JAMES M. BUCHANAN'IN PÜR KAMU MALİYESİ TEORİSİ

A. Pür Kamu Maliyesi Teorisi

Buchanan’ın ilk ilgi alanı kamu maliyesi konuları üzerine odaklanmıştır. ABD’de iktisat biliminin bir alt disiplini olarak kabul edilen kamu maliyesi teorisi, kamu kesiminde cereyan eden faaliyetlerin iktisadi ve mali yönlerini inceleyen bir bilim dalıdır (Nadaroğlu, 1998;  3).

Buchanan’ın 1949 yılında, henüz akademik yaşamının başında iken kaleme aldığı ilk çalışma kamu maliyesinin pür teorisi üzerinde olmuştur (Buchanan, 1949;  496).

Buchanan’a göre pür maliye teorisi, hem iktisat teorisine hem de politik teoriye dayanmaktadır ve bu iki disiplin arasında bir köprü görevi üslenmektedir. Bireyi temel alan bir kolektif tercih, sonuç olarak bireylerin tercihlerini yansıtmalıdır. Bu gerçeği görmeyen bir maliye teorisi, muhtemelen istenmeyen sonuçlara yönelecektir (Buchanan, 1960a; 5).  

Buchanan, kamusal kararların da özel ekonomide alınan kararlar gibi olduğunu belirtmekte ve kollektif kararların toplum içerisinde yaşayan bireylerin davranışları doğrultusunda ortaya çıktığı varsayımını savunmaktadır. Buchanan için  kamu ekonomisi konusunda bir araştırma yapılırken ele alınması gereken en önemli konu kollektif kararların ne şekilde alındığı konusudur (Buchanan, 1960a;  3).

İktisat ve politika bilimleri arasındaki sınırda yer alan  modern maliye teorisi son zamanlarda iktisatçıların ve bu konularda araştırma yapanların dikkatini çekmeye başlamıştır. Modern maliye teorisi üzerindeki geleneksel yaklaşımların eksik yönlerini ayıklamak ve tespit etmek gerçekten önemlidir. Buchanan özellikle bu konular üzerinde yoğunlaşmakta ve kendi görüşlerini ortaya koymaya çalışmaktadır.

Buchanan, pür maliye teorisi ile Kıta Avrupası ve Anglo-Saxon kamu maliyesi literatürlerini karşılaştırmaya çalışmaktadır. Bu literatürlere bakıldığında birçok araştırmacının ve düşünürün devletin oluşumunu ve şeklini ilgilendiren varsayımlar üzerinde belli bir zaafa sahip oldukları görülmüştür. Buchanan’a göre bu durum siyasi kararların özel ekonomi üzerindeki etkilerinin az olduğu dönemlerde hissedilmemiştir. Ancak bu yüzyılın ortalarında devlet müdahalesinin yoğunlaşmış olması ortaya mali açıdan yeni ve önemli problemler getirmiştir (Buchanan, 1960a;  4).

Buchanan özellikle demokratik toplumlarda bireyci yaklaşımların daha uygun bir yere oturtulabileceği düşüncesindedir. Wicksell’in yüz yıl önce tespit ettiği, toplumun iyiliksever despot tarafından yönetildiği yaklaşımı, Buchanan'a göre bugün için de geçerli bir yaklaşımdır.

Buchanan maliye alanında İtalyan geleneğinden etkilendiğini bir çok çalışmasında vurgulamıştır. İtalyan araştırmacılar politik kavramlar ile mali normlar arasında ilişkiler kurmuş ve olaya bu iki ayrı perspektiften bakmaya çalışmışlardır. Bu durum İngiliz dili literatüründe bu şekilde gelişmemiştir.

B. Anglo Saxon Kamu Maliyesi Teorisi

Anglo Saxon kamu maliyesi içerisinde Post-Marshallcı anlayış önemli bir yere sahiptir. Bu kamu maliyesi anlayışı özellikle vergi yansıması teorileriyle sınırlı bir anlayıştır. Bu anlayış doğrultusunda belirli sınırlar ve şekiller altında bir iktisatçının konulan veya konulacak bir verginin özel ekonomi içerisindeki kişi ve firmalar üzerinde nasıl bir etki yapacağını tahmin etmek zor değildir. Buchanan bu pozitif ve ampirik çözümlemeler üzerinde durmakta, bu anlayışın, özellikle vergi konusunda vergilemenin politik amacı üzerinde durmadığını vurgulamaktadır (Buchanan, 1975b;  384).

Buchanan Post-Marshallcı pozitif vergileme teorisi yanında Post-Pigoucu normatif vergi teorisi üzerinde de durmuştur. Post-Pigoucu normatif vergi teorisinin temelini Pigou tarafından geliştirilen “eş marjinal fedakarlık” anlayışı oluşturmaktadır. Buchanan’a göre Pigou’nun geliştirdiği normatif vergi teorisi Marshall’in ortaya koymaya çalıştığı pozitif vergi teorisine nazaran daha az itinalı ve Kıta Avrupası’nda geliştirilen normatif vergi teorisi yaklaşımlarına göre yarım yüzyıl geridedir (Buchanan, 1975b;  385).

Post-Marshallcı ve Post-Pigoucu kamu maliyesi yaklaşımı iki önemli faktörü hiç ele almamışlardır. Buchanan bu faktörler üzerinde durmakta ve bunları şöyle sıralamaktadır; birincisi, bütçenin harcama yanı her iki yaklaşımda da ihmal edilmiştir. Bu durum metodolojik açıdan kabul edilemez. İkincisi ise kollektif karar alma sürecinin gözden kaçırılmasıdır. Bu yaklaşımlar pozitif ve normatif vergi teorilerini ortaya koymaya çalışmalarına rağmen, verginin politik karar alma sürecinin bir ürünü olduğunu ihmal etmişlerdir. Ayrıca Marshall ve Pigou’nun dışsallıkların giderilmesi için bazı aktivitelerin piyasadan kamuya kaydırılması önerileri Buchanan tarafından sorgulanmıştır (Buchanan, 1962b;  17).

Buchanan Wicksell’in temel çalışmalarından referanslar vermek suretiyle Post-Pigoucu ve Post-Marshallcı normatif kamu maliyesi yaklaşımlarının yöntem açısından eleştirini yapmıştır. Buchanan çalışmalarında Anglo-Saxon geleneğe karşı Kıta Avrupası kamu maliyesi yaklaşımlarını gündeme getirmeye çalışmıştır. Ancak bu yaklaşımlar Amerika’da hep ihmal edilmiştir. Buchanan, Amerika’daki dikkate değer gelişmelerin tarihini 1950 ve 60 arası olarak vermektedir. Bu yıllar arasında özellikle birbirinden bağımsız bir çok çalışma kaleme alınmıştır. Özellikle Musgrave’in, Wicksell’in temel yaklaşımları ile ilgili çabaları ve çalışmaları etkili olmuştur (Buchanan ve Musgrave, 1999;  29).  

C. Kıta Avrupası Kamu Maliyesi Teorisi

Buchanan bir çok çalışmasında İngilizce konuşan Anglo-Saxon kökenli iktisatçıların Kıta Avrupası’ndaki çalışmalara ilgi göstermedikleri üzerinde durmaktadır. Kıta Avrupası’nda özelikle iki ülke geleneği modern kamu maliyesinin gelişiminde etkili olmuşlardır. Bunlar İtalyan geleneği ve İsveç geleneğidir.

1. Maliye Teorisinde İtalyan Geleneği

İtalyan iktisatçılar   İngiliz-dili ile yazan bir çok iktisatçının ele almadıkları önemli konuları gündeme getirmişledir. Özellikle kamu maliyesi konusunda bir çok teori geliştirmişlerdir. Lisan güçlükleri bu çalışmaların diğer dillere çevrilemesinde ve dolayısıyla bu mali yaklaşımların yayılmasında hep bir engel olmuştur. Tercüme edilen yegane eser ise De Viti De Marco’nun “First Principles of Public Finance” isimli kitabıdır (Buchanan, 1960a;  24).

Buchanan’ın İtalyan kamu maliyesi geleneğinde ilk dikkatini çeken şey bu çalışma alanının bağımsız bir çalışma alanı olduğudur. Kamu maliyesi çalışma alanı Anglo-Saxon gelenekte hep iktisat biliminin bir alt alanı olarak ele alınmıştır.

İtalyan geleneği içerisinde kamu maliyesi disiplinine hukuki, siyasi, idari ve iktisadi bir bakış açısı ile bakılmaya çalışılmıştır. Bu ayrı disiplinlerin birlikte ele alınmasının temelinde yatan gerçek ise, kamu hizmetlerinin finansmanı konusunda bu disiplinlerin hep birlikte ele alınmak zorunda oluşudur. Buchanan'a göre mali problemlerin iktisadi olmayan yönlerinin önemi inkar edilemez. Bundan dolayı kamu maliyesi teorisine sadece İngiltere ve ABD Anglo-Saxon geleneğinde olduğu gibi iktisadi açıdan yaklaşılması dar bir bakış açısıdır (Buchanan, 1960a;  27).

a. Ferrara ve De Viti De Marko’nun Yaklaşımları

Özellikle İtalyan klasik iktisadi anlayışı içerisinde Ferrara’nın etkisi büyüktür. Üretken ve üretken olmayan iş arasında  yapılan fizyokratik ve klasik bir ayırım Ferrara tarafından bütünüyle  yıkılmıştır. Ferrara maddi mallar kadar maddi olmayan mal ve hizmetlerinde kıymetli olduğunu göstermeye çalışmıştır. Aynı zamanda Ferrara Ricardo’nun rant teorisine de eleştirile getirmiş ve reddetmiştir. Ferrara’ya göre, bugün de kabul edildiği gibi, rant veya net hasıla sadece toprak için değil, fakat bütün diğer faktörler için geçerlidir (Buchanan, 1960a;  28).

Ferrara sosyal ve kollektif faaliyetlerin de birey faaliyetleri gibi değerlendirilmesi gerektiğini ortaya atan ilk iktisatçılardandır. Ferrara’ya göre kollektif faaliyetler için bireysel tercih önemli bir yere sahiptir. Devlet sadece adalet ve savunma ile ilgili hizmetleri üretmelidir. Ayrıca Ferrara vergileri devletin yapmış olduğu hizmetlerin bir bedeli olarak ele almıştır.

Özellikle Ferrara vergi gelirlerinin  üretken bir şekilde harcanmasının önemine işaret etmiş ve ısrarla fayda-maliyet arasındaki karşılaştırmaya atıfta bulunmuştur. Ferrara’ya göre vergi ne iyidir ne de kötüdür. Bu konuda yeterli bir anlayış ortaya koyabilmek için bir kimsenin yaptığı fedakarlığın sağlanan  fayda ile karşılaştırılması gerekmektedir (Buchanan, 1960a; 29).

Buchanan’a göre Ferrara’nın fikirleri klasik iktisadi yaklaşımların maliye teorisine uyarlanmasından başka bir şey değildir. Anglo-Saxon mali düşüncesinde bunu görmek mümkün olmamıştır. Yine, Anglo-Saxon gelenekte vergide fedakarlık teorisi üzerinde önemle durulurken, İtalyan geleneğinde fedakarlık kavramı üzerinde hemen hemen hiç durulmamıştır. Bütün bu yaklaşımlar Buchanan’ı derinden etkilemiştir (Buchanan, 1960a;   30).

Buchanan’ı Ferrada’dan sonra en fazla etkileyen İtalyan İktisatçı De Viti De Marco’dur. De Marco devletin mali faaliyetlerine teorik iktisadın prensipleri ile bakmaya çalışmıştır. Ona göre bir iktisatçının görevi kamu faaliyetlerinin  hedeflerini tayin etmek değil, devletin görevlerini yerine getirirken gösterdiği davranışı incelemek olmalıdır. Bu önemli yaklaşım Buchanan’ın sonraki çalışmalarının esin kaynağı olmuştur (Buchanan, 1960a; 32).

İtalyan iktisatçılardan De Viti De Marco ve Einaudi kamu harcamalarının verimliliği üzerinde çalışmalarda bulunmuşlardır. De Marco kamu hizmetlerinin sebep olduğu faydaları geniş bir perspektiften araştırmaya çalışmıştır. De Marco kamu hizmetlerine farklı bir açıdan bakmıştır. Onun için verimli hizmetler vardır. Kamu hizmetleri nihai malların üretimi için birer araçtırlar (Buchanan, 1960a; 42).

b. Fedakarlık (Ödeme Gücü) Prensibine Getirilen Eleştiriler

Vergi konusunda İtalyan yaklaşımının ortaya koyduğu önemli konulardan bir tanesi de Anglo-Saxon maliye geleneğinde benimsenmiş fedakarlık prensibine getirilen eleştirilerdir. Hiçbir İtalyan iktisatçı, Mill ve Pigou gibi en iyi vergi sisteminin bireysel fedakarlığın eşit olduğu veya toplam fedakarlığın minimum seviyeye indiği zaman başarılabileceği gibi bir yaklaşım içerisinde olmamışlardır. İtalyan iktisatçılar  daima ödeme gücü prensibini eleştirmişlerdir (Buchanan, 1960a; 45).

Barone iki sebepten dolayı fedakarlık yaklaşımına eleştiriler getirmiştir. Birincisi; örneğin iki birey arasında gelirin faydasının karşılaştırılmasının zorluğudur. İkincisi ise, bireyler arası karşılaştırma problemini bir kenara bırakılsa bile, genel bir vergi dağılım düzeni sadece eğer bireylerin fayda fonksiyonları özel biçimler şeklinde olursa gösterilebilir.

Barone gelirin marjinal faydası üzerine kurulmuş bütün vergi teorilerini yetersiz ve keyfi olarak nitelemiştir. Vergi sistemi açık ve öngörülebilir olmalıdır ve objektif olarak incelenmesi mümkün olmayan bireyin ruh hali üzerine de dayandırılmamalıdır ( Buchanan, 1960a;   46).

c. Borç Teorisine Katkıları

Buchanan’ın bir yıllık İtalya deneyimi Ona bir çok farklı konu üzerinde İtalyan iktisatçıların yaklaşımları okuma ve irdeleme fırsatı vermiştir. Bu konulardan bir tanesi de borç teorisidir. Buchanan’a göre İtalyan mali geleneğine bakıldığında, kamu borçlanma teorisi yaklaşımlarının David Ricardo’nun görüşleriyle paralellik gösterdiği söylenebilir. Ricardo’nun borçlanma ile ilgili tezleri De Marco tarafından kabul edilmiş ve geliştirilmiştir (Buchanan; 1960a; 51).

Ricardo ve De Marco’ya göre vergi ile borçlanma arasında uzun dönem etkileri açısından bir fark yoktur. Onlara göre devletin koyduğu olağanüstü bir vergiyi karşılamak için belli bir varlığı olmayan bireyler özel borçlanma yolunu seçeceklerdir. Bu borç sebebiyle ortaya çıkan faiz yükü kamu borçlanmasındaki faiz yükü ile aynı oranda olduğu varsayılırsa, özel borç ve kamu borcunun ortaya çıkaracağı etki aynı olacaktır.  

Buchanan'a göre Ricardo ve De Marco bu analizlerinde hatalıdırlar. Her iki iktisatçı da analizin doğruluğunu ispat etmek için sınırlayıcı varsayımlar ile hareket etmişlerdir. Bu analizler borç yükünün zaman içerisinde sonraki nesillere yansıyıp yansımadığı konusunda detaylı araştırmalara sahip değildir. Her iki iktisatçı da borç yükünün borçlanmanın yapıldığı zaman diliminde yaşayan bireyler üzerinde kalacağını belirtmişlerdir.

Buchanan’a göre eğer Ricardo ve De Marco’nun  sınırlı olarak ortaya koydukları analizler kabul edilirse, sonraki nesillerin gerçek vergi yüküne tahammül etmeleri gerekecektir. Bu varsayımın doğruluğunu kabul edersek, borçlanma ve olağan üstü vergilemenin etkisi eşit olacaktır. Fakat ortaya çıkacak doğru sonuç ise gerçek yükün sonraki nesiller üzerinde kalacağıdır (Buchanan ve Wagner, 1977; 135).

d. Puviani ve Mali Yanılma (Fiscal Illusion)

Buchanan’a göre İtalyan maliye teorisi geleneğine bakıldığında bu geleneğin özellikle kamu hizmetlerinin verimliliği temeline dayandığı görülebilir. Bu gelenek içerisinde bu yaklaşıma zıt fikirlerde geliştirilmiştir. Hatta geliştirilen bu fikirler kendi zamanında üzerinde durulmayan fikirler olmasına rağmen, bugün birçok yeni yaklaşıma kaynaklık da etmektedir. Bu yaklaşımların başında mali yanılma yaklaşımı gelmektedir. Bu fikrin babası ise Puviani’dir.  Puavini çevresindeki kollektif oluşumlara bakarak kollektif karar almada gerçek anlamda demokratik bir sürecin olmadığını görmüştür (Buchanan, 1966a;   128).

Mali yanılma hipotezinde devlet, kamu harcamalarının faydalarını büyük göstermekte ve vergi yüklerini ise gizlemeye çalışmaktadır.  Puviani’ye göre aslında devlet bunu yaparken belli bir plan doğrultunda hareket etmemektedir. Eğer yönetici sınıf yaptığı işlerde başarılı olursa, beraberinde bir mali yanılma da ortaya çıkmaktadır (Buchanan, 1960a;  61).

Buchanan’a göre üç şekilde mali yanılmanın ortaya çıkması mümkündür. Birincisi, devletin gelir kaynaklarına  bakılarak bir mali yanılmanın meydana geldiği söylenebilir. Devlet kamusal mal ve hizmet üretimi için mümkün olduğu kadar fazla bir gelire sahip olmak ister. Devletin bu isteğine karşın bireylerin kendi üstlerinde net bir vergi yükünün olmayacağı düşüncesi, fırsat maliyetinin bireyselleştirilememesi ve kamu harcamaları üzerinde bir kontrolün olmaması  mali yanılmanın önemli sebepleri arasındadır. Mali yanılma oluşturan ikinci sebep ise, dolaysız vergilerden daha çok dolaylı vergilerin kullanılmasıdır. Vergi mükellefi bir tüketici, satın aldığı bir malın fiyatında ne kadar bir vergi verdiği ve vergi yükünün ne olduğu üzerinde durmaz. Üçüncü sebep ise, para politikaları sebebiyle ortaya çıkan enflasyonun kamu gelirlerini artırması şekli ile yani enflasyon vergisi ile ortaya çıkar (Buchanan, 1960a;  63).

Puviani’ye göre eğer devlet sınıflar arası bir sosyal mücadele olduğunu ortaya koyabilirse, belli sınıflardan daha kolay vergi toplayabilir. Örneğin, varlıklı sınırlara düşük gelirli sınıfların kendilerine karşı ayaklanabileceği kuruntusu verilirse, bu sınıflara ağır vergiler yüklenebilir (Buchanan, 1966a, 132).

Devlet kamu harcamaları boyutunda da karışık modern bütçeler sayesinde kamu masraflarının gerçek yüzünü gizlemekte ve bir mali yanılmaya sebep olmaktadır. Puviani’ye göre devlet bunun bilinçli olarak yapmakta ve bütçeyi mümkün olduğunca karışık yapmaya çalışmaktadır.

Devlet otoriteleri özellikle savunma harcamalarının önemi üzerinde durmakta ve bu kalemlere bütçeden önemli paylar aktarmaktadır. Bu da bir bakıma bir mali yanılma ortaya çıkarmaktadır (Buchanan, 1960a;  63).

Buchanan’a göre normatif bir unsur olarak mali yanılmaya sebep olan bütün uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü mali tercih rasyonel bireylerin davranışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmalıdır.

2. Maliye Teorisinde İsveç Geleneği; Wicksell ve Lindahl

Buchanan’a göre Kıta Avrupası içerisindeki İsveç geleneği ve bu geleneğin iki önemli aktörü Wicksell ve Lindahl modern kamu maliyesi teorisine en önemli katkıları yapmışlardır. Wicksell kendi dönemindeki ortodoks yaklaşımın  temel yöntem hatalarını bulup, normatif öneriler ile pozitif gerçekleri birleştirmeyi başarmıştır. Wicksell, kamu maliyesinde bütçenin hem gelir hem de harcama yönü arasında bilimsel anlamda ilk bağlantıyı kuran bir iktisatçıdır. Wicksell’e göre, kamusal kararlar iyiliksever bir despottan daha çok  politik karar alma sürecinden çıkmaktadır. Alınan bu kamusal kararlarda etkinliğin sağlanması için Wicksell’in önerisi oybirliği (unanimity) ilkesi olmuştur (Buchanan, 1951;  173).

Wicksell, Lindahl (1919) yaklaşımından önce, her bir vergi mükellefinin kamu harcamalarından elde ettiği faydaya karşılık, tahsis ilkesi doğrultusunda bir vergi sistemi ortaya koymaya çalıştı. Wicksell’in düşüncesi, kamu harcamaları yapılmadan önce  vergi mükellefleri arasında oybirliği ile Lindahl çözümüne denk gelen bir vergi paylaşımı ortaya koymak idi. Vergi teorisinde fayda prensibi Wicksell ve Lindahl’ın çalışmalarında şekillenmiştir. Buchanan’a göre, böylece kamu tercihi yaklaşımı ekonomik etkinliğin bir göstergesi olarak politik karar alma sürecinin analizini yapmaya başlamıştır. Teoride,  bütün tüketicilerin taleplerinin toplamı ile kamu harcamalarının optimal seviyesi bulunabilir, ancak insanların kamusal mal tercihlerini ortaya koymak çok zordur (Holcombe, 1998;   341).

Kıta Avrupası’ndaki bu gelişmelerin ve ortaya konulan teorilerin Amerikan kamu maliyesi anlayışına etkisi yavaş ve parça parça olmuştur. Özellikle Wicksell’den etkilendiğini değişik makalelerde vurgulayan Richard Musgrave, kamu ekonomisi teorisinin temeline gönüllü mübadeleyi oturtarak Kıta Avrupası’nın ilk etkilerini Amerika’ya  taşımayı başarmıştır.

Ancak, Musgrave’nin bu çalışmalarına rağmen Buchanan’ın Wicksell’i daha doğru anladığını ve Wicksell’in düşüncelerinin Buchanan üzerinde daha etkili olduğunu söylemek mümkündür (Hansjürgens, 2000;  96).

D. Kamu Maliyesinde Genişletilmiş Pozitif Analiz Alanı

 Buchanan kamu tercihi teorisinin kamu maliyesi üzerine olan etkisi konusunda pozitif ve normatif bir ayırım yapmaya çalışmıştır (Buchanan, 1979; 186). Kamu tercihi teorisinin en önemli etkisi  kamu maliyesinin pozitif analiz alanını genişletmek olmuştur. Buchanan kamu maliyesini genişleten  pozitif analizi bazı kategorilere ayırmıştır. Bunlar şunlardır (Buchanan, 1975b;  386);

1. Mevcut ve Potansiyel Alternatif Mali Kurumların, Özel Ekonomi İçerisinde Tercihte Bulunan Kişi veya Grupların Davranışları Üzerindeki Etkileri

Buchanan bu kategori içerisine Post-Marshallcı kamu maliyesi yaklaşımını koymuştur. Bu kategori vergiler ve kamu harcamalarına ilişkin yansıma ve yer değiştirme teorilerini kapsamaktadır. Örneğin vergilerin yansıması üzerine yapılmış karşılaştırmalı analizler, alternatif vergi düzenlemelerinin etkileri konusunda önceden tahmin yapmayı sağlayan bir çerçeve ortaya koymuştur. Bu sayede bir iktisatçı piyasa ekonomisi içerisinde  belli bazı vergilerin insan davranışlarını nasıl etkilediğini tahmin edebiliyor idi. Ancak bu pozitif analiz iktisatçıyı verginin ve kamu harcamalarının amaçları konusunda araştırma yapmaya teşvik etmemiştir.

Pozitif kamu maliyesinin bu alandaki araştırmaları ikinci dünya savaşı sonrasında daha ayrıntılı analitik teknikler ile devam etmiştir. Çalışmalar kapalı ekonomiden açık bir ekonomiye, kısmi dengeden genel dengeye doğru ilerleme kaydetmiştir. Yansıma teorisi hala bir çok iktisatçının ilgisini çekmektedir. Kamu tercihi teorisi bu analizi pozitif kamu maliyesi çerçevesinden alıp başka bir alana kaydırmıştır (Buchanan, 1975b: 386).

2. Mevcut ve Potansiyel Alternatif Mali Kurumların Kamu Ekonomisi İçerisinde Tercihte Bulunan Kişi ve Grupların Davranışları Üzerindeki Etkileri

Buchanan alternatif mali kurumların piyasa sürecine etkisinin incelenebildiği gibi, bunun kamu ekonomisi içerisinde rol alan kişiler üzerindeki etkilerinin de incelenmesi gerektiğini savunmuş ve iktisatçıların bunu ihmal etmelerinin sebeplerini araştırmıştır. Örneğin bir verginin özel ekonomideki kişilerin davranışları üzerindeki etkileri analiz edilebiliyorsa, bu verginin kamu ekonomisindeki kişiler üzerindeki etkilerinin analiz edilmesi de gerekmektedir (Buchanan, 1975b;  387).

Buradaki sorun politik kurumlar aracılığıyla sunulan mal ve hizmetlerin kamusallığından kaynaklanmaktadır.

Buchanan’a göre bireyler politik süreç tarafından konulan vergileri bir zorlama ile öderler, bu zorlama aslında “bedavacı” motivasyonun bir sonucudur. Çünkü bireyler sunulan kamusal hizmetlerden bedava olarak yaralanır ve pek az birey bu durum karşısında gönüllü olarak vergi vermeyi kabul eder.

Bu pozitif analiz içerisinde sorulması gereken sorulardan bir tanesi de; kollektif süreçte rol alan kişilerin kamusal malların arzında ve finansmanında bir katkılarının olup olmadığıdır?

Buchanan’a göre pozitif kamu maliyesinin bu araştırma alanı daha az gelişmiş gibi gözükmekte ancak bu alan içerisinde yapılacak araştırma potansiyeli sınırsız gibi gözükmektedir (Buchanan, 1975b;  388).

Buchanan, bu konuda iktisatçıların farklı mali yapıların kamu tercihinde rol alan bireylerin bilgi ve algılarını nasıl etkileyebileceğini ortaya çıkartarak bu önemli araştırma alanını daha ileriye götürmek olması gerektiğini vurgulamıştır.

3. Mevcut veya Alternatif Politik veya Kollektif Tercih Kurumlarının Kamu Ekonomisinde Tercihte Bulunan Kişi ve Grupların Davranışları Üzerine Etkileri

Bu pozitif araştırma alanı Kamu Tercihi Teorisi kavramına en yakın araştırma alanıdır. Bu analiz vergi ve harcama politikalarının şekillendiği politik süreci incelemekte ayrıca oylama teorisini de içermektedir.

Buchanan’a göre kamu tercihi iktisatçıları şu soruları kendine sormalı ve cevaplamaya çalışmalıdır. Bu sorular örneğin; genel bütçe gelirleri ile farklı amaçlara tahsis edilmiş vergi gelirlerinden oluşan fonlar karşılaştırıldığında harcamaların hacimlerinde ve bileşimlerinde ne tür farklılıklar ortaya çıkar? Oylama imtiyazı azınlıktan çoğunluğa genişletildiğinde, yani toplumun geneline böyle bir imtiyaz verildiğinde kamu borçları konusundaki isteklilikte ne gibi değişiklikler olacaktır? Örneğin eğitim hizmetlerinde, bu hizmetlerin okul bölgeleri tarafından yerine getirilmesi ve kupon yöntemi ile piyasaya yaptırılması durumunda harcamaların karşılaştırmalı seviyeleri ne olacaktır (Buchanan, 1975b; 389)?

Buchanan kamu maliyesinin bu pozitif analizleri ile kamu tercihi teorisinin gelişiminde öncü bir rol oynamıştır.

E. Kamu Maliyesinin Genişletilmiş Normatif Alanı

Kamu tercihi yaklaşımı kamu maliyesi içerisindeki pozitif analiz alanını genişletmiştir. Buchanan çalışmasında kamu maliyesinin normatif araştırma alanını da incelemeye çalışmıştır (Buchanan, 1975b;  390).

Buchanan teorik refah ekonomisinin ilgilenmediği normatif yaklaşımları bu alan içerisinde değerlendirmeye çalışmıştır. Lindahl yaklaşımı, vergilemede fayda anlayışı buna örnek olarak gösterilebilir.

Kamu maliyesi içerisinde “kamusal mallar teorisi” konusu önemli bir yere sahiptir. Bu konuyu irdelemek için önce Samuelson’un 1954 yılındaki “Kamu Harcamaları Teorisi” isimli çalışmasına bakmak gerekmektedir. Samuelson bu çalışmasında kamu ekonomisinde etkinlik için yerine getirilmesi gereken koşulların neler olduğunu saptamaya çalışmıştır. Samuelson bu koşulları makro ekonomik terimlerle açıkladı, üretilen kamusal mallardan ortaya çıkan faydaları kişiler arasında dağılımını belirlemek için de dikkatleri “sosyal refah fonksiyonuna” çekti. Buchanan’a göre Samuelson bu çalışmasında normatif vergi teorisine yer vermemiştir. Sorunun temel kaynağı Buchanan’a göre budur.

Lindahl soruna Samuelson’dan çok önceleri yaklaşmış ve “Lindahl çözümü” olarak bilinen kendi çözümünü ortaya çıkartmıştır.

Buchanan normatif tartışmalarda bir yere gelinebilmesi için Wicksell’in üzerinde durduğu politik sürecin araştırmaların içerisine dahil edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Kamu Tercihi Teorisinin yapmak istediği şey de zaten budur (Buchanan, 1967a;  5).

Devletin vatandaşlarından ayrılmadığı bir toplumda iki yönlü bir mübadele söz konusudur. Vergiler, elde edilen faydalar için bir ödemedir. Fakat mevcut politik yapı içerisinde kollektif süreci, toplamı pozitif olan bir oyun olarak düşünmek mümkün müdür?Bu konuda normatif açıklamaları anlayabilmek için Wicksell’e bakmak gerekmektedir. Wicksell’e göre mali sorunlar politik kurumlardan kaynaklanmaktadır. Eğer normatif açıdan reform önerilerine gerek varsa, ilk yapılacak iş politik kurumların yapısının değiştirilmesidir. Buchanan’a göre normatif temellerin oluşturulabilmesi için pozitif analizlere ihtiyaç vardır. Bu analizler sayesinde sonradan normatif öngörüler ortaya koyabilmek için örneğin vergi yükünün kimler tarafından taşındığının, vergilerin özel ve kamusal tercihleri nasıl etkilediğinin ve özellikle politik sürecin nasıl işlediğinin bilinmesi ve ortaya konulması bir zorunluluktur. Vergilemede adaletin nasıl sağlanacağı normatif bir konudur. Zaten Wicksell de önemli eserinde “Vergilemede Adalet İçin Yeni Bir İlke” (A New Principle For Justice in Taxation) bu normatif temeller üzerinde durmaktadır (Buchanan, 1975b;  392).

 

 

Kaynak: Hakkı Odabaş, James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi Ve Anayasal İktisat Alanındaki Katkılarının Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir: DEÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001.

Not: Bu bilgiler sayın Odabas'ın izni ile yayınlanmaktadır. Kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.

REFERANSLAR İÇİN TIKLAYINIZ.