LİBERTARİZANİZM / ANARKO-KAPİTALİZM / BİREYCİ ANARŞİZM ÜZERİNE

Liberalizmin aşırı bir ekseni Libertarianizm veya  Anarko-Kapitalizm olarak bilinmektedir. Libertarianizmin temel amacı "pür özgürlük" tür. Libertarianizm, mülkiyetin dağıtımının yapılmadığı ve bireylerin sahip oldukları mülkiyete hiç bir şekilde karışılmadığı özgür bir toplum yapısını savunur.

Libertarianizm (Anarko-Kapitalizm) klasik liberalizmin ve bireysel anarşizm öğretilerinin bazı ilkelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir felsefi düşüncedir. Libertarianist düşünürler klasik liberal düşünürlerden farklı olarak "Sınırlı Devlet"i değil, "Minimal Devlet"i, hatta "Ultra-Minimal Devlet" adını verdikleri bir devlet modelini savunurlar. Libertarianistler kamu güvenliğine ait hizmetlerin (ulusal savunma, adalet ve yargı, polis hizmetleri) dahi, devlet tarafından değil, rekabetçi bir piyasa da özel kesim tarafından sunulmasını savunurlar. Libertarianizm, klasik liberalizmin savunduğu özgürlük ve piyasa ekonomisi ilkelerini savunur. Libertartanistler klasik liberalizme önemli katkılarda bulunmuş olan Adam Smith, Bernard de Mandevilie, Frederic Bastiat gibi liberal düşünürlerin eserlerinden önemli ölçüde istifade etmişlerdir. Libertarian öğreti klasik liberalizmden çok laissez faire liberalizmine daha yakın gözükmektedir. ( François Quesnay, Pierre Mercier de la Riviere, Robert  Jacques Turgot gibi iktisatçıların katkıları ile geliştirilen fizyokratizm esasen libertarian felsefenin entellektüel temellerini oluşturur.

Bireyci Anarşizm adı verilen öğreti de libertarianizmin fikri ve felsefi temellerinin oluşmasında önemli yer tutmaktadır. Bireyci Anarşizm, en kısa ve öz bir şekilde her bireyin kendi kendini yönettiği bir düzen olarak tanımlanabilir. Bireyci Anarşizm'in kurucuları ve temsilcileri olarak İngiliz William Godwin (1756-1836) ve Herbert Read (1893-1968), Alman Max Stimer (1806-1856), Fransız Pierre-Joseph Proudhon (1809-1864), Amerikalı Ralp Waldo Emerson (1803-1882), Henry David Thoreau (1817-1862), Josiah Warren (1798-1874), Lysander Spooner (1808-1887), Benjamin Tucker (1854-1939) ve Rus Piyer Kropotkin (1842-1921) gibi isimler sayılabilir.

Bireyci anarşistlerden Benjamin Tucker'e göre "anarşizm, en az idare edenin en iyi yönetim olduğunu kabul eder".  

Özetle libertarianizm laissez faire ve klasik liberalizm ile bireyci anarşizm teorilerinin sentezi ile oluşturulmuş bir felsefi akımdır. Bu iki akımın sentezini yapan ilk anarko-kapitalist düşünür olarak Belçika kökenli Fransız  İktisatçı Gustave'de Molinari (1819-1912) kabul edilmektedir. Molinari bir sosyalist, bir muhafazakar ve bir liberal arasında bir diyalog olarak yapılan tartışmayı ele alan Saint-Lazarre Caddesi Akşamları adlı eserinde özel mülkiyetin topluma egemen olan değişmez doğa kanunlarının temeli olduğunu belirtir. Molinari'ye göre paranın üretimi dahil tüm üretim alanlarında devlet müdahalesi zararlıdır.

Molinari, 1849 yılında yazdığı ve Güvenliğin Üretimi başlığını taşıyan ikinci eserinde ulusal güvenlik hizmetlerinin de pekala özelleştirilebileceğini savunur. Molinari şöyle yazmaktadır:

 "Güvenliğin üretiminde yönetime tekel tanımak serbest rekabet avantajlarının temel prensibi ile uyuşmaz. Güvenlik alanındaki Devlet tekeli genel olarak komünizmle ya da terör ve iç savaş ile sonuçlanır. Piyasa ekonomisinin güvenlik hizmetlerini organize etmesi sağlanarak yönetim tekeline karşı savaşmak gereklidir. Güvenliğin üretimi diğer hizmetlerde olduğu gibi serbest rekabetin kurallarına bağlı olmalıdır."  

Molinari güvenlik hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda şunları yazmaktadır:

"Birey kendine yönelik saldırıları önceden haber almak ve bu gibi saldırıları önleyebilmek için güvenliği üreten ve toplumda güvenliği sağlayan şirketlerden kendi tercihine göre güvenlik hizmetleri satın alacaktır. Her birey, kendisine en uygun koşulların bulunduğu ve kendisine en çok güven veren şirkete abone olur."  

Libertarianizm akımının çağdaş temsilcileri arasında David Friedman, Murray N. Rodhbard, Robert Nozick, Ayn Rand, Morris ve Linda Tannehill ve Lysander Spooner gibi isimleri belirtebiliriz. Bunlardan Friedman ve Rodhbard, devlet kurumuna bütünüyle karşı çıkmakta ve devletsiz  toplum düzenini savunmaktadırlar. Nozick ise klasik liberallerden de öteye ultra-minimal devlet'i savunmaktadır. Ayn Rand da düşünceleri ile libertarianist platformda kabul edilen bir diğer düşünürdür.

Libertarianistler devlet kurumuna karşı çıkmakta ve devleti pür özgürlüğü zedeleyen ve sınırlayan bir kurum olarak görmektedirler. Libertarianistler "zorlama" (coercion) olgusuna hiç bir zaman meşruiyyet kazandırılamayacağına ve insan ilişkilerinin gönüllülük ve rıza esasına dayalı olarak yürütülmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Klasik liberalizmi savunan düşünürlerden farklı olarak bazı libertarianistler, devlet adı verilen kuruma bütünüyle karşı çıkmaktadırlar. Libertarianistlere göre devletin zor kullanma tekeline sahip olması çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabilir. Devlete bir defa zor kullanma tekeli verildiğinde bu kişilerin en temel hak ve özgürlüklerini sınırlayacak bir veçhe kazanabilir. Dahası, devletin zor kullanarak bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal etmesi halinde bunu önlemek güç ve hatta bazen olanaksızdır. Libertarianistler "zorlama" unsuru taşıyan bütün uygulamalara ve yasaklamalara karşıdırlar.

Libertarianizm'in temel özelliklerini bir kaç kısa başlık altında özetlemek mümkündür:

-Libertarianizm herşeyden önce bireycidir. Libertarianistler, bireyi temel değer ve varlık olarak ele alırlar.

-Libertarianizm'e göre bireyin özgürlüğü sınırsızdır. Bir diğer deyişle, libertarianizm pür negatif özgürlüğü savunur.

-Libertarianizm, birey özgürlüğünü sınırlayacak her türlü zorlayıcı güce (Coercive Power) karşıdır. Zorlayıcı gücün en tehlikelisi devlettir. Bu nedenle libertarianistler devlete karşıdırlar. Libertarianizm, "devletsiz toplum" düzenini, yani anarşizmi savunur. Ancak bazı libertarianistler, örneğin, Robert Nozick, Ultra-Minimal devlet modeli ile devletin bütünüyle değil fakat önemli ölçüde sınırlandırılabileceğini savunur.

-Libertarianizm'in öngördüğü toplum düzeninde hukuk kurallarının yerini rıza ve isteğe dayalı bireylerarası sözleşmeler almıştır.

Bu açıklamalardan sonra şimdi yukarıda isimlerini belirttiğimiz çağdaş libertarianistlerin görüşlerini kısaca özetlemekte yarar bulunmaktadır.

Milton Friedman'ın oğlu David Friedman libertarian bir toplumu şöyle anlatmaktadır.

"Libertarianizm, insanların yaşamlarını istedikleri şekilde düzenlemelerine izin verilmesini ifade etmektedir. İnsanların baskı ile kendilerinden korunmaları gerektiği düşüncesini reddediyoruz. Libertarian toplum; uyuşturucuya, kumara, pornografiye ve taşıtlarda zorunlu emniyet kemeri takılmasına ilişkin hiç bir zorlamaya ve kanuna sahip değildir. Libertarian toplum, bir refah programı uygulanması ya da sosyal güvenlik sistemi oluşturulmasına da karşıdır. Başkalarına yardım etmek isteyenler; bunu özel bağışlar yapmak suretiyle gönüllü olarak yapabilirler. Ayrıca vatandaşlardan devlet hizmetlerinin finansmanı için  vergi tahsil edilmesi düşüncesine karşıyız. Yaşlılık sigortasına sahip olmak isteyenler de bunu özel sigortalar aracılığıyla yapabilirler".  

Libertarianistler toplumun dış düşmanlardan korunması ve toplumda iç barışın ve huzurun temini gibi hizmetlerin dahi özelleştirilmesi düşüncesini savunmaktadırlar. Friedman'ın bu konudaki düşüncelerini özetleyelim:

"Gelecekte, devletin polisinin olmadığını, bunun yerine özel koruma ve güvenlik kurumlarının bulunacağını varsayalım. Bu kurumlar suçların önlenmesi için güvenlik hizmetini pazarlayacaklardır. Belki bu kurumlar, müşterilerine suç faaliyetleri sonucunda ortaya çıkacak zararlara karşı sigorta hizmeti dahi sunacaklardır. Bu tür özel güvenlik kurumları nasıl çalışabilir? Bu kurumlar müşterilerine, kapılarına kilitler takmak veya alarm sistemi kurmak suretiyle hizmet verebilirler. Veyahutta, bu kurumlar hiç bir koruma önlemi almaz ve sadece suç ortaya çıktığında suçluyu bulmaya çalışır. Şimdiki devlet polisleri gibi... Ancak, her halükarda, bu özel güvenlik kurumları müşterilerine en düşük maliyetle ve en yüksek kalitede hizmet sunmak için yarışırlar. Hizmetin, halihazırda devletin sunmuş olduğu güvenlik hizmetinden daha kaliteli olacağı şüphesizdir."  

Libertarianistlerden Murray N. Rothbard ise "Devletsiz Toplum" (Society Without A State) başlığını taşıyan makalesinde şöyle yazmaktadır:

"Devleti aşağıdaki özelliklere sahip bir kurum olarak görüyorum: (1) Devlet, gelirini "vergileme" olarak adlandırılan fiziksel zorlamaya dayalı olarak elde eder. (2) Devlet belli bir sınır içerisinde, savunma hizmetlerinin arz edilmesi için zorlayıcı bir tekele sahiptir. Bana göre, yukarıdaki özelliklere sahip olmayan bir kurum devlet olamaz. Anarşist (libertarian) toplumu ise şu şekilde tanımlıyorum; Anarşist toplumda herhangi bir kişinin mülkiyetine ve kendisine karşı zorlayıcı bir unsur sözkonusu değildir. Anarşistler, devlete karşıdırlar, çünkü devlet vergileme yoluyla özel mülkiyetin bir kısmına müdahalede bulunur ve bunun dışında kişi hakları üzerinde baskı oluşturur."  

Rothbard, makalesinde devletin olmadığı bir toplumda pekala tüm mal ve hizmetlerin üretilebileceğini belirtmektedir. Rothbard'a göre "devlet, mutlaka katlanmak zorunda olduğumuz bir canavar değildir." (State is not a necessary evil.)  

Bir diğer libertarianist Robert Nozick ise liberal doktrinde kendine önemli bir yer edinen Anarşi, Devlet ve Ütopya adlı eserinde bir Ultra-Minimal Devlet modeli geliştirmeye çalışmaktadır. Nozick şöyle yazmaktadır: "Klasik liberal teorinin Gece Bekçisi Devleti'nin fonksiyonları tüm vatandaşları şiddete ve hırsızlığa karşı korumak ve kişiler arasındaki sözleşmelerin yürürlüğe konulması ve yaptırımı ile sınırlıdır. Bu fonksiyonları yerine getirecek bir gece bekçisi devleti "Minimal Devlet" olarak adlandırılır. Yukarıdaki fonksiyonlar özel güvenlik ve koruma kurumları tarafından da yerine getirilebilir. "Ultra-Minimal Devlet" olarak adlandırdığım sistemde ise zor kullanma tekeline sahip olan devlet, güvenlik ve koruma hizmetini sadece hizmetten yararlanmak isteyen ve bunun karşılığında bir bedel ödeyen kimselere sunacaktır. Ultra-minimal devlette, güvenlik hizmetini sunan kurum ile bir sözleşme imzalamayan kimselere güvenlik ve koruma hizmeti sunulmayacaktır. Bu sistemde ihtiyacı olan kimselere bir Koruma Kuponu (Protection Voucher) verilecek ve bu kimseler, ultra-minimal devlete bu kuponu sunarak güvenlik ve koruma hizmeti talebinde bulunacaklardır."  

Nozick, yukarıda belirttiğimiz ünlü eserinde anarko-kapitalizmin "bireysel haklar teorisi"ni geliştirmiştir. Nozick'e göre "insanlar bir takım haklara sahiptir ve hiç kimse ya da hiç bir topluluğun birbirlerinin haklarına saldırma özgürlüğü yoktur."

Nozick'e göre hak, başkalarının zorlamalarına maruz kalmaksızın hareket edebilme özgürlüğüdür. Bireysel haklar kadar adalet de önemlidir. Adalet, bireysel haklara saygıyı ifade eder. Nozick, eserinde anarko-kapitalizmin adalet teorisi ile ilgili açıklamalarda da bulunur.

Libertarianist bir toplumu savunan yazarlardan birisi de Ayn Rand'dır. Rand, David Friedman ve Murray Rothbard gibi devleti bütünüyle reddetmemekte, Robert Nozick gibi "koruyucu devlet"i meşru görmektedir. Roman yazarı ve gazeteci olarak bilinen Ayn Rand (1905-1982) yaşamı boyunca libertarian bir toplumu savunan yazılar kaleme almıştır. Rand, egoizmi, kapitalizmin; altruizmi ise kollektivizm ya da sosyalizmin ahlaki temeli olarak görmektedir. Rand'a göre "İnsanın kendi özel mutluluğuna ulaşması en büyük ahlaki amacıdır." Rand, "ortak iyi" (common good)" ya da "kamu çıkarı/yararı" (public interest) gibi kavramların ne olduğu bilinmeyen kavramlar olduğunu belirtmektedir.

Ayn Rand

Rand, kendini üne kavuşturan Atlas Shrugged adlı romanını 1957 yılında yayınladı. 1962 yılında Nathaniel Branden ile birlikte Objectivist adıyla aylık bir dergi çıkarmaya başladı. 1966 yılında daha önce yayınlanmış bazı yazılarından oluşan Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal (Capitalism: The Unknown Ideal) ve 1964 yılında Bencilliğin Erdemi (The Virtue of Selfishness) adlı kitaplarını yayınladı. Rand'ın en önemli çalışmaları 1966 yılında yayınlanan Objectivist Epistemology içerisinde yeraldı.

Rand, savunduğu libertarian felsefeyi "Objektivizm" olarak adlandırdı. Rand, objektivizm'i şöyle tanımlıyor:

"Objektivizm bir felsefi akımdır. Politika, felsefenin bir dalı olduğuna göre, objektivizm belirli politik ilkeleri savunur. Özellikle laissez faire kapitalizmi,  objektivizm'in temel felsefi ilkesidir. Politika, "insanın doğasına ve varlığına ilişkin" üç ayrı felsefi disiplinine dayalıdır: Metafizik, Epistemoloji ve Ahlak... Objektivistler, "muhafazakar" değildirler. Bizler (objektivistler), kapitalizmin radikal savunucularıyız. Üzerinde önemle durmak istiyorum; asıl amacımız politika veya ekonomi değildir. Asıl amacımız "insanın doğasını ve varlık nedenini incelemektir."  

Rasyonalist bir düşünür olan Rand'ın fikirleri, ölümünden sonra çok büyük yankılar uyandırmamasına rağmen günümüzde libertarian felsefe içerisinde kendine özel bir yer edinmiştir. Randian felsefeyi, günümüzde başta John Hosper, Eric Mack ve Tibor Machan gibi düşünürler savunmaktadır.

Anarko-kapitalizmi savunanlardan Amerikalı hukuk adamı Lysander Spooner ise devleti şiddetle eleştirir ve devleti bir soyguncu'ya benzetir. Spooner'in görüşlerini kendi ifadeleriyle özetlemeye çalışalım:

 

"Devletin yasama yetkisinin temel amacı, bir sınıf insanı bir başka sınıf insanın hizmetinde çalıştırmak ve o sınıfın egemenliği altına sokmaktır. Devlet güçlülerin güçsüzler üzerinde kurduğu egemenliğin bir aracıdır. Ülkede bulunan çok az zenginliğin bir avuç hırsız ve köleci sınıfın elinde olmasının nedeni sınıf devletinin egemenliğidir."

Lysander Spooner

 

"Bugünün ve dünün toplumlarındaki bütün büyük yöneticiler insan kardeşlerini soymak, kendi egemenliği altına almak ve bir köle gibi boyun eğdirmek amacı ile birleşen kıyıcı ve soyguncular grubunu oluşturmuşlardır. Kanunları ise ortaklıklarını ellerinde tutmak, ortaklıkları dışındaki bireyleri soymak, bir köle gibi kendilerine bağlamak amacıyla birlikte hareket etmek için kullandıkları, gerçekleştirdikleri her soygundan kendilerine düşen payı sağlamak için bir sonuca bağlamayı gerekli gördükleri anlaşmaları temsil eder. Bütün bu kanunlar, soyguncu, vurguncu ve kaçakçıların kendi aralarında bir sonuca bağlamayı yararlı gördükleri anlaşmalardan daha fazla yükümlülük empoze etmezler." 

 

 

Spooner'e göre sıradan bir hırsız karşısındakinin mülkiyetine ve haklarına saldırdıktan sonra onu rahat  bırakır, davranışlarıyla tedirgin etmeye devam etmez ve yaşam boyu bir tutsaklık altına sokmaz. Bireylerin ceplerindeki parayı koruyabilmek için soygunculara olduğu gibi devlet görevlilerine karşı savaşmaya da hakları vardır.

Spooner, "devlet sosyal sözleşmenin ürünüdür" teorisine de şiddetle karşı çıkar. Spooner'e göre 'Devlet bir sözleşme ürünü olmadığı için mafyadan daha yasal bir kuruluş olamaz."