TÜRKİYE' DE RANT KOLLAMA FAALİYETLERİ
Prof.Dr.C.C.Aktan
Yatırımlarda Teşvik Kollama ve Hayali Yatırım 1980 sonlarında politik yozlaşmanın bir türü olarak ele aldığımız rant kollamanın özellikle yatırım teşviklerinde yaygınlık arzettiğini söylemek mümkündür. Yatırımlarda teşvik özetle, toplumdan alınan ekonomik değerlerin, yani vergilerin devlet eliyle öngörülen yatırım hedefleri doğrultusunda belirli kesimlere transferlerini ifade eder. Teşvik tedbirlerinin amacı özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinin hızlandırılması ve piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılmasıdır. Teşvik tedbirlerinin bu son derece önemli işlevini görmezlikten gelmek mümkün değildir. Kısaca, teşvikler özel tüketim ve yatırım malları arzının genişletilmesinde önemli bir role sahiptir. Bununla birlikte teşvik sisteminin etkinliği ve yararı, ancak asıl sübvanse edilmesi gereken potansiyel üreticilerin ve yatırımcıların saptanması ve sübvansiyonların dağıtımının adil ve düzenli olarak yapılamasına bağlıdır. Aksi takdirde, teşvikler piyasada aynı sektörde faaliyette bulunan işletmeler ve sektörler arasında eşitsizlikler doğurur ve böylece piyasa ekonomisinin normal işleyişini engeller. Ülkemizde maalesef 1980 sonrasında Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen bir yatırım teşvik politikası izlenmiş ve sistemin işleyişinde önemli yozlaşmalar görülmüştür. Yatırımcılara teşvik primi, kaynak kullanımını destekleme fonundan prim ödemeleri, orta ve uzun vadeli yatırım kredilerinde vergi, resim ve harç istisnası, gümrük muafiyeti, bina inşaat harcı istisnası, ulaştırma alt yapı resmi muafiyeti, KDV ertelemesi, yatırım indirimi, yatırım finansman fonundan faydalanma vb. türde teşvikler sağlanmıştır. Ülkemizde özellikle kalkınmada öncelikli yörelere verilen işletme ve yatırım kredileri ile ilgili mevzuat değişikliğinin yapılmasından sonra pek çok kişi "Teşvik Kredisi" adı altında Türkiye Kalkınma Bankası (TKB)'ndan milyarlarca lira almıştır. TKB' den kredi alanların çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yatırım yapmış gibi görünerek teşvik kredisi sağladıkları ve aldıkları kredileri başka yerlerde ve başka amaçlarla kullandıkları tespit edilmiştir. Sözde yatırımcılar; paravan şirketler, iş takipçileri ve "gezginci" politikacı ve bürokratlar vasıtasıyla teşvik kredisi almaya çalışmışlardır. Hayali ihracattan sonra böylece ülkemizde hayali yatırım skandalları yaşanmıştır. Korumacılık ve Tarife Kollama Önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz gibi, dış ticaret alanında başlıca üç tür rant kollama olayı ortaya çıkmıştır. Bunlar; tarife kollama, lisans kollama ve kota kollamadır. Ülkemizde 1980 sonrasında ithal ikamesine dayalı dış ticaret rejiminden ithalatı serbestleştirmeyi ve ihracatı teşvik etmeyi amaçlayan bir serbest dış ticaret rejimine geçiş yönünde adımlar atılmıştır. Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvuru- suyla birlikte Ortak Gümrük Tarifesi çerçevesinde Türkiye' nin gümrük vergisi, etkili vergi ve resimler (damga resmi, belediye hissesi, KDV vb.) ve fonlarda (Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu vb.) indirimler yapması ve miktar kısıtlamalarını kaldırması konuları gündeme gelmiştir. Türkiye ile Avrupa Topluluğu geçiş dönemi koşullarını belirleyen Katma Protokolde (md. 7-30)Türkiye, Avrupa Topluluğunun Ortak Gümrük Tarifesi' ne uyum yönünde bazı yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmiştir. Türkiye, Katma Protokolde öngörüldüğü şekilde 1 Eylül 1971 tarihinden itibaren yükümlülüklerini yerine getirmeye başlamıştır. Türkiye AT çıkışlı ithalatta uyguladığı gümrük vergisi ve eş etkili vergi ve resimleri 12 yılda, bazı istisnai mallarda ise, 22 yılda kaldırmayı taahhüt etmiştir. Katma Protokol çerçevesinde Türkiye' nin 1. 1. 1995 tarihinden itibaren yükümlülüklerini tamamlaması ve %100 indirime geçmesi öngörülmüştür. Avrupa Topluluğu dışında Türkiye uluslararası düzeyde ticareti serbestleştirmeyi hedefleyen Genel Ticaret ve Tarifeler Anlaşması' na (GATT)' da üye bulunmaktadır. Türkiye' nin 107 üyeli GATT' a karşı da gümrük vergisi ve benzeri vergi, resim ve fonlarda indirim yapılması yönünde taahhütleri sözkonusudur. Ülkemizin AT' a ve GATT' a olan yükümlülükleri ve/veya taahhütleri özellikle 1980 sonrasında tarife kollama olayını gündeme getirmiştir. Çıkar ve baskı grupları her yıl sonunda ithalat rejimi hazırlanırken hükümet ve bürokrasi üzerinde yoğun bir şekilde baskı yapmaktadırlar. Ülkemizde Olgun ve Togan (1989) tarafından yapılan bir ampirik çalışmada 1984 yılında nominal koruma oranlarının ağırlık ortalamasının %70. 2' den 1985 yılında %41. 2' ye düştüğü ifade edilmektedir. Bir başka ampirik çalışma da Özkan ve Tanrıkulu (1992) tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacılara göre, ülkemizde efektif (gerçek) koruma oranı 1985 yılında %16' dan, 1989' da % 8. 7' ye inmiştir. Yine bu araştırmacılar, 49 alt sektörde yaptıkları araştırmalar sonucunda ülkemizde "dış ticarette yüksek düzeyde adil olmayan bir koruma politikasının uygulandığını iddia eden görüşlerin gerçeklerle bağdaşmadığını" (1992; 13) ifade etmektedirler. Bu tespite rağmen ülkemizde özellikle 1980 sonrasında uygulamada yoğun bir tarife kollama olayının yaşandığını belirtmek gerekir. Bütçe Dışı Fonlar, Yeraltı Kamu Sektörü ve Rant Kolama Ülkemizde özellikle 1984 sonrasında sayıları hızla artan bütçe dışı fonlar ile adeta bir "Gölge Kamu Sektörü" yaratılmıştır. Fonlarda oluşan bu kamu sektörünü "Yeraltı Kamu Sektörü" olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır. Zira vergi mükelleflerinin ödedikleri vergiler, fonlar kanalıyla kime ve niçin verildiği bilinmeyen bir transfer ekonomisinin (rantiye ekonomisinin) aracı haline gelmişlerdir. Fonlardan hayali ihracatçılara, hayali yatırımcılara kısaca soygunculara ve yağmacılara milyarlarca lira transfer edilmiştir. Uzun yıllar parlamento denetimi dışında faaliyet gösteren fonlar üzerinde halen etkin bir yasama, yürütme ve yargı denetiminden sözetmek mümkün değildir. Bunun dışında fonlar dış ticarette serbestleşme amacıyla gümrük vergilerindeki indirimi gizleyen bir araç görevini de sürdürmüştür. Kısaca fonların ülkemizde rant kollamanın yaygınlaşmasında önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. Özelleştirme ve Rant Kollama Ülkemizde 1986 yılından günümüze değin yapılan özelleştirme uygulamalarında rant kollama olayı dikkat çekicidir. Ülkemizde özelleştirme hazırlık çalışmalarının yapılması ve daha sonra şirketlerin özelleştirme aşamasında yabancı danışman firmaları ile bazı Türk banka ve firmalarından yararlanılmıştır. Ülkemizde özelleştirme hazırlık çalışmaları adeta kapalı kapılar ardında yürütülmüş, bu çalışmalarda üniversite, işçi ve işveren kesimini temsil eden kuruluşlar ve sendikalar ve benzeri uzman kurum ve kuruluşlardan yararlanma ihtiyacı hissedilmemiştir. Yerli ve yabancı firmalara yaptıkları hizmetler karşılığında ödenen astronomik paraların rakam olarak tutarı da maalesef kamu oyunun bilgisi dışında tutulmuştur. Deyim yerindeyse, devlet bazı kuruluşlara bir "rant" fırsatı yaratmış ve kuruluşlar bu rantı elde etmek için adeta yarışmışlardır. Özelleştirme de hazırlık çalışmalarında sürdürülen bu gizlilik, satış aşamasında da devam etmiştir. Bu durum rant kollayan kesimi de harekete geçirmiş ve yerli ve yabancı kişisel ve kurumsal yatırımcıları "ne kaparsak kardır" anlayışına itmiştir. Kaynak: C.C.Aktan, "Rant Kollama", Amme İdaresi Dergisi, Aralık-1993.
|