Eşşek vezir olmuş, katır mühürdar..."
Ziya Paşa
İNSAN DENİLEN MUAMMA ÜZERİNE...
"Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
perde ardında sen ben dedikodusu var amma.
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben."
Ömer Hayyam
Bu insanoğlu, bir muamma!...
Hepsi ayrı bir karakter!..
Karakter kodlaması farklı!..
Karakterler kümesindeki her biri ayrı!...
Tipler!.. Cinsler!...
Theophrastus tipleri!...
Samimiyetsiz (Eironeia)
Yağcı (Kolakeia)
Geveze (Adoleschia)
Hödük (Agroikia)
Umursamaz (Areskeia)
Ahlaksız (Aponoia)
Açgözlü (Anaischuntia)
Cimri (Aneleutheria)
Havalı (Alazoneia)
Korkak (Deilia)
Saldırgan (Bdeluria)
Batıl İnançlı (Deisidaimonia)
İğrenç Adam (Duschereia)
İnsan karakterleri üzerine önce Theophrastus sonra da Jean de La Bruyère okuyunuz... Sonra da insan fıtratını, tabiatını ve psikolojisini daha iyi anlamak için Adler'e başvurunuz...
KARAKTERLER: İNSAN DENİLEN MUAMMA!...
İşte size bir Theophrastus muamması!... Hurafeler, batıl inançlar ve bid'atlar ile hayatını geçiren bir insan o... Adı: Deisidaimonia...
"Batıl inançlı biri kirlenmeye karşı kendini sürekli ellerini yıkayarak korumaya çalışır ve kutsal defne ağacının yapraklarını çiğneyerek üzerine kutsal sular serper. Bu gibi ritüelleri uygulayıp tedbir almak onu bütün gün oyalayabilir. Yolundan bir kedi geçse, şansı kaçmasın diye önce havaya üç taş atar, sonra da başka biri oradan geçene kadar bir adım bile atmaz. Herhangi bir farecik şans eseri arpa çuvalını kemirse, hemen güvendiği bir kâhine koşup ne yapması gerektiğini danışır. Eğer cevap ‘Çuvalı, yırtılan yerine yama yapılması için örücüye yolla’ olursa, bunu dinlemeyi bile reddeder. Sinirle döner gider ve durumu telafi edebilecek bir adak arar. O, tüm zamanını evini arındırmaya ayırabilir; yürüyüşe çıktığında baykuşlar öterse mutsuzluğa kapılır; mezarlıklar, ölüler ve doğum yapan kadınlar, ona korkutucu kehanetlermiş gibi görünür.”
Theophrastus
***
Hurafeler, batıl inançlar ve bid'atları bir kutsal inanca dönüştürenlere ne dersiniz!...
Din adına tüccarlık yapan, din istismarı yapan o insanlara ne dersiniz!...
İncil'i, Tevrat'ı, Adi Granth'ı, Avesta'yı ticarete, menfaate alet ederler!...
Halkın gönüllü paraları ile ya da zorunlu paraları (vergiler) ile beslenirler, siyaset ile güç kazanırlar ve büyürler...
Büyüdükçe güç kazanırlar... Kudret var olunca peygamberleri de bir bir ortaya çıkmaya başlar!...
İstismar, suiistimal, riyakarlık toplumun her tarafına yayılır...
Devlet yöneticilerine yaklaşır ve menfaat temin ederler... O da yetmez devleti ele geçirmeye kalkarlar!...
Vaazlar verme, dini yazılar!... İnancın ve ibadetin ticaretini ve pazarlamacılığını yaparlar!...
Dükkanlarına dini levhalar asarlar... Malını satarlarken her cümlesinde Tanrı'ların isimlerini tekrarlarlar!...
"Bir gayri müslim dükkanına dini bir levha asıyor.
Bir fâsık, menfaat için dindar gibi görünüyor. Yahut bir müslüman dini istismar ediyor."
Tirmizi
Din öğretiminden söz ederler, ama inanç tacirliği yaparlar!...
“Din öğretiminden mi söz ediyorsunuz? Siz , asıl önünde diz çökülmesi gereken, sindirilemeyen gerçek din öğretimi hangisidir biliyor musunuz? Ölüler koğuşundaki merhametli hemşiredir o, köleleri azad eden merhametli kardeşimizdir, terkedilmiş çocukları toplayan Saint Paul’dur, vebalılar arasında dolaşan Marsilya piskoposudur, yolun ortasına kendi çarmıhını diken, Fouborg St.Antoine’a karşı çıkan ve sadece barış sağlansın diye ölüme dudaklarında bir gülümsemeyle gözü kapalı giden Parsi piskoposudur. Gerçek din öğretimi budur işte.”
Viktor Hugo
İnsan böyle bir muammadır işte!..
İlim yoluna gidende ilim arasan yok!...
Din yoluna gidende din arasan yok!..
Üzerinde dindarlık, sofuluk ama gerisinde alavare-dalavere!...
“İsa'nın masalları bizim için çok karlı oldu."
Papa 5. Leo
***
Bak işte bir başka karakter daha orada!.. Makamı seviyor... Makam koltuğunda oturmaya bayılıyor!... Makam koltuğunda oturup fotoğraflarının çekilmesinden çok büyük bir haz duyuyor!.
Bak makam arabasının arkasında biniyor!... Şoför kapıyı açıyor ve o da arka koltuğa oturuyor!... İzlenmesi gereken bir ritüel adeta!...
‘Üç çift atın çektiği pırıl pırıl arabanda, peşinde sürüklediğin bir sürü aşağılık kişilerle değer bulduğunu sanıyorsan aldanıyorsun Philémon. Dış görünüşündeki bu gösterişli şeyleri bir yana bırakırsan bir budaladan başka ne kalır ortada.’
La Bruyere
O da Aischrokerdeia Anaischuntia ile aynı yanılgı içerisinde!...
'Beni seçtiler, onun için buradayım' diyor!...
'İstemeseler beni seçerler mi?' diyor...
ve bu meşruiyyet inancı ona haz ve keyif veriyor...
'İstemeseler beni buraya buraya atarlar mıydı?' diyor...
Atandıysam eğer, o zaman önemli bir insanım diyor!...
Baksana makamına gelen insanlar da nasıl eğiliyor önünde!...
Nasıl iltifat ediyorlar ona!
***
Bak işte bir başka açgözlü adam daha!... Menfaatçi...
Menfaati için dinini imanı satacak kadar menfaatçi!...
Menfaatin olduğu her yerde ve her rolde... Yağcı (kolekeia)!... Dalkavuk!...
Menfaat tam da Adam Smith'in tasvir ettiği bir şeydir... Spanyel sevimli bir köpek!.. ama o sevimsiz bir yalaka!...
“Hiç kimse bir köpeğin başka bir köpekle adil bir kemik değiş-tokuşu yaptığını görmemiştir. Aynı şekilde, hiç kimse bir hayvanın başka bir hayvana hareketlerle ya da kendi doğal sesiyle, ‘bu benim, o senin’; ‘sendekine karşılık kendiminkini sana vermek istiyorum’ dediğini görmemiştir. Bir hayvan bir insandan ya da başka bir hayvandan bir şey almak istediğinde, o insanın ya da hayvanın yardım etmesini sağlamak için onu kandırmaktan başka yol bilmez. Köpek yavrusu anasına yaltaklanır, yemek yiyen efendisinin onu da görmesini isteyen spanyel bin türlü şaklabanlıkla dikkat çekmeye çalışır. Bazen insanın da kendi hemcinslerine karşı aynı oyunlara başvurduğu olur, istediğini yaptırmak için başka bir yolu kalmayınca türlü yaltaklanmalar, alçaltıcı hareketlerle karşısındakini yumuşatmaya çalışır.”
Adam Smith
Menfaat tam da Montaigne'nin tasvir ettiği bir şeydir...
"Atina'lı Demades, cenaze törenleri için gerekli şeyleri satan bir hemşerisini, bu işten fazla kazanç beklediğini, bu kazancın da ancak bir çok insanın ölümünden gelebileceğini ileri sürerek mahkum etmiş. Haklı bir yargı denemez buna; çünkü hiç bir kazanç başkasına zarar vermeden sağlanamaz, öyle olunca da her çeşit kazancı mahkum etmek gerekir.
Tüccar, gençliğin sefahata düşmesinden kar sağlar, çiftçi buğdayın pahalanmasından, mimar evlerin yıkılmasından, hukukçu insanların davalı, kavgalı olmasından; din adamlarının şan, şeref ve görevleri bile bizim ölümümüze ve kötülüklerimize dayanır. Yunanlı komedya şairi Philemon, ‘hiçbir hekim dostlarının bile sağlığından hoşlanmaz’ dermiş, ‘hiçbir asker de yurdundaki barıştan.’ Daha da kötüsü, herkes içini yoklasa görür ki gizli dileklerimizin bir çoğu başkasının zararına doğar ve beslenir.”
Michel de Montaigne
***
Menfaat, menfaat, menfaat...
Para, para, para...
Paradan başka Tanrı tanımayan bazı karakterler... Zengin olduklarını sanırlar ama...
‘Tanrı, bazı niteliklerden yoksun bir tür insanlara zenginlik, para, büyük kuruluşlar, mal mülk vermekle onlara fazla bir şey sunmadığını açıkça ortaya koymuştur ’
La Bruyere
‘Yoksulluğa en yakın durum, büyük zenginliklerdir:’
La Bruyere
***
Bak işte bir başka karakter daha!... Adı: Areskeia... Umursamaz...
Hayatı rehavet-atalet üzerine kurulu bir insan o!...
Dünya yansa-yıkılsa umurunda değil!... Dert yok, tasa yok !...
Ödev ahlakı diye bir şey yok! Sorumluluk ahlakı yok!..
Rahatlık, rehavet ve atalet....
O miskin ve tembel!... Gölgeyi çok seviyor!.. Gölge edeni sevmiyor!...
Kendisi çalışmayı sevmiyor ama çalışanı da sevmiyor!..
Kıskançlık, çekememezlik, haset... Hepsi onda...
Saçlarını tarasın, güzel elbiseler giysin ve gezsin!.. 'Satmışım anasını!... Bu dünyayı ben mi kurtaracağım' diyor...
Fıçı içinde yaşayan Diyojen'e atfeden ressam Jean-Léon Gérôme , 1860
***
ve O vefasız insan!... O Nankör insan!... O ekmek ve tuz hakkı bilmeyen insan!...
Değerinin bir hiç olduğu günlerdeki O insan!... O günlerdeki O insan!...
Bilgisini ve yeteneklerini terazinin kefesine koyup bir tartsaydınız, o zaman!...
Korkak.. Çekingen.. Ürkek.. İtaatkar... Hizmetkar... Uysal... Minnetkar... Saygılı... Terbiyeli... Hanımefendi... Beyefendi... Sadakat sahibi... Bağlılık... Kulluk-kölelik...
Menfaatlerinin var olduğu zamanlardaki O insan!...
Menfaatlerinin devamı müddetince o rolleri ile büyüyen insan!...
Ünvan... Makam... Mevkii.. Mal-mülk... Para...
Bunların var olduğu zamanlardaki O insan!
Menfaatlerinin bittiği yerde ise bir esfel-i safilin olan O insan!...
"Söz uçar, yazı kalır" diye yazan O insan!...
Sözünü unutan, yazdığı o nota bakamayacak olan O insan!...
Ahde vefadan uzaklaşan O insan!...
"Bazı kişilerin,eylemlerinde ahlak kurallarına uymalarının nedeni, çıkarlarını en iyi böyle davranmakla koruyabileceklerini düşünmeleridir. Bu kişiler, ahlak kurallarına uymadıkları takdirde çıkarlarına zarar gelmeyeceğini kestirirlerse, bu kurallara aykırı davranmaktan çekinmezler."
Immanual Kant
***
İşte bir başka O insan!... Bilgi yok, yetenek yok, karakter yok!... Hiç bir şey yok!...
Ama bir çok insanın kolayca erişemeyeceği bir yerde, makamda!...
Şaşırıp kalıyorsun! 'Bu eşşek adam oraya nasıl geldi!' diye düşünüp duruyorsun!...
Sadece vezir olsa iyi, mühürdarları kendinden berbat!...
"Eşeği mektep müdürü yapan, dershanelerin ahıra döndüğünden şikayet etmemelidir."
Cenap Şehabettin
"Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr!
Eşşek vezir olmuş, katır mühürdar..."Ziya Paşa
“Bir ülkenin başına kurbağayı getirsen, o ülkenin bataklık olmasını ister.”
Horio
“Bir lâğım faresi, sefaletini saadet zannederek kanalizasyonlarda yaşar, bir kelebek ise nadide çiçeklerin arasında mes’ud olur. Bu, onların fıtratlarının aynasıdır. Aynı şekilde insanların yönelişleri de onların hangi vasıfta olduğunu yansıtır. Bu noktada salihlerin feyiz kaynağı sâlihler içinde, fâsıkların gıdası da fâsıklar içindedir."
Mevlana
***
Bak tam orada bir adam oturuyor!.. Onun adı Eironeia...
Samimiyetsiz... Samimiyet yok... Dili süslü, yüreği paslı bir adam!...
Tam bir iki yüzlü!... Tam bir bukalemun!... Yanar-döner!...
Özü ayrı, gözü ayrı!.. Gözlerinin içinde özünü göremezsin!...
Yapmacık!.. İçtenlik yok!..
Eironeia böyle bir insan...
***
Bir insan ki cebi zengin ama gönlü fakir!... Aslında zengin ama yoksul!..
"Cebi zengin fakat ruhu fakir olan insanın hali çok rezil!
Çünkü o; her şeyin fiyatını bilir değerini değil."
Mevlana
Bir insan ki üzerinde doğru dürüst bir elbise yok!... Ama insan-ı kamil...
Bir insan k, yüksek mertebede değerlere sahip olan ve bu değerlerle yaşayan insan...
ve bir insan ki O'na insan demeye insan utanır!...
"Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok,
nice elbiseler gördüm içinde insan yok."
Mevlana
***
Bakın Don Kişot geçiyor!... Rosinante’nin üstünde…. Kendisini son şövalye sanıyor!...
Arkasındaki de Sancho Panza.. O sıradan bir köylü. Don Kişot'un uşağı…
Doğruluk, dürüstlük, iyilik için ilerliyor...
O'na deli diyorlar!... Deli mi, yoksa akıllı mı!...
"Sancho: — Aman Efendimiz, geri dönün Allah aşkına, diye bağırıyordu.
Fakat Don Kişot onun haykırışlarını işitmiyor,naralar atarak değirmenlere yaklaşıyordu.
Don Kişot: — Kaçmaya uğraşmayın alçaklar, namussuz korkaklar,yer yüzünü vücutları ile pisleten iğrenç mahluklar !
— Dostum Sanço. Anladığıma göre bu adamlar asil şövalyeler değil, ayak takımı rezil ve serseri heriflerdir. "
Miguel de Cervantes, Don Kişot
***
Bir başka insan karakteri daha!... İsminin önüne eklenmiş dört beş kelimeden oluşan ünvana bakarak onu 'münevver' insan sanma sakın!... Belki mülayim, belki mütevazi... Mütenasip bir karakter!
Hırsı yok, ihtirası yok... Kimseyle kavgası yok, alıp-vereceği yok!...
Herkesle iyi geçinir.. Hasetlik yok, çekememezlik yok!...
Her sözünde 'hayırlısı olsun' var...
'Nasip' der.... 'Kısmet' der...
Tevekkül eden bir güzel insan...
Güzel bir insan... Zarasız bir insan!... Ama ne kadar yararlı bir insan!...
Haksızlık yapmaz ama mazlumun yanında yer almaz!...
Yalan söylemez , ama doğru söyleyenin yanında olmaz'...
Arkada 'sen haklısın' der.. Ama sahnenin önünde karakterinin aslı ortaya çıkar!...
"İçimizde iki çeşit ahlak vardır; bunlardan biri konuştuğumuz ama uygulamadığımız,
diğeri ise uyguladığımız ama nadiren konuştuğumuzdur."
Bertrand Russell
Öldü mü cenazesine katılan insanların sözü birdir: 'hakkımızı helal ediyoruz' derler...
Peki, geride ne bıraktın!...
"Kamil odur ki koya her yerde bir eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser."
Hadimi
Ne eserler bırakıp da gidiyorsun ey insan!...
"Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey: eseri;
Bir eşek göçtü mü, ondan da nihayet: semeri"
Atalar böyle buyurmuş, diye, binlerce alın
Ne tehalükle döker, döktüğü bi çare teri!
Şu bekâ hırsına akıl erdiremem bir türlü
Sorsalar, bence, temayüllerin en derbederi
Hadi, toprakta silinmez bir izin var, ne çıkar,
Bağlı oldukça telakkiye hakiki değer?
Dün, beyinlerde kıyamet koparan "hikmet" i al,
Bugünün zevkine sor: beş para etmez ciğeri,
Gündüzün, başların sütünde gezen "şah-eser" in,
Gece, şayet arasan, mezbeledir belki yeri !
İsteyen almaya baksın boyunun ölçüsünü,
Geri dur sen ki, peşiman, atılanlar ileri.
Bilirim: "Hep de semermiş!" diyecek istikbal,
Tekmelerken su kabarmış sıra kumbeltikeri.
O ne çok bilmiş adamdır ki: gider sessizce,
Ne esermiş, ne semer, kimsenin olamaz haberi !"Mehmet Akif Ersoy
***
İnsanların belki de en iğrenci; kendisi olamamış insan!... Kendine ait bir karakter inşa edememiş olan insan!... Koyun gibi! ... gocuklu celep kaldırınca sopasını!...
Korkak!... Ödlek!... Her zaman güçlünün yanında!... İktidarın arkasında!...
Pis yalaka!... dalkavuk!...
Bindir otobüse götür tutsun alkış, sallasın bayrak!...
Bir şeye karışmayan! Bir şeye bulaşmayan!...
Kendisi olamamış, yani bir sürü içindeki koyun gibi bir insan!...
Başkalarının dosyası, koleksiyoncusu olmak için yaratılmış karaktersiz insanlar!...
‘Çekinmeden söylersem, kimi zekalar aşağıca ve ikinci derecededir: başkalarının dosyası, koleksiyoncusu olmak için yaratılmışlardır; sanki deha ürünlerinin ambarıdırlar onlar; fikir hırsızları, devşiricileri, çeviricileridir; kendileri düşünmez, başkalarının düşüncelerini tekrarlarlar; fikirleri seçmek tek bir yaratma olduğuna göre, bunlar seçmesini bilmezler; kötülerini, doğru olmayanlarını seçerek üstün düşünüşler yerine, çok şey seçme yoluna giderler, kendilerinin özgün hiçbir fikirleri yoktur; bilgileri öğrendiklerinden öteye gitmez ve kimsenin üzerinde durmadığı şeylerdir; tıpkı kalp paralar gibi, konuşmada yeri olmayan yararsız, kuru bilgilerdir; insan bu tür kişilere hem şaşar, hem de onların konuşmalarından, yazılarından bunalır Toplum ve aydınlar onları bilginlerle karıştırır; ama üstün düşünürler, onlara ancak bilgin taslağı adını verir ’
La Bruyere
Başkalarının yardakçılığını yapan, onları alkışlayan, destekleyen karaktersizler!...
‘Yardakçıları, zengin giysileri, atları ve uşaklarıyla kendilerini daha soylu, daha akıllı sanan kişileri kimi zaman sadece hoş görmek yetmez; tavırlarıyla, bakışlarıyla bu tür kişilere bu kanıyı verenler de onlar kadar suçludur ’
La Bruyere
***
İnsan tipleri...
Bakıyorsunuz, izliyorsunuz ve diyorsunuz ki; "ne kadar da nazik..." Her cümlesine 'özür dilerim...' diye başlıyor.... Ama bir süre sonra hakikaten bayıyor!... İçinizi daraltıyor!...
Al haberi ondan!.. Dedikoducu!... Laf taşır, laf alır, laf götürür.. Yeri geldiğinde laf sokar!...
Fenalık geçireceğiniz bir karakter önünüzde oturuyor ve anlatıyor... Konu sinemadan açılıyor... 'Hayatımda izlediğim en güzel film!.." diyor... Biraz sonra konu seyahate geliyor... ' hayatımda gördüğüm en muhteşem yer azizim, mutlaka gidip görmelisin..." diye devam ediyor... Her yaptığı, okuduğu, yediği, gördüğü onun hayatının en iyisi!... İçinizi daraltıyor!.. Bir de gösteriş tüketimi!.... Hava!... Bazen de şişirme!... "Aman Allahım kurtar beni!..." diyorsunuz...
"Doğal besleniyorum, sağlıklı besleniyorum, organik besleniyorum!..." Başka bir muhabbet yok!... Bitkiler, otlar, karışımlar!... Bu da bir organik muamma!...