HAYATTA NELER ÖĞRENDİM...

 

 

Yıl 2008, Yaşım 45...

 

Bugüne kadar hiç sormadığım  soruları soruyorum kendime!...

 

Yıl 2010, yaşım 47...

 

Zihnimdeki soruların sayısı artıyor... Hayat ve hakikat üzerine daha çok düşünüyorum....

 

ve bugün...  Yıl 2016.. 50 yaşın üzerindeyim...

 

ve mütemadiyen şu soruyu soruyorum kendime:

 

Hayattan neler öğrendim?

 

***

 

Öğrendim ki, hayat boş, boş, boş...

Ne yaparsan yap, ebediyen kalamayacağın, ebediyen bir şeye sahip olamayacağın için boş!...

 

 

Ey Şariputra!...

Biçim boştur, boşluk biçimdir

ne göz, ne kulak, ne burun, ne dil

ne beden, ne beyin; ne renk, ne ses,

ne koku, ne tat

ne de dokunma vardır.
Hayat boştur...

Küçük Buda filminden...

 

 

***

Öğrendim ki, hayat hoş, hoş, hoş...

Şöyle bir baksanıza etrafınıza!...

Bütün bu güzellikleri görmüyor musunuz?

 

***

Hayattan neler öğrendim?

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

kazanırız ve kaybederiz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

yükseliriz ve düşeriz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

ektiğimizi, biçeriz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

ettiğimizi, buluruz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

büyüdükçe, kirleniriz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

zenginleştikçe, yoksullaşırız...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

Özgürleştikçe, nankörleşiriz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

makam sahibi oldukça, karaktersizleşiriz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

güç sahibi oldukça, yozlaşırız...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

menfaatlerimizin bittiği yerde vefasız oluruz...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

ızdıraplar, ihtiraslardan doğar...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

iyilikten maraz doğar!...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

hayat kısadır!... hayat kısadır!... hayat çok kısadır!...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

hayattayken yaşayalım...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

güneş herkes için parlıyor!...

 

Öğrendim ki, bu hayatta:

hayat hoştur ve boştur...


 

Hayattan ne öğrendim?

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.

Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. ..
Ağladım.

* * *
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

* * *
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…

* * *
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

* * *
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.

* * *
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu. ..
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

* * *
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.

* * *
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini...
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,

bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.

* * *
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…

* * *
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…

* * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.

* * *
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.

* * *
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.

* * *
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının,

yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.

* * *
Her canlının ölümü tadacağını,

ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

****

****
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya …
Kalp durur …
Akıl unutur …
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur …

HZ. MEVLANA