TOPLUMSAL ADALET NASIL SAĞLANIR?

ADİL BÖLÜŞÜM / ADİL PAYLAŞIM

  

Adalet kavramını bu şekilde özetledikten sonra, şimdi "toplumda adalet nasıl sağlanır?" sorusunu cevaplamaya çalışalım. Hemen belirtelim ki burada iktisadi anlamda adalet kavramını esas alacağız. Cevaplanması gereken temel sorular şunlardır:

- Üretim bölüşümü eşit olmalı mıdır?      

- Adil bir üretim bölüşümü, bir diğer ifadeyle adil bir gelir ve servet dağılımı "piyasa" da kendiliğinden otomatik olarak sağlanabilir mi? Yoksa devletin piyasaya müdahale ederek üretim bölüşümünü değiştirmesi ve düzeltmesi mi gerekir?

- Eğer adil bir üretim bölüşümü için devlet müdahalesi gerekiyorsa bunun sınırları nedir? Devlet hangi araçlarla ve ne ölçüde piyasadaki üretim bölüşümünü düzeltmelidir?

Bu ve benzeri soruların cevaplarını esasen üç farklı adalet teorisi çerçevesinde inceleyebiliriz:  

·         Devlet müdahalesine yer verilmeyen adalet teorisi: Prosedürel Adalet (Kural Adaleti)

·         Sınırlı devlet müdahalesine yer verilen adalet teorisi: Piyasa Adaleti

·         Fonksiyonel devlet müdahalesini öngören piyasa adaleti: Sosyal Adalet ya da Dağıtımcı Adalet.

Devlet müdahalesini bütünüyle reddeden ve adil bir gelir ve servet bölüşümünün piyasa ekonomisinin tabii işleyişi ile sağlanacağını kabul eden yaklaşıma pür piyasa adaleti adı verilebilir. Bir başka ifadeyle bu yaklaşım siyasal karar alma mekanizmasını bütünüyle reddeder. Bu yüzden bu yaklaşıma fiyat mekanizmasına dayalı adalet yaklaşımı adı da verilir. Liberal düşünürler içerisinde laissez faire liberalizmini savunan fizyokratlar, David Hume, Adam Smith ve diğer klasik liberaller, çağımızda ise F.A. von Hayek ve R. Nozick gibi liberaller pür piyasa adaletini savunurlar.

Liberalizm içerisinde diğer bir grup düşünür toplumda adaletin sağlanmasında devlet müdahalesini gerekli görürler. Onlara göre pür piyasa adaleti bir ideal ve ütopyadır. Asıl önemli olan, piyasa adaletinin başarısız olduğu yerde devletin bu adaletsizliği bazı araçlarla düzenlemeye çalışmasıdır. Devlet müdahalesi ile piyasa adaletinin sağlanabileceğini savunan piyasa adaleti teorilerini ise ikiye ayırmak mümkündür: Sınırlı devlet müdahalesini öngören piyasa adaleti teorisi ve fonksiyonel devlet müdahalesini öngören piyasa adaleti teorisi.

Klasik liberalizmin devlet anlayışı sınırlı devlettir. Sınırlı devlet müdahalesini öngören adalet yaklaşımına göre pür piyasa adaleti söz konusu olamaz. Doğal düzenin bütünüyle adaletli olduğunu söylemek imkanı yoktur. Aksine dünya esasen doğuştan adaletsizdir. Bu adaletsiz dünyada sınırlı devlet müdahalesine yer vermek gereklidir. Örneğin toplumda çalışamayacak durumda güçsüz, sakat insanlar vardır. Kimsesiz çocuklar bulunmaktadır. Bunların korumasız ve kendi başlarına bırakılmaları söz konusu olamaz. Bu gibi kimselere devletin el uzatması ve destek olması gerekir.

Günümüzde sınırlı devlet yaklaşımını savunan liberal düşünürlerin başında Milton Friedman ve James M. Buchanan gelmektedir. Friedman, önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi, bazı sınırlı paternalistik uygulamaları toplumda adaletin sağlanması için gerekli görmektedir. Friedman'ın bu konuda iki önemli önerisi vardır. Birincisi, negatif gelir vergisi, ikincisi ise kupon yöntemi ile gelir düzeyi düşük kimselere yardım yapılmasıdır.

Fonksiyonel devlet müdahalesine dayalı piyasa adaletine Sosyal Adalet ya da Dağıtımcı Adalet (Distributive Justice) adı verilmektedir. Koruyucu devlet anlayışından sosyal devlet ya da refah devleti anlayışına geçişle birlikte sosyal adalet görüşü de önem kazanmıştır. Sosyal adalet yaklaşımına aynı zamanda dağıtımcı adalet denmesinin nedeni şudur: Eğer toplumda mevcut gelir ve servet dağılımında eşitsizlikler ve yetersizlikler var ise devletin bazı iktisat politikası araçları ile mevcut gelir ve serveti yeniden dağıtması gerekir. Yeniden dağıtım (redistribution) bir ülkede milli gelirin bir kısmını bazı ekonomik, mali ve sosyal araçlar ile adaletli bir şekilde yeniden dağıtmak demektir.

Sosyal adalet veya dağıtımcı adaleti savunanların başında Keynezyen iktisatçılar gelmektedir. İngiliz iktisatçı J. M. Keynes'in fikirleri ışığında ortaya çıkan keynezyen iktisat, gelir dağılımı sorununun, devlet müdahalesi ile çözümlenebileceğini ve toplumda adaletin sağlanabileceğini savunur. Keynezyenlere göre devletin elinde adaletin sağlanması için bazı araçlar vardır:

- Örneğin, devlet artan oranlı bir vergi politikası ile "az kazanandan az, çok kazanandan çok" vergi alarak gelir dağılımını fakirler lehine iyileştirebilir ve düzeltebilir. Yine devlet vergi politikası ile emek gelirlerini sermaye gelirlerinden daha az vergileyebilir. Buna vergileme teorisinde Ayırma İlkesi adı verilmektedir. Yine gelir dağılımının düzeltilmesi için kişinin kendisi ve ailesinin yaşaması için gerekli kazancı vergi dışı tutabilir. Bu politika ise Asgari Geçim İndirimi olarak adlandırılmaktadır.

- Devlet, toplumda çalışamayacak durumda olan özürlü kimselere, işsizlere, geliri olmayan kimselere karşılıksız transfer harcaması yapabilir. Bunlar dışında, devlet elindeki iktisat politikası araçları ile adaleti sağlayacak başka önlemler alabilir.