MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI: TERMİNOLOJİ

C. C. Aktan & S. Togay & U. Utkulu

 

Konuyu ele alan çalışmaların çoğunda bağımsızlık; siyasi iktidardan bağımsızlık, diğer deyişle hükümetin Merkez Bankası üzerinde etkinliğinin kalmaması olarak algılanmaktadır. Merkez Bankası bağımsızlığı üzerine çeşitli tanımlar vardır. Bunların birleştikleri husus Bankanın “paranın istikrarını sağlama” görevini yerine getirirken siyasi otoriteden direktif almama kuralının sözkonusu bağımsızlığın olmazsa olmaz koşulu olduğudur. Bu yaygın kabul gören şekli ile Merkez Bankası bağımsızlığı, para politikasına ilişkin temel kriterleri belirleme ve uygulamada kuruma verilen serbestidir. Peki bu bağımsızlığın sınırı nedir? Hemen şunu ifade etmek gerekir ki, burada düşünülen Merkez Bankası bağımsızlığı devletten tamamen bir bağımsızlık değildir (Gökbudak, 1996). Bu anlatım, hükümet ve Merkez Bankası arasındaki işbirliği ile yetki-sorumluluk paylaşımının önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bu yapı içerisinde Merkez Bankası önemli bir ekonomi politikası karar birimi olup, diğer ekonomi politikası karar birimleri ile karşılıklı ilişki içerisindedir.

Merkez Bankasının para ve kredi işlerini ekonomik yaşamın gereklerine ve devletin genel politikasına göre düzenleyeceğine şüphe olmadığına göre bankanın kendisine verilen hedefe ulaşabilmek için yaptığı faaliyetlere hükümet müdahalesi yoksa sözkonusu bağımsızlıktan sözedilebilecektir.  Eğer varolan sistemin işleyiş mekanizması içinde hükümetlerin ekonomi politikasını belirleyeceği ve sonra Merkez Bankasının önceden sınırları çizilmiş bu politika çerçevesinde, para politikasını hazırlayıp uygulayacağı belirtilmişse bu durumda Merkez Bankası bağımsızlığı vardır. Bu anlamda bağımsızlık kavramını, özerklik kavramı ile ikame etmek pekala mümkündür.11 Doğaldır ki, bu bağımsızlık, hükümetten tamamen kopuk bir anlayışı gerektirmez. Bağımsızlığın düzeyi, siyasi otoritenin amaçlarına uyumlu olmakla

sınırlıdır. Gerçekten de Merkez Bankasının özerkliği, hükümet programından bağımsız bir para politikası izleneceği anlamında algılanmamalıdır. Siyasi otorite, kendi planlarına uygun olarak ekonomi politikalarını belirlerken, Merkez bankası da para-kredi programını hazırlamalıdır. Böylece, Merkez Bankalarının asıl fonksiyonları olan para-kredi politikalarını belirlemek, hükümetin siyasi müdahalelerine maruz bırakılmamalıdır.

Kavram karmaşasına düşmemek için Merkez Bankası özerkliği (autonomy) ve bağımsızlığı (independence) arasındaki farkı iyi ortaya koymak gerekir. Özerklik, “diğer bir takım politik/ekonomik faktörlerin de bulunduğu bir ortamda, belli bir kurumsal çerçevedeki spesifik bir alanda karar-alma gücü” olarak tanımlanmaktadır. Bağımsızlık ise, ‘Merkez Bankasını ekonomi politikasının diğer karar birimlerinin etkilerinden yasal olarak koruma girişimi’ olarak tanımlanmaktadır (benzer tanımlamalar için bkz. Bowles ve White, 1994; Gökbudak, 1996). Literatürde genellikle kastedilen Merkez Bankası bağımsızlığı, özerklik anlamındaki bağımsızlıktır. Çalışmamızda biz de bu çizgiyi izlemekteyiz.

O halde Bankanın hangi fonksiyonları hükümete bağımlı ve hangileri bağımsız olacaktır? Buradaki olası çatışma alanı pek doğaldır ki ‘para politikası’ araçlarının kullanımında yetkilerin paylaşımıdır. Diğer deyişle, Merkez Bankası ve hükümet arasında para arzının kontrolüne ilişkin yetki paylaşımı nasıl olmalıdır? Hem para hem de maliye politikalarını hükümetin yürütmesinin fiyat istikrarının sağlanmasında başarısızlığa neden olması Merkez Bankası bağımsızlığı sorununun özünü oluşturmaktadır. Bazı ekonomi politikası amaçlarının birbiriyle çelişebildiği bilinmeyen bir olgu değildir. Örneğin, para politikası uygulamasındaki nihai amaç şüphesiz büyüme ve kalkınma için gereken finansmanı sağlamaktır. Ancak, bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilen para arzı artışlarının enflasyonist etkileri olacağı da açıktır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, tercih edilen politikalardaki ağırlık çoğunlukla hızlı büyüme yönündedir. Yüksek büyüme ise yeni teknolojileri ve yeni yatırımları gerekli kılar.

Vergilerin artırılması politik açıdan çoğu zaman tercih edilen bir yol olmadığı gibi, vergilemenin sınırları da bulunmaktadır. İşte bu nedenle, hükümetler, sözkonusu yatırımları genellikle bütçe açıklarına katlanarak ve/veya doğrudan Merkez bankası finansmanı yoluyla gerçekleştirirler. Yine hükümetler, politik beklentileri paralelinde popülist politikaları tercih edebilirler. Bu nedenle, fiyat istikrarının temininde ve korunmasında para politikası araçlarının kullanımı konusunda Merkez Bankası, hükümetin politik ve popülist tercihlerinden bağımsız davranabilmelidir.

Merkez Bankasının bağımsızlığı tartışmaları, açıklık ve sorumluluk kavramlarını da değerlendirme konusu yapmıştır. Sorumluluk olmadan sahip olunan bağımsızlık düşüncesi eksik kalmaktadır. Gerçekten de Merkez Bankası bağımsızlığı kavramından, Bankanın başına buyruk her istediğini yapması ve politik sistemden bağımsız olması anlaşılmamalıdır. Sorumluluktan, siyasi otoritenin (hükümet/parlamento) Banka performansını ve yöneticilerini denetleyebilmesi anlaşılmalıdır.

Açıklık kavramından ise anlaşılması gereken Bankanın amaç ve faaliyetleri konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesidir. Böylece, açıklık, halkı bilgilendirerek geleceğe ilişkin beklentileri etkilemede önemli bir araç durumundadır. Açıklık ile kamuoyu desteği ve Bankanın kredibilitesi arasında da yakın bir bağlantı vardır. Merkez Bankası bağımsızlığı için özellikle kamuoyunun ve siyasilerin fiyat istikrarı amacına destek vermeleri önemli bir şarttır. Kamuoyunun desteğini alabilmek ise şüphesiz Bankanın rolü, bağımsızlığın anlamı ve etkileri, enflasyonun olası negatif sonuç ve etkilerinin halka iyi anlatılmasına bağlı bulunmaktadır.


 

11 Aksi belirtilmedikçe, bu çalışmada, Merkez Bankası bağımsızlığı ifadesi ile Merkez Bankası özerkliği kastedilmektedir.

 


© 2005, C.C.Aktan , S.Togay, U.Utkulu

 Kaynak: C.C. Aktan, S. Togay ve U.Utkulu,  Nasıl Bir Para Sistemi? İstanbul: İMKB Yayını.1998.