GÜÇ VE ÖZGÜRLÜKLER ÜZERİNE

 

 

"Kontrole tabi olmayan güç yalnızca Tanrı’ ya mahsustur ve hiçbir insanın özgürlüğü birbirlerine eşit olmayan insanlara emanet edilemez."

John Trenchard & Thomas Gordon

 

1720'de yazılmış bir metni size sunuyorum... Yani yaklaşık 300 yıl önce kaleme alınmış bir özgürlük metni...    Türkçe'ye tercüme ettiğimiz bu metin Özgürlük Yazıları kitabımız içinde yayınlandı...         

 

Tüm akademik yaşamım boyunca hep kontrolsüz/sınırsız gücün tehlikeleri üzerine işaret ettim...

Güç.. Kuvvet.. Kudret... Erk.. İktidar...

Bunlar kontrolsüz/sınırsız olduğunda bireyin özgürlükleri yok olur!

Yaşam hakkı ortadan kalkar!

Can ve mal hakkı kolayca ve keyfice ortadan kaldırılabilir...

 

Özgürlüklerin garantisi ve güvencesi Hukuk Devleti'dir..

Özgürlüklerin garantisi ve güvencesi iktidarın sınırlandırılmasından geçer...

Özgürlüklerin garantisi ve güvencesi devletin sınırlandırılmasına yönelik kurallar ve kurumlardır...

Özgürlüklerin garantisi ve güvencesi anayasacılık felsefesidir...

 

       

***

 

JOHN TRENCHARD ve THOMAS GORDON:

GÜÇ VE ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE, 1720

Güç, doğal olarak aktif, ihtiyatlı ve şüphecidir. Gücün taşıdığı nitelikler, onu kendisini mahkum hale getirmek için bütün araç ve çareleri kullanmaya, bütün muhalefeti, hatta muhalefet tohumlarını bile yok etmeye ve önünde herhangi bir şey durmaya devam ettikçe durmaksızın bunu yapmaya sevkeder. Dilediğini yapabilir ve hiçbir kontrol de söz konusu değildir.

Bugünlerde özgürlüğün gücü cezalandırdığı ve yumuşattığı için güç özgürlüğü yok edebilir ve sonuçta özgürlük, kendisini korumada aşırı bir biçimde gizemli davranmak için çok fazla sebebe sahiptir. Güç özgürlük üzerinde çok fazla avantaja sahiptir, genelde çok sayıda gardiyanı, birçok yaratıcısı, çok fazla miktarda hazinesi vardır ve onların ötesinde daha fazla sanat ve tecrübe, daha az dürüstlük ve masumiyet vardır.

Güç, özgürlüğün olmadığı bir yerde varlığını sürdürürken, sürdürebilirken; özgürlük güç olmadan varlığını sürdüremez. Zira güç, eskiden de olduğu gibi, sürekli olarak özgürlüğün kapısında bekleyen düşman gibidir.

Yargıçların, Tanrı’ dan  başka hiç kimseye karşı sorumlu olmamaları ve bunun dışında başka hiçbir sınırlamaya tabi olmamaları gerektiği söylenmektedir. Ancak, bu tip bir akıl yürütme tehlikeli olduğu kadar saçmadır da. Hiçbir iyi insan yapmaya niyetlenmediği bir suç için ne kadar ceza verildiğini umursamaz. Cinayet işlemeye niyet etmeyen bir adam, katilin ölümle cezalandırılmasından üzülmez. Tanrı’ ya karşı yalnızca hesap veren, korkmayan, kötülük ve deliliklerine  ve kendilerine karşı emniyet içinde olmadığımız kötü insanlar sağduyunun onurunu zedeler ve ilk doğal kanun olan nefsini korumanın  yanlış olduğunu gösterirler. İnsan aklı, hiçbir kuralla değil yalnızca kendi ihtirası ile insanları yöneten idarecilere saygı duyulmayacağını ve boyun eğilmeyeceğini söylemektedir. İnsana ve Tanrı’ya muhalefet içinde olan bu tip insanlar idareci değildirler, kanuna karşı gelen kimselerdir ve ne Tanrı’nın  kanunlarınca ne de akıl tarafından himaye görmezler. Hangi ahlaki ya da ilahi kural ile bir kurdu öldürmemiz ya da bulaşıcı hastalığın olduğu gemiyi yakmamız bize yasaklanır? Günahkarlığı ve sefaleti önlemek ve bunlara yol açanlara karşı gelmek kanunsuz mudur? Cinayetlerin büyüklüğü onları kutsallaştırır mı? Ve ülkeyi soyan ve on bin kişiyi katledenler bir tek Gine çalan ve bir tek kişinin katlinden daha az mı sorumludur? Bütün insanlığı toptan tahrip eden ve zulmeden en büyük günaha karşı gelen, engelleyen ve durduran herhangi bir günah var mıdır?

Hukuksuz gücü savunanlar kadar aşikar, arsız ve bencil sahtekarlar emin olun yoktur! Onlara zulmetmek lanetli bir günahtır; veya diğerlerine zulmederek kazanç elde ettiklerinden karşı çıkmak daha melun bir günahtır! Kendilerine her ne zaman küçücük bir zarar verilse veya kendilerine zarar dokunduğunu zannetseler şikayet  etmede en gürültücü, davranışlarında ise en insafsız olanlarıdır. Ancak, kendilerinin dışındakiler soyulduğunda, zulme uğradığında ve katledildiğinde şikayetler fitne olarak kabul edilir; bu durumun düzelmesini istemek ise lanetlenir. Bu, bütün yalanların kötülüklerin müsebbibi değil midir?

 Sonuç olarak, kontrole tabi olmayan güç yalnızca Tanrı’ ya mahsustur ve hiçbir insanın özgürlüğü birbirlerine eşit olmayan insanlara emanet edilemez. Gerçekte, insan doğasında çok fazla hırs-ihtiras, tutarsızlık ve bencillik vardır ve bizler çok nadiren birbirimize karşı muhafızlık yapabiliriz. Dürüst insanların sahip olacağı tek güvence dürüst olmayı çıkarı haline getirmek, hilekar olanlara karşı sahip olacağımız en iyi savunma hilekar olmayı hilekarlar için en kötü şey haline getirmektir. Diğer mevkilerde birçok aşağılık insan olduğundan en iyi yol, kötülüğü herhangi bir makam için tehlikeli bir hale getirmektir.

 

***

Yukarıdaki alıntı şu eserden yapılmıştır:

 

 

Coşkun Can Aktan: Özgürlük Yazılar

 

kitabın içeriğine ulaşmak için yukarıdaki kitap kapağını tıklayınız: