Vergi Dışı Piyasa Ekonomisinin Ortaya Çıkma Nedenleri

 

 

Prof.Dr.C.C.Aktan

 

Vergi,  bireyler tarafından genelde hoş karşılanmayan bir “külfet”tir. Bu nedenle bireylerin -en azından bir kısmının- her zaman vergiye karşı doğal bir tepki içerisinde olacaklarını söylemek mümkündür. Vergiler, nihayetinde bireyin kullanılabilir gelir ya da servetinin azalması sonucunu doğurur.  Bu nedenle, bireylerin vergi ödemekten kaçınmak istemelerini insanın doğasına uygun bir reaksiyon olarak değerlendirmek gerekir. Bu şekildeki bir “doğal tepki” hareketi, bilinçli bir “vergi ödememe” ya da “vergiden kaçınma”  eylemine dönüşebilir. Hatta daha da ileri bir aşamada bireylerin “sivil itaatsizlik” içerisinde olmaları ve vergiye karşı aktif direniş göstermeleri de gündeme gelebilir.

Bu kısa açıklamalardan sonra şimdi vergi dışı piyasa ekonomisinin ortaya çıkmasının nedenlerini kısaca açıklayabiliriz.  Konuyu bazı hipotezler şeklinde ele alarak incelemekte yarar görüyoruz. Bu bölümde  vergi dışı piyasa ekonomisinin nedenlerini başlıca 12 hipotez çerçevesinde ele alıp inceleyeceğiz. Mikro düzeyde yapacağımız bu analizlerden sonra vergi dışı piyasa ekonomisinin ortaya çıkmasının nedenlerini Ishikawa diyagramı yardımıyla daha global düzeyde ortaya koymaya çalışacağız.

Hipotezler

Hipotez-1: Vergi yükü ne kadar ağır ve vergi oranları ne oranda yüksekse,  vergi dışı piyasa ekonomisi o kadar genişler.

Vergi dışı piyasa ekonomisinin ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinden birisi “ağır vergi yükü”dür. Ağır vergiler, üretici ve tüketicilerin karar ve davranışları üzerinde etkide bulunarak sonuçta tüketim, tasarruf, yatırım, risk alma ve çalışma gayretini olumsuz yönde etkiler.

Vergi yükü ve vergi oranlarının yapısı ile vergi dışı piyasa ekonomisi arasındaki  ilişkiyi şekil yardımıyla açıklayabiliriz.  Şekil- 3’ den anlaşıldığı üzere vergi oranının T1 noktasına kadar artırılmasının  toplam piyasa üretimi üzerindeki etkisi tarafsızdır. Çünkü, T1 noktasına kadar uygulanan vergi oranları ekonomik birimlerin yatırım, tasarruf, çalışma gayreti vs. karar ve tercihlerini olumsuz yönde etkileyecek  ölçüde yüksek değildir. Aksine, devlet almış olduğu vergileri piyasa ekonomisinin daha da gelişmesine yönelik savunma, adalet ve altyapı yatırımları gibi harcamalara yöneltmektedir. Bunun ise piyasa ekonomisi üzerindeki etkileri olumlu olarak düşünülebilir. Ancak vergi oranının T1 noktasından T2 noktasına artırılması, ekonomik birimlerin karar ve tercihleri üzerinde etkili olmakta ve ağır vergi yükünü hisseden ekonomik birimlerin çalışma gayretinde, tasarruf ve yatırımlarında azalma sözkonusu olmaktadır. Bunun sonucu olarak da toplam piyasa üretimi Y2 noktasından Y1 noktasına düşmüştür.  Toplam piyasa üretimindeki toplam azalma Y1BAY2 alanı kadardır. Vergi oranlarının daha da artırılması halinde toplam piyasa üretimi YoCBY1 alanı kadar azalmaktadır. Vergi oranının T1 noktasından T3 noktasına artırılması toplam piyasa üretiminde YoCBAY2 alanı kadar azalmaya neden olmaktadır.

Vergi oranlarının artırılması ekonomik birimlerin kararlarını  şu şekilde etkileyebilir:

·           Bir kısım birey çalışma gayretini azaltabilir ya da tamamen işgücü piyasasını terkederek çalışmamayı yeğleyebilir.

·           Ekonomik birimlerin bir kısmı yatırımlarını azaltabilir veya vergi yükü dayanılamayacak bir noktaya ulaşmışsa o zaman işletmesini kapatabilir.

·           Ekonomik birimlerin gelirlerinden tasarrufa ayıracakları miktar azalabilir, hatta negatif tasarruf (kredi kullanımı yoluyla  borçlanma) durumu ortaya çıkabilir.

·           Ekonomik birimler ağır vergi yükü dolayısıyla vergi konusu işlem ve faaliyetlerini tam veya eksiksiz olarak vergi dairesine bildirmeyebilirler; aynı şekilde yeni işe başlayan bazı kişi ve kurumlar da faaliyetlerini vergi dairesinin bilgisi dışında yürütmeye çalışabilirler. İşte bu durumda  “vergi dışı piyasa ekonomisi” adını verdiğimiz bir alan ortaya çıkar.

Vergi dışı piyasa ekonomisinin ortaya çıkmasının sonucu ise vergi gelirlerinin azalmasıdır. Toplam piyasa üretiminin azalması “vergileme kapasitesi”ni ve “vergileme kaynakları”nı daraltır ve devlet daha az vergi toplamak zorunda kalır. Bu sonucu da Şekil-4 üzerinden izlemek münkündür. Vergi oranının T1’den T3 noktasına kadar artırılması vergi gelirlerinde RoCBAR2  alanı kadar azalmaya neden olur.

Vergi gelirlerindeki bu azalma etkisi Vergileme Ekonomisi  ile ilgili literatürde Laffer Etkisi olarak bilinmektedir. Vergi gelirlerindeki azalmanın nedeni kısmen ekonomik birimlerin daha az çalışma ve yatırım yapmama kararlarının sonucudur, kısmen de ekonomik birimlerin vergilerini tam olarak ödememe eğiliminden kaynaklanmaktadır.

Hipotez-2: Vergi sistemi ne kadar karmaşık olursa, vergi dışı piyasa ekonomisi de o oranda genişleme eğiliminde olur.

Vergi sisteminin basitlik, açıklık ve kolay anlaşılabilirlik ilkelerinden uzaklaşarak karmaşık bir hale dönüşmesi vergi dışı piyasa ekonomisinin de genişlemesi sonucunu doğurur. Vergi dolayısıyla artan “işlem maliyetleri” (transaction costs),  bir kısım vergi yükümlülerinin ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmelerine engel olabilir.

Hipotez-3: Ekonomide regülasyonların fazlalığı oranında vergi dışı piyasa ekonomisi de genişler.

Vergi dışı piyasa ekonomisinin ortaya çıkmasının bir diğer nedeni genel olarak idari regülasyonların, özel olarak da vergi ile ilgili regülasyonların fazlalığı ve karmaşıklığıdır. Hem idari regülasyonlar, hem de vergi ile ilgili regülasyonlar ekonomik birimler üzerinde ek bir yük oluşturmaktadır. Örneğin, yeni bir işyeri açılması yönündeki kamusal regülasyonlar, (örneğin, bürokrasi ve kırtasiyecilik) çok fazla ise bu durumda ekonomik birimler faaliyetlerini ya vergi idaresinin bilgisi dışında yürütmeyi yeğlemekte, veyahutta vergi kaçakçılığına ve/veya vergiden kaçınmaya yönelmektedirler. Aynı şekilde, vergi sistemi  “basitlik”, “açıklık”, “belirlilik-kesinlik”, “istikrar” gibi temel ilkelerden ne kadar uzaklaşmışsa, o zaman vergi yükümlüleri vergi dışı piyasa ekonomisinde faaliyetlerini sürdürmeye yönelmektedirler.

Hipotez-4: Vergi suç ve cezalarının etkinliğine paralel olarak vergi dışı piyasa ekonomisi daralır ya da genişler.

Bir ülkede vergi cezalarının “caydırıcılık etkisi” de son derece önem taşır. Eğer vergi  yasalarında vergi ile ilgili ödev ve yükümlülerinin zamanında yerine getirilmemesinin müeyyideleri açık, anlaşılır ve adil olarak belirlenmişse bu durumda vergi dışı piyasa ekonomisine yönelme eğilimi kısmen azaltılmış olur. Bunun yanı sıra, vergi cezalarının adil olması kadar etkinliği de önem taşır. Buradaki “etkinlik” kavramı, vergi cezalarının, vergi yükümlülerinin vergi kaçakçılığına yönelme eğilimleri üzerindeki “caydırıcılık” gücünü ifade eder. Eğer vergi cezaları, işlenen suça bağlı olarak çok düşükse, bu durumda vergi dışı piyasa ekonomisi genişler.

Hipotez-5: Adalet ve yargı sisteminin etkinliğine paralel olarak vergi dışı piyasa ekonomisi  daralır ya da genişler.

Vergi cezalarının caydırıcılık gücü kadar adalet ve yargı sistemindeki etkinlik de vergi dışı piyasa ekonomisi üzerinde son derece önemli rol oynar. Bir vergi sisteminde vergi cezalarının çok iyi şekilde düzenlenmiş olması yetmez, aynı zamanda mevcut ceza yasalarının çok iyi uygulanması da gerekir. Yargı bağımsızlığının olmadığı, adalet ve yargı kurumlarının gerek fiziki, gerekse insan kaynakları yönünden yetersiz olduğu ülkelerde vergi sisteminin de etkin çalışması beklenemez. Özetle, vergi dışı piyasa ekonomisinin daraltılması, bir ülkedeki adalet ve yargı sistemi ile çok yakından ilgilidir.

Hipotez-6: Vergi denetimlerinin etkinliğine paralel olarak vergi dışı piyasa ekonomisi de daralır ya da genişler.

Vergi denetimlerinin etkinliği ile vergi dışı piyasa ekonomisi arasındaki ilişki de son derece önemlidir. Yoğun ve yaygın vergi denetimlerinin mevcut olması durumunda vergi yükümlüleri vergi ile ilgili ödev ve yükümlülüklerini zamanında ve doğru olarak yapmaya daha fazla özen gösterirler. Bunun tersinin sözkonusu olduğu durumlarda ise vergi kaçakçılığının azaltılması ya da tamamen ortadan kaldırılması güçleşir. Vergi denetimi yapan inceleme elemanlarının çok iyi eğitim almış olması, rüşvet ve benzeri yasadışı eylemlerden uzak olması da son derece önem taşımaktadır. Vergi denetim elemanlarının görevlerini ihmal ya da suiistimal etmeleri, rüşvet almaları gibi suç teşkil eden eylem ve davranışları, mutlaka ilgili yasalarda yer almalı ve bu konularda ağır cezalar öngörülmelidir.

Hipotez-7: Vergi gayretinin etkinliğine paralel olarak vergi dışı piyasa ekonomisi  daralır ya da genişler.

Vergi idaresinin vergi toplamadaki gayreti ve kararlılığı da vergi dışı piyasa ekonomisinin daraltılması yönünde etkili olur. Vergi gayreti düşük ise, o takdirde vergi dışı piyasa ekonomisinin genişleme eğiliminde olabileceği söylenebilir.

Hipotez-8: Vergi imtiyazlarının fazlalığı oranında vergi dışı piyasa ekonomisi  genişleme eğilimindedir.

Vergi sistemlerinde çeşitli ekonomik ve sosyal nedenlerle bir kısım vergi mükellefleri vergi dışında bırakılmak istenebilir. Bunun yanı sıra, bazı faaliyetler ve işlemler de vergi konusu dışında tutulabilir. Vergi hukuku terminolojisinde “istisna” ve “muafiyet” olarak adlandırılan bu vergi imtiyazlarına vergi sistemlerinde yer verilmesi her ne kadar çeşitli nedenlerle (ekonomik kalkınma amacı, bölgesel kalkınmayı destekleme, yatırımları teşvik, ihracatı teşvik vs.) gerekli görülürse de, bu tür imtiyazlara açık bir vergi sisteminin zaman içinde asıl amacından sapma tehlikesi  de her zaman mevcuttur. Vergi imtiyazlarına açık bir sistemde belirli kesimlerin siyasal iktidarla gizliden ya da açık olarak lobicilik girişimlerini artırma ve kaynaklarının bir kısmını yasal yollardan ya da yasal olmayan yollardan (örneğin, maliye bürokratlarına rüşvet vererek) bu tür verimli olmayan faaliyetlere yöneltmeleri sözkonusu olabilir. Nitekim, tüm dünyada vergi imtiyazlarına açık olan vergi sistemlerinde lobicilik ve rant kollama faaliyetlerinin çok yaygın olduğu açık olarak görülmektedir. Bu tür faaliyetler, lobicilik gücü ve pazarlığı yüksek olan çıkar ve baskı gruplarının başarısı ile sonuçlanır ve gerçekte teşvik verilmesi gereken kişi ve kurumların bundan yeterince yararlanmaması  durumu ortaya çıkabilir. Bu ciddi kaygılar neticesinde günümüzde  maliyecilerin önemli bir kısmı “standart indirim” (en az geçim indirimi) dışında vergi sisteminde –mümkün olduğu kadar- hiç bir imtiyaza yer verilmemesi gerektiğini savunmaktadırlar. Vergi imtiyazları, devlet açısından da ciddi vergi kayıplarına neden olmakta ve bunun neticesinde ister istemez vergi oranlarının artırılması gündeme gelmektedir. Özetle, vergi imtiyazları vergi dışı piyasa ekonomisinin genişlemesine neden olan uygulamalardır.

Hipotez-9: Mali aflar ile ilgili yasal düzenlemelerin  fazlalığı oranında vergi dışı piyasa ekonomisi de genişleme eğilimindedir.

Mali aflar, vergi ile ilgili yükümlülüklerini zamanında ve  eksiksiz olarak yerine getirmemiş olan vergi yükümlüleri için yasalarda öngörülmüş olan cezaların kısmen ve/veya tamamen kaldırılmasına olanak sağlayan girişimlerdir. Mali aflara çok sık olarak başvurulan vergi sistemlerinde, vergi yükümlülerinin “af” beklentisi içerisinde kalarak vergi ile ilgili ödev ve sorumluluklarını yerine getirmeme eğilimi içerisinde olmaları ya da vergi dışı piyasa ekonomisinde faaliyette bulunuyorlarsa bu faaliyetlerini sürdürmeleri sözkonusu olabilir. Buna karşın mali afların anayasa ve/veya yasalarda yasaklanmış olduğu ya da teamül olarak mali aflara yer verilmeyen  ülkelerde ise vergi yükümlülerinin vergi ile ilgili görev ve sorumluluklarını yerine getirme konusunda daha fazla gayret içerisinde olacakları söylenebilir.

Hipotez-10: Toplumda devlete olan güven ve genel ahlak düzeyi, vergi ahlakını belirleyici etki gösterir. Vergi ahlakının bozulduğu toplumlarda vergi dışı piyasa ekonomisi de genişler.

Ahlak, iyi bir sosyal düzen için temel kurumsal altyapılardan birisidir. Ahlakın tesis edilmemiş olduğu toplumlarda hukuk, tek başına sosyal düzenin iyi işlemesini sağlayamaz. Bu bakımdan ahlak, iyi bir sosyal düzenin inşası için gereklidir, dahası zaruridir. Öncelikle devlet yöneticilerinin kendilerinden beklenen şekilde ahlaki davranmamaları halinde, halkın da ahlak kurallarını hiçe saymaları ve ahlaka uygun olmayan davranış ve eylemlere yönelmeleri kaçınılmaz olur. Devlet yönetiminde rüşvet, yolsuzluk, torpil vesaire hastalıkların  ortaya çıkmasının birinci derecede sorumluları devlet yöneticileridir. Bu tür siyasal hastalıkların zamanla tüm topluma bulaşıcı bir hastalık gibi yayılması tehlikesi mevcuttur. Siyasal ahlakın dejenerasyonu, hukuk sistemini de deformasyona uğratır. Toplumsal ahlakın genel olarak yozlaşması  vergi ahlakı üzerinde  de son derece olumsuz sonuçlar doğurur. Vergi ahlakının bozulduğu bir toplumda ise vergi dışı piyasa ekonomisi daha da genişler.

Hipotez-11: Bir ülkede  yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik ne kadar fazla ise, vergi dışı piyasa ekonomisi de o oranda genişleme eğilimindedir.

Vergi dışı piyasa ekonomisinin genişlemesinde etkili olan bir diğer faktör de yoksulluktur. Yoksulluğun ve gelir dağılımında adaletsizliğin olduğu ülkelerde vergi ahlakının tesis edilmesi son derece güçtür. Yoksulluk sonucunda bir ekonomide “vergileme kapasitesi” ve “vergileme potansiyeli” yetersiz kalır. Buna karşın, toplam piyasa üretiminin ve dolayısıyla kişi başına milli gelirin yüksek olduğu ülkelerde gelir, servet ve harcama üzerinden daha fazla vergi almak imkanı olur. Yoksulluğun hakim olduğu bir ekonomide vergileme yoluyla ekonomik kalkınmanın sağlanması son derece güçtür. Zira, vergileme kaynaklarının azlığı ve yetersizliği, vergi idaresinin vergiden ekonomik kalkınmada bir finansman kaynağı olarak yararlanmasını sınırlar.  Bireyler ise zaten sınırlı olan gelir ve servetleri üzerinde daha fazla vergi baskısı ve yükü hissederler ve vergiden kaçınmaya yönelebilirler. Özetle, yoksulluk ile vergi dışı piyasa ekonomisi arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır.

Hipotez-12: Bir ülkede  çalışma mevzuatında esneklik  ne kadar az ise, vergi dışı piyasa ekonomisi de o kadar fazla genişleme eğilimindedir.

Çalışma yaşamında esneklik ile  vergi dışı piyasa ekonomisi arasında da çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. İş hukuku ve ilgili diğer mevzuatta işverenlerin çalıştırdıkları personeli işten çıkarma imkanlarının olmaması ya da işten çıkarmanın işverene yüksek tazminat ödeme gibi bazı ağır yükler getirmesi halinde işverenlerin sigortasız ve vergisiz “kaçak işçi” çalıştırma şeklinde işgücü istihdamına yönelecekleri söylenebilir. İşsizlik oranının yüksek olduğu ekonomilerde işgücü piyasasından kaçak işçi bulmak her zaman kolaydır ve bu sonuçta vergi dışı piyasa ekonomisinin genişlemesine neden olur.

 

Kaynak: C.C.Aktan, Vergi Dışı Piyasa Ekonomisi, Ankara: TOSYÖV Yayınları, 2000.