REKABET GÜCÜ:: REKABET EDEBİLİRLİK ÜZERİNE

 

Dünya global düzeyde büyük bir yapısal dönüşüm süreci içerisinde bulunmaktadır. Merkezi planlamaya dayalı ekonomilerin piyasa ekonomisine geçerek dışa açılmaları 1990’lı yıllardaki değişim sürecinin önemli bir itici gücünü oluşturmuştur. Öte yandan, finansal piyasalardaki serbestleşme sermayenin uluslararası açıdan mobilitesinin artmasına yol açmış, bilgi ve iletişim alanlarında görülen teknolojik gelişmeler ulaşım, haberleşme ve bilgiye ulaşma maliyetlerinde dramatik düşüşler ortaya çıkarmıştır. Bu değişim süreci, sonuçta bir çok sektörü uluslararası ticarete açmış ve fiziksel engelleri azaltarak global ekonomiyi yaratmıştır.

Bugün global ekonomide gözlenen en önemli olgu yoğunlaşan rekabettir. Geleneksel ekonomideki dışa kapalılık ve korumacılık neticesinde yurt içinde aksak rekabet piyasaları hakim bulunmaktaydı. Ancak dış ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, yeni pazarların ortaya çıkması, bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde uluslararası ekonomik ilişkilerin kolaylaşması vs. nedenler  netice olarak global ekonomide rekabetin artmasına ve önem kazanmasına neden olmuştur.

Global ekonomi ve global rekabet “rekabet gücü” (competitiveness)  adı verilen bir performans göstergesini gündeme getirmiştir. Kapalı ekonomi döneminde sadece ülke içinde firmalar arasında önem taşıyan rekabet gücü kavramı açık ekonomide ülke içerisinde ve ülke dışında önemli bir başarı ve performans hedefi olmuştur. Sadece firmalar düzeyinde değil, endüstri düzeyinde ve ülkeler arasında da “rekabet gücü”, “rekabet edebilirlik”, “rekabet yeteneği”, “rekabet üstünlüğü” ve benzeri kavramlar çok sık konuşulmaya başlanmıştır. Günümüzde “rekabet gücü”,  bir ülkenin ekonomik refah düzeyini belirleyen temel etken olarak ele alınmaktadır.

Coşkun Can Aktan ve İ. Yaşar Vural tarafından yazılan üç ciltlik kitapta rekabet gücü incelenmektedir:

Kitap içeriğine ulaşmak için kitap kapaklarını tıklayınız.

 

***

 

Rekabet gücü kavramı en iyi firma düzeyinde tanımlanabilir. Basit bir ifadeyle kar edemeyen bir firma rekabet gücüne sahip değildir. Tam rekabet koşulları altında, piyasaya sunduğu bir ürünün piyasa fiyatını aşacak düzeyde bir ortalama maliyete sahip olan bir firmanın rekabet gücüne sahip olmadığı söylenebilir. Öte yandan, ürettiği ürünü ortalama maliyetlerinin üzerinde bir fiyata satabilse dahi rakiplerine kıyasla daha yüksek bir ortalama maliyete sahip olan bir firma homojen ürünlerin üretildiği bir endüstride kar elde edemeyebilir. Zira, firma etkin bir şekilde yönetilmediği veya etkin olamayacağı bir ölçekte faaliyet gösterdiğinden verimli değildir. Bu tip bir endüstride rakiplerine kıyasla marjinal maliyetlerini asgari düzeye indiren bir firmanın karlılığı ve dolayısıyla pazar payı artar. Farklılaştırılmış ürünlerin söz konusu olduğu bir piyasada ise yukarıda belirtilen nedenlerin dışında firmanın ürünlerinin kalitesi ve ürünlerini sunuşunda rakiplerine kıyasla cezbedici olup olmaması da karını ve pazar payını azaltabilir.

Endüstri düzeyinde rekabet gücü kavramını tanımlamak firma düzeyinde yapılan tanıma göre daha zor ve belirsizdir. Yerel ya da bölgesel bir piyasadaki bir firmanın rekabet gücü aynı piyasa veya bölgedeki rakipleri ile kıyaslanabilirken bir endüstrinin rekabet gücü, ticaretin söz konusu olduğu diğer bölge veya ülkelerdeki endüstrilerle karşılaştırılabilir. Bu nedenle, rekabetçi bir endüstri, bölgesel düzeyde veya uluslararası düzeyde rekabetçi firmalara sahip olan endüstridir. Bu açıdan, endüstri düzeyinde rekabet gücü endüstrinin bünyesinde barındırdığı büyük firmaların rekabet gücü olarak da değerlendirilebilir. Firma ve endüstriler maddi nitelikte olmayan özgün varlık ve değerlere sahip olabilirler. Belirli bir endüstriye ait firmaların belirli bir bölgede kümelenmeleri (cluster) halinde ortaya çıkan dışsallıklar nedeniyle bu tip değerler ve dolayısıyla rekabet gücü artar.

Endüstri düzeyinde rekabet gücü, genellikle, verimlilik ve uluslararası ticaretteki performans açısından tanımlanmaktadır. Örneğin, Markusen, endüstri rekabet gücünü ticaret ortağına kıyasla endüstri verimliliğine ve maliyete dayalı olarak tanımlar: Endüstriyel rekabet gücü, bir endüstrinin rakiplerine eşit ya da daha üst düzeyde bir verimlilik düzeyine ulaşması ve bu düzeyi sürdürme yeteneği ya da rakiplerine kıyasla eşit ya da daha düşük maliyette ürün üretme veya satma yeteneğidir. Başka bir ifadeyle, sanayi düzeyinde rekabet gücü, bir sanayiin rakiplerine eşit ya da daha üst düzeyde bir verimlilik düzeyinde uluslararası piyasanın gereklerine uygun mal ve hizmet üretebilme ve daha düşük maliyetlerle uluslararası piyasaların standart ve taleplerine uygun mal ve hizmetleri üretebilmesini sağlayan icat ve yenilikleri gerçekleştirme yeteneğidir.

Uluslararası rekabet gücü büyük ölçüde firmalardan kaynaklansa da rekabet gücünün sürekliliği özellikle dış çevre ile etkileşimi gerektiren yenilik ve icatlara bağlıdır. Piyasa dışı etkileşimlerin büyük bir çoğunluğu ise kamu kaynaklıdır. Kamu müdahalelerinin ve iktisat politikalarının temel amacı ekonomik refahın artırılmasıdır. Ekonomik refah ise zaman içinde kişi başına tüketim olanaklarının artması olarak tanımlanabilir. Gelecekteki tüketim olanaklarının artması kişi başına milli gelirin artması ile mümkün olabilir. Kişi başına milli gelirin artması, fiziki ve beşeri sermayeye yapılan yatırımlar ve tasarrufların artmasına bağlıdır. Gelecekteki tüketimin yani ekonomik refahın artması, şu andaki neslin tasarruf fazlasının verimli kullanılmasına ve yatırımlar için kullanılacak kaynakların en yüksek sosyal getiriyi sağlayacak projelere tahsisini gerektirir. Bu durumda en yüksek sosyal getiriyi sağlayacak sermaye birikimi şeklinin teşvik edilmesi için kamu müdahalesi gündeme gelmektedir. Ancak, kamu müdahalesinin uzun vadede ekonomik refahı azaltmayacak bir tarzda yapılması zorunludur. Uzun vadede iktisadi refahın sürdürülebilmesi ise büyük ölçüde ulusal düzeyde rekabet gücüne sahip olmaya bağlıdır. Bu nedenle uluslararası rekabet gücünün ulusal ekonomik refahın artması ile uyumlu olarak kişi başına milli gelir artışının sürdürülebilirliğini kapsayacak bir şekilde tanımlanması gereklidir. Bu anlamda, Markusen, ulusal düzeyde rekabet gücünü şu şekilde tanımlamaktadır: “Bir ülke, serbest ticaret koşulları altında dış ticaretini dengede tutarak ticaret ortaklarınınkine eşit bir reel milli gelir büyümesini sürdürebiliyorsa rekabet edebilen bir ülkedir”

Okuma Listesi:

Coşkun Can Aktan ve İ. Yaşar Vural , Yeni Ekonomi ve Yeni Rekabet, Ankara: TİSK Yayını, 2004.

 

Coşkun Can Aktan ve İ. Yaşar Vural , Rekabet Gücü ve Rekabet Stratejileri, Ankara: TİSK Yayını, 2004.

 

Coşkun Can Aktan ve İ. Yaşar Vural , Rekabet Gücü ve Türkiye, Ankara: TİSK Yayını, 2004.