ŞAHSİYET ÜZERİNE...

 

Yeri ve zamanı geldiğinde hemen ayağa kalkarım!

Sakin bir üslupla ve tane tane okumaya başlarım...

Ne kul olurum kimseye,

Ne onun bunun yardımcısı

Dünyadaki hiçbir krallığa uşak,

oyuncak olmayacak kadar

Soylu doğmuşum ben.”

 

Bu dizeleri Shakespeare'den öğrendim!...

“Ne kul olurum kimseye,

Ne onun bunun yardımcısı

Dünyadaki hiçbir krallığa uşak,

oyuncak olmayacak kadar

Soylu doğmuşum ben.”

Shakespeare

 

 

Bir de Oscar Wilde'den öğrendiğim şudur:

 

‘özgür olacak insan uyumsuz olmalıdır

 

 

“Her türlü otorite alçaltıcıdır. Otoriteyi kullananları da, üzerinde otorite uygulananları da alçaltır... Belli bir sevecenlikle ve bazı ödüller ve karşılıklarla birlikte uygulandığında insanı ürkütücü derecede ahlaksızlaştırır. Bu durumda insanlar üzerinde korkunç baskının daha az bilincine varırlar ve böylece yaşamlarını, evcil hayvanlar gibi, herhalde başka insanların düşüncelerini yansıttıklarının bile farkına varmaksızın, başka insanların standartlarına göre yaşayarak, pratikte sanki başka insanların giymekten vazgeçtikleri eski elbiselerini giyermiş gibi ve tek bir an için dahi kendileri olmayarak, tatsız tuzsuz bir rahatlık içinde sürdürürler. Değerli bir düşünür, ‘özgür olacak insan uyumsuz” olmalıdır’ der. Ve insanlara rüşvet vererek uyum göstermelerini sağlayan otorite de aramızda dolaşan aşırı besili bir barbarlık türüdür."

Oscar Wilde

 

“Her şeye başkaldırıyorum. Başka insanların kendilerini üzerimde yetke saymalarına, başkaları tarafından eğitilmeye, başkalarının bildiklerini bana kabul ettirmeye çalışmalarına başkaldırıyorum. Kendim bulmadıkça hiçbir şeyi doğru kabul etmiyorum. Başkalarının benden farklı düşünmesine karşı değilim, ama onların bana düşüncelerini, yaşamla ilgili görüşlerini zorla kabul ettirmeye çalışmalarına katlanamıyorum. Daha küçük bir çocukken de başkaldırıyordum. Dinliyor, izliyor, ama bir yandan da sözlerin yanılsamasının ardındaki hakikati arıyordum.”
Jiddu Krishnamurti

 

Oysa bu erdemden uzak insanlar küçük menfaatleri uğruna dahi adi bir hizmetkarlığı ve itaatkarlığı tercih ederler...

Daima birinin gölgesinde yürürler...

Dalkavukturlar!

Yalakadırlar!

Fırsatçıdırlar!

Oportunisttirler!

Menfaatçidirler!

 

Daima gücün ve güçlünün yanındadırlar!

İktidara daima yakın durumdadırlar!

Övmek, alkışlamak, bayrak sallamak için!... Bunu pekala iyi yaparlar!...

 

ve yeri ve zamanı geldiğinde sırt çevirmeyi de iyi bilirler!

Dönekliği iyi bilirler!

Caygınlığı iyi bilirler!

Kaypaklığı iyi bilirler!

Yanar, dönerler!

Bukalemun gibidirler!

Kahbeliği de iyi bilirler!

Hainliği iyi bilirler!

Nankörlüğü ve vefasızlığı iyi bilirler!

Adi menfaatleri ile birlikte yola çıktıkları insanlardan elde ettikleri adi menfaatlerin bile bir değerinin olması gerektiğini çabuk unuturlar! 

 

“Dalkavuklardan nasıl uzak durmalı? Hükümdarın (Bakanın) ülkesindeki akıllı insanları seçerek onların sadece kendi sorduğu sorular konusunda bilgi alması, geri kalanlara karıştırmaması gerekir... Hükümdar, bu insanların dışında kimseyi dinlememeli, aldığı kararlar doğrultusunda hareket etmelidir. Başka türlü davranırsa ya dalkavukların elinde perişan olur, ya da değişik düşüncelerin etkisi altında sık sık karar değiştirir. Bu da onun saygınlığını azaltır.”

 Machiavelli

 

 “Kendi ekmeğini yiyerek yaşamak, altın kemer takıp el pençe divan durmaktan yeğdir.”
Sadi-i Şirazî

 

Sezar ve Brütüs birlikte gezerler. Sezar bir ara gökyüzüne bakarak:

”baksana Brütüs şu bulutlar tıpkı bir tavşanı andırıyor.”

Brütüs: “Evet, evet efendim. Hatta şu uzantılar da tavşanın kulaklarına ne kadar benziyor.”

Birlikte biraz yol aldıktan sonra , Sezar, tekrar gökyüzüne bakarak: “Şu bulutlara baksana Brütüs tıpkı bir papatya çiçeğini andırıyor.”

Hemen lafa karışan Brütüs:”Evet, evet efendim. Şu kenar kısımları da papatyanın yapraklarına ne kadar benziyor.”

Birlikte biraz daha yol aldıktan sonra, Sezar, gökyüzüne tekrar bakarak: “Baksana Brütüs şu bulutlar, genç bir gelinin kafasına ne kadar da benziyor…”

Brütüs tekrar söze atılarak: “Evet, evet efendim, şu yan kısımlar da gelinin duvaklarını andırıyor” deyince Sezar dayanamaz:

“Neredesin Ey Şahsiyet” der.

 

“Prens eliyle bulutları gösterip şöyle der:
-Polonyüs, şu bulut neye benziyor?
-Deveye benziyor efendimiz!
-Bana kalırsa kıpkırmızı bir gelincik çiçeğine benziyor!
-Evet, evet efendimiz, tıpkı bir gelincik!
Bu cevaplar üzerine Prens Polonyüs’e döner ve şöyle haykırır:
- Ey şahsiyet sen nerdesin? 


Shakespeare

 

 

Ey şahsiyet sahibi insan!

Menfaat, ünvan, makam ve mevkii, ve para için karakterini bozma!

İkiyüzlü olma!

Şahsiyetli ol!

Shakespeare