Kurumsal İktisat*

 

           

Wolfgang Kasper & Manfred E. Streit

        Çev. Bernur Açıkgöz

 

 

EKONOMİ, KURUM, DÜZEN VE POLİTİKA

Bu çalışmada, okuyucular kurumların ne olduğunu, nasıl var olduklarını ve ortaya çıkan kuralları nasıl kolaylaştırdıklarını öğreneceklerdir. Okuyucular ayrıca kurumların ve kuralların ekonomik problemlerle nasıl başa çıktığını, kıtlığın üstesinden nasıl geldiğini, yeni istek ve kaynakları nasıl keşfettiğini de göreceklerdir. Bu kurumların özellikle, yeni bilgilerin geliştirilmesinde ve kullanılmasında, kişilerin birbirlerine güvenmelerini daha uygun, daha az maliyetli ve daha az riskli hale getirdiğinden, bir birliğin üyelerine işbirliği yapmak istediklerinde yardımcı olduklarını göreceğiz.

Bizler ayrıca kurumların ve onların ekonomik sonuçlarının büyüyen ilgide çekicileştiğini – her ne kadar temel iddialar yeni olmasa da – öğreneceğiz. Mülkiyet hakları, sözleşme özgürlüğü, istikrarlı para ve diğer bazı güven sağlayıcı gerçekler, ki bunlar sağlam kurumların üzerinde temellenmiştir, David Hume, Adam Smith, Avusturya Okulu ve modern kurumsal ekonomilerin diğer bir çok habercileri gibi klasik ahlak filozofları ve ekonomistler tarafından analiz edilmişlerdir. Burada onların katkıları kısaca incelenmiş olacaktır.

 

BASİT TANIMLAMALAR

Bu çalışma; ekonomiler – insanların yeni istekleri ve kaynakları nasıl keşfettiğini ve insanların kıt kaynaklar tarafından şekillendirilen çeşitli insan ihtiyaçlarından nasıl tatmin olduklarını açıklamaya çalışan bilim – ve kurumların ekonomik hayatta oynadıkları rollere ilişkindir. Sorunları tartışmaya başlamadan önce önemli terimleri nasıl tanımladığımızı açıklamalıyız. ( Diğer insanlar ve araştırmacılar başka disiplinler içinde, her zaman  bizim yaptığımız gibi tanımlamayabilirler.)


 

KURUMLAR

Kurumlar burada olası keyfilikleri  ve insan etkileşimlerindeki fırsatçı davranışları zorlayan insan yapısı kurallar olarak tanımlanır. Kurumlar bir topluluğun katılımından oluşur ve her zaman bazı yaptırımları zorla uygular. Yaptırımlar olmadan kurumlar kullanımsızdır. Eğer sadece yaptırımlar kurumların isteklerini uygularsa, bireysel eylemler daha çok öngörülebilir. Yaptırımların kuralları, emir dereceleri oluşturarak insan eylemlerini öngörülebilir davranışlara kanalize eder. Eğer çeşitli yakın kurallar birbirleriyle tutarlı olursa bu insanlar arasındaki işbirliğine olan güveni kolaylaştırır. Öyle ki insan tabiatı ve işçi sınıfının bölünmelerinde avantajlar sağlar. Örneğin, kurumlar tarafından oluşturulan trafik kuralları, sürücülere kısıtlamalar getirir ama insanların geneline daha hızlı ve güvenli seyahat imkanı sağlar. Kurumlar da, insan haklarını koruyarak insanların alma, satma ve diğerlerine bağış yapma  olanağını sağlar.

Genel varsayım, kurumların, insanların ekonomik ve diğer işlemlere katılımında büyük etkisi olduğu ve insanların normal olarak kendi ekonomik refahlarını ve seçim özgürlüklerini arttıran kurumları tercih ettikleridir. Ama kurumlar her zaman bu sonuçları sunmaz. Kuralların belirli çeşitleri genel refah, özgürlük ve diğer insan değerleri için zararlı sonuçlara sahip olabilir. Gerici bir kural sistemi; ekonomik ve sosyal düşüşlere neden olabilir. Bundan dolayı kurumların, kurumsal ekonominin bir parçası olarak tercihler ve refah üzerine olan etkisinin ve içeriğinin analiz edilmesi gereklidir.

           

DÜZEN VE EKONOMİK HAYAT

Kurumların anahtar görevleri, kuralları gelişigüzel değil sistematik olarak kolaylaştırma ve bu şekilde anlaşılabilir hareket ve olay modelleri oluşturmaktır. Sosyal bunalımların ve sosyal etkileşimlerin aşırı maliyetli olduğu yerde, güven ve iş birliği dağıtmaktır. Ekonomik oluşumun ana kaynağı olan işçi sınıfının, parçalanması mümkün değildir. Bundan dolayı kurumların ekonomik etkileşimlerdeki kuralları nasıl tesis edeceğine odaklanmalıyız. Bu tür modeller, kişiler kıt kaynaklara sarılmayı denediklerinde önceden uyarır. Kurallar koordinasyonun maliyetini düşürmek kadar, dürüstlük ve güven de vermelidir. Kurallar hakim olduğu zaman, insanlar öngörüleni yapabilmeye muktedir olacaktır ve başkaları ile işbirliği yapmaya daha çok kabiliyetli hale gelecek ve kendilerinin riskli yenilikçi deneyimlerine karşı güven duyacaklardır. İnsanlar, kendilerine bu tür işbirliklerinin maliyetleri ve kazanımları hakkında rehberlik ve işbirliği yapabilecekleri uzmanlardan kolayca bilgi alabileceklerdir.

Az önce belirtildiği gibi ekonomiler kıtlıkla uğraşır. Bunun anlamı kaçınılmaz olarak uygulanan bir hareketin lehinde karar almak ve alternatif eylemi reddetmektir. Bazı kararlar her zaman sübjektiftir. Alternatifleri ise farklı bireysel karar yapıcılar tarafından değerlendirilir. Böylece bu makaleyi okuyan kadın ya da erkek her okuyucu diğer kullanımlarından vazgeçer. Kaynakların değerli alternatiflerinin kullanımını “ fırsat maliyeti “ olarak adlandırıyoruz ve açıktır ki bir okuyucunun fırsat maliyeti derste hazır bulunmak iken, diğerininki sahilde tatil yapmaktır. Teknik olarak aynı olan bir tercih, alternatifini vazgeçirecektir. Örneğin; bir  rock konseri dinlemiyoruz çünkü bu makaleyi okuyoruz. Vazgeçilenlerin değeri, bizler arasında değişir. Sizler bizim yaptıklarımızdan daha fazla fırsat maliyetine sahip olabilirsiniz. Bu nokta önemlidir; ekonomik kararlar mümkün olduğunca daha az bilgilendirilmiş olan kollektif karar vericilerden ziyade, kendi sübjektif fırsatlarını bilen bireylere bırakılmalıdır. Farklı arzulara ve yeteneklere sahip, farklı insanların olduğu yerde bu seçenekleri yapmak ve onların fırsat maliyetlerini ve kurallarını ve doğrularını hesaplamak uygundur. Bilgiyi diğerlerine nakletmek daha kolaydır ve karmaşık işçi bölünmeleri muhtemeldir. Kuralların içeriği de, kurumları desteklemektir ve bu durumda değişen çevredeki çeşitli insanları tatmin eden ekonomik sonuçlara oldukça uygundur.

Ayrıca kurumsal ekonomiyi de tanımlamamız gerekir. Kurumsal ekonomi, ekonomik sonuçlar üzerindeki uygulamalar kadar, kuralların ortaya konulmasıyla ve koordineli kuralların etkilerinin analizi ile de ilgilenir. Kurumsal ekonomi ayrıca kurumların karşılaştıkları ekonomik durum değişiklikleri ve kurumların nasıl geliştikleriyle de ilgilenir. Kısacası kurumsal ekonomi, ekonomik hayat ve kurumlar arasındaki ilişkinin iki yönüyle de ilgilenir.

      

KUTU 1: BAZI TEMEL KAVRAMLAR                                                                   

Ekonomi; kıt olan kaynaklarla çeşitli isteklerini tatmin etmek isteyen ve kıtlığın üstesinden yeni ve test edilmiş bilgileri deneyerek gelmeye çalışan insanların yolları ile ilgilenen bir disiplindir. İnsanlar, kendi isteklerini, insan bilgisinden ve kendilerini tatmin etmek için gelişen diğer kaynaklardan daha hızlı arttırma eğilimindedirler. Bundan dolayı kıtlık, insan durumunun hakim özelliğidir. Ekonomi, kıtlıkta karşılaşılan tercihlerle ilgilenirken fırsat maliyetleri kavramı anahtar rol oynar. Bu bir tanesinin, diğer bir çok maliyetten seçilmesine önem verir. Alternatifler göz ardı edilir. Uygulamada fırsatların göz ardı edilmesi farklı insanlar için önceden tahmin edilebilir ve farklı olarak değerlendirilebilir. Bu durum fırsatların sübjektif değer artışlarına bağlıdır (sübjektif fırsat maliyeti). Böylece bizlerin fırsat maliyetleri sizlerinkilerden farklılık gösterebilir.

Kurumlar, belirsiz bireysel davranışları ve muhtemel fırsatçıları kısıtlayan ve bu suretle insan davranışını daha öngörülebilir yapan, refah oluşumunu ve işçi bölünmesini kolaylaştıran insan etkileşimi kurallarıdır. Kurumlar etkin olmalı, her zaman kural ihlalleri için, bazı yaptırımlar belirtmelidir. Bu makalede, kurum ve kural kavramları birbirinin yerine kullanılabilir.

Kurallar, eğer tekrar eden insan etkileşimleri, bazı fark edilebilir modelleri takip ederse hakim olur. Bazı modeller, insan eylemlerini yeterli şekilde kanalize etmek için var olan kurumsal oluşumları, önceden haber verir. Bunlar gelişigüzel değil, elzem öngörülerdir. Kurumsal ekonomiler, ekonomiler ve kurumlar arasındaki iki yönlü ilişkiyi kapsar. Bu ekonomiler, ekonomik deneyimler sonucunda gelişen kurumlar kadar, kurumların ekonomi üzerindeki etkisi ile de meşgul olur.

KURUMLARIN DOĞUŞU

Kurumlar  nasıl ortaya çıkmıştır? Bir olasılık, kuralların ve giriş kuralları sisteminin  uzun dönem insan deneyimleri tarafından şekillendirildiğidir. İnsanlar  kendi arzularıyla daha iyi şekilde karşılaşmalarına izin veren, güvenilir düzenlemeleri keşfederler. Böylece bu insanların karşılaştıkları selamlama alışkanlığını uyarlamalarının  yararını ispatlamaktadır. Yararlı kurallar bir gelenek haline gelecektir ve  daimi olacaktır. Eğer yeterli sayıda  insan tarafından kritik bir kütle oluşturmak için uyarlanırlarsa, topluluk içinde takip edileceklerdir. Kurallar giderek ortaya çıkan ve toplum boyunca bilinir hale gelen, rekabet ve kendiliğinden zorlamalar olabilir. İnsan isteklerini tatmin etmekte başarısız olan düzenlemeler reddedilir ve devam etmez. Böylece kuralların bir çoğu kademeli geri beslemeler ve ayarlamaların evrimsel sürecinde, toplum içindeki günlük yaşantımızı geliştirir ve bir çok kurumun tam memnuniyeti giderek güvenli yollar oluşturacaktır. Bu tür kuralları, dahili kurumlar olarak adlandırıyoruz. Dahili kurumların nasıl meydana geldiğinin analizinde kurumsal ekonomiler etik felsefenin, antropolojinin, psikolojinin ve sosyolojinin iyice anlaşılmasına vesile olur. Kurumların diğer türleri de ortaya çıkar. Çünkü kurumlar açık yasalar ve düzenlemelerle yapılır ve dizayn edilir. Daha sonra hükümet gibi, toplum dışındaki bir otorite tarafından zorla kabul ettirilir. Bazı kurallar politik süreci seçen ve toplum dışından hareket eden ajanlar tarafından dizayn edilir ve zorla empoze edilir. Bunlar eninde sonunda yasallaştırılmış baskı ile kabul ettirilir. Bu kurumları biz harici kurumlar olarak adlandırıyoruz.

Kurumlar (kurallar), kural yapıcılar, parlamenterler veya bürokratlar gibi hariciler tarafından empoze edildikçe, temel problemler çıkacaktır. Vatandaşların çıkarlarına göre hareket eden politik birimler yerine, kendi amaçlarına ulaşma eğiliminde olanlar, kuralları ve kuralların yaptırımlarını kendi çıkarları için kullanacaklardır. Bundan ve diğer sonuçlardan dolayı kendilerinin politik süreçleri kesin kurallara bağımlı olmaya gerek duyacaktır. Harici kurumların verimliliği büyük miktarda harici olarak ortaya çıkan kurumları tamamlamalarına bağlıdır. Örneğin; toplumun ahlak kurallarını desteklemeler, kültürel toplanmalar, gelenekler ve tarzlardır. Harici kurumları analiz ederken politik ve yasal bilimi açıklamak gerekir.

 

NORMATİF İÇERİK VE KAMU POLİTİKASI

Kurumsal ekonomilerde, analiz değerleri ve değerlerin etkileri genellikle birbirine uygundur. Kurumlar, büyük ölçüde hangi insanların kendi kişisel hedeflerini elde edeceğini ve temel değerleri gerçekleştirmeye muktedir olduğunu belirlerler. Bazı kurumlar, insanların kendileri için diğerlerinden daha uygundur. Kurumlar ayrıca insanların dayandıkları değerler ve takip ettikleri amaçlar üzerinde etkilidir. Kurumlar böylece topluluk içindeki bir bireyin ve diğerleri arasındaki ilişkilerin sübjektif anlamlarını ve onların kabullenmelerinin ve zorlamalarının kesin olarak toplumun istediği kültürel düşüncelere dayandığını yansıtır. Toplum içindeki paylaşılmış temel değerler birleşmeyi ve insanların kurumsal çerçeve içinde hareket etmesini motive etmeyi destekler. Kurumsal ekonomiler, bu yüzden kesinlikle insan değerlerini analiz etmeli  - insanların neyi değerli bulduğu hakkında daha kesin açıklamalar – ve manevi söylevlere katılmalıdır. Bu bağlamda ahlaksal felsefeye ilgi çeker.

 

KUTU 2: KURUMLAR KONUSUNDA TEMEL KAVRAMLAR

Dahili kurumlar, insan deneyimlerinin ve insana iyi hizmet etmeye meyilli geçmişteki sonuçların bir araya gelmesinden oluşmuştur. Örnek; gelenekler, etik normlar, iyi uygulamalar ve kültürel toplantılardır. Dahili kurumların ihlalleri, resmi olmayan şekilde yaptırıma tabidir. Örneğin; diğerleri için kötü hareketleri olan kişiler keşfedildiğinde, onlar o topluluğa yeniden davet edilmezler. Ayrıca dahili kurumları zorlayan resmi yaptırım süreçleri de vardır.

Harici kurumlar, yukarıdan politik süreçte yetkili olan ajanlar tarafından dizayn edilir ve oluşturulur. Örnek olarak; yasama verilebilir. Harici kurumlar yasal yollarla empoze edilen ve kanunun meşru kullanımı tarafından dayatılan (Örneğin; polis) kesin yaptırımlarla uğraşır. Dahili ve harici kurumlar arasındaki farklılık, kuralların orijinine dayanır.

 

Kurumlar ve toplum tarafından geniş şekilde paylaşılan temel değerler topluluğu; bir aile, bir komşuluk, bir düşünce veya uluslar arası profesyonel bir ortaklık olarak tanımlanır. Kurumlar toplumu tanımlayan ve oluşturan sosyal çimentoyu oluştururlar (Bu terimi Amerikalı sosyolog  John Eister 1989’da kitap başlığı olarak kullanmıştır). Bireyler üst üste gelmiş toplulukların büyük çeşitliliğine ait olabilirler ve kurumların ortaya koyduğu farklılıklara uyabilirler.  Bazıları, komşuları ile aynı coğrafik alanı paylaşabilir. Diğerleri insanlardan uzak olabilir. Aynı zamanda kurumlar topluluklar arası bir boyuta sahiptir. Ekonomik kurum sistemleri diğer kurumlar tarafından paylaşılan fikirlere veya diğer topluluklara daha çok açık ya da daha az açık olabilir. Buradaki açıklığın anlamı malların ve hizmetlerin sınır aşan değişimi ve insanların, sermayenin ve düşüncenin akışıdır. Burada, kurumsal ekonomiler uluslar arası kanun ve politikalarla evrensel bir yeri paylaşırlar.

Teori ve kurumsal ekonomi politikasını mutlaka birbirinden ayırmamız gerekir. Kurumsal teori acil ihtiyaçları ve kuralların etkilerini tanımlar, açıklar, öngörür ve kesin kuralların değişiminin kesin sonuçlara nasıl yardım edeceğini ya da engelleyeceğini veya sonuçları nasıl sınıflandıracağını tartışır. Bu bakımdan kurumsal ekonomi pozitif bilim alanına aittir ve ekonomi politikasına katkıda bulunur. Kurumsal teorilerin iyileştirilmesine bağlı olarak, bunun ötesine gitmeli ve kurumları kesin amaçlara göre gerçek dünyada şekillendirmeye yardım edecek politik merkezli bilgiler türetmeye muktedir olmalıyız.

Ekonomistler, bilim adamları olarak, kurumların ortaya koyduğu alternatifler altında belirli amaçların nasıl daha verimli olarak takip edilebileceği konusunda politik öğütler verebilir. Kamu politikası – politikadaki sistematik kullanımının anlamı kesin amaçları kovalamaktır – normal olarak verilen kurumsal kısıtlamalarla ilerler. Ayrıca kurumlar, ya aleni yollarla ya da politik eylemlerin yan etkileri ile değiştirmeye çalışmakla idare edilebilir. Kurumsal ekonomiler bu yüzden kamu politikası ve kurumlar arasındaki etkileşimlere odaklanma eğilimindedir.

Bunların ötesinde ekonomistler diğer vatandaşlar gibi kendileri için, neyi iyi ya da kötü, arzu edilebilir bir şey  olarak dikkate aldıklarını söyleyebilirler. Daha sonra kendi kişisel değerlerini ve tercihlerini açığa vurabilecekleri kuralsal bir duruş şekli uyarlarlar.

 

KUTU 3:  BAZI TEMEL KAVRAMLAR

Temel değerler, insan seçimlerinde ve kamu eylemlerinde defalarca açığa vurulan yüksek tercihler olarak tanımlanır. Bunlar bir çok insan tarafından çoğu zaman yüksek dereceli kurallar olarak belirlenir. Örnek olarak; bazı değerler, özgürlük, adalet, güvenlik ve ekonomik refah gösterilebilir.

Kamu politikası; kesin amaçların kollektif anlamının, sistematik talebidir. Kamu politikası sadece hükümet ajanları tarafından yönetilmez. (Parlamenterler, politikacılar, bakanlıklar) Ayrıca birliklerin endüstri ortaklıklarının, tüketici ve refah lobilerinin, bürokrasinin temsilcileri ve ikiden fazla tarafın arasındaki, dolayısıyla toplulukta bulunan milyonlarca insan arasındaki anlaşmaları içeren kollektif eylemlere etki eden belirli kişiler (endüstri liderleri, akademisyenler, basın temsilcileri) tarafından da yönetilir.

 

MODERN KURUMSAL EKONOMİLERİN HABERCİLERİ

İSKOÇ AYDINLANMASI

Kurumsal ekonomilerin ana kavramları kısa bir gözden geçirme ile en azından düşünceler tarihindeki çağdaş kurumsal ekonomilerin habercilerine ait bazı referanslarını tamamlar. Belirtildiği gibi kurumlar 20. yy ekono-milerinin bir çok ana akımında açık olarak analiz edilmedi. Onların önemleri genel olarak gözden kaçırıldı. Çünkü varsayımlar genelde ekonomistler tarafından yapılırdı. Bu varsayımlar, özellikle mükemmel bilgi ve verilen, bilinen amaçlar, uygunluklar ve bilinen anlamlar arasındaki mantıklı tercih-lerle ilgili analitik olarak kullanışlı tahminlerdi.

Modern ekonomik teoristlerden farklı olarak klasik sosyal bilimciler özellikle David Hume, Adam Ferguson ve Adam Smith gibi 18 yy.ın İskoç ahlak felsefecileri ve ekonomistleri kurumların gerçek önemini anlamışlardı. Adam Smith’in egoist kişilerin piyasalardaki rekabet tarafından koordine edilmesini tanımlayan “Görünmez el” mekanizması, diğerleri gibi kurumsal sistemin kurallarını kapsamamaktadır. Adam Ferguson kurumların zaman içinde varoluşunu vurgulamıştır ve David Hume kapitalist piyasa ekonomisini inşa eden ve fikirlerin politik, kültürel ve entelektüel yaşamda yer alan kurumsal dayanaklarını araştırmıştır.

Tarih içinde 2500 yıl geriye gidersek Yunan devlet adamı ve filozof Salon ve benzer şekilde Çin’de Konfiçyus toplumdaki refahı ve barışı tesis etmek için insan etkileşimi kurallarının önemini vurgulamışlardır.

      

AVUSTURYA OKULU

Daha yakın zamanlarda kurumsal ekonomi özellikle Carl Menger ve Ludwing von Mises gibi Avusturya Okulu’nun temsilcileri kadar Ludwing Lachmann, Friedrich von Hayek, Murray Rothbard ve Israel Kirsner gibi yeni-Avusturyalılar ve George Stigler ve Milton Friedman gibi Chicago ekonomistlerinden büyük etkiler almıştır. Avusturya Okulu’nun sınırlı insan bilgisi ve metodolojik bireyselciliğin içeriği ile ilgili kuralların analizinde katkısı olmuştur. Bu kurallar fikirleri, ırkları veya sosyal sınıflar gibi soyut kollektifleri değil, sadece insanları harekete geçirmektedir. Buna göre sadece bireyler dünyayı nesnel olarak okumaya muktedirdirler. Ve bu yüzden de dünyayı anlama kabiliyetlerinde ve değer yargılarında farklılıklar olacağı ileri sürülmektedir. Bundan sonra kişiler arası farklılıklar kolayca saygı görmemekte ve  toplu amaçlarda birikmemektedir.

Avusturya Okulu’nun katkıları önemli analitik ve felsefik meydan okumalar ve rasyonel anlamda bahsettiğimiz tedbirli anlaşma teklifleri sunar. Ludwig von Mises kurumsal sosyalizm ile ilgili ilk eleştirisinde, bunun politik ana akımları ve ekonomik görüşleri hala tam olarak içine almadığı fikrini ortaya atmıştır. Bu iddiasının çizgisi daha sonraları Hayek Kirzner ve Rothbard tarafından da tanınmıştır. Onların ekonomik kurumlar ve kurallar üzerindeki ilham verici hükümleri bu makalede açık şekilde tekrar edilecektir.

Kurumsal ekonomi, ayrıca karmaşık ve gelişen bir sistem olarak, ekonomi kavramının üzerine temellenmiştir. Denge fikri, bu yaklaşıma sürekli bir durum olarak yabancıdır. Bazı tarihsel fikirlerin yerine ekonomik hayat bazı unsurların belirdiği, bazı unsurların kaybolduğu, insanların kendi değişik amaçlarına neyin uyduğunu seçtiği kademeli bir gelişme olarak görülmektedir.

 

ORDO LİBERALİZMİ, KAMU TERCİHİ VE DİĞER KAYNAKLAR

Bazen Alman Ordo-Liberal Okulu olarak da adlandırılan Freiburg Okulu, ekonomi ve kanunlardaki diğer geleneklere odaklanan bir kurumdur. Bunlar yıllarca Weimar Cumhuriyeti ve Nazi Almanya’sındaki temel rekabet kurallarında olan gerilemelerin zararlarını gösteren Walter Eucken ve Franz Böhm’dan etkilenmişlerdir. İskoç filozoflarının tanımladığı temel kurumları modern kitle toplumu kurumlarına politik partiler, bencil bürokratlar ve organize çıkar gruplarıyla uyarlamışlardır.  

 

 

 

KUTU 4: BAZI TEMEL KAVRAMLAR

İskoç aydınlanmasının dönemi (David Hume ve Adam Smith gibi) 18. yy.da yazan etik felsefeciler ve ekonomistleri kapsar. Bunlar kapitalist ekonomi ihtiyaçları ile çalışan temel kurumları araştırmışlardır. Bunlar; kanunlar, özel mülkiyet ve mukavele özgürlüğü gibidir. Onlar merkantalistlerin zararlı düşüncelerini eleştirmişlerdir. (Ticaret korumacılığı ve belirli gruplara öncelik, kamu girişimcilerine güven , yöneticiler ve tüccar çıkarları arasındaki güçlü koalisyon) Onlar küçük devlet ve birey olarak vatandaşın özgüvenini savunmuşlardır.

Neo-klasik iktisatçılar 20. yy.’ın hakim modeli haline gelmişlerdi. Bu ekonomik-denge üzerine merkezlenmişti ve normal olarak varsayımları basitleştirmeye dayanıyordu. Bunlar;

v         Bu ekonomik birimler mükemmel bilgiye sahiptir.

v         Bu insanlar amaçlarını mantıklı olarak sürdürür ve bütçe zorlamalarını hedefleyen seçenekleri maksimize ederler.

v         Bu muhtemel olarak ev halkını, üreticileri – yatırımcıları ve hükümeti temsil edenleri tanımlar.

v         İş raporları ( Örneğin ; piyasalarla ilgili) düzenlerler.

v         Toplum üyelerinin bireysel tercihleri, bazen sosyal refah fonksiyonu olarak açıklanabilir.

Varoluşçu ekonomilerinin aksine, analistler, tipik olarak dengeyi insanların planlarının ve beklentilerinin karşılıklı olarak uyumlu olarak algılandığı bir  durum olarak anlamışlardır. Bir tane yalıtılmış olay bu dengeyi bozar ve sistem yeni dengeye doğru hareket eder. (Karşılaştırmalı statik analiz, diğer her şeyin aynı kaldığını farz eder: Ekonomi ders kitaplarının ünlü ceteris paribus maddesi.) Bu hüküm politika yapıcıların sıklıkla kendi amaçlarını başaracak mantıklı hareketleri oluşturmaya muktedir olduklarını farz eder. Bu varsayımlar ekonomik analizler ve matematiksel modellerin formülasyonunu kolaylaştırır. Önerilen bu ekonomik politikalar önceden karar verilmiş amaçlar ve enstrümanlar tarafından yönetilir ve ekonominin kaldıraçlarını yukarıya çeker.

Avusturya Okulu iktisadı 19.yy boyunca Viyana’da başlayan ekonomik fenomen analizi geleneğidir. Ama şimdilerde iş hayatı ve politika yapımında büyüyen bir etki kazanmıştır. Bilginin mükemmel olmadığını anlamaya dayanır. İnsanlar dinamik piyasa yöntemlerini, zamanı ve oluşumu etkilerler. Bu önemlidir.

Bunun köşe taşları:

v         Metodolojik bireyselcilik: (Bu fenomen pahalı olarak elde ettiği yararlı bilgileri amaçsal hareketlerinde kullanan kişilerin hareketliliği ve hareketsizliği ile açıklanır)

v         Sübjektivizm: (Bu ekonomik fenomen insanların benzersiz algı gerçekliğini ve benzersiz değerlerini, arzularını, bilgilerini, maliyet ve fayda tahakkuklarını taşıyan kararları ile açıklanır.)

v         Karmaşık, açık kapalı tecrübe yöntemleri ve hatalar, tarihsel zamanlarda ve kararsız çevrelerde meydana gelmiş ekonomik hareketler kasıtsız veya tahmin edilmeyen yan etkilere sahiptir.

Avusturya Okulu iktisatçıları, insanların kendi bireysel uğraşlarını nasıl bir noktaya topladıklarını ve insanların bilgi yoksunu oldukları zaman bireysel amaçlarına ulaşmakta başarılı olmalarını sağlayacak hangi kurumların varolması gerektiğini inceler.

Yeni Anglo-sakson güdüler kurumsal ekonomilerle ilgili olarak Ronald Coase’nin davranış-bozucu çalışmaları ile başlamıştır. Daha yakın zamanlardaki bazı fikirler James Buchanan , Gordon Tullock ve Mancur Olson gibi yazarların “ Kamu Tercihi Ekonomisi “ çalışmalarında ele alınmıştır. Kurumsal ekonomiye bilimsel içerikler ekleyen diğer bilgilere, ilk bölümlerde aktarılan Dougles North ve Eric Jones gibi uzun dönem ekonomi tarihçileri tarafından katkıda bulunulmuştur. Onlar toplumlar ve yargılama alanları arasındaki rekabetin nasıl daha fazla vatandaş oluşumuna, dostça girişim kurallarına, sınırlı hükümete, mülkiyet haklarına, işlem ve kanun kurallarına yol açtığını gösterirler. Ekonomi ve iş tarihçileri, ekonomilerin mukayeseli durumdan varoluşçu disipline dönüşmesinde etkilidirler.

Yeni organizasyon bilimi ayrıca kurumların belirli organizasyonların şekilleri ve verimlilikleri üzerindeki etkilerinin analizlerini de yapar. (Bu konudaki etkili kişiler Armen Alchian, Oliver Williamson, Yoram Barzel , Louis de Alessi.... vb.)

1980’lerde ve 1990’larda kurumsal iktisat, ekonomik eylemleri motive eden kurumların merkezi önemi üzerindeki sınırsız araştırmalara odaklanmaya başladı. Şimdilerde alan iki gruba ayrılmış görünüyor. Birinci grup analistler geleneksel neo-klasik ekonomilerden ve organizasyonlardan gelmektedirler. Onlar kurumların önemini kabul etmişlerdir ve bu fenomeni geleneksel ana akım ekonomilerine aşılamaya çalışırlar. Bizim de ait olduğumuz diğer grup, kurumsal ekonomilerin temel varsayımlarının “mükemmel bilgi” ve “akıl” gibi, neo-klasik refah ekonomilerinin kuralsal varsayımlarına uyumsuz olduğunu bulmuştur . İnsan değerleri, kavrayışlar ve davranışlarla ilgili temel varsayımlardan yeniden gelişen kurumsal ekonomilere göre sermaye hakkındaki eski bilgilerin çoğunu  zarar olarak kabul edilen zor bir basamak olarak alırız. Bu makale, her ne kadar mükemmel olmasa da, riski çabuk görülebilen yeni entelektüel sonuçları çıkarmaya ve kamu politikalarının uzaklaşılan sonuçlarını göstermeye çalışmaktadır.

 

KUTU 5: BAZI TEMEL KAVRAMLAR

Ordo liberalizmi (Freiburg Okulu olarak da bilinen) özellikle 1920 ve 1930’larda başlayan Alman geleneğini araştırır. Bunlar Weimar Cumhuriyeti’nin başarısızlıklarını politik rant kollama ve piyasaları rekabetçilere kapatma konusundaki hükümet toleranslarına yüklemektedirler. Ordo liberalleri, İskoç aydınlansının belirttiği (özel mülkiyet, sözleşme özgürlüğü, kanunlar kuralı ) hükümetler tarafından organize gruplara, parti çıkarlarına ve bürokratik egoizme karşı aktif defansla bir tuttukları anahtar rekabetçi kurumları çekici kılmaktadırlar. Onlar ayrıca politikanın sürekli beklentiler yaratmaya ve dur-devam et politikalarından vazgeçmeye yardımcı olmasını talep ederler.

Varoluşçu ekonomiler, neo-klasik iktisatçıların üzerinde yoğunlaştığı ana konu olan sürekli dengeden ziyade, piyasa yönteminde değişiklik, ilericilik, yeniden yapılanma ve yenilikçi rekabete doğru odaklanan bir okul olarak dizayn edilmiştir. Varoluşçu iktisat saatin asla geri dönmeyeceği ve olayların değiştirilemezliği ilkesiyle tarihsel zamanlardaki ekonomik fenomenleri analiz eder. Bundan dolayı tarihsel davranışlara örneğin teknik değişikliklere bakmak gereklidir. Varoluşçu iktisatçılar neo-klasik analizlerde geçerli olan, gerçekçi olmayan fikirleri reddeder. Ekonomik aktörler her periodun başlangıcında yeniden karar verirler. Varoluşcu ekonomiler açık sistemlerle oluşur. Bu açık sistemler insanların değerlerini yükseltecek taklit, seçim ve değişikliklere sahip bireysel tecrübelere izin verir. Böylece varoluşcu ekonomi değişikliğin, öğrenmenin ve yaratıcılığın üzerinde büyük pay sahibi olduğu teknik, kurumsal, organizasyonsal, ekonomik ve girişimcilik arasındaki karmaşık, karşılıklı etkilenmeler üzerine odaklanır. Rekabet, maliyetli olarak düşünülenler arasından, insanlar tarafından kullanışlı olanların seçildiği bir alet olarak görülür.

Karşılaştırmalı-statik analizlere üstünlük olarak;

v       pozitif olarak dengesizlik normaldir ve

v       kuralsal olarak insanlar dengesizliği oluşturmaktadır(Onlar yaşadıkça ve büyüdükçe denge  ölüdür.).

Standart neo-klasik ders kitapları insanların her perioda yeniden başladıklarını ve faydaların ya da sonuçların kar maksimizasyonunu yeniden planladıklarını varsayar. Varoluşçu yaklaşımlar ise; sonraki olacaklara büyük etkisi olan daha önceki periodlardaki olayların ardışıklığına bağlı yolları analiz etmektedir. Bu noktayı aydınlatmak için, standart neo-klasik varsayımlarda; bir Müzik öğrencisi 1. dönem piyano öğrenmeyi tercih eder, 2. dönem yeniden başlar ve trombon öğrenmeye karar verir, 3.dönem belki de keman öğrenmek isteyecektir. Bu bağlamda varoluşçu ekonomideki “davranış bağımlılığı” genellikle mükemmelliği takip etmeyi öneren neo-klasik iktisatçıların karşılaştırmalı-statiklerine nazaran Müzik öğrencisinin ilk yılını bilgi üzerine kuracağını varsayar. Varoluşçu politikanın duruş şekli pragmatik olarak devam eden ilerlemedir.

Kamu tercihi, politik karar alma için ekonomik ilkeleri uygulayan Amerikan merkezli bir gelenektir. Bu kavram sadece seçmenlerin değil diğer insanlar gibi kendi amaçlarını takip eden politikacı ve yöneticilerin de gözlenmesine dayanır. Diğer bir deyişle kamu tercihi iktisadı, kendi çıkarlarını kollayan düzenbazların memur ve bürokrat olarak seçildiği varsayımlarından hareket eder. Bu politikacılar parlayan kılıçlarıyla beyaz şövalyelere dönüşmeyeceklerdir. Kamu tercihi iktisatçıları, bu yüzden piyasa rekabetinden ziyade, politik eylemlerle mülkiyet haklarını yeniden dağıtan rant-kolayıcı ilginç olayları analiz eder. Bunlar hükümet elemanlarının ve endüstricilerin politik müdahaleciliğin yeniden dağıtımı boyunca, özel çıkarlarını gözettiğini otaya koyar. Kamu tercihi, politik ve kollektif eylemlerin başarabileceği şeylerin sınırını gösterir. Bu politika iktisadı ve toplu karar alma olarak tanımlanır.

Daha fazla bilgi için, “Kamu Tercihi” Handerson (1993, sayfa 150-4), “Rant Kollama” Buchanan (1991, sayfa 19-46), Tullock (1987), “Kamu Tercihi” Eatwell (1987), Michael ve Simmons (1994, sayfa 195-222).

Eski kurumsal iktisat daha çok 20.yy.ın ilk zamanlarında yazan Amerikalı ve Avrupalı ekonomistlerin katkılarını kapsar. Bunlar kurumları analiz eder ve klasik ekonomi teorilerini reddeder. Almanya’da Gustav Schmoller gibi yekililere sahip olan tarihi okul ekonomik ve sosyal oluşum tanımlamalarında ekonomik gerçekliği ve birleşmiş insan etkileşim kurallarını tarif eder. Birleşik Devletlerde Thorstein Veblen , John Commons ve Wesley Mitchell kurumların ekonomik rolü üzerine çalışmışlardır. (Daha fazla detay için  “kurumsallık”, “eski” ve “yeni” Hodgson’un makaleleri 1994, sayfa 397-402) Yeni kurumsal iktisat, bu makalede tanımlanan Amerika ve Avrupa’daki “tarihsel okul “ katılımcılarının eski kurumsal iktisat teorileri ile az da olsa benzerdir.

NOTLAR

1- Kurum kavramının , literatürde sayısız ve çatışan tanımlamaları vardır. Farklı disiplinlerden ve devirlerden gelen sosyal bilimciler bu kavramı birçok alternatif anlamlarla doldurmuşlardır.Bu yüzden bu kavrama genel olarak geçerli bir tanımlama verilemez. Bununla beraber, bu kitapta sıklıkla kullandığımız  tanımlama ; insan davranışlarına kuralsal etkileri olan yaptırımlara sahip kurallara uygundur. Modern kurumsal ekonomilerin üzerinde uzlaşmaya vardığı bir tanımlama olarak belirir. Güncel İngiliz kullanımı sıklıkla burada tanımlanan kurumların kullanımını, organizasyonla karıştırır. Organizasyonlar paylaşılmış amaç ya da amaçların başarılmasını hedefleyen kaynakların sistematik düzenlemesidir. Bu yüzden 10 emir ve trafik kodlarını oluşturan kurumların olduğu yerde firmalar, bankalar ve hükümet yönetimleri amaçsal organizasyonlardır.

2- Pozitif ekonomiler kurumlarla ilgili olan insan değerlerinin analizlerine uzanır. Bu durumda ekonomistler kendi değer yargılarını yapmaktan ziyade sonuçların kesin değerleri ile ilgili bilimsel açıklamalar üretirler.

3- Avusturya Okulu ekonomisinin kurucusu Carl Menger milli ekonominin fenomenlerini (1883) yazdığında bir milletin hayatının direkt açıklamalarının, ekonomik milletin direkt sonuçları anlamına gelmediğine işaret etmiştir. Bunlar daha ziyade sayısız bireysel ekonomik çabaların sonuçlarıdır. Bunlar mutlaka bu açıdan teorik olarak açıklanmalıdır.

4- Okuyucuyu, sıkça duyulan ve bireysellik içermeyen; “ millet şunu arzu   ediyor “, “Uluslar arası toplum bu probleme hazır bulunmalı “, “ Hükümet karar vermeli “ ,  “Millet 100 milyon nüfusa gerek duymaktadır “ , “ Dünya tarihi açıklayacaktır ” veya tanımlanamayan birlikteliklere referans olarak “ Yoksulluk 2020’de yok edilecektir gibi açıklamalara karşı uyanık olmaya davet ediliyor. Her olayda kimin özellikle rant kollamayı düşündüğünü, Onların sübjektif motivasyonlarının ne olduğunu ve neden onları ya da kendilerini, toplulukların arkasına gizlediklerini sormak oldukça eğitimseldir.          


 

* Makalenin orijinal başlığı ve referans bilgileri şu şekildedir: Wolfgang Kasper and  Manfred E. Streit; “Institutional Economics, Social Order and Public Policy”, The Locke Institute, Cheltenham; Edward Elgar,1998., pp.27-91.