İÇLER ACISI KÜTÜPHANELER

 

 

Prof.Dr.Coşkun Can Aktan

 

 

 “Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir, yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.”

Mustafa Kemal Atatürk

 

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da sayısız kütüphaneyi ziyaret etmiş ve araştırmalar yapmış bir bilim insanı olarak ülkemizde kütüphanelerimizin içler acısı durumunu görünce fevkalade üzüntü duyuyorum...

Bir ülkenin eğitime ve bilime ne derece önem verdiğini anlamak için herhalde en başta kütüphanelerini ziyaret etmek gerekir...

Kütüphanelerimizin asgari fiziki, personel ve kurumsal altyapıdan tamamen uzak olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin büyük şehirlerindeki Milli Kütüphaneler başta olmak üzere üniversite kütüphanelerinin hemen tamamı “bilgi toplumu”na yakışmayacak altyapıya sahip bulunmaktadırlar.

Kimi üniversite kütüphaneleri fiziki altyapı (bina vs.) sorununu çözmüştür... Fakat kütüphanenin içinde girdiğinizde “sistem sorunu” iler karşılaşırsınız. Alacağınız cevaplardan bir kaçı:

-“Kütüphanemizden en fazla iki kitap ödünç alabilirsiniz.”

- “Fotokopi makinamız arızalı!”

-“Fotokopi kağıdımız bitti!..”

-“Kütüphanemiz saat   17:00 de kapanıyor.”

-“Raflara girmeniz yasak! İstediğiniz kitapları şu formlara yazınız!...” (“Annenizin kızlık soyadını da forma yazmayı unutmayınız!” Bu rezalete bu espri uygun değil mi?)

Sistem sorunu bunlarla da sınırlı değil... Bilgi toplumunun modern kütüphaneciliğinden tamamen uzak bir şekilde kitapları o eski dolaplarda “yazar soyadı” ya da “kitap adı” ile arayıp durursunuz... Yeni kitaplar, eğer bir yıl sonra bu kategorilere dahil edilmişse çok şanslısınız!...

Kütüphanecilikten hiçbir şekilde anlamayan, bu konuda hiçbir eğitim almamış, dekanlıkların öğrenci işleri, muhasebe bölümü, ayniyat, hatta temizlik işlerinde görev yapan kişileri de kütüphanede “kütüphaneci” olarak görev yaparken görürseniz şaşmayın!...

Bunların hiç birisi abartı değil...

Geçenlerde konuştuğum bir kütüphane müdürü şunları söylüyordu:

“İnanın bu kütüphaneye adımını atan sınırlı sayıda hocamız var!...

Ben de ona şöyle söyledim:

-“Şu kütüphanenin girişine bir gizli kamera koysak, acaba  kaç tane hoca  buraya uğrar dersiniz... Daha da ötesini söyleyebilirim. Acaba ayıp olmasa da, hocalara kütüphanenin ya da kütüphane içinde süreli yayınlar bölümünün yerini sorsak acaba kaç kişi bulabilir!...”

Kütüphane müdürü, gülümsedi ve “haklısınız hocam, inanın kütüphanenin yerini bile bilmeyen hoca bulabilirsiniz.”

***

Bu satırları okuyan meslektaşlarımın bana kızmamasını temenni ediyorum.

Kitaplar ve kütüphaneler, bir ülkenin geleceğidir.

Kitapları seviyorum...

Kitapları sevmeyen, okumayan, okuyanları ideal ortamlar sağlamayarak soğutan zihniyeti kınıyorum ve ayıplıyorum.

Sevgili meslektaşlarım,

http://www.canaktan.org internet sitesini ziyaret ediniz. Daha sonra da Türkiye’deki bütün üniversitelerin e-kütüphanelerini ziyaret ediniz. Bir değerlendirme yapınız!...

Ve daha sonra da düşüncelerinizi bana e-posta aracılığıyla bildiriniz: can.aktan@deu.edu.tr

İsyanımda bana hak vereceksiniz...