GEZGİNLİK ÜZERİNE...

 

 

Güneş Doğu'dan doğar...  Doğu medeniyeti ve Batı Medeniyeti...

 

Sağlığım ve ömrüm izin verdiği ölçüde kültürlere ve medeniyetlere yolculuklarımı sürdüreceğim... Burada bir itirafta bulunmak isterim... Doğu medeniyeti, beni her zaman Batı medeniyetinden daha fazla cezb etmiştir. Medeniyetin doğduğu yer Doğu'dur... Güneşin doğduğu yer Doğu'dur!... Medeniyetin beşiği benim gözümde Doğu'dur. Bununla birlikte muassır medeniyet için gözümüz Batı'da olmalıdır... Batı'nın muassır medeniyetine muassır değerler dolayısıyla çok şey borçluyuz. Ben yine de Batı'nın zenginliği ve refahı içinde olmaktansa Doğu'nun yoksulluğunu tercih ederim... Ben yine de Batı'nın Kuzey Amerika'sında refah içinde olmaktansa, Batı'nın Güney Amerika'sında And dağlarının yoksul insanlarının yerinde ya da daha gerçekçi bir ifadeyle oralarda olmayı tercih ederim...  Bu sözlerimle aslında nasıl bir gezginliğe ya da seyyahlığa merakım olduğunun da ipuçlarını veriyorum aslında...

 

"Psychocentric" değil, "allocentric" bir gezginim...

 

Bir kere turizm terminolojisi açısından ifade etmek gerekirse "psychocentric" değil, tam aksine "allocentric" bir gezginim...  Otantik, egzotik, kültür, tarih, sanat dolu destinasyonları seviyorum... Bir tura dahil olarak tur programlarının sınırları içinde kendimi hapsetmekten hoşlanmıyorum... İçinde riskler olan, heyecan olan, macera olan seyahatlerden hoşlanıyorum... Tüm seyahat programlarımı  bir başıma yapıyorum... Aylar öncesinden okumalarıma başlıyorum... Web dünyasında sayısız gezi sitelerinde sörfler yapıyorum, gezi kitaplarını okuyorum, rotamı kendim çiziyorum... "Allah büyük..." deyip yola çıkıyorum... Kelimenin tam anlamıyla "allocentric" bir gezginim... Herkesin gittiği turizm destinasyonları bana çok ilginç gelmiyor...  Budapeşte-Viyana-Prag!... Yok, yok, o tam bana göre değil!... Onu da yaparım, fakat benimki daha fazlası... Örneğin, Gana-Togo-Benin benim için daha ilginç!...

 

Gezmek -Görmek...

 

 

Peki hangi tür turizmden hoşlanırım? Aslında yaptığım seyahatlerin bir çoğunda "konferans turizmi" var... Yani, bir ülkeye konuşmacı olarak davet edildiğimde, ya da ben bir konferansa bizzat başvurduğumda ve katıldığımda  bunu fırsat biliyor ve o ülkeyi ve çevresini geziyorum... Aslında turizmin her türünden büyük keyifler alıyorum... Kültür turizmi, kültürel miras turizmi (heritage tourism), sağlık turizmi, eko-turizm, inanç turizmi... Hepsi bana göre... Sadece modern şehirlerden doğrusu hiç keyif almıyorum... Gittiğim ülkelerde mümkünse başkentleri ve büyük şehirleri eliyorum... Doğal güzellikleri, kültürel mirası, etnik toplulukların yaşam alanlarını merak ediyorum...

 

Dağlar, bayırlar, vadiler, ormanlar, volkanlar, nehirler, göller, denizler tam bana göre... Dağlara tırmanmak, yürüyüşler yapmak, kayak yapmak tam bana göre... Vahşi yaşam alanlarını gezmek, görmek bana göre... Doğal ortamlarında hayvanları izlemek, görmek; biyolojik çeşitliliği izlemek ve gözlemlemek; farklı bitki örtülerinde seyahatler yapmak bana göre... Kültür adını verdiğimiz kavramın içinde her ne var ise onlar bana göre... Gelenekler, görenekler, ilkel yaşam biçimleri, farklı etnik topluluklar, ritüeller, seremoniler, yerel kıyafetler, dinler ve inançlar... Bunların hepsi benim aradığım ve hoşlandığım turizm... Öyle Dubai gibi yerlere gidip "alışveriş turizmi" ya da "golf turizmi" yapmak hiç bana göre değil... Dubai ve benzeri yerlerden hiç hoşlanmam, keyif de almam... Sun'i değil, sahici destinasyonları severim...

 

 

Dünya mozayiği, kültürel çoğulculuk, çeşitlilik... Harikulade!...

 

Seyahatlerimde yüzlerce yüzlerle buluştum, konuştum.... Siyah, beyaz, sarışın, çekik gözlü, uzun boylu... Siyahın değişik tonları... Habeşistan siyahı, Nijerya siyahı, Senegal siyahı... Maya  ve Hindu yerli ırkların renkleri... Bir renk cümbüşü adeta!... İnanılmaz bir mozaik!...

 

Onlarca budist ve şinto tapınaklarını,  sinagogları, kiliseleri, katedralleri, camileri, medreseleri, tekkeleri ziyaret ettim.... Dinler ve inançlar arasındaki bölünmeleri, onlarca  mezhepleri, tarikatları, cemaatleri anlamaya çalıştım... Monoteistik (tek-tanrılı),  politeistik (çok-tanrılı) ve animistik inançları görme ve karşılaştırma imkanına sahip oldum... Kur'an-ı Kerim, İncil, Tevrat, Bhagavad Gita, Tao ve Gautama Sidhharta öğretileri... Hepsini bir çok kez yeni baştan okudum... Adına 2-K dediğim bir hipotezi kendi düşünce dünyamda fazlasıyla doğruladığıma inandım. "Tanrı mı insanı yaratmıştır, yoksa insan mı Tanrı(lar)ı yaratmıştır? Haşa, sorunun ilk kısmına bir yorum getiremem!... Fakat ikincisine cevap verebilirim. İnsan her zaman ve her yerde iki temel faktöre bağlı olarak tanrı(lar) yaratmıştır: Korku ve Kudret.

 

Tüm seyahatlerimde evrenin bize sunduğu muhteşem doğayı, hayvanlar dünyasını ve bitki örtüsünü keyifle izledim... Dağlar, ovalar, nehirler, göller, volkanlar... Yorulmadan, üksünmeden keyifle dağlara, volkanlara tırmandım... Dünyanın en muhteşem sahillerinde yüzdüm...

 

 

 

"Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma....
kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de...
unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
yolcuya bakıp, yolunu tanıma.
yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.
vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal.....
"en doğru yol: en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar.
onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
aldırma....
ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır.
gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.
dostum, yollar yürümek içindir.
fakat, şu gerçeği de hiç unutma:
yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,
yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,
yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,
tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,
maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,
yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zor atanları,
yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.
aldırma, yürü.
göğsüne yüreğinden başka muska takma.
vahiy haritan,
nebi kılavuzun,
akıl pusulan,
iman sermayen,
amel azığın,
sevgi yakıtın,
ahlâk karakterin,
edep aksesuarın,
merhamet sıfatın,
şeref ve izzet adın olsun.
Halil Gibran