EKOLOJİ VE TEŞEBBÜS: YABANİ HAYATIN

ÖZEL KESİMCE YÖNETİMİNE DOĞRU(*)

 

Yazan: John Baden and Tom Blood

Çeviren: Prof. Dr. İsmail AKTÜRK

 

Çevre kalitesine ve çevre güzelliklerine olan talep büyüyor ve büyümeye devam edecek. Politik iktisatçılar bu hareketi beklemekte; çevre korumacılar bunu alkışlamaktadırlar.

İçimizden 1960' ların büyük ekolojik uyanışının zarif katılımcıları, birinci Dünya Gününü Amerika tarihinde bir dönüm noktası olarak görürler. Açıkçası, çevresel değerlerin takdiri bir yukarı (superior) maldır; yani, çevre kalitesine olan talep, gelir ve servetteki artışlardan çok daha hızlı artmaktadır. Bu yüzden, çevre kalitesine olan talep, lüks gıdalara, dış seyahata ve paraya olan talebe benzemektedir. Artan merkezi planlama ve sosyalizme doğru meyletme bizim iktisadi gidişimizi tersine çevirmedikçe, daha yüksek çevre kalitesinin tercih edilmesi yönündeki bu kayma (değişim) sürekli olacağa benzemektedir. Bu temel olgunun anlaşılmasındaki başarısızlık, James Watt' ı İçişleri Sekreteri (Bakanı) olarak kısa meslek hayatı boyunca sıkıntıya sokmuştur.

Yeni bir çevre hareketi gerçekten de ortaya çıkıyor. Bu hareket çevre korumacıların, mali muhafazakarların ve bireysel özgürlük ve sorumluluğa büyük değer veren kişilerin bir koalisyonuna dayalıdır. Yeni Kaynak İktisadı perspektifinden bilim çevrelerinde yüksek entellektüel yer tutan paradigma -ondokuzuncu yüzyılın sonu ile yirminci yüzyılın başlarındaki ilerleme çağı- reform yönünde soylu, fakat hayli safça ve son derece yetersiz bir çabaydı. Bu çaba merkezi planlamaya ve "bireysel yönetim" e dayanmaktaydı. Buna karşılık, "serbest piyasa çevreciliği" olarak bilinen çevre koruma hareketi, özel mülkiyet haklarına, içten rıza kuralına ve piyasa sürecine dayalıdır. Bu paradigma hükümetin birincil fonksiyonu, mülkiyet haklarını tanımlamak ve korumak, anlaşmazlıkların hükme bağlanması için bir kanunlar ve mahkemeler sistemini sağlamak ve yalnızca (hava ve su kirliliği, göçmen yabani hayvanlar ve diğer gezici kaynakların yönetimi gibi) piyasanın halen işleyemediği alanlarla ilgilenip, bunun dışındaki konularda tarafsız bir hakem olarak hizmet etmektir.

A.B.D. İlerleme Çağı ile başlayarak, kamu mülkiyeti yönetimi ve/veya kaynakların kontrolü ile ilgili bir dizi uygulamayı yürütmüştür. Şu anda artık yüzyıllık veriler mevcuttur - sonuç açık, zorlayıcı ve reddedilemez durum-dadır. Çok basit bir ifadeyle, büyük önem taşıyan sonuç şudur: Bürokrasiler, bürokratların yararına işlemektedir. Bürokratik müteşebbisler, özel çıkar grupları ve seçilmiş resmi görevliler, bu çıkar üçlüsünü yararlandırmaya yönelik bir demir üçgeni oluştururlar. Bunun dolaysız bir sonucu, kötüye kullanılmış bir çevre ve haksızlığa uğramış vergi ödeyicilerdir.

Ekolojik olarak ters ve ekonomik olarak etkinlikten uzak olan bu sistemin bir sonucu olarak Amerikalılar, ödemek zorunda kaldıkları vergilerle, kendi çevrelerinin yıkıma uğratılmasını sübvanse etmektedirler. Yoksulluğu tercih eden bir mazohist, St. Francis' in hedeflerine karşı çıkan münzeviler ve sosyalist/faşist ideallere doğru ilerlemede ekolojiyi bir basamak olarak kullananlar ancak, şu andaki sistemi destekleyebilir. Orman Hizmetinin açık kereste satışları, Silahlı Kuvvetlerin ve Toprak Islah Bürosunun çevresel açıdan tahripkar ve ekonomik açıdan etkinlikten uzak olan su bentleri, Arazi Yönetim Bürosunun aşırı derecedeki meralaştırmaları, yabani canlı yetişen yerlerin federal hükümetçe sübvanse edilen tahribatı ve tarım Bakanlığıyla İçişleri Bakanlığının çeşitli tasarrufları, bir reform çağrısı korosunu oluşturan kısa bir ayin gibidir.

Politika analizinin basitçe ifade edilen ilk kuralı şudur: Bütün iyi şeyler birlikte yürümez. İkincisi, daha büyük bir yapıcı değere sahiptir: Kararlar bilgi ve uyarıcılara (müşevvikler) dayalı olarak oluşturulur. Bu kural, hali hazırdaki çevre sorunlarımızı analiz etmede ve mali sorumluluk, çevre-koruma ve bireysel özgürlükle uyumlu yapıcı reformları şekillendirmede bir anahtar sağlar.

Federal hükümetin kaynak idaresi dairesindeki memurların büyük çoğunluğu zeki, iyi eğitimli ve kendini işine adamış kişilerdir. Kuvvetle vurgulamak gerekir ki sorun, bir kötü insanlar sorunu değil, daha çok, sistematik olarak kötü bilgi ve ters uyarıcılar üreten kuruluşlar sorunudur. Bu sorunlar sosyalleştirilmiş/kollektifleştirilmiş örgütlerin ayrılmaz parçalarıdır.

Sorunun bir kötü insanlar sorunu olmadığı veri kabul edildiğinde, kötü insanların yerine iyilerinin geçirilmesini öneren mükemmelleştirme konseyi hayli safça bir çaredir. Bundan daha çok, ekolojik ve ekonomik düşüncelere duyarlı yapıcı bir reform, kararların gerçekte bilgi ve uyarıcı temelinde verildiği biçimindeki temel gerçeği kabul etmelidir. Beşeri örgütlenmelerle ilgili bir kaç bin yıllık kayıtlı deneyimimizde, şu gerçek göze çarpmaktadır: Ulusal düzeyde, diğer hiç bir örgütlenme biçimi kaynakları etkinlikle koordine etme ve koruma açısından, özel mülkiyet hakları ve piyasa süreci örgütlenme biçiminin mükemmelliğine yaklaşmamaktadır. Bu sistem Adam Smith tarafından belagatla tasvir edilmiş ve A.B.D. Anayasası hazırlanırken atalarımız tarafından da kabul görmüştür.

Yeni bir çevre koruma hareketinin, serbest piyasa çevreciliğinin gelişimine şahit oluyoruz. Bu hareketin entellektüel temelleri, kamusal kötü yönetimin sergilediği ekonomik etkinlikten uzaklıkla birlikte çevresel vahşetlerin sicilinden çok daha güvenilir hale gelmektedir. Özel mülkiyet hakları ve piyasa sürecine dayalı alternatif çevre koruma paradigması, çevre korumacılara, mali muhafazakarlara ve bireysel özgürlük ve sorumluluk konusundaki geleneksel Amerikan değerlerini destekleyenlere daha da çekici bir durum kazanmaktadır.

Yeni Kaynak İktisadınca çözümü beklenen sorunlar arasında, yabani varlıkların özel kesimce yönetimi ve hayvan-bitki yetişen doğal alanların sağlanması, genellikle en güç olanı şeklinde algılanmaktadır. Ancak, hem teori hem de veriler, yeni çevre koruma hareketinin özel mülkiyet haklarına, içten rıza kuralına ve piyasa sürecine dayalı hareketin üstünlüğünü kuvvetle desteklemektedir. Bu sorunun kısa bir görüntüsü aşağıda sunulmaktadır.

YABANİ DOĞAL KAYNAKLARIN ÖZEL KESİMCE YÖNETİMİ

Halk şikayet eder, meclisten av hayvanlarına ilişkin kanunlar geçer ve geçtikten sonra kimse bu kanunlara ilgi göstermez. Neden? Çünkü biz yabani hayvanları, onların bol insanların kıt olduğu dönemlerdeki atalarımızın düşündükleri gibi düşünmekte ısrar ederiz. Yani bir toprakta, ilk yerleşenler sadece özgürlüğe değil, bazı konularda lisansa; toprağın herhangi bir yerini işleme, herhangi bir yerde ağaç kesme, av hayvanlarına istediği yerde ateş edip tuzak kurma ve herhangi bir yerde ve herhangi bir usulle balık avlama ruhsatına, tam olarak sahip olabilirler. Bu tür şeyler o zaman fazlasıyla boldur. Ancak, nüfus arttıkça toprak ve ağaçlar mülkiyet haline gelir… Bu, medeniyetin ileriye gitmesidir.

Ülkedeki çiftliklerde ve büyük hayvan çiftliklerinde, yabani hayvanlar ve onların yer gereksinimleri, mahsul ve ehli hayvanlarınkine uymaz. Batı eyaletlerinde büyük su hayvanları, eyalet ve federal hükümet otlama alanlarıyla özel çiftlik ve büyük hayvan çiftlikleri boyunca uzanan (gezinen) gezici bir kaynaktır. Vadi zeminleri ve hafif bayırlar genellikle özel kesimin mülkiyetinde iken, gerek eyalet gerekse federal hükümet arazileri daha yüksek rakımlı yerlerdedir. Genelde geyikler ve Kanada geyikleri yazlarını yüksek yerlerde, kışlarını ise düşük rakımlı özel arazilerde geçirirler. Dahası, gebeliğin sonlarıyla süt vermenin başlarındaki beslenme ihtiyaçlarının çok yüksek oluşu nedeniyle, yabani hayvanlar için alçak meyilli yerlerdeki ilkbahar çimenleri özellikle önemlidir. Bu yüzden, bir çok bölgede, yabani av hayvanlarının hayatını sürdürmesi açısından özel araziler büyük önem taşımaktadır. Gerçekten de, yabani hayvanların yaşadığı yerlerden ekonomik olarak gelişmeye uygun olanlarının %85' inin, avlanan yabani hayvanların da %80' inin özel kesim topraklarında bulunduğu tahmin edilmektedir.

Bu çelişkinin nedeni oldukça basit bir biçimde ifade edilebilir. Toprakların çoğu özel bireyler ve birliklerin mülkiyetinde iken, buralardaki yabani hayvanlar devletin mülkiyetindedir. Halen, ulusal avcılık harcamalarının %4' ten daha azı özel toprak sahiplerine/yöneticilerine gitmektedir. Bu yüzden mevcut kurumsal düzenlemeler altında, yabani hayvanlar genellikle toprak sahipleri tarafından üretilen bir pozitif dışsallık durumundadır. Colorado' da yapılan son bir araştırmanın, belgesi incelenen özel arazinin % 67' sinin serbest avcılığa karşı kapalı tutulduğunu göstermesi şaşırtıcı değildir.

Bu yazıda, müteşebbislikle yenilikçi mukavelelerin, yabani hayvanlar, sporcular ve toprak sahiplerinin yararına nasıl kullanılabileceğini göstereceğiz. Bu problemlere mülkiyet hakları iktisadına ağırlık veren bir perspektiften bakarak ulaştığımız sonuç, daha üretken, etkin ve ekolojik açıdan daha sağlam çözümleri bulma açısından, mevcut düzenlemelerin ötesine gidilebileceği yönündedir.

İki yüzyıl önce hükümet avcılar üzerine hiç bir kısıtlama koymamıştır; çoğu yabani hayvan negatif bir değere sahiptir. Bugün bir çok kimse, yabani av hayvanlarının, onların tümünü yok edici şekilde davranan avcılara, tuzakçılara ve arazi ıslahçılarına karşı korunmasında federal hükümetin aktif bir rol alması gerektiğine inanmaktadır.

Yabani av hayvanları nüfusunun dinamik güçlere bağlı olduğunu ve çevrelerine sürekli uyum sağlayarak nesiller boyunca gelişim gösterdiğini hatırlamak önem taşımaktadır. Beşeri örgütlenme türleri de benzer baskılara konu olup, davranış ve kurumlar; değişen nispi katkılar ve fırsatlar karşısında değişmektedir. Tüm iyi şeyler bir arada yürümeyeceği için, yabani hayvanlarla beşeri davranış arasında genellikle bir zıtlığın ve rekabetin bulunması da şaşırtıcı değildir.

Baskılar artarken ve toprak kullanımı yoğunlaşırken dahi, hem insanların hem de yabani hayvanların refahını geliştirmek mümkündür. Mevcut kurumsal düzenlemeler altında doğan zıtlıkların örnekleri sunularak, bunların ekolojik ve ekonomik açılardan sağlam çözümlerinin her zaman mevcut olduğu gösterilmeye çalışılacaktır.

EKOLOJİ, İKTİSAT BİLİMİ VE KURUMSAL EVRİM

Bir çok yabani hayvan türlerinin korunması açısından devlet düzenlemelerinin yararlılığı konusunda tereddüt pek yoktur. Nispi kıtlıklar, malların tükenme ve ortak havuz oluşturma özelliği ve mevcut teknolojiler veri iken, bu tür hareketler uygundur. Ancak, bütün bu özellikler değişim içinde olduğundan, yeni kurumlar gelişmektedir. Bu evrim sürecinin ileriye götürülmesine yardımcı olmamız ümit edilir.

Amerika' nın bir çok bölgesinde yabani hayvan yönetimiyle ilgili bir sorun, mevcut yaşam yerlerine göre bu hayvanların aşırı derecede fazla oluşudur. Diğer bir sorun, özel toprak sahiplerinin, yararlarını genellikle ele geçirememesine karşılık, devlete ait yabani hayvanların yol açtığı maliyetlere konu olmasıdır. Bu durum, yabani av hayvanlarının değerinin bulunmaması ya da azlığından değil, mevcut kurumsal düzenlemelerin yabani hayvanların değerlendirilmesini kanun dışı yapması veya güçleştirmesinden kaynaklanmaktadır.

Çoğu kimse yabani av hayvanlarının (ikamet edenlerden alınan küçük bir lisans ücreti dışında) serbest bir mal olduğuna inanmaktaysa da, aslında bu işte üretim her zaman maliyetsiz değildir. Sığır ve kanada geyiği aynı otlar için yarışır, karaca ve geyik koyunlarla rekabet halindedir. Bu hayvanların her birinin beslenme yelpazesi belli ölçülerde birbiriyle geçişim gösterir. Bu yüzden, yabani ve ehli hayvanlar arasında bir trade-off bulunmaktadır. Tahammül kapasitesi ile ilgili (yani, marjda) bir sıralama yapıldığında, bir Kanada geyiğini beslemenin fırsat maliyeti bir ineği besleme maliyetinin 0,8' idir ve her bir geyik ya da karaca bir koyunu saf dışı bırakır. Bir koyun 35-55 dolar değerindedir, fakat çoğu avcı bir geyik için bir kaç yüz dolar - erkek av geyiği için daha da çok - ödemek zorundadır. Elbette, yabani ve ehli hayvanların birlikte üretimde etkinliği arttırma imkanları mevcut bulunmak-tadır.

Mevcut kurumsal düzenlemeler, daha yüksek değerli ürün bileşimlerinin üretilmesine yönelik hareketleri engellemektedir. Yabani hayvanlara devlet sahip olduğunda, çiftlik sahipleri, yabani ve ehli hayvanların beslenmesi için topraklarının optimum yarar sağlayacak şekilde nadiren yönetebilmektedir. Çoğu durumda çiftçiler ve çiftlik sahipleri maliyetle - devlete ait yabani hayvan yönetimi uygulamasının getirdiği negatif dışsallıklarla - yüz yüze olmakla birlikte, bunun yararlarını ellerine geçiremezler. Bu yüzden, Demsetz, Anderson ve Hill' le uyumlu olarak biz de, daha etkin kurumların oluşmasına yol açacak yenilikçi mukavele düzenlemelerinin geliştirilmesini beklemekteyiz

İster avcılarla bahçe sahipleri arasında, ister fener kulesi operatörleri ile gemiciler arasında, isterse de sporcularla arazi sahipleri arasında yapılsın, bu tür mukaveleler bireylere, özel ve sosyal marjinal maliyet ve faydaları eşitleme imkanını verecektir. Aşağıdaki örneklerin göstereceği gibi, bu mukaveleler, kaynakların korunmasıyla ilgili olanlar dahil etkinliği arttıracaklardır.

Aşağıdaki özellikleri taşıdıklarından dolayı fener kuleleri, uzun yıllar kamusal malın klasik örneği olarak kullanılmışlardır. Birincisi, fener kulesi bir kez kurulduktan sonra, bir gemiye de bin gemiye de hizmet sağlamanın maliyeti aynıdır - yani, ilave bir gemiye fener kulesi hizmetleri sunmanın marjinal maliyeti sıfırdır. İkincisi, hizmet dışı bırakmak fiilen imkansızdır. Bir geminin kulenin ışığından yararlanmasını engellemek, aşırı derecede güç ve çok maliyetlidir.

Kamusal mal özellikleri dolayısıyla, fener kulesi yapımı ve işletilmesi gemilere bir hizmet olarak tipik bir biçimde vergilerle finanse edilmiştir. Bununla birlikte, İngiliz Adalarında fener kuleleri özel kesimce yapılıp işletilmektedir. Limandan limana seyirleri sırasında bu fenerler tarafından korunan gemilerin bir geçiş ücreti ödemeleri gerekeceğinden, mukaveleler yapılabilir.

Bu sistemden sağlanacak yararlar açıktır. Yalnızca, önceden toplum tarafından üstlenilen maliyetler gümrük memurlarının maaşları dışında şimdi artık bu hizmetlerden yararlananlar tarafından ödenmekle kalmamakta; fakat aynı zamanda, fener kulesi müteşebbisleri, artan kazanç fırsatlarını hem kendileri hem de seferdeki gemiler için arttırmak isteyeceklerinden kule hizmetlerinin iyiye gitmesi imkan dahiline girmektedir.

Benzer mukavele düzenlemeleri arıcılarla bahçe sahipleri arasında da geliştirilmiştir. Bir bahçe sahibinin, bir kovan bakıcısının arılarının, bahçe-sindeki çiçeklerden nektar toplamasını önlemesi pratik nedenlerle imkansızdır. Buna karşılık bir arıcı da, tüm bahçeyi karşı-polenlemeye (cross-pollination) tabi tutmaksızın arılarının nektar toplamasını engelleyemez. Bu iki pozitif dışsallık bir arada düşünülüp polenleme ile nektar toplamanın marjinal maliyetleri toplandığında, bir piyasa talep ve arz eğrisi ortaya çıkar. Bu bilgiyle, optimum kovan miktarı ve fiyatı teorik olarak türetilebilir.

Az sayıda arıcı ve bahçe sahibi iktisatçı olmakla birlikte, nektar toplama ve polenlemenin ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde bahçede dikkatle seçilmiş sayıda kovanın stratejik bir biçimde yerleştirilmesini mümkün kılan karmaşık mukavele düzenlemeleri geliştirilmiştir. Kiralar para ile ya da balla ödenmektedir. En önemlisi, mülkiyet hakları tesis edilmekte ve daha fazla bal ve meyve üretilirken beşeri refah da artmaktadır. Böylece yenilikçi mukaveleler, üretim olanakları sınırını kuzeydoğu istikametinde genişleyen bir yola itebilmektedir.

Bu tür mukavelelerin yabani hayvan yönetimi alanında gelişebilmesi için kurumsal değişikliklerin yapılması gereklidir. Yabani hayvan üretim olanakları sınırını sağa doğru kaydırma yolunda fırsatların var olduğuna inanmak için hem teorik hem ampirik nedenler vardır. Yabani hayvanların mülkiyet haklarının devlet ya da federal hükümetlerden toprak sahiplerine transferinin belli türler için çok önemli iyileşmeler sağlaması beklenmektedir. Bizim iddiamız, tüm düzenlemelerle etkinliğin artacağı ve bu düzenlemelerden yabani hayvanların ve onların yaşadıkları çevrenin yararlanacağı yolundadır.

Kuşkusuz bu tür bir düzenlemenin uygun olmayacağı durumlar vardır. Suda yaşayan su hayvanları gibi gezici yabani hayvanların tek bir arazi sahibi tarafından kontrolü kesinlikle mümkün değildir. Bu türden, gerçek anlamda ortak havuz kaynakları ile ilgilenildiğinde, en azından çağa uygun mukavele düzenlemelerinin gelişmesine izin veren yeni teknolojiler gelişinceye kadar, bu alanlarda kamusal otoritenin hakimiyeti haklı görülebilir. Fakat, bir çok durumlarda, yabani hayvanlarla ilgili mülkiyet hakları kolaylıkla belirlenebilir. Sahip olunan özel topraklar geniş, bu topraklardaki hayvan hareketleri minimum, toprak parçasının doğal yapısı nisbeten açık ve sıfır kullanıcı ücretiyle avlanmaya uygun kamu arazisi miktarları çok sınırlı olduğunda bu özellikle doğrudur.

Coğrafi olarak kuzey batıdan güney doğuya ekolojik olarak çam ormanından çayırlıklara kadar değişen aşağıdaki durumlar, yabani hayvanların özel yönetiminin olabilirliğini kazandırmada yardımcı olacaktır.

KUZEY ORTA MONTANA - YARI KURAK ÇAYIRLIK

İlk örnek, kuzey-orta Montana' da birbirine komşu iki büyük hayvan çiftliğinde bulunabilir. Bunlardan biri 6.500 İngiliz dönümüx büyüklüğünde olup, bir miktar mera ve çayırlıkla birlikte, daha çok işlenmiş hububatı kapsar. Arazinin topografisi 350-400 dolayında bir geyik sürüsü için kalıp yapılabilecek alanlar sağlar. Diğer çiftlik, üretken tarım alanlarının bulunduğu yukarı kısımlardaki dağ etekleriyle birlikte, gerek işlenmeye müsait gerekse otlak durumunda toprağı kapsamak üzere, 10.000 İngiliz Dönümü büyüklüğünde bir mülktür. Bu dağ etekleri 300-350 dolayında gezici olmayan bir geyik sürüsü için mükemmel bir barınma alanıdır.

Bölgede bir celebe geyik sürülerini kendisi ve arazi sahiplerine ekonomik kazanç sağlamak için kullanma fırsatı tanınmıştı. O da, orada tanınan ayrıcalığın karşılığını ödemek isteyenlere kaliteli avcılık sağlamak için geyik sürülerinin kendilerinden üç kişi tarafından yönetilmesini önerdi. Her iki arazi sahibi de öneriyi mütalaa edip uygulanması üzerinde anlaştılar. Planlama süreci boyunca celep sivri boynuzlu karacalar, üç uçlu karacalar gibi yalnızca belli geyiklerin avlanmasına izin vermede anlaştı - avcılar yalnızca önceden belirlenen durumlarda bir av geyiğini götürebileceklerdi. Arazi sahipleri, celeple bağlantı kurmamış tüm avcıların girişini reddetmeyi kabul etti.

Tazmin planı oldukça basitti. Avcılar arazide bulundukları her bir gün için celebe ödeme yapıyorlardı. Fiyata ulaşım, yemek, yatmak, atlar ve kılavuzlar ve giriş ayrıcalıkları dahildi. Buna karşılık celep de, kendi elde ettiği ayrıcalıklar için arazi sahiplerine günlük bazda ödemede bulunuyordu. Celep ayrıca, dağlama, ot verme ve hayvanları toplama gibi işlerde ihtiyaç olduğunda yardım etmeyi de kabul etmiştir.

Avlanma programı, belli hayvan sınıflarının seçilmesiyle, dört uçlu karacaların oranının, ortalama boynuz uzunluklarının ve ortalama karaca / dişi geyik oranının arttırılmasına uygun olarak şekillendirilmiştir. İlk beş yıllık döneme ilişkin toplanan veriler bu hedeflerin gerçekleştirildiğini göstermektedir.

Bu örnek olay, yabani hayvanların pozitif değerli bir mala başarıyla dönüştürülebileceğini işaret etmektedir. Yalnızca, müteşebbis bir aracı olarak celep gelir (beş günlük bir av için 1.000.-USD) sağlamakla kalmamış; arazi sahipleri de, topraklarından götürülen her bir av karacası için 400.-USD' dan fazla bir ödemeyle tazmin edilmiştir.

Arazi sahipleri parasal olanlardan başka yararlar da sağlamışlardır. Onlar, mülklerinde bütün zamanlarda kimlerin bulunduğunu, onların orada ne kadar süre kalacaklarını ve hangi av hayvanlarının götürüleceğini bilir hale gelmişlerdir. Kapıların yönlendirilen şekilde açık ya da kapalı tutulmasını ve hiç bir ehli hayvanın öldürülmemesini sağlamak celebin sorumluluğundadır. Açıktır ki celep, hareketlerinin uzun dönemli sonuçlarına katlanmak zorunda olduğundan, av gezilerinin negatif etkilerini minimize etme motifine sahiptir. Ek olarak, arazi sahipleri mülklerinde avlanmak isteyen her hangi birine hemen verebileceği bir cevaba sahiptir: Arazi kiralanmıştır, lütfen celeple ilişki kurun.

En önemlisi, arazi sahipleri, diğer değerli varlıklarını yönettikleri kadar geyik sürülerini de pozitif anlamda yönetmeye başlamışlardır. Bir zamanlar geyiklerin önemini rasyonel bir biçimde düşük değerlendiren arazi sahipleri artık, geyik sürülerinin yönetim planlarını ve optimum avlanma prosedürlerini tartışmak için celeple düzenli olarak bir araya gelmektedirler. Geyikler artık baş belaları değil, arazi sahiplerinin gözünde, nihai stok / arazi yönetim planı yapılırken dikkate alınması gereken değerli bir kaynaktır.

ULUSLARARASI KAĞIT (IP) - GÜNEY SARI ÇAMI

Uluslararası kağıt (IP), yılda yaklaşık 5 milyar dolarlık satışı ve yedi milyon İngiliz dönümü büyüklüğündeki arazisi ile, kağıt sanayiinde bir devdir. Rekabete büyük ölçüde açık bu orman ürünü sanayii dalında IP, yoğun bir toprak yönetimi / kiralanması ve avlanma programını bulmuş ve geliştirmiştir. Zaman zaman IP, gerçekten, av hayvanlarına uygun yerleri korumak için ağaç kesme ve diğer kaynak çıkarımı faaliyetlerini askıya alır. Neden ? Çünkü, basitçesi, yabani hayvan üretiminin yönetilmesi şirket için karlı olmaktadır. Sonuç olarak kereste ve yabani hayvan birleşik ürünler haline gelmişlerdir.

IP, bir halkla ilişkiler jesti olarak 1957' de arazisini avcılık için kiraya vermeye başlamıştır. O zamanlar bölgede az sayıda geyik başıboş dolaşırdı. Küçük av hayvanı sayıları da nisbeten azdı. Bugün durum oldukça farklıdır. Geyik ve diğer av hayvanları ile av hayvanı olmayan türlerin giderek gelişen sayıları 1,65 milyon İngiliz dönümünde yayılmaktadır ki, buraları IP avcılık için kiraya vermektedir. 1982' de ortalama kira bedelleri dönüm başına tek tek avcılar için 62 cent ile av kulüpleri için 83 cent arasında değişmekteydi. Doğal çevrenin kalitesi ve böylece avcılık gelişirken, kira gelirleri de buna uygun olarak artmıştır. IP' nin gelir hesapları, avcılık için kiraya verişlerin, yatırımın getirisi açısından şirketin en iyi ürünlerinden biri haline geldiğini göstermektedir.

Sonuçta IP, av hayvanlarının ve av hayvanı olmayan türlerin üretimi için, A.B.D.' deki herhangi bir devlet kurumundan daha fazla dönüm ayırır hale gelmiştir. Bununla birlikte, 1982 sonlarındaki bir üst yönetim değişikliğinden itibaren, IP' nin yabani hayvan programı hakkında bilgi sağlanması son derece güçleşmiştir. Halen geçerli olan politika, kira programı veya yabani hayvan geliştirme programı konusunda bilgi yayılmasını yasaklamayı içermektedir. IP açıkçası, kiralama-avlanma programı yarı karlı, halkla ilişkiler açısından olumlu bir safhadan etkinliği ve araştırmalarını korumaya yönelik bir program haline gelirken, gelecekteki getirilerini korumaya çabalamaktadır.

Şirketin gizli veri kaynaklarına göre, kira programının daha ince ve ayrıntılı bir hale gelmesi öngörülmektedir. IP, sürekli olarak bilgisayar simülasyonlarını geliştirmekte ve avlanma alanı, koşulları ve gelirlerini optimize edecek şekilde fayda-maliyet analizlerini içermektedir. Programın başlamasından itibaren gelişen yönetim, kiraya verilen alanların bir kısmında av hayvanı sayılarının ikiye ve hatta üçe katlanmasına yol açmıştır.

Kiraya verilen topraklar giderek üretken hale gelirken, avcılar bitişikteki komşu arazinin durumunu, düşük av hayvanı nüfus yoğunlukları, kötü çevre yönetimi, mezbelelik oluşları ve yoldan geçen araçların verdiği rahatsızlık nedeniyle etkilemeye başlamışlardır.

ST. REGIS ŞİRKETİ - SERT AĞAÇLI ORMANLAR

St. Regis Şirketi de, avcılık için kiraya verdiği araziye bitişik kamuya açık arazilerle ilgili güçlüklerle karşılaşmıştır. Avcılar, aşırı avlanma, ruhsatsız avlanma, taşıt araçlarının verdiği rahatsızlık, çer-çöp bolluğu ve hatta bazı hallerde kundakçılık gibi durumlardan şikayet etmektedirler. Sonuç itibarıyla St. Regis, bu arazileri tedrici olarak kendi kira programlarına dahil edebilir.

ST. Regis, yabani hayvan programını 1956 yılında Doğu Teksas' ta başlatmış ve IP gibi, kereste üretimini korurken yabani hayvan nüfuslarıyla bunların yaşadıkları yerleri başarılı bir biçimde iyileştirmiştir. Yabani hayvan sayılarını arttırmak ve doğal çevrelerini iyileştirmek amacıyla şirket, kesim yerlerinin şeklini ve dağılımını değiştirmek, yaprak döken ağaçların önemli kısmını doğal çevre için terk etmek ve kesim yerleriyle anayollar arasında çalı ve kereste bölgeleri kurmak suretiyle iyileştirmeler yapmaya başlayan bir yabani hayvan bölümü oluşturmuştur. Şirket, yoğun kereste talebi bulunan dönemlerde, yabani hayvanlar uğruna bir kısım kesim işlemlerini askıya alma biçiminde bazı uzlaşmacı davranışlarda bulunmaktadır. Bunun nedeni, St. Regis yöneticilerinin yabani hayvanlar lehine bir tercihte bulunmalarından daha çok, bu yöneticilerin marjinal maliyet ve faydaları tartmalarıdır.

St. Regis şirketinin Teksas' taki kiraya verilen Çam Ağaçları bölgesinin ortasında yer alan 23.000 İngiliz dönümlük Brushy Creek alanını da, kereste üretimi, müşteri ve misafir avcılığı ve av hayvanı yönetimi deneyimi için ayırmıştır. Brushy Creek' deki orman yönetimi, sanatın gerektirdiği (state-of-art) teknolojiyi kapsamakta olup; otuz yıllık kağıtlık ağaç rotasyonları, yenilikçi kesimler, mevki hazırlama ve planlaması, çay kenare yönetim bölgelerinin korunması ve dikkatli biçimde yakma dahil, şirketin kereste ve yabani hayvan üretiminde en yeni gelişmeleri test etme zemini haline gelmiştir. Kanun dışı avlanmayı kontrol etmek için, aralıklı helikopter devriyeleri dahil güvenlik önlemleri başlatılmıştır. Brushy Creek bölgesindeki geyiklerle ona komşu kamu arazilerindekiler arasındaki karşılaştırmalı bir araştırma, Brushy Creek geyiklerinin daha büyük boynuzlu olduklarını ve Brushy Creek bölgesinin genel serbest kamu arazilerine göre daha büyük geyik nüfusunu destekleyici rol oynadığını ortaya koymaktadır.

St. Regis, yabani hayvan yönetimi ile kereste yönetim programını, kar, kaliteli bir çevre ve pozitif halkla ilişkiler üretecek şekilde, etkin bir şekilde birleştirmiştir. Başarı kolayca yayılır ve zaman içinde benzer şirket programlarının gelişmesini bekleyebiliriz.

DESERET HAYVAN ÇİFTLİĞİ - TUZ ÇÖLÜNDEN AŞAĞI ALP KÖKNARINA

Deseret Hayvan Çiftliği, Woodruff (Utah) yakınında bulunan ve kış koyun sürülerini kontrol etmek için 1891 yılında bir koyuncu tarafından temeli atılan 350.000 İngiliz dönümü alanına sahip bir teşebbüstür. Çiftlik koyun işinden ibaret olmayacak şekilde bir gelişim göstermiştir. Bugün Deseret, koyun ve sığıra ilaveten geyik ve Kanada geyiği yönetimiyle ilgilenmektedir. Deseret' in genel yönetmeni Greg Simonds, çiftliği, bir Arazi Yönetim Bürosunun, tuz çölünden Aşağı-Alp köknarına kadar uzanan altı ekolojik sistemli bir arazi mıntıkasına benzeterek tasvir etmiştir. Simonds kendisinin ortalama bir Arazi Yönetim Bürosu yöneticisinden daha iyi eğitilmiş olmadığını belirterek şunları ifade etmektedir: "Benim yönetimim altında çalışan kişilerin çoğu da iyi eğitilmiş değillerdir. Bununla birlikte, biz tamamen farklı bir uyarıcı (güdü) yığın altında çalışıyoruz ve kişiler kendi adlarına konuşabilirler."

1968 ile 1974 arasında tam çalışma statüsündeki personel %30 oranında azalmışsa da, 1978' den bu yana aşağıdaki trendler ortaya çıkmıştır; (1) Dönüm başına saman üretimi iki misliden daha fazla olmuştur. (2) Deseret sığır sürüsü 4.000' den 9.000' e çıkmıştır; ve (3) Çiftlik, Utah' ın toplam koyun çıktısının %3' ünü üretmektedir.

Bu istatistikler kesinlikle dikkat çekici olmakla birlikte, belki de daha şaşırtıcı olan gerçek, normal çiftlik hayvanı / yabani hayvan çelişkilerinin ortaya çıkmamış olmasıdır. Deseret yönetim şirketi altında bunlar, tamamlayıcı nitelikte birleşik ürünlerdir. Kanada geyiği sayısı 1978' den itibaren dört katından fazla bir artışla 350' den 1.600' e çıkmıştır. 1978 yılında ortalama bir Deseret karacası, 14 inç¢ uzunluğunda iki uçlu boynuza sahiptir. Bugün Deseret verileri, normun, 23 inçlik beş uçlu boynuza sahip bir karaca olduğunu göstermektedir. Simonds şöyle açıklamaktadır:

Pek çok kimse bu hayvan çiftliğinin bir tür büyülü kaliteye sahip olduğunu düşünür. Bilim adamları, soyut regresyonlar ve diğer formüllerle başarımızı açıklamak amacıyla arazimizle ilgili araştırma yürütmüşlerdir. Fakat biz, kamu arazileriyle aynı suya, kirliliğe ve çimenlere sahibiz. Buradaki halk, Deseret' in en yüksek ve en değerli yatırımıdır. Fark şudur ki, biz farklı uyarıcılar altında çalışıyoruz ve bu yüzden yenilik yapmak için teşvik ediliyoruz.

1970' lerin sonlarında, örneğin Deseret' te su akışı, çamurlu ve genellikle Temmuz ortasında sona eren kesikli bir yapıdaydı. Çiftlik, sığırların yeri değiştirilmeden önce yoğun bir şekilde otlatılmasını teşvik eden - doğal sürülerinde yaban öküzünün otlamasına benzer - yeni bir otlama sistemini benimsemiştir. Su alanı şimdi artık, toprak yüzeyi üzerinde süzülmekten çok, kök ağı aracılığıyla filtreden geçmektedir. Sismonds' un rapor ettiğine göre, bu uygulama başladığından beri, otların vs. yetişme yoğunluğu üç-beş kat artmıştır ve "su temizdir ve yıl boyunca akmaktadır". Çiftliğin yaşlılarından birine göre, elli yıl önce su bulunmayan yerlerde su akmaktadır. Gelişen ot ve su kalitesinden yabani hayvan kitleleri yararlan-maktadır.

Simonds, Arazi Yönetim Bürolarının yöneticilerinin daha iyi eğitimli olabileceğini, fakat onların, av hayvanlarını farklı bir uyarıcı setiyle veya daha uygun bir deyişle baskı altında, yani özel çıkar gruplarının baskıları altında yönettiklerini ifade etmektedir. Deseret' in avcı başarı oranı, geçmiş üç mevsim boyunca, bir önceki kışın yoğunluğuna göre dalgalı bir seyir izleyerek, %25 ile %90 arasında değişmiştir. Oysa kamu arazisinde avcı başarı oranı, ancak %20 - %30 arasında dolaşmaktadır.

Simonds' a göre; devletin av hayvanı yönetim kurumları giderek daha işbirliğine dayalı hale gelmekteyse de; mülkiyet hakları tanımlanırken devlet, arazi sahiplerine yabani av hayvanları üzerinde daha fazla kontrol vermelidir. Simonds şunları ifade etmektedir : " Yapabileceğimiz şeyler üzerinde sıkı kontroller bulunmaktadır. Eğer bunlar kaldırılırsa, bu durum, av hayvanı nüfusuyla ilgilenme kapasitemizi büyük ölçüde arttıracaktır. Kış sahalarını yönetme ve onları geliştirmemiz iktisadi olarak haklılık kazanacaktır. Şu anda başka birileri onları sağlıyor ve biz de bundan yararlanıyoruz."

Simonds arazi sahiplerine daha fazla kontrol ve daha fazla kesinlik sağlayan mukavele düzenlemelerini görmeyi arzulamaktadır. Şu sonuca varmaktadır Simonds: "Deseret, uygun uyarıcıların sorumlu av hayvanı yönetimine ulaştırılabileceğini kanıtlamıştır. Daha fazla kesinlik ve kontrolle, yönetim kalitesi ve düzgünlüğünü, hem sporcuların hem de yabani av hayvanlarının yararlanacağı şekilde arttırabiliriz."

SONUÇ

Arazi sahiplerinin yabani hayvanlarla ilgili mülkiyet hakkını geliştirmesinin uç noktasında bulunuyor gibiyiz. Cari kanuni doktrin, arazi sahiplerinin avcılık için bir bedel tahsil etmesine izin vermektedir. Örneğin 1984 av mevsiminde Montana hayvan çiftliklerinin bir kısmında bu bedel derecelenmiş; yani araziye giriş için günlük X dolar, giriş ve bir hayvan götürüş için X dolar + Y dolar, ve götürülen hayvan av kalitesindeyse X dolar + Y dolar + Z dolar biçiminde belirlenmiştir. Arazi sahiplerinin bu fiyat bileşenlerinden Y+Z' sini tahsil etmesine izin verilmesi halinde, canlı yabani hayvanlarda özel mülkiyet hakkını tanımaya yaklaşmış oluruz.

Genetik donanımlar veri olmak üzere yabani hayvan bir insan-yapısı kaynaktır; insan, onun yaşadığı yer (doğal çevre) üzerinde asli etkendir. Eğer yabani hayvanlar pozitif sosyal değere sahipse ve eğer arazi özel mülkiyete konu ise, o zaman, etkenliğe ulaşabilmek için, arazi sahiplerinin yabani hayvan yönetimi için uyarıcılara sahip olmaları gereklidir. Bir özel mülkiyet hakları sistemi bu amacı teşvik edecektir.

Böyle bir sistemin, yalnızca, beyaz kuyruklu geyik gibi yaşam sahası son derece sınırlı hayvanlar açısından işleyeceği öne sürülebilir. Ancak, müteşebbislerin mukavele dehalarına karşı oynamak oldukça risklidir. Doğayı, fener kuleleri, arıları ve bunları teoride birleştiren mukaveleleri gözlemleyerek çok şey öğrenilebilir.

(*) John Baden, Tom Blood; "Ecology and Enterprise: Toward The Private Managment of Wildlife Resources", in: Calvin A. Kent, (Ed.) Entrepreneurship and the Privatizing of Government, New York: Quorum Books, 1987, syf.67,79.