LEVİATHAN'A GEM VURMAK ÜZERİNE...

 

Bugün birey özgürlükleri üzerindeki en büyük tehlike aşırı büyümüş, güç ve yetkileri etkin bir şekilde sınırlandırılmamış, görev ve faaliyet alanları daraltılmamış olan LEVİATHAN 'dır, yani, DEVLET'tir.

 

Bütün akademik yaşamım boyunca (30 yıldan daha fazla bir zaman) kaleme aldığım yazılarımla, yaptığım araştırmalarımla devletin kötü bir organizasyon olduğunu ve sınırlandırılması gerektiğini savundum...

 

ZORUNLU FENA: LEVİATHAN

Devlet gerekli bir kötülüktür!...

En iyi devlet, en az devlettir. En ideal devlet, sınırlı devlettir.

 

Can Aktan tarafından hazırlanan web sitesi içeriğine ulaşmak içi tıklayınız.

***

 “Uyanmasıyla birlikte sivil toplum harabelerinin döküntüsünden başka hiçbir şey kalmayacak olan bir canavardan (LEVIATHAN)  bizi ancak, müspet görevleri olan bir sınırlı devlet projesinin yeniden güçlendirilmesi kurtarabilir.”

John Gray

 

 İngiliz Filozof Thomas Hobbes 1651 yılında yayınladığı eserinde devleti Tevrat’ta adı geçen büyük bir su canavarı (Leviathan)na  benzetmişti. Hobbes’e göre toplum halinde yaşayan insanların düzen ve güvenlik içinde yaşayabilmeleri için  devlete gerek vardı. Hobbes devletin olmadığı bir toplumda insanların birbirlerine baskı ve zulüm yapabileceğini, güçlülerin güçsüzleri ezeceğini ve adaletin olmayacağını  belirtiyordu. Özetle, Hobbes devleti, insanların  çıkarlarına uygun olduğu için kendi rızaları ile oluşturdukları bir kurum olarak ele alır. Başka bir ifadeyle, Hobbes’e göre devlet toplumun iradesi ve sözleşmesi sonucunda doğmuştur.  

“Vatandaşları yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güven altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... Toplum içinde yaşayan insanlar birbirlerine ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana  ya da insanlar topluluğuna veriyorum demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu DEVLET ya da  Latince CIVITAS olarak adlandırılır. Bu büyük LEVİATHAN’ın doğması demektir.”

         Thomas Hobbes, Leviathan

“İnsanlar bir araya gelip şehirler kurmak, kendilerini güvenlik şemsiyesi altına almak istemişler, ama siyaset sanatına sahip olmadıklarından birbirlerine kötülük edip dağılmışlar. Bunun üzerine tanrı Zeus, şehirlerde kural yerine geçmesi ve insanları dostluk bağlarıyla birbirlerine bağlaması için esası adalet,doğruluk ve utanma olan siyaseti göndermiş ve siyaset sanatı tüm insanlar arasında eşit olarak pay edilmiş.”

Protagoras

 

Ancak ne var ki asıl kuruluş amacı vatandaşların can ve mal güvenliğini, hak ve özgürlüklerini  korumak olan bu büyük güç zamanla  tehlikeli bir  canavara dönüştü. Başlangıçtaki  hakkaniyetçi, adil ve masum yüzü değişti. Devlet denen bu canavar büyüdükçe vatandaşların hem siyasi hem de ekonomik hak ve özgürlükleri üzerinde baskı oluşturmaya başladı. Vatandaşlar bu büyük güç altında ezilmeye başladı. Devlet vatandaşlarına zulüm ve işkence etmeye başladı. Devlete ve onun despot yöneticilerine itaat etmeyen vatandaşlar cezalandırıldı. Hapishaneler insanlarla dolup taştı... Yargısız infazlar, keyfi gözaltılar, faili meçhul cinayetler arttı. Vatandaşların en temel hak ve özgürlükleri,  bu özgürlükleri  korumak için oluşturulmuş olan devlet tarafından ihlal edilmeye başlandı.  Fikir hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti  devlet tarafından gasp edildi. Özetle, LEVİATHAN adlı bu canavar vatandaşların siyasi hak ve özgürlüklerini hiçe sayan bir konuma geldi.

“Özgürlük tarihi devletin gücünü artırmanın değil, aksine devletin güç ve yetkilerini

sınırlamanın tarihidir.”

Woodrow Wilson

 

“Devlet büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür.”

Jean Jacques Rousseau

Devlet sadece siyasi hak ve özgürlükleri değil vatandaşların ekonomik hak ve özgürlükleri üzerinde de zamanla tehlike oluşturmaya başladı. Sürekli büyüyen ve genişleyen devlet ekonomik alanda da gücünü artırdı. Devletin iktisadi faaliyetlerinin artması ile bireylerin ekonomik faaliyet alanı daraldı.  Devletin büyümesi ile teşebbüs hürriyeti ortadan kalkmaya başladı. Aşırı devletçi ve sosyalist ekonomilerin ortaya çıkması ile vatandaşlar kendilerine değil , bir kısım komünist bürokrata çalışan köle durumuna getirildi. Bireylerin en temel ekonomik hak ve özgürlüğü olan mülkiyet ve miras özgürlüğü,  adına  “kollektif mülkiyet” denen bir yutturmaca ile gasp edildi.

“Okuduğum tarih, en kötü devletin çok fazla büyümüş devlet olduğu konusunda

beni ikna etmiştir.”

John  Sharp Williams

Sosyalist  ve adına sosyal devlet ya da refah devleti denilen  ülkelerde devletin ekonomik faaliyetlerinin artması sonucunda  vatandaşlar ağır vergi yükü altında ezilmeye başladı. Devletin kaynaklarını israf eden ve kötü kullanan politikacı ve bürokratlar sıkıştıkça para basmaya, vergilemeye ve borçlanmaya başvurdular.  Bu iktisat politikası araçlarına sık sık başvurulması ise enflasyon, bütçe açıkları, işsizlik ve saire ekonomik sorunları artırmaya başladı. Kısaca sürekli büyüyen ve genişleyen devlet iflasın eşiğine gelmeye başladı. 1980’li yıllarda Leviathan adlı canavarın hastalığı tedavi edilemeyecek boyutlara ulaşmıştı. Bu sosyalizmin çöküşünü getirdi. Sosyalist devletin çöküşünü bütün dünya belki sürprizle değil ama hayretlerle izledi.  Sosyalist olmamakla birlikte devletçiliği uygulayan ülkelerde de aynı hastalıklar görülmeye başlandı. Büyüyen ve genişleyen devlet, hem siyasi yozlaşmaların artmasına neden oldu,  hem de ekonomik sorunların daha da ağırlaşması sonucunu doğurdu.

***

 

Devlet gereklidir ama aşırı büyümüş bir devlet israf, savurganlık, verimsizlik, hırsızlık ve yolsuzluk demektir...

 

 “Devlet insan tabiatının bütün özellikleri ile yansımasından başka bir şey değil midir? Eğer, insanlar melek olsalardı, o zaman devlete gerek olmazdı. Eğer melekler insanları yönetselerdi, o zaman da devleti kontrol etmeye ve sınırlamalar getirmeye gerek olmazdı.”

James Madison

 

 

 “Bazen insanın kendisini yönetmesine güvenilmemesi gerektiği söylenir? O zaman insanın başkalarını yönetmesine güvenilebilir mi? Veya insanı yönetmesi için krallar kılığına bürünmüş melekler bulabilir miyiz? Bırakalım bunun cevabını tarih versin.”

Thomas Jefferson

 

 

“Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. İnsanlar Tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir.”

Jean-Jacques Rousseau