ORTAK AKIL TRAJEDİSİ

 

“Tartışma ile neye varılabilir? Biri doğuya gider, biri batıya; yolda rastladıkları ayrıntılara saplanır ve konudan ayrılırlar. Bir saat cenkleştikten sonra, neyi aradıklarını bilemez olurlar: Kimi konunun üstüne çıkmış, kimi altına inmiş, kimi de kenarında kalmıştır. Kimi bir kelimeye, bir benzerliğe takılır; kimi söylenene kulak bile vermeden bir şeyi tutturur ve yalnız kendi söylediklerini dinler. Başka biri de kendine güvenmediği için her şeyden kaçınır, hiçbir fikri kabul etmez; ta başından her şeyi karıştırır, yahut da söz kızışınca, büsbütün susar ve bir daha ağzını açmaz; bilgisizliğini küskünlüğünün altında saklar; mağrur bir küçümseme ya da budalaca bir alçak gönüllülükle tartışmadan kaçar. Bazısı yalnız saldırmasını bilir, kendini korumak umurunda değildir. Bazısı da yalnız saldırmasını bilir, kendini korumak umurunda değildir. Bazısı da yalnız sesinin ve ciğerinin gücüne dayanır. Bakarsınız birisi tutar kendine karşı dönüverir; başka biri kalkar ön sözler, yersiz hikayelerle kafa şişirir. Kimi vardır, sıkıştığını görünce karşısındakini susturup kaçırmak için düpedüz sövüp saymaya başlar ve Alman kavgası çıkarmaya çalışır. Başka bir türlüsü de vardır, konuya hiç bakmadan sizi bir sürü mantık çemberiyle, diyalektik oyunlarıyla kuşatıp boğmaya savaşır.”

Michel de Montaigne

 

  

20'li yaşlarımın sonlarında ve belki 30'lı yıllarımın başlarında Bakanlıklardan, kamu kurumlarından bazı komisyonlara,arama konferanslarına davet edilirdim...  Tabii ilk defa böyle yerlere davet edilince ve bir de genç de olunca insan kendinin önemli bir adam olduğunu düşünüyor ve doğrusu bundan gurur duyuyor... yeri geldiğinde havasını atmayı da esirgemiyor!

***

Hangi bakanlık ya da kurumda bir komisyona, konseye, arama konferansına katıldıysam gördüğüm şunlar oldu:

Kimi konunun üstüne çıkmış, kimi altına inmiş,  kimi de kenarında kalmış.

Kimi bir kelimeye takılmış...

Kimi söylenene kulak bile vermemiş!

 Yalnız kendi söylediklerini dinler olmuş!

Kimi bilgisizliğini küskünlüğünün altında saklamış...

Kimi mağrur bir küçümseme ya da budalaca bir alçak gönüllülükle tartışmadan kaçmış...

Kimi  bakmışsınız sıkıştığını görünce karşısındakini susturup kaçırmak için düpedüz sövüp saymaya başlamış!...

Aman Allahım ben neredeyim!...

Benim kaçışım o kaçış!

O gündür bugündür devlette yapılan büyük toplantılara uygun bir mazaret uydurarak kaçıyorum!

***

Lisans ve lisans-üstü ders programları için ortak akıl konseyi toplanmış!

O diyor ki: "bu ders gereksiz."

Diğeri diyor ki: "evet canım haklısın."

Karşılıklı tebessüm ile ilk karar alınıyor ve toplantı ilerliyor...

O bir ders öneriyor; diğeri onu destekliyor; diğeri bir ders öneriyor o diğeri de onu destekliyor.

Uyumlu bir takım çalışması...

"sen benim sırtımı kaşı ben de senininkini.."

“Sen benim kütüğümü yuvarla, ben de seninkini."

You roll my log, and I will roll yours.

Lucius Annaeus Seneca 

 

Toplantı devam ediyor... Çaylar.. Börekler... Pastalar ... Tatlılar..

O diyor ki: "şu dersi koyalım."

Diğeri diyor ki: "evet çok iyi bir fikir."

Çok iyi bir fikir diyen, ordan-burdan derleyerek yazmış olduğu tezden türetilmiş değersiz kitabı  okutulsun ve kitabından para kazansın diye toplantının başından beri aklında saklı  tuttuğu öneriyi gündeme getiriyor:

"Ya   şu dersi koysak olmaz mı?

_ Evet hocam haklısınız.. Hem siz o konuda uzmansınız.. Çok iyi olur...

Bir karar daha alınıyor...

Yola devam...

Bu arada toplantıya prosedürler gereği katılan başkan yardımcıları ve saire kişiler süs bitkileri olarak oturmaya devam ediyor.. Arada sırada başlarını sallayarak onaylıyorlar ve çaylar boşalmışsa hemen devreye giriyorlar...

"Hocam bir çay daha içer misiniz?"

Kaldığımız yerden toplantıya devam...

O diyor ki: "ya şu derse ne gerek var! Bizim bölüm öğrencileri için çok da gerekli değil."

Diğerleri hep birlikte destek veriyor...

Toplantıya katılan sessiz adam içinden şunu söylüyor:

"Bre ahlaksız adamlar!  Bre ek ders ücreti soyguncuları! Dersi biz verelim de ek ders ücreti alalım! Bütün meseleniz bu değil mi?"

Toplantı tüm hızıyla devam ediyor...

Zorunlu dersler tamam.. Şimdi seçmeli dersler...

Ne kadar fazla seçmeli ders, o kadar fazla ders!

Ne kadar fazla ders, o kadar fazla para!..

Teklifler ardısıra geliyor...

Toplantı tebessümlerle sona eriyor...

***

Bitmeyen senfoni...

Reform...

Aslında reform değil, deform...

Ortak akıl konseyinin yaptığı büyük bir reform mu!

Maalesef öyle değil... Büyük bir DEFORM!