MİLLİ EĞİTİM BAKANI

SAYIN ERKAN MUMCU’YA AÇIK MEKTUP

 

Sayın Bakan:

 

Ünlü filozof Nicollo Machiavelli Hükümdar (Prens) adlı eserinde “Hükümdarın Bakanları” bölümünde şunları yazar:

 “İnsanlar anlayış bakımından üçe ayrılabilirler; kendi başlarına anlayanlar, başkalarının gösterdiği şeyleri anlayanlar ve nihayet, kendi başlarına da başkalarının yardımıyla da bir şey anlamayanlar.Birinciler çok iyi, ikinciler de iyidirler, Üçüncülerse hiçbir işe yaramazlar.”

Siz 5 Şubat 2003 tarihinde televizyonda eğitim reformu konusunda yapılan canlı yayında “ben, eğitimci değilim, ben siyasetçiyim ve toplumun eğitim reformu konusundaki taleplerini gerçekleştirmek için çalışıyorum” şeklinde bir cümle kullandınız.

Bu açıklamanız çerçevesinde Machiavelli’nin sınıflamasında üniversite reformu açısından sizi ilk kategoriye koyamayız herhalde!...

İkinci kategoride olduğunuza ben şahsen inanıyorum... Zira, “yönetişim” (governance) kavramından sıkça söz ediyorsunuz ve reform için toplumun tüm kesimleri ile iletişimin ve katılımın önemine değiniyorsunuz...

Bu konudaki konumunuzu da şu ana kadar göstermiş bulunuyorsunuz... Toplumun tüm kesimlerini temsil eden resmi ve sivil toplum kuruluşlarını üniversite reformuna katkıda bulunmaya davet ettiniz. Ayrıca, ben dahil tahmin ediyorum bir çok üniversite öğretim üyesinden de görüş istediniz.

Talebiniz benim için motive edici oldu ve uzun yıllardan beri bilgisayarımda üniversite reformu için yazdıklarımı geliştirme imkanı buldum. Size ekte hazırladığım kapsamlı çalışmayı sunuyorum.

Böylesine bir girişiminiz dolayısıyla sizi kutluyorum ve başarılı olmanızı temenni ediyorum.

Fakat bugüne değin “reform” adı altında değişiklikler yapanların toplumsal kurumları nasıl “deform” ettiklerini çok ama çok iyi biliyoruz.

Üniversite konusunda da yapılanlar farklı olmamıştır... Yapılan “Üniversite reformları”, bizi daha fazla deformasyona götürmemiş midir?

Bu kaygılarımdan hareketle bir bilim insanı olarak bazı hatırlatmalar yapmayı sorumluluk ahlakı gereği kendime bir ödev addediyorum.

İlk olarak, gerçek bir değişimin ve reformun ilk şartı “bilgi” ile başlamaktır unutmayınız... Toplam Kalite felsefesinin kurucusu olarak kabul ettiğimiz Edwards Deming’in “transformasyon derin bilgi gerektirir” (transformation requires profound knowledge) sözünün çok anlamlı olduğunu gözardı etmeyerek işe başlamalıyız.

 “Bey adı bilig kelimesi ile ilgilidir; bilig’in lamı giderse, beg adı kalır...Bey halkı bilgi ile elinde tutar; bilgisi olmazsa aklı işe yaramaz....İnsan her işe başlarken bilgi ile başlar ve akıl ile sona erdirir...Beylik hastalığının ilacı akıl ve bilgidir.”

Yusuf Has Hacib , Kutadgu Bilig

Yüzeysel bilgi ile değil derin ve engin bilgi ile işe başlamak gerekir..

Böylesine bilgiye sahip olmak ve dahası, sahip olanlar arayışı içinde olmak iyi bakanlara yakışır...

Konu hele bilim ve eğitim kurumu olarak üniversiteler olunca üniversite reformu konusunda bilgi, liyakat ve erdem sahibi ve özellikle samimiyeti olan bilim insanları ile istişarede bulununuz...

Ancak böyle yaparsanız, Machiavelli’nin yaptığı sınıflamada “iyi bakan” konumunda olabilirsiniz...

 “İyi öğütler kimden gelirse gelsin hükümdarın bilgeliğinin ürünüdürler.”

Machiavelli

İkinci olarak, acele etmeyiniz, fakat çok yavaş da hareket etmeyiniz...  Acele etmeyiniz, çünkü yeterince iyi hazırlanmamış bir reformun sonucu “deform”dur unutmayınız...

Machiavelli’nin bu konudaki uyarısını size aktarayım:

 “Her değişim (reform), daima başka değişimlere (reformlara) ihtiyaç gösterir.”

(Sempre una mutazione lascia l’addentellato per la edificazione.”

İyi düşünülmemiş ve planlanmamış değişim projeleri ya da reformlar uygulandığında yeni değişimlere ya da reformlara ihtiyaç gösterirler.

Acele etmeyiniz, fakat çok geç de kalmayınız...  Ne kadar gecikirseniz, reformu gerçekleştirme arzunuz ve kararlılığınızdan o kadar uzaklaşmış olursunuz...

Bu kez Çinli Savaşçı ve filozof Sun Tzu’dan size bir alıntı sunayım:

 “Akan suyun hızı, kayaları yerinden oynatacak denli artmışsa bu momentum gücüdür. Şahinin hızı, vurup öldürecek denli artmışsa bu dakikliktir. Usta savaşçılar da böyledir  -güçleri hızlı, dakiklikleri kesindir. Güçleri bir mancınığı görmeye, dakiklikleri ise tetiği çekmeye benzer.”

Değişimin başarısı için gözardı edilmemesi gerekli önemli hususlardan birisi budur: Değişim mutlaka süratle yapılmalıdır... Değişim çok iyi bir şekilde düşünüldükten ve planlandıktan sonra uygulanmalıdır. Ancak burada önemli olan iyi düşünülmüş ve hazırlanmış değişim projelerinin süratle uygulanmasıdır. Radikal değişimlerin başarı şansı, süratle uygulanmasına bağlıdır. Aksine, değişim projelerinin yavaş yavaş uygulanması durumunda değişime direnen kesimler mücadeleden galip çıkabilir!...

Değişimin başarıya ulaşmasında asıl itici gücün lider olduğunu asla unutmayınız... Her başarılı değişim ya da reformun gerisinde bir lider vardır. Vizyon ve misyona sahip olan, stratejik düşünebilen, samimi, cesur ve kararlı olan bir lider olmaksızın değişimi başarmak güç, hatta imkansızdır. Dümeni tutan,  gemiye rota veren, değişim dalgalarını yarıp geçen lider ve üst yönetimden başka bir şey değildir.

Üçüncü  olarak, önünüze çıkacak engelleri aşmak için azimli olunuz, yılmayınız ve dahası cesur olunuz... Beni, kalemi ile her zaman derinden etkilemiş Lübnan’lı şair ve yazar Halil Cibran şöyle diyor:

 “Sürdür yürüyüşünü,...ileri gitmek mükemmeliğe doğru ilerlemek demektir. Yürü ve Yaşam’ın yolundaki keskin taşlardan ya da dikenlerden hiç korkma”.

Son olarak, dalkavuklardan da uzak durunuz!...

 

“Dalkavuklardan nasıl uzak durmalı? Hükümdarın (Bakanın) ülkesindeki akıllı insanları seçerek onların sadece kendi sorduğu sorular konusunda bilgi alması, geri kalanlara karıştırmaması gerekir... Hükümdar, bu insanların dışında kimseyi dinlememeli, aldığı kararlar doğrultusunda hareket etmelidir. Başka türlü davranırsa ya dalkavukların elinde perişan olur, ya da değişik düşüncelerin etkisi altında sık sık karar değiştirir. Bu da onun saygınlığını azaltır.” Machiavelli

Sayın Bakan, değişim zor iştir... Değişime direnenlerle mücadele etmek, onları ikna etmek,  radikal reform yönünde adımlar atmak hiç de kolay değildir...

Zor bir iştir bunu başarmak.. Doğruluk ve samimiyet inancı ve cesaret olmaksızın zordur bu işi başarmak...

Doğrusu Cibran gibi ben de -geçmiş tecrübelerimizden olsa gerek- kanun yapıcılarına ne kadar güvenebiliriz onu bilemiyorum:

 “Tembelce laflayan ve aldatmacanın ve lafazanlığın pazarında mallarını satan kanun yapıcıları gördüm.”

Ve yine doğrusu Cibran gibi bizim güya aydınlık bekçilerimizin doğruluk ve samimiyete dayalı bir reformu ne kadar istediklerini de bilmiyorum!..

 

 “Eylemsizliğin derin uykusunda kendilerinden geçmiş aydınlık bekçilerinin önünde cehalet çapulcularının Bilgi’nin hazinelerini yağma etmekte olduklarını gördüm.”

 

Memnuniyetsiz, mutsuz ve huzursuz olabiliriz, ama umutsuz olmamalıyız...

Üniversiteleri iyileştirmek çabası içerisinde olan, bu konuda kamuoyunu bilgilendiren, toplumun tüm kesimlerinin destek ve katkısını isteyen bir siyasi iktidara ve konu ile ilgili bakanına önyargılı bakmamalıyız.

Görüş ve önerilerimizi sunarak, varsa kaygılarımızı ve endişelerimizi dile getirerek bu süreç içerisinde sorumluluk ahlakının gereğini yerine getirmeliyiz.

Bilgi, liyakat ve erdem sahibi tüm insanların size destek olmasını temenni ediyorum, sayın Bakanım...

 

Saygılarımla.

 

Can Aktan

Bornova/ 8 Şubat 2003