıyla bir doktora ünvanına sahip olmasıdır. Gayri ciddi doktora eğitimi yapan üniversiteler bu YETERLİK SINAVI ile disipline edilmiş olur.

5.Mezuniyet sınavı performans karşılaştırmasına da imkan sağlayabilir. Üniversitelerde doktora eğitimi veren üniversiteler arasında bir PERFORMANS karşılaştırması yapılabilir. Hatta belirli başarı performansına sahip olmayan üniversitelerin doktora eğitimi belirli bir süre için askıya alınabilir.

6. Doktora tezi fevkalade önemlidir. Tez jüri teşkilininin danışman ya da bölüm başkanlıkları tarafından değil Sosyal Bilimler / Fen Bilimleri / vs. Enstitüleri tarafından  belirlenmesi gerekir. Danışman ve bölüm başkanlıklarının jüri belirleme konusundaki keyfiyetine kesinlikle son verilmelidir.

7. Doktora tezini başarıyla savunduktan  sonra her doktora öğrencisinden mezun olabilmesi için doktora tezinden türetilmiş en az üç ya da dört makale yayınlaması şartı istenmelidir.  Tez içinden türetilen çalışmaların saygın mesleki dergilerde yayınlanması için genel kurallar tespit edilmelidir. Tezden üretilen çalışamalara hiç bir şekilde danışman "ortak yazar" olarak dahil edilmemelidir.

***

İRADİ / TAKDİRİ / İHTİYARİ KARARLARA DAYALI YÖNETİM YANLIŞTIR...

KURALLAR VE KURUMLAR ÖNEMLİDİR....

  

Yaklaşık 20 yıldan bu yana kurallar ve kurumlar üzerine araştırmalar yapıyorum....

İradi / takdiri / ihtiyari kararlara dayalı bir karar alma sürecinin yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorum...

İnsanın elinde her şeyin dejenere olabileceğini ve  sistemi iyileştirmemiz gerektiğini savunuyorum...

İnsan mı sistem mi:  elbette öncelikle sistem...

Oyuncular mı, oyunun kuralı mı: Hiç şüphesiz öncelikle oyunun kuralları...

İradi / takdiri / ihtiyari kararlar mı yoksa kurallar mı: elbette kurallar...

Bakınız bilim dünyasındaki en önem verilmesi gereken kurum bugün tahrip olmuştur, dejenere olmuştur, bozulmuştur, yozlaşmıştır...

Niçin?  Neden?

Tek sebebi var:  Siz doktora eğitimi ile ilgili kararları kişilerin karar ve insiyatiflerine bırakıyorsunuz!

Halbuki yukarıda önerdiğimiz bir kaç kuralı esas alsanız bu yozlaşmalara fırsat vermemiş olacaksınız....

Tabii ki, en başta bilime saygı duyan bir siyasi iradenin ve sivil iradenin var olduğunu ön koşul olarak kabul ediyorum...

 

 

 

Can Aktan tarafından kurallar ve kurumlar üzerine yazılan kitaplardan seçmeler...

 

 

Can Aktan kuralların ve kurumların önemini anlatmak amacına yönelik

Hukuk ve İktisat Forum'ları düzenlemektedir. tıklayınız.

 

***

 

 

DOKTORA AYAKLAR ALTINDA!...

 

Doktora, doçentlik, profesörlük ünvanları  ayaklar altındadır!...

Kolay, ucuz, basit bir doktora eğitiminden sonra yine kolay bazı prosedürlerle herkes doçent, profesör olabilmektedir....

Bu çok kahredici, çok üzüntü verici bir gelişmedir...

Bir doktora ünvanı, doçentlik ve profesörlük ünvanları bu kadar basit, bayağı, adi, sıradan bir düzeye indirilemez!... Çok yazık!...

Üniversitede öğretim elemanı olarak görev yapan herkesin doktora yapması gerekmez!... Her öğretim elemanının mutlaka doçent, profesör olması da gerekmez!...

Öğretim üyelerinin bir kısmı "eğitmen" ya da "okutman" adıyla ön lisans ya da lisans eğitiminde ders vermekle sorumlu olur... Bunların görevi eğitim olmalıdır... Bu kişilerin doktora yapmaları gerekmez...

Bilim ve araştırma ise başka bir kategoridir. Bu alanda doktora yapmak elbette zaruridir..  Ama hakkıyla ve layıkıyla... Doktora ünvanının saygınlığına yakışır şekilde...

Olması gereken budur...

Bu ülkenin saygın profesörlerinin, emekli olmuş profesörlerinin, bilim insanlarının bu yanlış gidişatı ifşa etmeleri, kınamaları, ayıplamaları gerekir!...