TÜRKİYE'NİN ADAY ÜLKE OLARAK KAYDETTİĞİ GELİŞMELERE  İLİŞKİN 

2000 TÜRKİYE DÜZENLİ RAPORU'NDA YERALAN SONUÇ[1]

 

 

 

 

Bilindiği üzere Avrupa Birliği Komisyonu, 08 Kasım 2000 tarihinde Türkiye’nin Katılım Ortaklığı’na ilişkin önerisini açıklamıştır. Komisyon, aynı tarihte Türkiye dahil olmak üzere bütün aday ülkelerin 2000 yılında üyelik yönünde gerçekleştirdiği çalışmaları ayrıntılı olarak değerlendiren İlerleme Raporu (Düzenli Rapor) ile kaydedilen bu gelişmeleri özetleyen “Genişleme Stratejisi” başlıklı belgeyi de kamuoyuna sunmuştur.

Katılım Ortaklığı Belgesi, Türkiye’nin üyelik yönündeki temel hedeflerini ortaya koyarken İlerleme Raporu, bu temel prensipler çerçevesinde şu ana dek kaydedilen ilerlemeleri ve bundan sonraki aşamalarda yapılması gerekenleri detaylı olarak açıklamaktadır.

 

Sözkonusu 2000 Türkiye Düzenli Raporu'nda giriş kısmında şu ifadeler yeralmaktadır:

 

"(10-11 Aralık 1999’da) Helsinki’de  toplanan  AB Konseyi “Komisyon’un ilerleme raporunda belirtildiği üzere Türkiye’de son zamanlarda kaydedilen olumlu gelişmeleri ve Kopenhag ölçütlerine uyum sağlama doğrultusundaki reformları devam ettirme niyetini” memnuniyetle karşıladığını açıkladı ve Türkiye’yi, “diğer aday Devletlerin tabi olduğu ölçütlerin aynısına tabi olarak Birliğe katılma doğrultusunda  ilerleyen bir aday devlet” olarak niteledi.

Helsinki’de alınan kararlar AB - Türkiye ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası oldu. Öteki aday ülkeler gibi Türkiye de mevcut Avrupa stratejisi temelinde reformlarını hızlandıracak ve destekleyecek bir katılım öncesi stratejiden yararlanıyor.

 

Ne var ki , Kopenhag ölçütlerine uygunluk katılım  müzakerelerine başlamak için bir önkoşul niteliğini taşıyor. Türkiye bu siyasi ölçütleri henüz yerine getirmiş durumda  değildir."

 

Sözkonusu raporun sonuç kısmında ise şu ifadeler yeralmaktadır:

 

"Son Düzenli Rapordan bu yana  yaşanan olumlu bir gelişme, Türk toplumunda  AB’ye giriş amacıyla gerekli siyasal reformlar konusunda geniş çaplı bir tartışmanın başlatılmış olmasıdır. Bu bağlamda iki önemli inisiyatif gerçekleştirilmiştir: bir çok uluslararası insan hakları belgesinin imzalanması ve İnsan Hakları için Koordinasyon Üst Kurulu’nun çalışmalarını yakın zamanda hükümet tarafından desteklenmiş olması. Bununla birlikte, geçen yıla kıyasla temelde politik durumda pek az iyileşme olmuştur ve Türkiye hala Kopenhag ölçütlerini yerine getirmiş değildir.

 

Demokratik bir sistemin temel özellikleri devam etmektedir, ama Türkiye demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü güvenceye almak için gerekli olan kurumsal reformları uygulamaya koyma konusunda yavaştır. AB - Türkiye ilişkileriyle ilgili olarak yürütmede değişiklikler olmuştur, ama sivillerin ordu üzerindeki denetimi gibi bir dizi temel kurumsal konu hala ele alınmamıştır. Yargı konusunda, devlet memurlarının yargılanmasını kolaylaştıran yeni usul cesaret verici bir gelişmedir. Geçen yıla ait raporda sözü edilen, yargının işleyişi ile ilgili önemli yasa taslakları hala sonuçlanmamıştır. Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile ilgili olarak, 1999 Haziran ayında bu mahkemelerle ilgili reformdan bu yana  yeni iyileşme gerçekleşmemiştir. Yolsuzluk hala önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.

 

Ölüm cezası, Abdullah Öcalan davası da dahil olmak üzere, uygulanmamaktadır, ama insan haklarının genel durumu bir çok bakımdan endişe vericidir. Bu sorunun yetkililer ve parlamento tarafından ciddi olarak ele alınmasına ve insan hakları konusunda eğitim programlarının uygulanmasına karşın, işkence ve kötü muamele hala büyük ölçüde ortadan kaldırılmaktan uzaktır. Türkiye’nin cezaevi sisteminde önemli bir reform uygulamakta olmasına karşın, cezaevi koşulları iyileşmemiştir. Gerek ifade özgürlüğü gerek örgütlenme özgürlüğü hala sıksık kısıtlanmaktadır. Din özgürlüğü konusunda Müslüman olmayan topluluklara karşı olumlu bir yaklaşım benimsenmiş görünmektedir, ancak bunun, Sünni olmayan Müslümanlar da dahil tüm dinsel topluluklar için geliştirilmesi gereklidir.

 

Geçen yıla kıyasla ekonomik, sosyal ve kültürel hakların durumu, özellikle etnik kökene bakılmaksızın tüm Türkler için kültürel hakların kullanımı söz konusu olduğunda iyileşme göstermemiştir. Nüfusun ağırlıklı olarak Kürtlerden oluştuğu Güneydoğudaki durumda önemli bir değişiklik olmamıştır.

 

Türkiye ekonomideki en acil dengesizlikleri ele alma konusunda kayda değer bir ilerleme göstermiştir, ancak yine de pazar ekonomisinin işlerliğe kavuşturulması süreci tamamlanmamıştır. Türk ekonomisinin önemli bir bölümü AB ile gümrük birliği içinde rekabetçi baskılara ve pazar güçlerine dayanabilecek duruma gelmiştir.

 

Türkiye makroekonomik istikrarı sağlama konusunda önemli ilerleme göstermiştir. Devlet teşebbüslerinin özelleştirilmesi başarılı olmuş ve tarım sektörü, sosyal güvenlik sistemi ve finans sektörünün reformu yönünde önemli adımlar atılmıştır.

 

Ancak, makroekonomik istikrar henüz sağlanamamış ve orta vadede sürdürülebilir bir kamu maliyesi için sağlam bir temel oluşturulamamıştır. Gerek imalat sektörü gerek finans sektöründe devletin ağırlığının pazara müdahale ettiği pek çok alan bulunmaktadır. Türk insani ve fiziki sermayesini rekabet gücünün arttırılması ve mevcut sosyal ve bölgesel eşitsizliklerde bir azalma sağlanabilmesi için eğitim, sağlık ve altyapı kalitesinin iyileştirilmesi gerekmektedir.

 

Yetkililer enflasyonist baskıları ve kamu açıklarını azaltma konusuna odaklanmayı sürdürmeli ve yapısal reformlar ve piyasanın serbestleştirilmesi hedeflerine olan bağlılıklarını korumalıdırlar. Eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere yeterli fon sağlayabilmek için orta vadeli bir perspektifte öncelikleri yeniden tanımlamaları gerekmektedir. Orta vadede bir bütün olarak ekonominin rekabet gücü elde edebilmesi için bankacılık, tarım ve devlet teşebbüsleri gibi çeşitli sektörlerde önemli bir yeniden yapılanma hala gereklidir.

 

Genel olarak Türkiye’nin topluluk müktesebatına uyumu en çok Gümrük Birliği kapsamına giren alanlarda ileri düzeydedir. Bununla birlikte, son düzenli rapordan bu yana bu alanlarda mevzuat uyumu sınırlı olmuştur.

 

Bir aday ülke olarak Türkiye’nin diğer tüm alanlarda da müktesebata uyum konusunda ciddi ilerleme göstermeye başlaması zorunludur. Müktesebatın bu ilgili alanlarının uyumu ve uygulanması için stratejiler ve detaylı programlar (öncelikler dahil) gereklidir. Müktesebatın analitik incelemesinin hazırlık sonuçları ve Müktesebatın Kabulü için Türkiye tarafından oluşturulacak Ulusal Program bu çalışmanın önemli araçları olacaktır.

 

Farklı AT politikalarının uygulamaya konulması ve yeterli bir şekilde uygulatılması için önemli idari reformlar gereklidir. Türk istatistiksel temellerinin Eurostat ile uyumunu ilk önceliktir.

 

İç pazar mevzuatı  ile ilgili olarak, malların serbest dolaşımı alanında, özellikle standartların uyumu ve ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması konusunda çaba gösterilmesi gerekmektedir. Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerin bir sonucu olarak, bu sürecin 2000 yılı sonunda tamamlanması gerekmektedir. Tarım ürünleri ticareti bir sorun teşkil etmeyi sürdürmektedir. İç pazar için Türkiye’nin Yeni ve Küresel yaklaşım ilkeleri temelinde çerçeve mevzuatı uygulamaya koyması gerekmektedir. Bankacılık sektöründe önemli reformlar yapılmıştır. Sermaye hareketli mevzuatının aktarılması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Kara para aklanması konusunda ciddi sorunlar devam etmektedir. Mali olmayan hizmetler ve kişilerin serbest dolaşımı alanlarında uyum henüz çok erken bir aşamadadır. İç pazarın diğer tüm  alanları  ile ilgili olarak ve, örneğin devlet yardımı sektöründe kurum oluşturma ile ilgili olarak daha fazla çalışma yapılmalıdır. Türk tekellerinde de yeni ayarlamalar gereklidir. Türk şirketler kanunu AB mevzuatına uygunluk bakımından Komisyonun değerlendirilmesine tabi tutulacaktır. Vergilendirme alanında hala önemli ölçüde uyum  gereklidir. Gümrük alanında neredeyse tam olarak uyum vardır.

Telekomünikasyon  alanında rekabetin sağlanması konusunda önemli ilerleme kaydedilmiştir. Topluluk müktesebatı ile daha da uyum gereklidir. Görsel-işitsel materyallerin mahremiyeti hala ciddi bir sorundur.

Tarım ve balıkçılık  alanında ilk öncelik bu politikaların yürütülebilmesini sağlamak için temel mekanizmalar ve yapıların (istatistik, arazi sicili, iyileştirilmiş balıkçılık filosu sicili, hastalıkla mücadele, bitki ve hayvan tanım sistemleri, donanımın yükseltilmesi) uygulanmaya başlanmasıdır. Türk filosunun deniz güvenliği sicili hala kaygı uyandıran bir konudur. Deniz ve karayolu ulaşımının AB standartlarına uyarlanması gerekmektedir.

Sosyal politika alanında Türk mevzuatı, özelikle de standartlar, yöntemler ve izleme gerekleri bakımından Topluluk mevzuatından hala çok farklıdır. Farklı alanlarda hala yapılması gereken çok şey vardır. Aynı durum hala sonuçlanmamış olan, enerji ve gaz sektörlerinde reform için anahtar nitelikte enerji  yasaları için de geçerlidir. Çevre sektöründe ilk adım olarak müktesebatın uyumunu amaçlayan stratejiler tavsiye edilmektedir.

1999 yılına kıyasla, adalet ve içişleri alanında kayda değer bir ilerleme olmamıştır. Göç konusunda, yasadışı yollardan giriş yaparak Batı Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışanların sayısını azaltmak için çabaların ciddi biçimde hızlandırılması gereklidir. Türkiye’deki çeşitli resmi kuruluşların denetimlerin, özellikle çıkış kapılarındaki denetimlerin etkinliğini arttırmak için daha iyi eşgüdüm önerilmektedir tavsiye edilir.

Mali denetimin daha iyi oluşturulması için kapsamlı bir politika çerçevesi gereklidir. Aynı zamanda AB mali çıkarlarını korumayı da amaçlayarak, mali yönetimin modernleştirilmesi için hala önemli çabalar gerekmektedir.

Genel sonuç, Gümrük Birliği dışındaki politika alanlarında müktesebata daha çok uyum için, yeterli uygulama ve yaptırım mekanizmalarının oluşturulması da dahil olmak üzere kapsamlı çabaların gerekli olduğu yönündedir. Bu da idarenin her düzeyinde önemli reformlar gerektirecektir. Bazı durumlarda, örneğin devlet yardımları ve bölgesel kalkınma alanlarında bu amaçla yeni yapıların oluşturulması gerekecektir. Yukarıda sözü edilen çeşitli hususlar Türkiye için AB’ye Katılım Ortaklığında öncelikler olarak belirlenmiştir...”

 

 


[1] http://www.eureptr.org.tr/  Ayrıca Bkz: İKV Bülteni, 16-30 Kasım, 2000.

Kaynak:: C.Can Aktan, Türkiye Avrupa Birliği'nin Neresinde? İzmir: EGİAD Yayını, 2000.