MERKEZ BANKACILIĞININ DOĞUŞU

C. C. Aktan & S. Togay & U. Utkulu

 

Zaman içerisinde paranın fonksiyonlarının ve ekonomik yaşamdaki etkinliğinin artması merkez bankalarının doğuşuna zemin hazırlamıştır. Parasal yapının ve bankacılık sisteminin düzenleyicisi olan Merkez Bankası aynı zamanda bankaların bankası görünümündedir. Ticari bankalar mevduat kabul ederek ve kredi açarak kaydi para yaratıp para arzını artırırlarken, merkez bankaları izledikleri çeşitli yollarla bankaların açtıkları kredi hacmini ve böylece kaydi para arzını kontrol ederler. Üstelik dolanımdaki paranın ihraç yetkisi de Merkez Bankasının elindedir. Sonuç olarak, bankalar kredi ticareti yapan, Merkez Bankası ise para arzını kontrol eden kurumlardır (Hiç, 1992: 39).

Devletin para sistemine müdahalesi çok eski dönemlere dek uzansa da merkez bankalarının fonksiyonu 20. yy’a kadar yalnızca emisyon hacmini ayarlamaktan ibaretti. Özellikle 1929 Ekonomik Buhranını izleyen ve emisyonların altın karşılığı bağının (altın konvertibilitesi) koparıldığı bu dönemde devletin Merkez Bankasına ilgi ve müdahalesinde dikkate değer artış gözlenmektedir. Bu dönemde Merkez Bankasının geleneksel rolüne (emisyon hacmini ayarlama) yeni ilaveler yapılması gereği ortaya çıkmıştır. Son 20-30 yıllık dönemde devletin para ve kredi politikalarını kullanma şeklindeki değişiklikler Merkez Bankasının fonksiyonlarını önemli ölçüde artırmış ve Bankanın hükümetle olan ilişkilerini ön plana çıkarmıştır. Günümüzdeki işlevleri ile değerlendirildiğinde merkez bankaları artık “bankaların bankası” şeklinde formüle edilen görünümünden ziyade tüm finansal sistemi etkileyen devletin bankası konumundadır. Merkez Bankasının bugünkü bu çok yönlü işlev ve rolü sayesinde finansal piyasalarda bankalar düzenli ve etkili bir kredi sistemi yürütebilecekler, ekonomide kredi kaynaklarını düzenli ve dengeli kullanabilecekler ve özellikle para politikası araçlarını devreye sokarak ekonomik yaşama pozitif yönde etki edebileceklerdir.

Merkez bankacılığının doğuşu ve evrimi ile  paranın doğuş ve evrimi arasında yakın bir ilişki vardır. Tarihi evrime göre para türlerini üç başlıkta özetleyebiliriz (bu konuda bkz. Hiç, 1992; Öcal, 1997; Acar, 1994):

1)Mal-para Tarihi evrim içerisinde öncelikle deri, kumaş gibi eşyalar para olarak kullanılmışlardır. Bunlar mal-para grubunu oluşturur. Bir eşya ya da metal olsun mal-paranın nominal (metal değeri) ve reel (satın alma gücü) değerleri arasında eşitlik vardır.

2) Temsili para (kağıttan para) Bunlar ibrazları karşılığı altın ve gümüşe çevrilebilen tedavül araçlarıdır. Burada esas olan metal olduğundan temsili para, satın alma ve ödeme gücünü, temsil ettiği değerli maden miktarından alır. Bu nedenle temsili para kağıttan paradır (kağıt para değil!). Temsili para, belirli miktarda değerli madenin (altın veya gümüş) ödeme emrini yazılı olarak ifade eden kağıttan bir makbuzdur. Temsili paranın ilk örneği %100 altın karşılığı bulunan (tam konvertibilite) altın sertifikasıdır. Bu sertifikaların evrimi ile 17. yy’dan itibaren banknot kullanılmıştır. Altın karşılığı  yüzde 100’ ün altında olan bu makbuzlara banknot adı verilmiştir. Banknot, tam karşılığı olmaması nedeniyle, toplumun banknotu ihraç eden kuruma olan güvenine dayanmaktadır. Ancak, tarihi evrim içerisinde bu güveni sarsacak uygulamalar görülmüştür. Bazı bankerler altın karşılık oranından daha fazla banknot ihraç etmiş ve durum farkedildikten sonraki konvertibilite taleplerini karşılayamamışlardır. Bu olumsuz deneyimi takip eden dönemde ise sadece çok güvenilen birkaç bankanın ihraç ettiği banknotlar tedavül edebilmiştir. Fakat, bu uygulama da önemli sorunlara yol açmıştır. Çünkü, halkın güvenini alan az sayıdaki banka yüksek miktarlarda banknot ihraç edip kendi ve beraber çalıştıkları şirketlerin çıkarlarını ön plana alarak hareket ettiklerinden büyük karlar elde etmişler ve böylece sistemi istikrarsızlığa sürüklemişlerdir. Bu nedenle devlet, banknot ihracını denetlemek ve sonra da üstlenmek zorunda kalmıştır. Böylece merkez bankacılığı doğmuştur. Merkez bankalarının kuruluş tarihleri çoğu gelişmiş ülkelerde 19. yy’a ve hatta bazılarında ise 17. yy’a dek uzanmaktadır.

20. yy başına dek para emisyonu altın para sistemi içerisinde otomatik olarak işleyen bir mekanizma idi. Bankalar ilave değerli maden karşılığında ilave para basmakta idiler. Bu nedenle günümüzün çok işlevli merkez bankacılığı anlayışı ve varolan kağıt para (itibari para) sistemi açısından yaklaşıldığında paranın itibari değerinin olmadığı bir ortamda merkez bankacılığının fazla bir önem ve esprisi yoktur. Ancak, 1931 yılında İngiltere’nin altın konvertibilitesinden ayrılmasından sonra ülkeler paralarının altın konvertibilite ilişkisini kaldırmaya başlamışlar ve 20. yy’ın ikinci yarısından itibaren kağıttan para (temsili para)  yerine kağıt para (itibari para) tedavül eder olmuşlardır.

3) İtibari Para (Kağıt Para): İtibari paranın maddi değeri satın alma gücüne göre çok daha azdır. Bunlar değerlerini metalden değil devletin egemenlik hakkından alırlar. Kağıttan para altın konvertibilitesi olan banknotlar olmasına karşın; kağıt para itibari para olup değeri ve miktarı yasayla tayin edilir. İki tür itibari para vardır: kağıt para ve ufaklık paralar. Kağıt para, ya finansal gereksinimlerini karşılamak için devletin genellikle Merkez Bankası vasıtasıyla tedavüle kağıt para sürmesi ya da tedavüldeki banknotların altın konvertibilitelerinin kaldırılmasıyla ortaya çıkarılır. Bu yapı, Merkez Bankasının finansal sistemdeki önem ve işlevlerini oldukça artırmış ve emisyonu, otomatik işleyen bir mekanizma niteliğinden uzaklaştırmıştır.

Günümüzde ise ekonomik faaliyetler o denli yoğundur ki, dolaşımdaki efektif paranın (kağıt para + ufaklık para)  ekonominin gereksinimini karşılaması olası değildir. Bu nedenle özde kredi müessesesine dayanan kaydi para (banka-hesap parası) kullanımı yaygınlaşmıştır. Gerçekten de günümüz para-kredi piyasalarında ödemeler genellikle bankalardaki mevduatın hesaptan hesaba devri yoluyla yapılmaktadır.


© 2005, C.C.Aktan , S.Togay, U.Utkulu

 C.C. Aktan, S. Togay ve U.Utkulu,  Nasıl Bir Para Sistemi? İstanbul: İMKB Yayını.