ESKİ KURUMSAL İKTİSAT OKULUNUN TEMSİLCİLERİ

 

 

Coşkun Can Aktan & Tarık Vural

 

 

 

 

Eski kurumsal iktisadın en önemli temsilcileri arasında Thorstein B. Veblen, John R. Commons ve Wesley C. Mitchell sayılabilir.

 

 

Thorstein Bundy Veblen (1857-1929)

 

Yirminci yüzyılın başında neoklasik teoriye şiddetle karşı çıkan ve Marksist olmayan heteredoks[1] iktisatçıların başında Thorstein B. Veblen[2] gelir. Veblen’in düşünceleri, daha sonraki heteredoks iktisatçılar üzerinde çok etkili olmuş ve Kurumsal İktisat olarak adlandırılan iktisadi düşüncenin kurucusu sayılmıştır (Savaş,2000:648). Genel anlamda evrimci bir toplum görüşüne dayanan düşünceleri çerçevesinde geleneksel iktisat anlayışının katı bir eleştirisini dile getiren Veblen, yaşadığı dönemin Amerikan kapitalizminin olumsuzluklarına da karşı çıkmıştır (Tekeoğlu,1993:176). Veblen, eserlerinde daima eleştirel bir yaklaşım sergilemiş, hatta onun için “Amerikanın yetiştirdiği en iyi Amerika eleştirmeni” sıfatı yakıştırılmıştır (Demir,1996:88). 

 

 

Veblen’e göre iktisadın konusu, Ortodoks teoriden çok farklı olmalıydı. Ortodoks iktisat teorisinin konusunu kıt üretim faktörlerinin alternatif üretim olanakları arasında nasıl dağıtılması gerektiği oluşturuyordu. Veblen ise iktisadın konusunu kurumsal yapının gelişmesini incelemek olarak belirlemişti. Veblen kurum kavramını “toplumun çoğunluğu tarafından kabul görmüş düşünce alışkanlıkları”[3] olarak tanımlamış, bir toplumda belli bir zamanda var olan kültürün ancak evrimci bir yaklaşımla açıklanabileceğini, çünkü bir kültürün ancak kendinden önceki kültürler yardımıyla anlaşılacağını savunmuştur.

 

Veblen, kurumsal yapının iktisadi faaliyetler üzerindeki etkilerini, bunun yanında sosyal kurumların temelini ve gelişim seyirlerini detaylı bir şekilde incelemiştir. İnsan davranışlarının şekillenmesinde kurumsal yapının önemi ve rolü üzerinde araştırmalar yapmış, bireysel davranış güdüsü olarak kişisel çıkarın gösterilmesine karşı çıkmıştır (Ersoy,1990:269; Kazgan,2002:188).

 

Veblen, çalışmalarında insan davranışlarını etkileyen baskın faktörün ne olduğu sorusunun cevabını bulmaya çalışmaktadır. Ona göre insan davranışlarının gerisinde düşünce alışkanlıkları, düşünce alışkanlıklarının gerisinde ise içgüdüler bulunmaktadır. Veblen’in burada insan davranışlarının gerisinde yatan neden olarak gösterdiği düşünce alışkanlıkları kurumlardan başka şey değildir. Yani insan davranışlarını kurumlar yönlendirmektedir. Veblen’in bundan sonra sorduğu ikinci soru ise düşünce alışkanlıkları dediği kurumların gerisinde neyin yattığıdır. Bu sorunun cevabı ise içgüdülerdir. Ona göre bu içgüdülerden ilki ustalık içgüdüsüdür. Ustalık içgüdüsü insan doğasında icat yapma, çalışma ve üretme duyguları olduğunu varsaymaktadır. İkincisi, ebeveynlik içgüdüsüdür. Buna göre insanlar hiçbir karşılık beklemeden gelecek kuşakları koruma çabası içindedirler. Son olarak ise insanlarda merak içgüsüdü bulunmaktadır. İnsanda bulunan merak onu yeni bilgiler peşinde koşmaya ve ustalık içgüdüsü ile birleştiğinde yeni teoriler üretmeye itmektedir (Demir,1996:95).    

 

Veblen’e göre temel sosyal kurumların başında mülkiyet ve teknolojik yöntemler gelmektedir. Esasen teknolojik yöntem ve gelişmelerin herkese açık ve herkesin hizmetinde olduğu savunulmaktadır. Fakat sanayileşmeye bağlı olarak teknolojinin kullanımı mülk sahiplerinin eline ve kontrolüne geçmiştir. Sanayileşme ile birlikte gücün para sahibi kişilerin kontrolüne geçmesi ve makineleşme toplumun yararına değildir. Şöyle ki, para sahibi kişiler makinelerini işbaşında olmadan idare etmekte, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Zenginler, mülkiyetin sağladığı ayrıcalıktan yararlanarak üretimi kısarak ve fiyatları arttırarak karlarını yükseltirler. Veblen, bu zengin para sahibi kişileri “aylak sınıf” olarak nitelemiş ve toplumu oluşturan çalışan sınıfla bu aylak sınıf arasında çıkar çatışması olduğunu ifade etmiştir.

 

Veblen, 1899 yılında yayımlanan “Aylak Sınıf Teorisi” adlı eserinde kurumsal yapının iktisadi faaliyetleri nasıl etkilediğini açıklamaya çalışmıştır. Geçmişte yönetici sınıf, ortaçağda feodal beyleri, İngiliz asilzadeleri, Hindistan’daki üstün kast ve çağımızın sermaye sahibi zenginleri mevcut statülerinden yararlanarak çalışmadıkları halde çalışanların ürettiklerinin önemli bir kısmına el koymaktadırlar. Bu sınıf aylak olduğu halde çalışan sınıftan daha çok gelir elde etmektedirler. Veblen’e göre aylak sınıf ya doğrudan (ilk ve orta çağda olduğu gibi) ya da dolaylı yoldan toplumun geri kalan kısmını sömürmektedir.

 

Aylak sınıf üretimin zorluklarına katlanmadan çok gelir elde ettiğinden harcamasını da rastgele yapmaktadır. Bu sınıf faydası tartışılan hobilerle hem boş vakit geçirir, hem de başkası tarafından kazanılan geliri harcar. Gösteriş yapmak için pahalı eşyalar satın alır. Moda değişikliği bahanesi ile sık sık gösteriş için yüksek fiyatlarla değişik elbiselerin alınması da bu sınıfın gösteriş duygusunun tatminini yansıtmaktadır.

 

Aylak sınıfın bu şekilde davranması toplumun geri kalan kısmının yoksullaşmasına ve buna bağlı olarak kendisini iyi yetiştirememesine neden olmaktadır. Bu durum ise sosyal gelişmeyi olumsuz yönde etkilemektedir.

 

Geçmişte aylak sınıf, siyasi statüsünden yararlanarak çalışmadan gelir elde ederken, günümüz toplumunda para sahibi kişiler yasal ve sosyal kurumların sağladıkları avantajlar sayesinde yüksek gelirler elde etmektedirler.

 

Kısaca özetlemek gerekirse, Veblen eserlerinde genellikle mevcut kurumsal yapıyı eleştirmiş daha çok insan davranışlarının arkasında yatan baskın unsuru bulmaya çalışmıştır. İnsan davranışlarını arkasında yatan baskın unsur ise Veblen’in “düşünce alışkanlıkları” olarak nitelendirdiği kurumlardır. Düşünce alışkanlıkları ise Veblen tarafından içgüdülere dayandırılmaktadır. Bunlar ustalık içgüdüsü, ebeveynlik içgüdüsü ve merak içgüdüsüdür.     

 

John Rogers Commons (1862-1945)

 

 

Kurumsal iktisat alanında Veblen’den sonra akla gelen ilk isimlerden birisi John Rogers Commons[4]’dur. Commons, Alman tarihçi okuldan oldukça etkilenmiştir. Bunda John Hopkins Üniversitesi’nde hocalığını yapan Richard T. Ely’in büyük etkisi olmuştur. Zira Ely, öğrenimini Almanya’da yaptığı için Tarihçi Okulun ilkelerinin benimsemiş ve bu etkilenme öğrencisi Commons üzerinde de izler bırakmıştır.

 

 

 

 

Commons hayatı süresince çeşitli sosyal reformları gerçekleştirmek amacıyla yasa taslakları hazırlamış ve bunların gerçekleşmesi ve uygulanması aşamasında çalışmalarda bulunmuştur. Örneğin, Commons Wisconsin’de vali La Folette ile işbirliği yapmış ve pek çok konuda yasalar çıkartılmasını sağlamıştır. Bu yasalar daha sonra Franklin Roosevelt tarafından “New Deal” politikasında örnek olarak kullanılmıştır. Commons, bu çerçevede başta kamu hizmetlerinin düzenlenmesi, işyeri güvenliği, işçi ücretleri, çocuk işçiler, kadın işçilerin asgari ücretleri ve işsizlik halinde asgari ücret ödenmesi gibi çalışan kesimin hayat koşullarını iyileştirecek yasal önlemler alınmasında büyük gayret sarfetmiştir (Savaş,2000:657).

 

Commons, iktisadi alanda ortaya atılan görüşlerin zamana ve mekana göre değişebileceğini ileri sürmüştür. Örneğin, Kurumsal İktisat adı eserindeki görüşlerin aslında kendisine ait olmadığını daha önce değişik anlamlar yüklenerek de olsa benzer kavramların kullanıldığını, hatta bizzat aynı fikirlerin dile getirildiğini belirtmiş ve söz konusu fikirlerin izlerini onları ilk kez dile getiren düşünürlere kadar geri giderek sürmeye çalışmıştır. Kurumsal iktisat adlı eseri bu yönüyle iktisadi düşünce tarihi kitabı niteliği taşımaktadır (Demir,1996:108).

 

Kurumsal iktisatçıların genel olarak deneysel ve gözlemsel bilgileri teorik tartışmalara ve mantıksak çıkarımlara üstün tutma eğilimleri Commons’ta da kendini hissettirmektedir. Zira Commons’un dersine katılan bir öğrencisi onun öğrencilerine sürekli “okuyup düşünme yanında dışarı çıkın ve gözlemlerde bulunun. Olguları bulmaya ve ilgili olguların ışığında sonuca varmaya çalışın” tavsiyesinde bulunduğunu aktarmaktadır.

 

Bir kurumsal iktisat düşünürü olarak Commons, kurumu “bireysel eylemin genişletilmesi, serbestleştirilmesi ve denetiminde ortaya çıkan toplu eylem”[5] olarak tanımlamaktadır. Ona göre kurum bazen bireylerin birlikte yaşayan insanlar olarak davranmalarına imkan sağlayan yasalar iken bazen de birlikte yaşayan insanların bizzat bu davranışları anlamında kullanılmaktadır (Demir,1996:112). İlk tanımda bahsedilen toplu eylemin kapsamı, organize olmamış gelenek ve göreneklerden, aile, ticari kuruluşlar, sendikalar ve devlet gibi oldukça iyi organize olmuş kurumları kapsayacak şekilde genişletilebilir. Hepsinde ortak olan unsur toplu eylem ile bireysel eylemin daha fazla ya da az denetim, serbestlik ve genişleme kazanmasıdır (Demir,1996:116). 

 

Geleneksel iktisat, kurumları veri olarak kabul etmiş ve  onları iktisadi analizin dışında tutmuştur. Buna karşın kurumsal iktisatçılar, kurumları iktisadi analize dahil etmişler ve kurumsal değişim ile beraber kurumların araçsal rolü üzerinde de durmuşlardır. Commons, kurumların bu iki birbiri ile çatışan yönünü açıklığa kavuşturmaya çalışmaktadır. Ona göre, kurumlar hem bireysel ve grupsal eylem üzerindeki kısıtlamalar, hem de bireyler ve gruplar tarafından kullanılabilecek ve değiştirilebilecek araçlardır (Demir,1996:112).

 

Commons’un kurum ve birey ilişkisi ile ilgili görüşleri de ilgi çekicidir. Bilindiği gibi kurum ve birey ilişkisinde iki farklı bakış açısı vardır. Bunlardan bireyi esas alan yaklaşıma göre, kurumları bireysel eylem ve faaliyetler ortaya çıkarır. Bu nedenle kurumlar bireysel eylemlerin amaçlanan ya da amaçlanmayan sonuçları olarak ele alınmalıdır. Bireyi merkez alan bu yaklaşım, bireysel amaçların, tercihlerin ve değerlerin oluşmasında kurumların rolünün ne olduğu konusuna çok fazla önem vermemektedir. Birey ve kurum ilişkisini açıklayan ikinci yaklaşım ise sosyal ve kurumsal olana öncelik vermekte, bireyin toplumsallaşması üzerinde vurgu yapmaktadır. Bu görüşe göre birey içinde doğduğu ve büyüdüğü toplumun normlarını (gelenekler, görenekler, örf ve adetler gibi) içselleştirerek var olmakta ve “kendi”sini oluşturmaktadır (Demir,1996:114).

 

Commons, bu bağlamda bireyin biçimlenmesinde kurumların rolü üzerinde açık bir dille durmakta ve bireyin oluşumunda kurumların önemini açıklamaktadır. Commons,  insanların bebek olarak doğduklarını, zamanla dili, diğer insanlarla işbirliğini, ortak amaçlar için çalışmayı, çıkar çatışmalarının karşılıklı görüşme yoluyla giderilmesini öğrendiklerini ifade etmektedir. (Demir,1996:114). Bu çerçevede Commons’un kurum birey ilişkisini açıklayan görüşlerden ikincisini benimsediğini söyleyebiliriz.

 

Commons, çalışmalarında kurumsal değişim konusu üzerinde de durmuştur. Commons, yukarıda da bahsettiğimiz gibi bireyin toplumda mevcut kurumlar tarafından biçimlendirdiğinin üzerinde durmuştur. Ancak kurumların, bireylerin tüm kararlarını tek yönlü olarak biçimlendirdiklerini ileri sürmek kurumsal değişimin nasıl gerçekleşeceği konusunu açıklamayı zorlaştıracaktır. Şüphesiz kurumsal değişimin gerisinde de bireylerin gerçekleştirdikleri bazı işlemler vardır. Commons bu işlemlere “stratejik işlemler” demektedir.

 

Toplumda mevcut bir kural ya da uygulamanın olması ya da olmaması o toplumda yaşayan bireyler üzerinde önemli bir sorun haline dönüşebilir. Bu durum, birey ya da örgütlü grupları bazı yeni kurallar koymaya veya mevcut bulunan kuralları değiştirmeye zorlayabilir. İşte Commons, bu yönde yapılan bir işlemi “stratejik işlem” olarak nitelendirmektedir. Başlangıç aşamasında bir birey ya da grup tarafından konulan bu yeni kurallar bütünü zamanla toplumun tüm kesimi tarafından kabul gören gelenekler ve yasalar haline dönüşür.

 

Yukarıda görüşlerini özetlemeye çalıştığımız Commons, özet olarak ifade edecek olursak düzenlenmemiş bir ekonomik sistemin istenmeyen sonuçlar doğuracağını ve bu nedenle kapitalizmin devlet müdahalesi ile düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bu bağlamda emeğin organize olabilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalı, işsiz olanlara devlet yardımda bulunmalıdır. Commons, bunların yanında sağlık ve kaza sigortasının geliştirilmesi, kamu hizmetlerinin düzenlenmesi gibi pek çok sosyal reformu gerekli görmüştür.    

           

 

Wesley Clair Mitchell (1874-1948)

 

 

 

Eski kurumsal iktisat alanında Veblen’in görüşlerini takip eden bir diğer düşünür Wesley Clair Mitchell’dir.[6] Mitchell, Veblen’in ve aynı zamanda Amerikan pragmatizminin önemli temsilcilerinden Dewey’in de öğrencisi olması dolayısı ile bu iki düşünürden büyük ölçüde etkilenmiştir. Mitchell’de insan davranışının açıklanmasında rasyonel insan kavramını reddetmiş, onun yerine içgüdü ve alışkanlık kavramlarını kullanmıştır. Mitchell’e göre ekonomi insan davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır (Haney,1949:725).

 

 

 

 

Mitchell, iktisadi düşünce tarihi ile ilgili incelemelerinde iktisatçıların neler söylediği ile ilgili değil, niçin bazı sorunları ele alıp inceledikleri ve niçin diğer sorunlara ilgi göstermedikleri konusu üzerinde durmuştur. Ayrıca bu düşünürlerin bazı varsayımları neden hiç irdelemeden benimsediklerini ve çağdaşlarının da onların vardığı sonuçları neden aynen kabullendiklerini araştırmıştır. Mitchell, Ortodoks teorinin ekonomideki statik denge yaklaşımına da karşı çıkmış ve bunu eleştirmiştir. Ona göre ekonomik unsurlar arasındaki dinamik bağımlılığa önem verilmelidir (Savaş,2000:660-661). 

 

Mitchell, kurum kavramını “geniş kabul gören iyi düzeyde standartlaşmış sosyal alışkanlıklar”[7] olarak tanımlamıştır. Çalıştığı ve ün yaptığı konu, konjonktür dalgalarının istatistiki tahliliyle kurduğu konjonktür modelidir. Yaptığı çalışmalar sonucu hiçbir konjonktür dalgasının bir diğerine benzemediğini, her birinin nedeninin ayrı olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Mitchell’e göre herhangi bir depresyon halinde onu takip edecek iyileşmenin koşulları oluşur. Çünkü depresyon döneminde faiz oranı düşer, başarılı olamayan firmalar elenir, sabit ve değişken masraflar düşer ve stoklar artar. Bu koşullar kendiliğinden bir iyileşme dönemini başlatır. Aynı şekilde bir refah döneminde de gelecekteki muhtemel depresyon döneminin belirtileri oluşur. Çünkü refah dönemlerinde masraflar artar, kar oranları düşer. Mitchell yaptığı bu analizleri teorik ve tarihsel bulgulara dayandırmıştır.

 

Mitchell, ayrıca istatistiksel verileri toplama, sınıflandırma ve değerlendirme konusunda öncülük yapmış ve bu amaçla halen ABD’nin gözde kuruluşlarından biri olan Ekonomik Araştırma Ulusal Bürosu’nu (NBER) kurmuştur.

 

Mitchell yaptığı bu analizler neticesinde toplumdaki kurumların devamlı bir değişim içerisinde olduğu sonucuna varmıştır. Bunun tabii sonucu ise teorilerin zamana göre değişeceği gerçeğidir. İktisatta tüm zamanlarda geçerli olabilecek evrensel teoriler üretmek imkansızdır. Mitchell, bu sonucu konjonktür teorisine uygulamış ve her konjonktür devresinin farklı özelliklere sahip olduğunu saptamıştır. Ona göre belli bir dönemde geliştirilmiş bir konjonktür teorisi de gelecekte farklı yorumlanabilecektir.   


 

[1] İktisat tarihi incelemelerinde kullanılan kavramlardan biri olan heteredoks iktisat, iktisat ilminin sınırlarını genişletmeye, ona sosyoloji, antropoloji, psikoloji, siyaset ilmi ve tarih ilminden aktarmalar yapmayı önermiştir. Heteredoks iktisadın önemli temsilcileri arasında, Marksist İktisat, Alman Tarihçi Okul, Kurumsal İktisat ve Post-Keynezyenler sayılabilir. Bunun karşıtı olan Ortodoks İktisat ise, kendine araştırma konusu olarak insan ihtiyaçlarına oranla kıt olan kaynakların yarattığı sorunları seçmiştir (Savaş,2000:13).

[2] T. Veblen 1857 yılında 12 çocuklu bir ailenin altıncısı olarak dünyaya geldi. Gençlik yılları sıkıntı ile geçen Veblen 1880’de Carleton Kolejinden mezun oldu. Johns Hopkins Üniversitesi’nden master ve 1884 yılında Yale Üniversitesi’nden felsefe doktorasını aldı. Amerika’nın önde gelen üniversitelerinde dersler verdi. 1892 yılında  The Journal of Political Economy’nin yayınlanmasına öncülük etti. 3 Ağustos 1929 yılında öldü. Veblen, akademik yaşamı boyunca üniversite yöneticileriyle bir türlü anlaşamamış ve üniversiteden üniversiteye nakletmek zorunda kalmıştır. Oldukça renkli bir İngilizce ve çoğu defa da kendisi tarafından icad edilmiş kavramlar ile düşüncelerini açıklayan Veblen, iktisat diline pek çok orijinal deyim ve bu arada “gösteriş tüketimi” deyimini armağan etmiştir. En ünlü eseri 1899 yılında yayımladığı Aylak Sınıflar Teorisi’dir.  Başlıca yayınlanmış eserleri için bkz: Thorstein B. Veblen, (1899), The Theory of the Leisure Class, New York, Macmillan.; Thorstein B. Veblen, (1904), The Theory of Business Enterprise, New York, Charles Scribner’s Sons.; Thorstein B. Veblen (1923), Absentee Ownership and Business Enterprise in Recent Times, New York, B.W. Huebsch.

[3] Tanım, şu kaynaktan aktarılmaktadır: Vural Fuat Savaş, İktisatın Tarihi, 4. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2000, s.652.

[4] John Rogers Commons 13 Ekim 1862 yılında Hollansburg’da dünyaya geldi. 1882 yılında Winchester’de liseyi bitirdi ve Oberlin Collega’a girdi. Oberlin’de bir yıl hazırlık programına devam etti. 1888 yılında lisans diploması ile mezun oldu. Daha sonra hocalarının da yardımı ile John Hopkins Üniversitesi’ne girdi. Burada Alman Tarihçi Okulun görüşlerini Amerika’ya taşıyan genç Amerikalı iktisatçıların görüşlerinden etkilendi. Oldukça dramatik bir yaşam geçiren Commons hayatının son yıllarını bir karavana arabasında geçirmiş ve 11 Mayıs 1945 yılında ölmüştür. En önemli eserleri 1934 yılında yayımladığı “Kurumsal İktisat” (Institutional Economics) ve 1950 yılında yayımladığı “Kolektif Faaliyetlerin İktisadı” (The Economics of Collective Action) dır. Başlıca yayınlanmış eserleri için bkz: John R. Commons, (1924), Legal Foundations of Capitalism, New York, Macmillan. Reprinted, Clifton, NJ, Augustus M. Kelley, 1974.; John R. Commons, (1934), Institutional Economics, New York, Macmillan.; John R. Commons, (1925), ‘Law and Economics’, 34 Yale Law Journal, 371-82.

[5] Tanım şu kaynaktan aktarılmaktadır: Ömer Demir, Kurumcu İktisat, Vadi Yayınları, Ankara, 1996, s.112.

[6] Wesley Clair Mitchell, 1874 yılında Rushville’de dünyaya geldi. Eğitimini Chicago Üniversitesi’nde tamalayan Mitchell, doktora derecesini 1899 yılında aldı. Konjonktür dalgalanmaları konusunda önemli çalışmalar yapan Mitchell, 1920 yılında Ekonomik Araştırma Ulusal Bürosu’nu (NBER) kurmuştur. Başlıca yayınlanmış eserleri için bkz: Wesley C. Mitchell, (1914), ‘Human Behaviour and Economics: A Survey of Recent Literature’, 29 Quarterly Journal of Economics 29, 1-47.; Wesley C. Mitchell (1928), Business Cycles: The Problem and its Setting, New York, National Bureau of Economic Research.; Wesley C. Mitchell (1937), The Backward Art of Spending Money and Other Essays, New York, McGraw-Hill.

[7] Tanım şu kaynaktan aktarılmaktadır: Ömer Demir, Kurumcu İktisat, Vadi Yayınları, Ankara, 1996, s.174.