Mali saydamlık, sadece kamu harcamalarının izlenmesine ve kontrolüne
imkan sağlayan bir araç değil, daha geniş bir anlamda kamu ekonomisine
ve kamu mali yönetimine ilişkin bilgilerin ve hesapların halka
sunulmasını hedefleyen bir politikadır. Bunun yanısıra, iktisat
politikalarına ilişkin planların, niyet ve projeksiyonların kamuoyunun
bilgisine sunulması da mali saydamlık kavramı içerisinde
değerlendirilmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde mali saydamlığın ne
derece önemli olduğu anlaşılabilir. Mali saydamlık, her şeyden önce
kamusal kaynakların doğru ve yerinde harcanması ve yapılan harcamaların
halk tarafından izlenmesi açısından önemlidir. Mali saydamlık, milletin,
devlete emanet edilen kaynakların nasıl kullanıldığını izlemesini
sağlar. Milletin devleti daha iyi izleyebilmesi, politikacıların ve
bürokratların kamu yararına daha uygun davranmasını teşvik eder. Bu
yüzden saydamlık, kamusal kaynakların dağılımında etkinliğin ve
verimliliğin sağlanmasını özendirir ve kamu yönetimini yetkinleştirir.
(Atiyas & Sayın, 2000)
Mali saydamlığın önem kazanmasında globalleşme ve dolayısıyla
uluslararası sermaye hareketleri de etkili olmuştur. Globalleşme ve
beraberinde ortaya çıkan “global piyasa başarısızlıkları”
neticesinde mali saydamlık global ölçekte önem kazanmıştır. Globalleşme
sürecinde başlıca üç tür global piyasa başarısızlığı gündeme gelmiştir.
Bunlar; asimetrik enformasyon, negatif dışsallıklar ve uluslararası
hukuk ve uluslararası yaptırımların yetersizliği başlıkları altında
toplanabilir. (Emil & Yılmaz, 2004:12.)
İlk olarak, uluslararası yatırımcılar borç verdikleri ülkelerin ekonomisi
ve kamu maliyesinin genel durumu hakkında borçlanan ülke otoritelerine
göre daha az bilgi sahibidirler. Uluslararası alanda ortaya çıkan bu
“asimetrik enformasyon” olgusu uluslararası yatırımcılarının daha
fazla bilgilendirilmesine imkan sağlayacak kurallar oluşturulmasına
ihtiyaç doğurmuştur.
İkinci olarak, eksik enformasyon dolayısıyla bir ülkede ortaya çıkacak
bir krizin diğer ülkelere bulaşması ve yayılması yüksek ihtimal
dahilindedir. Bu tür “negatif dışsallıklar” da, global sermaye
piyasalarında bazı kuralların oluşturulmasının gerekli olduğu inancını
kuvvetlendirmiştir.
Global piyasa başarısızlığının üçüncü unsuru borç verenlerin herhangi
bir olumsuzluk durumunda alacaklarını garanti altına alabilmelerine
yardımcı olabilecek bir uluslararası sözleşme ve yaptırım hukukunun bu
piyasalarda geliştirilememiş olmasıdır.
İşte başlıca bu üç tür global piyasa başarısızlıkları dolayısıyla ortaya
çıkabilecek muhtemel krizlere önleyici bir tedbir olarak mali ve parasal
politikalarda saydamlık ilkeleri gündeme gelmiştir. Özellikle, 1990’lı
yıllarda ortaya çıkan ve etkileri neredeyse tüm dünyada hisedilen Asya
Pasifik krizi sonrasında uluslararası kuruluşların global sermaye
piyasalarına yönelik bazı ilkelerin benimsenmesi ve uygulanması yönünde
çalışmaları hızlanmıştır. Bu konuda ilk çalışmalar Uluslararası Para
Fonu (IMF) girişimleri ile başlatılmıştır. IMF tarafından mali ve
parasal politikalarda saydamlık ilkeleri ve ayrıca muhtelif uluslararası
organizasyonlar tarafından, genel olarak ekonomi politikası yönetimine
ilişkin kurallar ve ilkeler oluşturulmuş ve yayınlamıştır. Bu çalışmanın
asıl konusu mali ve parasal politikalarda saydamlıktır.