ÖZELLEŞTİRME KAVRAMININ DOĞRU VE YANLIŞ KULLANIMLARI

Yazan: Robert Bailey

Çeviren:Prof.Dr. Aytaç Eker

 

1970'lerde, A.B.D.' de devlet ve yerel hükümetler açısından vergileme ve bütçeleme arasındaki tahsisatın daha az çekici bir politika haline geldiği konusu üzerinde görüş birliğine varıldığı zaman, bir çok yeni bütçe dışı politika araçları diğer yöntemlerle birlikte mali sıkıntılar içindeki yerel yönetimlere ve devlete bir çıkar yol göstermiştir. Kamu politikası ve akademik literatür sadece mali kaynakları kısıtlamakla kalmayıp; aynı zamanda devletin sosyal ve ekonomik açıdan idaresinin etkinliğini de kısıtlamaktadır.

Son zamanlarda en çok itibar gören kavramlardan biri özelleştirmedir. Bu kavram kendi başına pek anlaşılır olmasa da, deneme mahiyetinde şu şekilde tanımlanabilir. Kamu kurumlarını, özel pazarların teşvik ediciliğinin hükmü altına alınarak, etkin çalışmalarını önleyen unsurları hafifletme yönündeki genel bir çabadır. Aslında "özelleştirme" olarak tanımlanabilecek bir kaç kavram mevcuttur. Fakat bu tanım hepsini içine almaktadır. Özelleştirmenin teorik tabanı, kamu tercihi teorisyenlerinden, ekonomideki tekelci davranışları inceleyen öğrencilerden veya çıkar gruplarını inceleyen politika bilimcilerinden kaynaklanmaktadır.

Bu deneme özelleştirmeye bazı sınırlar koyar, kavrama tamamen karşı çıkmaz, ancak uygulamadaki ideolojik karakterini azaltır politik araçların varlığı sadece profesyonel kamu idarecileri için faydalı olabilir. Özelleştirme yeni bir kavram değildir. Daha önceden denenmiş hatta en azından dört defa New York'ta tecrübe edilmiş ancak her zaman başarıya ulaşılamamıştır.

Özelleştirme Kavramının Belirginleştirilmesi

Sözcükler politik bir silah olmaya başladıkları zaman anlaşılırlıklarını kaybeder. Özelleştirme bir istisna değildir. En azından, mevcut kamu yönetiminde özelleştirme ile birlikte tanımlanabilen dört tane politik inisiyatif mevcuttur ve bunlardan hiçbiri diğerlerinden dışlanamaz.

Bunlardan ilki "özel kesime doğru aktarmak" olarak adlandırılabilir. Bu özelleştirme ile ilgili en eski ve en çok kullanılmış olan mefhumdur. Basitçe yapılan tanıma göre, kamu işletmelerinden özel kesim işletmelerine bir hizmetin veya faaliyetin aktarılmasıdır. Klasik bir örnek olarak her zaman sağlık hizmetleri verilmiştir. E.S. Savas'a göre özel kesim tarafından çöplerin toplanması büyük bir etkinlikle sonuçlanacaktır. Geleneksel olarak yapılan tartışmalar çerçevesinde birbirleriyle rekabet halinde olan özel kesim kuruluşları maliyetlerin kontrol altına alınmasına veya düşmesine yol açarlar. En azından New York şehrinde, kampanya faaliyetleri veya hizmetleri engelleme yetenekleri ile birlikte kamu işçi sendikalarının artan etkisi idari imtiyazlar üzerinde yetersiz bir etkiye sahiptir. Toplu pazarlıklarda pazarlık alanı genişlemekte ve işgücü daha önceden idareye bırakılmış kararlarla karışmaktadır. Hizmetlerin özelleştirilmesiyle bu etki daha münasip bir bakış açısına bürünecektir. Benzer şekilde eğitim konusunda yapılan tartışmalarda, vesika sistemine göre yapılan özelleştirme daha etkin ekoller ortaya çıkaracaktır, çünkü eğitimsel kaynakların tanziminde denetim sahibi olan ebeveynler farklı eğitim tercihleri arasından seçim yapabilirler. Bu nedenle okullar etkinliklerini arttıracaklardır. Eğer arttıramazlarsa ebeveynler arasında güven tesis edemeyecekler ve eğitmek için yeteri kadar öğrenci bulamayacaklardır. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde özelleştirme faaliyetlerinin savunulması devletin etkinliğini kısıtlayan en güçlü etken olarak yerel hizmetlerin dağılımının tekelci doğasını karşımıza çıkaran rekabet, özelleştirme yoluyla tavsiye olunan çaredir.

İkinci tanım ise Batı Avrupa'daki en son fikir mücadelelerine dayanmakta ve Amerika'da bahsedilen durumla çok az ilgili olmaktadır. Birinci ve üçüncü dünya ülkelerinden geriye kalanların bir çoğunda ve Avrupa'da devletin kendi kamu girişimleri (SOEs= State Owned Enterprises) bulunmaktadır. Bu kurumlar tamamen ya da kısmen devlete aittir. Bu kurumları ABD'deki aynı yapıdaki kurumlardan ayıran nokta, bu SOEs'lerin bir çoğunun toplumda adaleti sağlamak için tesis edilmiş olmalarıdır. Yani, devlete ait olmayan kuruluşlar tarafından bölüşülecek hammadde veya benzeri diğer ürünleri üretirler. Dünyadaki havayollarının bir çoğu özel yatırımcı ortakları da bulunan kamu girişimlerinin elindedir. İsrail'de devlet işçi sendikaları konfederasyonu Histradut'un da ortağıdır. Onların iştiraki bulunan kendi kuruluşları daha çok Yahudi örgütündeki gibi kamu veya özel ve hatta ulusal diğer örgütlerin ortaklığıyla şekil almaktadır. Buradaki özelleştirme SOEs'lerde devletin nispi pozisyonu ile ilgilidir. İngiltere'de Margaret Thacher hükümeti sarayın sahip olduğu SOEs mülkiyetlerinin tamamını satarak bazı özelleştirme faaliyetlerinde bulundu. Fransa'da Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın döneminde devletleştirilen mali hizmetler sanayi kuruluşlarının bir çoğu Başbakan Jacques Chirac döneminde özelleştirildi. İtalya'daki gibi birçok ülkede ise devlet SOEs'lerde devletin görevlerini yürüten holding kuruluşlarına sahiptir. Kamu yararına çalışan kuruluşlar (PBCs = Public Benefit Corporations). ABD'de tesis edilmiştir. Ancak kamu-özel adilliğini sağlayan kurumlar geçen yüzyılda kurulmuş değildir. PBCs ve SOEs'lerin politik ve idari sorumluluklarının benzer şeyler olmasına rağmen aralarında kökten gelen bazı farklılıklar vardır. Amerika' daki kamu yararına çalışan kuruluşlar kendi faaliyetlerinden elde ettikleri gelir akımları ile hizmet ederler ve her zaman açık verirler. Amerikan halkına göre bu açık SOEs'lerin kavranabilmesi için bir anahtardır.

Üçüncü tanım ise, son zamanlarda özelleştirme nüansına eklenen bir kavram olarak mülkiyetin satışıdır. Reagan yönetimi gelirleri arttırmak ve kamu yatırımlarını sona erdirmek amacıyla federal devlet holdinglerinin bazılarının paraya çevrilmesini (likidasyonunu) amaçlamıştır. Bu konuya en güzel örnek olarak Kuzeydoğu'da Conrail Demiryollarının ve Batı'da petrol arazilerini satışı verilebilir. Federal finansman kurumlarının elinde bulunan yerli ipoteklerinin satışı yönündeki teklifler ve Bonneville Hakimiyeti ile Tennessee Valisi otoritesinin özelleştirilmesi de gerçekleştirilmiştir. Bu özelleştirme uygulamalarından beklenen asıl gaye bu mülklerin peşin değerlerle paraya çevrilmesidir. Herşeye rağmen paraya çevrilmiş mülklerin piyasa değerlerinin belirlenmesi sorun olmaktadır. Kaliforniya'da federal hükümet petrol rezervi bulunan arazileri piyasa analistlerine göre sekizde biri gibi oldukça düşük bir piyasa fiyatından satmak istemiştir. Kuzeydoğu'da Conrail Demiryollarının Satışı bazı grupları bu kurumu demiryolu taşımacılığı yapan bir konsorsiyuma satmak istemeleri yüzünden bir sorun haline gelmiştir. Hükümet bu öneriye sıcak bakmamış ve Norfolk Southern tarafından verilen öneri üzerinde durmuştur. Ancak her ne kadar politik sorunlar çözümlense de diğer başka sorunlar da mevcuttur. Örneğin Conrail Demiryolları kuzeydoğu hattı boyunca uzanan geniş bir mülkiyete sahiptir. New Jersey'deki Hudson Conty ve Kuzey Philadelphia'daki gibi bazı durumlarda bu hattın geçtiği arazilerdeki kalkınma üzerinde bu kuruluşun etkisi çok büyük olmuştur. Federal mülklerin kendi peşin değerleri üzerinden paraya çevrilmesi bütçe sorunları için geçici bir çözüm olabilir ancak, yerel halkın kamu yararı üzerinde oldukça önemli olumsuz etkilere de yol açabileceği bir gerçektir. Bu durumda ise, özelleştirme uzun dönemli etkilerinin kısa dönemli kazançlara ağır bastığı komplike bir politika olmaktadır.

Dördüncü özelleştirme tanımı ise bir sözleşmeye dayanmaktadır. Buradaki özelleştirme kavramı henüz çok az bilinen ve çok açık olmayan bir kavramdır. Tamamen bir özelleştirme uygulama biçimidir. Devletin gelenek-sel sorumluluğunun devam ettiği ancak idarenin özel kesimde olduğu bir durum sözkonusudur. Özel firmanın finansal başarısı ve politikasından devlet gücü sorumludur. Böyle bir özelleştirmenin geleneksel kaynağı sosyal hizmetlerin sağlanması olmaktadır. Çünkü sosyal hizmetlerin bir çoğu gönüllü ve dini kuruluşlar tarafından başlatılmıştır. Devlet bu sorumlulukları üzerine almaya başladığı zaman bu hizmetlerin ve deneyimlerin bir esası olmuştur. Bir çok durumda, çocuk ve aile hizmetlerinde, ilaç ve alkol bağımlılığında ve diğer sosyal gereksinimlerde hizmetin sağlanması bu gruplar tarafından en iyi şekilde gerçekleştirilebilir. Devletin bu kurumlarla sunacağı hizmetler konusunda yaptığı sözleşmeler ve danışmalar doğrudan devletin sosyal hizmet acentaları, ceza mahkemeleri, aile mahkemeleri ve diğer kuruluşlar tarafından gerçekleştirilir. En güncel örnekler olarak analitik ve araştırma hizmetlerinin ihale edilmesi verilebilir. A.B.D. Enerji Bakanlığı kendi toplam bütçesinin dörtte üçünü ihale etmiştir veya özelleştirmiştir. Bu uygulamanın bürokratik avantajı insanların bütçe dışında olmasıdır. Onlar bütçede veya anketlerde gözükmezler ve sivil hizmet sisteminin dışındadırlar. Teklif edilen esneklik oldukça aşırıdır ancak kötüye kullanma fırsatları da bir o kadar fazla olmaktadır. Eyalet düzeyinde ve yerel düzeyde özellikle toplantı merkezlerinin, park sahalarının ve spor alanlarının idaresinin özelleştirilmesi için baskılar mevcuttur. Tennesse' de eyaletin düzeltici araçlarının idaresinin özelleştirilmesi için çok çaba harcanmıştır. Özelleştirme, geniş vasıtaların uygulama maliyetlerinin, kamu işçi sendikalarının işverenler üzerindeki yükünün ve her dört tanımda da yer alan özel piyasa ekonomisi değerinin azaltılmasına giden yolda hızla önem kazanmaktadır.

Bu tanımların her biri süzgeçten geçirilmiş olup belli nüans farklarını ortaya koymaktadırlar. Konunun odak noktası ideolojik olmaktan çok uygulamaya yöneliktir. Kamu yöneticilerinin özelleştirmenin teorik temelleri konusunda gerçekten hiç bir açıklamaya ihtiyaçları yoktur. Çünkü kendi deneyimleri özelleştirme düşüncesinden muhtemelen ayrılmaktadır. Gerçekten bu konu ortaya konmak zorundadır. Özelleştirmenin ideolojik olarak savunulması uygulanabilirliğini abartmakta ve kavram olarak şüphe uyandırmakta ve özelleştirmeyi uygun politik bir araç olarak seçen uygulamacı kamu yöneticileri, ideolojik alanda özelleştirmeye karşı olanların karşı savunmasıyla karşı karşıya kalmaktadır.

Kamu Tercihi Teorisinde Etkinliğin İkiz Teması

Özelleştirme terimi ile gerçekten anlatılmak istenen kavramın karmaşık olmasına rağmen, bu terimin kullanıldığı her yerde ortak olan tek bir şey vardır: Etkinliğin maksimizasyonu. Özelleştirmeyi savunanların ortak varsayımı; doğal olarak, kamu yöneticilerine oranla özel kesim yöneticileri hizmetlerin arzında daha başarılıdır. Kamu yöneticileri üzerindeki kısıtlamalar özel kesim yöneticilerine oranla oldukça fazladır. Özel kesim yöneticilerinden daha fazla sorumluluk altında olan kamu yöneticilerinin üzerinde bütün vatandaşların, basının ve işçilerin kısıtlamaları vardır. Şu da işaret edilebilir ki, özel kesim yöneticiliği kamu yöneticiliğinden oldukça farklıdır. Özel kesimde olduğu gibi politika tercihlerinin kriterinde homojenlik yoktur. Kamu hizmetlerinin fiyatlarının belirlenmesinde herhangi bir objektif yöntem yoktur ve bu nedenle kamu kaynakları ile ilgili yatırım faaliyetleri için yapılan rekabet arasında herhangi bir karşılaştırmalı inceleme esası da yoktur. Devlet özel bir kuruluşa göre daha açık olmalıdır. Kısaca, iki şeyin doğrudan mukayesesi yapılamaz. Özel kesim yöneticilerinin kamu sorumluluğunu üzerine aldıkları zaman farklı hünerlerine ihtiyaç duyulur.

Kamu ve özel kesim yöneticiliği ile ilgili tartışmanın bu standart noktası, özelleştirmeyi savunan entellektüeller tarafından ciddiye alınmalıdır. Özellikle büyük Amerikan şehirlerinde bazı hizmetlerin arz edilmesinde tekeller yerel hükümetlerin yerini almıştır. İster kamu kesimi olsun ister özel kesim olsun tüm faaliyetleri üzerine alan bu tekellere olan eğilim bir hayli fazladır. Yurtiçi kaynaklar bu kurumlar tarafından eritilmektedir. Çünkü yeni ürün üretme ihtiyacı yoktur, yenilikler çok azdır, araştırma ve geliştirme faaliyetleri gözardı edilmektedir. Müşteriler tercilerini belirtmek için bir kaç yola sahiptir ve minimum hizmet talebi ile karşılaşıldığında hiçbir seçenekleri yoktur. Çünkü özel kesimdeki karlılık gibi kamu kesiminde de politika üretenlerin birleştirici bir kriteri yoktur, hizmetlerin karşılaştırmalı değerinin fiyatlandırılması oldukça güçtür. Aslında kamu kesimi hizmet üretenlerin kendi taleplerini ortaya koydukları birkaç seçenekten birini sunar. Sovyet askeri kurumlarının Amerikan tehdidini öne sürdüğü gibi Pentagon'da Sovyet tehdidini ortaya atar; ve özel eğitim değerlendirme komitelerine başvuran öğrencilerin % 95'ine hizmet verir.

Yerel hizmetlerin bir çoğunun tekelci yapısı monopsonistik bir karakter ile karşılaştırılabilir. Çoğunlukla, yerel hükümet üretilen mal veya hizmetin tek alıcısıdır. Bu, yerel hükümetin elde edeceği avantajın olması gerekenden daha az olması demektir; yani monopsonistik bir fiyat konulur fakat aynı zamanda bu yerel hükümetin rekabet dışı kısıtlamaları da kaldırılır. Gerçek hizmet üreticileri profesyonel gruplaşmalara doğru yönelmiştir. Monopsonluk dahili tercihleri, doğru eğilimleri destekler ve bürokrasi ile kişi arasında yetki dengesizliği ortaya çıkartır.

Tekelci devlet ve monopsonist üreticilerin bir arada olduğu kombinasyon bazı dengesizliklere yol açar. Politik bilimcilerin politik arena olarak adlandırıldığı ortamda üçüncü partilerin kendi çıkarlarını etkilemek için bir araya geldiği hizmet alanlarında bu kombinasyon toplumun hevesliliğini kırar veya okullarda olduğu gibi velilerin hevesliliğini kırar ve hatta merkezi politik otoriteleri mali otoriteleri karşısına alır. Bu dinamik New York'ta mali krize neden olmuştur.

Bu modeller bir çok araştırmalarla ispat edilirken, bazı güçlükler de olmuştur. Tekelci davranışların, firma teorilerinin, kamu tercihi teorisinin ve özelleştirmenin temelini oluşturan tartışmalara katkıda bulunan aynı entellektüel gelenek aynı zamanda , en azından devlet veya eyalet düzeyinde ona karşı da çıkmaktadır. Yerel yönetimlerin etkinliğine karşı bu baskıları açıkça ortaya çıkartan bu gelenekle birlikte yine aynı gelenek etkinliğe karşı dolaysız ve belirtisiz baskıları da ortaya çıkarmaktadır. 1956'daki makalesinde yerel harcamalarla ilgili olarak Charles Tiebout, Amerikan federalizminde yargının paramparça oluşunu ele almıştır. Ona göre kamu mallarına karşı kişisel veya ailesel kaynaklar vardır. Bunların her ikisi de çeşitlenmektedir. Ancak onbeş yıl sonra Albert O. Hirschmann'ın " Çıkış ve sadakat" olarak adlandırdığı kavramlar arasındaki kararların temelini oluşturan etkiler olacaktır. Eğer kamu okullarındaki eğitimin kalitesi diğer okullardan daha üstün ise genç aileler yüksek vergilere tahammül etmeye karşı çıkmazlar. Bir çoğunun geliri sabit olan yaşlılar muhtemelen düşük vergileri tercih ederler ve sosyal hizmetler için ailelerine ve kiliseye bel bağlama eğilimindedir. Yalnız insanlar ise daha az hizmet ve düşük vergi isterler.

Kamu tercihi geleneğine göre, etkinliğe doğru bir teşvik farklı vergi gayretlerinde eşit hizmet tertipleri sağlayan farklı yargılardan kaynaklanır. Diğer şartlar eşitken 1.12 x Y ve Y vergi çabasındaki bir organizasyon veya aile ve kişinin tercih şeması bir yargıya doğru yönelme eğiliminde olacak veya organizasyon ilk yargıya doğru yönelme eğiliminde olacak veya ikinciye yerleşecek ve çıkışa meyilli olacaktır. Yargısal etkinlik değişkenlerindeki artış ölçüsünde kaçınılmaz olarak vergi çabası "atalet avantajları" ile karşılaşılacak ve bir yere yerleşmek açısından kişi, aile veya organizasyon için vergi çabasını irrasyonel yapacaktır. Bu faktörler azalan sermaye tarafından değerlendirilen atalet avantajları kadar güçlü bir hale gelir ve iş veya diğer faktörlerdeki bir değişme kararın kesinleşmesini sağlar.

Kamu kesimindeki bu tekelci davranış diğer kamu birimleri tarafından yargısal olarak sınırlanır. Coğrafi bölünmeler etkinliği teşvik eder. Kamu tercihi teorisinde, birbiriyle yarışan iki önemli noktada bir gerilim mevcuttur. Bunlardan birine göre yerel hizmetlerin tekelci doğası etkinsizliğe yol açar ve diğerine göre eyaletler ve yerel yönetimler bazındaki coğrafi sınırlar etkinliği teşvik etmektedir. Bu iki tema da sosyal bilimciler tarafından ampirik olarak incelenmiştir. Burada bize ilginç gelen şey, uzun dönemli mutlak sonuçlarıyla sınırlı yerel kamu hizmeti tekellerini etkileyebilen tüm ikna edici tartışmaların ardında özelleştirmeyi savunan gelenektir. Kamu idareciliğinin kalitesi gibi değişkenlere müdahale eden bir sonuç kamu tercihi teorisyenlerinin teorik tartışmalarından çok kamu kesiminin etkinliği üzerinde etkili olacaktır.

Özelleştirmeden Beklentiler: New York'tan Dört Uygulama Örneği

Özelleştirmenin, şimdi, kuramsal bir çevre içinde tartışılmasına rağmen, gösterilen ilerleme gerçekte yıllar boyu aşağı seviyelerde olmuştur. New York şehrinin deneyimlerinden üç olay, özelleştirme için ortaya atılan sizlerin tamamen yerine getirilmeyebileceği hususunu içermektedir. Buradaki maksat yine, özelleştirme kavramını yok etmek yerine, gerçek faydasını görmek açısından ideolojik şartlardan çok gerçek koşullar altında tekrar gözden geçirmektir. Bu dört uygulama örneği, çöp toplanması, özel meslek okulları, okul taşıma hizmetleri ve spor imkanlarının yönetimidir.

Çöplerin toplanması : New York şehrinde katı-çöp toplanmasına ait iki ana yapı vardır. Şehrin Sağlık Teşkilatı bölümü halkın ve New York'un kår amacı gütmeyen kuruluşlarının katı çöplerini kaldırır. Özel kartering firmaları ise, büro binaları, restoranlar ve toptancıları da içine alan ticari teşebbüslerin sıhhi şartlarını geliştirme ihtiyaçlarına hizmet ederler. Bu halk sağlığını korumaya yönelik hizmetin ikili yapısı özelleştirmenin bir sonucudur. 1957 yılında şehir, halk sağlığını koruma hizmetlerinin arzını ticari işletmelerin elinden alıp özel şirketlere devretti. Satış firmaları, sağlık şartlarını geliştirmeye yönelik ihtiyaçları olan ticari kuruluşların arasında anlaşmak için fiyat arttırımında bulundular ve New York şehrinde düzinelerce kartel şirketleri ortaya çıktı.

Kuramsal bir bakışa göre, New York şehri halk sağlığını koruma bölümünün elinde bulunan tüm şehrin tekeli bozuldu ve bölüm tarafından önceden sağlanan hizmetlerin arzı için bir fırsat ortaya çıktı. Ama sonra tamamen yararlı olmadı. 1980'lerin ortasından itibaren, çöp toplama işinin özelleşmesi ile beklenen randıman alınamadı. Holding şirketlerince ortaklaşa sahip olunduklarından, özel kartering şirketlerinin çoğalması gerçekten de aldatıcıdır. Ek olarak, resmi ya da gayri resmi düzenlemeler yoluyla şehir servis bölgeleri ve rotalarına bölünmüştür. Yemek servisi şirketleri, diğer şirketlerin iş rotalarında ve rekabet rotalarında rekabet etmeyecekleri konusunda anlaşamamışlardır.

Teşkilatlanmış suçların, özel taşıma şirketleriyle alakası olduğu yolundaki şüphe doğru olmasa bile, çöp ticareti endüstrisinin özelleştirilmesinin, iddia edilen faydaları tabiki elde edilememiştir. Müşterilerin alternatifleri yoktur. Şehirden ticari kuruluş sahiplerine posta çıkarıldığında, şehir merkezi Manhattan'daki büyük bir şirket binası da dahil çoğunun taşıyıcılarına fazla fiyat ödedikleri görülen Rekabetin yokluğu taşıma fiyatlarını yukarı fırlatmıştır.

Devletin elinde bulunan tekel özel kesimin eline geçilmiştir. Ek olarak, özelleştirmenin faydası olarak beklenebilir. Özel taşıyıcıların devlet memur birlikleri ile uğraşmayacağı engellenmiştir. New York şehrinde özel bir çok taşıyıcı olmasına rağmen, yalnızca bir birlik vardır o da "Te amsters"dır. Anlaşması şehir çapında olup tüm özel taşıyıcıları bağlamaktadır.

1987'de çöp toplamanın özelleştirilmesinin New York şehri için bekleneni vermediği açıktır. Çöp taşımacılığı üzerine süregelmekte olan politik tartışmalar özellikle tehlikeli atıklar hususunda daha büyük bir düzenleme ile ilgilidir. Birçok özel taşıyıcı amyant ve hastane atıkları gibi tehlikeli şeylere hususi olarak el sürmezler. İlave hükümet sorumlulukları almaya yönelik bir eğilimin yanısıra, Koch yönetimi, özel taşıyıcıları saf dışı bırakmayı ciddi olarak düşünmektedir.

Özel Mesleki Okullar

New York şehrinde çöp toplamasının özelleştirilmesinde özel idari bir seçime yönelinmesine rağmen, özel mesleki okullar hakkında hiçbir karar alınmadı. Fakat, bu okulları düzenlemek ve finansmanı sağlanmak için bilinçli bir karar vardı. Düzenleyici ve yasamalı kişisel teşebbüslerin New York şehrindeki yığılması, hükümetin özel hizmetlerle ekonominin husule getirdiği kısa süreli, yetişkinlerin mesleki eğitim ihtiyaçlarını karşılamayı istediği izlenimini bırakmaktadır.

1980'li yılların başlarından bu yana özel mesleki ve iş okullarının sayısı New York'ta hızla arttı: 1980'de 28 iken, 1986'da 100'e yükseldi özel iş ve meslek okulları birkaç haftadan iki yıla kadar artan eğitim programları sunmaktadır. Müfredat programı, sürücü kursları havalandırma cihazı tamiratı ve bilgisayar yardımcılığından çeşitli iş ustalıklarına kadar dağıl-maktadır. Bu okulların bir çoğunun uzun gelenekleri vardır ve öğrenci ve toplumların önemli yardımlarda bulunmuşlardır. Ama bir çoğu da yapmamıştır.

Üçüncü parti ödemelerle desteklenen çoğunlukla öğrenci kredileri, New York şehri öğretim yardımı ve Federal Pell bağışları bu okulların eğitim hizmetleri sıklıkla araştırılmaktadır. En önemli pazarları, devlet okulu sis-teminden ayrılmış ve Güney Asya ya da Caribbean ve Güney Amerika'nın İspanyolca konuşulan bölgelerinden yasları 18'in üzerinde olan öğrencilerdir. Kaydolanların çoğu siyah, İspanyol ve kadındır.

Şehrin eğitim bölümü, New York' taki özel meslek okullarının düzeninden sorumludur, fakat kaynakları zorlanmıştır ve bu kurumların bir çoğu ulusal halkaya üyedir ve de bölüm memurlarının yetkisi dışında iş görmektedirler. Gerçekten devletin bir çok müfettişi, devlete ait okulların bir çoğu New York şehrinde iken, Albany' dedir. Devlet ve şehrin tüketici ilişkileri savunucusu, hukuk yardım vekili ve yasamalı kadroca idare edilen bir seri araştırma sonucunda kötü hizmetlerin ve yolsuzlukların örnekleri açığa çıkarıldı. Bir çok okul öğrencilerini yardım potansiyeline göre tayin ettiler ve böylece okul taksidi ve ikincil olarak da eğitimleri için gerekli ihtiyaçları karşılamakla ilgilendiler. Bazı okullar giriş için öğrencileri yetenek testlerine tabi tuttular. Öğrenciler [devlet ve federal yardım için uygunluğu garanti edilerek] sık sık arzu ettiklerinden daha uzun programlara yöneltileceklerdir. Öğrencilere, yerel yüksek okullarda gerçekte daha az bir ücretle eşit derecede ya da daha iyi hizmetler alabilecekleri asla bildirilmemiştir. Borçlanma için teşvik edilmişlerdir. Bazı öğrenciler, kredi için başvurduklarının hiç bir zaman farkında olmadan kredi başvuru formları imzaladılar ve okula başvuran öğrenciler için bir kişi başı ücreti ödendi. Bir okul, avukatlarının iflas dosyası hazırlıyor olmalarına rağmen, öğrencileri kaydetmeye ve taksitlerini kabul etmeye devam etti.

Geçen on yıl içinde, New York Eyaletindeki özel meslek okullarında yaşanan deneyimler, eğitim hizmetlerinin özelleşmesi hakkında bazı ciddi soruları ortaya çıkardı. Üçüncü grup ödemeleri, bu okullara giden öğrencilere hazır bulundurma, -esas olarak özelleştirme taraftarlarınca geliştirilen bir makbuz sistemi şekli- okulların veya öğrencilerin tarafında eğitim kalitesini garanti etmek için çok az teşvik ediciydi. Bir çok öğrenci okullardan ayrıldı. Okullar, boş sıraları yeni öğrencilerle doldurarak yeni ücretler alabileceği için, özel kesim ayrılanları geri çağırmak için hiç bir girişimde bulunmazlar. Bu öğrenciler için rekabetin kariyer seçeneklerini veya eğitimin kalitesini arttırdığının bir kanıtı yoktur. Rekabetin, devlet ve federal yardım için potansiyeli en yüksek öğrencilerin okullarında olduğu görülmektedir. New York eyaletinde, eğitim topluluğunun tüm kesimlerinde özel meslek okullarının en az dürüst ve en az etkili olduğu görülmektedir.

Okul Taşımacılığı : New York şehrinde okul taşımacılığı hizmetleri özeldir. Şehrin okul bölgesinin öğrencilerinin bir çoğuna serbest taşıma sağlanmasına rağmen, eğitim kurulu, hizmeti anlaşmaya bağlamaktadır. Beş ana otobüs şirketi bazı hizmetler için rekabet etmekte ve en kuvvetli olanı da Varsity Otobüs Şirketi olmaktadır. Eğitim Kurulu' nun potansiyel müşteri sayısını çoğaltma ve böylece rekabeti arttırma çabalarına rağmen, okullarla anlaşma yapmak için fiyat teklif edenlerin sayılarında önemli bir artış olmamıştır. Yeni bir şirketin sermayesi ve başlangıç giderleri hayli yüksektir. Gerekli güvenlik teçhizatı, hem okul sistemini hem de satıcıları, çocuklar ve karlar arasında zorlu değiş tokuşlarla bırakarak masrafları yükseltmektedir. Azınlığı ve küçük şirketleri okul taşımacılığı işine sokma çabalarına rağmen durum değişmemektedir: Bir firma pazara hakim olur ve diğer dördü de tekelci suistimal üzerindeki bütün kontrolü sağlamaktadır.

Şehrin eğitim kurulu potansiyel fiyat teklifçilerinin sayısını arttırsa bile, okul taşımacılığı pazarında gizli bir tekel vardır. Beş otobüs şirketinin de pazarda iş görüyor olmalarına rağmen, fiyat teklif sürecinin arkasındaki esas yönetici güç, şoförler birliği ve beş şirket arasındaki anlaşma koşullarıdır. Taşıma hizmeti dağıtımındaki iki temel masrafın biri otobüslerin bedeli yine tekele yakın bir durum diğeri de işin bedelidir. Şoförler birliği otobüs şirketlerine grev yaparken aynı zamanda eğitim kuruluna yüksek satıcı ücretleri değişik iş kuralları veya kanunen yalnızca otobüs şirketini bağlayan başka anlaşma talepleri için baskı yaparak okul sistemine de grev yapmış oluyorlar. Ama, gerçekte en azından iş şartlarında, açık bir tekelci monopsonist ilişki vardır, birlik tüm hizmetleri sağlayandır ve okul sistemi de tek satın alıcıdır. Otobüs şirketleri arasındaki rekabet etkili olsa bile yalnızca taşıma pazarının hudutlarında etkili olacaktır. Özelleştirmenin burada yalnızca küçük etkileri olmuştur.

Spor Tesislerinin Yönetimi: Eğer özelleştirmenin tanımlarından biri de idari ve tahlili hizmetlerle anlaşma ise spor tesislerinin yönetiminde süregelen aktivitelerin de bunun bir ilişkisi vardır. Birçok topluluk, spor ve toplantı binaları gurur işareti olmuş ve ağır sermaye yatırımlarını içermiştir. Eğer bir şehir bölgesel bir merkez bölümü olarak bir ün elde edip bu ünü korumak istiyorsa spor ve toplantı binaları iç yapı grubunun bir bölümü olarak görülürler. Spor ve toplantı tesislerinin nasıl inşa olup yönetildiği şimdi genellikle ekonomik gelişmenin bir özelliği olarak görülürler. Ama, Indiana Polis, Indiana'daki, Lilly Endowment " Birleşik Devletler Amatör Spor Merkezi" haline gelmesi için şehrin çabalarını kısmen finanse etti ve tavsiyelerde bulundu. Bunun ekonomik ve iç özelliğini fark etmek için bir kişinin spor tarafları olması gerekmez.

Tüm bunların hepsinde bu tesisleri inşaa etmek ve yönetimlerini belirlemek hükümet için bir eğilimdir. Ya genel hizmet hükümeti ya da kamu fayda şirketleri. Bunun birçok avantajı vardır. En iyi yanı, idareyle anlaşmak personel uygulamalarını sivil hizmet sistemi ve kamu işçileri ortak pazarlaması dışında tutmaktadır. Personel atamalarında daha esnek olma ve telafi paketleri bir kamu tesisinin özel müdürü için elde hazır bulunmalıdır. Ek olarak, özel müdürler daha fazla para alacağından tesisin kullanımını azami hadde çıkarmak için bir teşvik alacaktır. Kamu idarecileri fazla para alamayacaklardır.

Özelleştirme kavramının tam uygulanmasının, önemli kamu iç yapı yatırımlarının daha randımanlı kullanımı için bazı ümitler taşımasına rağmen, yine kamu tesislerinin özel idareleri ile ilgili New York deneyimi olumsuz olmuştur. New York şehrinin genel hizmet hükümeti 1960 ve 1970'li yıllarda iki önemli spor tesisi inşaa etmiştir. Shea Stadyumu 1961'de 24 milyon dolara ve yeni Yankee Stadyumu 1974 yılında 127 milyon dolara yapılmıştır. Sezon içinde stadyumu esas kullanma hakkı olan New York Mets ve New York Yankee'leri ile ve sezon dışında, New York şehri parklar bölümü ile uğraştılar. Her iki durumda, -sezon yalnızca yarım yıldır-, yılın diğer zamanlarında tesisi kullanmış olan iki ulusal futbol ligi imtiyazlarıyla şehri terk etmiş ve New Jersey'deki Medowlands kompleksinde oynamıştır.

Her iki stadyumun özel idare şartları, kullanım hakkına sahip kişilerle şehrin arasında yapılan anlaşmada geniş bir şekilde detaylı olarak gözler önüne serildi ve hem Yankee'lere hem de Met'lere bu tesislerin idaresinde geniş yetkiler verildi. Bunların arasında, fiyatları ayarlama, mümessillikler, programa koyma, parksız bölüm personelinin kiralanması, şirket yerinin kullanımı reklam satışları ve televizyon hakları ve diğer birçok yayınlar sayılabilir. Böylece, yılın yarısı için bu stadyumların idaresi özelleştirilmiş olur. Met'lerin davasında imtiyazlar öyle yoğundu ki, 20 yıllık kiracıları olan New York Fets şehri terk etmelerinin esas sebebinin idari kavgalar ve Metlerin ellerindeki hakla uyguladıkları basit anlaşma şartları olduğunu iddia ettiler. Yankee yönetimince kabul edilene kadar şehre sahip Yankee stadyumunun diğer kuruluşlarca kullanımına kontratları engel olan New York Yankeeleri, son olarak eğer şehir seyirciler için daha fazla park yeri inşaa etmezse şehri terk etmekle korkuttular.

Ek olarak şehir kendi tesisinin kullanımı için televizyon haklarından bir hisse veya televizyon haklarının pay-television işlemleri için satılamayacağına dair bir anlaşma tertip etmediğinden, Yankee kuruluşu, hakları 200 oyuna yerel bir spor kablolu yayın kuruluşuna sattı. Politik avantajından daha kötüsü, New York şehrinin çoğuna hala kablolu televizyon için elektrik tesisatı döşenmedi. Yeniden inşa edilmesinden 15 yıl sonra, Yeni Yankee Stadyumu, özel bir kuruluşa yapılan doğrudan kamu yardımı olarak görülebilir.

Bu deneyim önemsiz değildir. Şehirce, kendi spor tesislerinin daha iyi yönetiminin, kullanımını arttıracak, gelirleri çoğaltacak, daha çok yönetimsel esneklik sağlayacak ve artık bir beyzbol maçını evde seyredemeyen fanatiklere politik bir sorumluluk kazandıracaktır.Parklar Bölümü ile Met' ler ve Yankee' ler arasındaki ilişkinin hep kiracı ve mal sahibi şartları altında tasvir edilmiş olmasına rağmen, bu ilişki tesislerin yönetiminin özelleştirilmesi olarak adlandırılabilir. Bu yolla da, New York şehrinin yatırımlarında daha fazlasını alabileceği görülür ve diğer yönetim de hatalarından kaçınır. Bağımsız bir şirketle yönetimin tam özelleşmesi, şehre daha iyi satış durumu ve daha büyük bir gelir yolu getirmiş olabilir. New york şehrinden alınacak olan ders şudur ki; eğer spor ve toplantı tesislerinin özelleştirilmesi başarılı olacaksa, esas kullanım hakkı olan kişilere özelleştirilmemelidir.

Nelere Dikkat Edilmelidir ?

Bu dört olaydaki nokta, özelleştirmenin tüm hallerini ret etmek değil ama basit olarak limitlerini göstermektir. New York şehrindeki diğer faktörleri -birlik kuvveti, şehrin ölçüsü ve politika ve hükümeti gibi- diğer hükümetlere yapılan potansiyel özelleştirme tekliflerini azaltmış olabilir. Devletin, yerel veya federal kamu yöneticilerinin kullanımına hazır araçları genişletmek yalnızca iyi sonuçlar verebilir. Ama özelleştirmenin akıllıca uygulanması zor bir girişimdir ve bu da yerel gereksinimler, yöneticisinin yüz yüze geldiği zorunluluk ve kaynakların matrisi ve özelleştirmenin hükümet içindeki farklı gruplar ya da diğer hükümetler üzerindeki etkileri karşısında düşünülüp tartılmalıdır. Bir tek şey kesindir ki, New York Şehrinin deneyimi kamu idarecilerinin soru sormaya ve özelleştirmeyi ideolojik bir çerçeve içerisinde değerlendirmemeye iter. En azından 10 yayın, politikacı ve kamu idarecilerince özelleştirme için kesin bir karara varılmadan önce düşünülmelidir.

1 - Gizli tekeller : Gizli tekeller, kamu tekelinin bozulmasıyla beklenen verimi azaltırlar. Bu tekeller iş te olabilir veya bir hizmet arzı için anlaşma yapılabilecek satıcılar da olabilir veyahut bir hizmetin arzedilmesi için gerekli madde de olabilir. Elbette, bir ihaleye giren firmadan bir tek fiyat teklif eden olursa, ihale şartnamesinin getirdiği birikmiş paralar için bir potansiyel kazanılamayacaktır. Ana ve babalara eğitim politikasında yüksek bir ses verecek olan makbuz sistemi için olan potansiyelin, güçlü bir öğretmenler birliği ile bu devletlerde muhtemelen ayağı kaydırılacaktır. Gizli tekeller, özel kesimdekilerin amaçladıklarının zıttı olarak çalışacaklardır. Ya bu gerçeği kabul edecekler ya da kamu tekeline ek olarak bir özel tekel setini bozmanın ek mali ve politik maliyetlerini karşılamaya istekli olacaklardır.

2 - Mevcut Düzenleme İhtiyacı : Bir şirketi özelleştirme, hükümeti sorumsuz kılmayacağı için, sunulan hizmet özelleştirilmiş olsa bile hükümet yine de bu hizmeti düzenleme ihtiyacı duyacaktır. Kamu güvenliği ve halk sağlığı yayınları ve servis kalitesi ortaya çıkacaktır. Özel hastahaneler ve huzur evleri her devletçe gerçekleştirilmelidir. Özel yüksek eğitimin güçlü bir geleceği olduğu Kuzeybatı' da kolej ve üniversitelerin özel oluşu devletin düzenlemesine ve yüksek eğitim binalarına izin vermesine engel olmaktadır. Aslında bu gereklidir. Hizmeti veren kim olursa olsun, özel çalışma ile kamu ihtiyacını karşılamanın özel hareketlerde daha büyük düzenlemelere götürmesi kaçınılmazdır. Kamu ihtiyacında özel ilgilerin daha ağır bastığını garantilemek için bazı aktivitelerin düzenlenmesi ihtiyacı her zaman olacaktır ve sonuçta masraflar artacaktır.

3 - Tek Satıcının Mevcudiyeti : Özelleştirmeyi savunanların bir çoğu tek satıcının her zaman bir hükümet varlığını satın almaya veya verilmesi gereken hizmetlerle anlaşma yapmaya hazır olacağı görüşünü kabul etmektedirler. Ama hiç bir kuruluş, çoğunlukla para kaybettiği için hizmet arzetme sorumluluğunu almak istemez. Bu nedenle, hiç bir kuruluş New york şehri ya da Birleşik Devletler' deki herhangi bir büyük şehir için katı-artık yönetimi hizmetlerini arzetmez. Boston Üniversitesinden John Silber' ın, Boston okul kurulu ile, okul yönetim sisteminin üniversite tarafından yürütülmesi için anlaşma teklifine rağmen, hiç bir özel kuruluşun herhangi bir büyük şehir, ilçe ya da eyaletteki çocuklara eğitim hizmeti sunmak için yeterli sermayesi ve insanı yoktu.

Hiç bir kuruluş özelleştirilmiş ulusal bir havaalanı veya bir hava-trafik kontrol sistemini işletebilecek kadar büyük değildir ya da yeterli özel sermayesi yoktur. Bunlar da, sosyal güvenlik sistemi, Birleşik Devletler Posta Servisi veya ülke boyunca verilen kamu hizmetleri ile kıyaslanınca çok basit olaylardır.

4 - Geçiş masrafları : Özelleştirmenin dayandırıldığı kuramsal literatür gerçek bilgi ve akışkanlığı olduğunu gösterir ve bireyler de Pareto Optimalini araştırırlar. Geçiş masraflarından nadiren söz edilmektedir. Ama kamu yöneticisi, geçişle bağlantılı bozulma masraflarını da içeren bir dizi yayın ve zan ile, potansiyel iş sorunları ve satıcıların dağıtım esnasındaki başarısızlıkları, geçiş dönemindeki haksız olayların sebep olduğu davaların kötü idare ile yüz yüze gelmek zorundadır. Eğer hava trafik kontrolü özelleştirilmiş olsaydı bir geçiş dönemindeki yaşamın ve dava masraflarının potansiyel kaybını düşünün.Elişi sistemden tamamlanmış bilgi esaslı yönetim sistemine geçişi görmüş olan bir kişi üretim kaybını hesapta olmayan masrafları, iş sorunlarını ve bazen bilgisayarlaşmanın ilk etapta iyi bir fikir olup olmadığı sorularına yönelten diğer sayılamayacak sorunları anlar. Geçiş, özelleştirmenin potansiyel faydalarından daha ağır gelebilecek bir gerçek ve bazen de paha biçilmez bir masraftır. Kamu idarecisi bunu anlar. Teorisyen anlamayabilir.

5- Ekonomiler Cetvelinin Kaybı : Eğer bir hükümetin tekel işlevleri küçük çalışan bir çok şirkete devredilirse ekonomi cetveli kaybedebilir. Küçük ile kastedilen rekabetle gelen randıman, büyük ile kastedilen ekonomiler cetvelidir.Yine, New York şehri red toplamı bir örnektir. New York şehri, ülkedeki sağlık teşkilatı kamyonlarının satın alıcıları çok olduğundan büyük hacimdeki satışların ünite başına daha az maliyetle tertip edebilirler. Daha ötesi, fabrikatörler için bu satınalma işi öyle caziptir ki, bilhassa New York'un lehine olacak techizatın dizaynında şehir çalışanlarıyla işbirliğine gireceklerdir. Bu da üretim idarecilerinin sağlık teşkilatı bölümündeki kamyonların üç kişilik yerine iki kişiliğe itecek bu da işin maliyetinde ve hizmetlerin arttırılmasında milyonlarca dolar tasarruf sağlayacaktır. Eğitim hizmetlerinin parçalanması da, binalar için belirlenmiş öğrenci başına maliyette, ek hizmetlerde, taşımacılık, çocuk terbiyesi ile ilgili personel masraflarında ve diğer harcamalarda artışa neden olacaktır.

Geniş toplumsal bürokrasilerin randımanı engellemesine rağmen, bir takım ekonomiler toplum ya da kurumlar cetvelinden elde edilebilir. Seçeneklerden biri bürokratik yetersizlikleri kontrol ederek kurumu yıkmaktadır. Diğeri ise, tam cetvel potansiyeline erişmek için daha iyi idare etmektir.

6 - Pazar Değerini Hesaplama Sorunu : Eğer toplumsal bir kurum mallarından bazılarını özelleştirecekse, fiyatını neye göre belirleyecektir? Örneğin, federal hükümet Kaliforniya'daki bazı petrol arazilerini elden çıkarmak istiyor, ama teklif ettikleri fiyat, şirket analizinin standart ölçümleriyle karşılaştırıldığında pazar değerinden düşüktür. Ülkenin birçok kesiminde, yöredekiler istifade edilmeyen okulları geliştirecek kişilere satıyorlar. Bunların değeri nedir? Açıkça, fiyatın rekabet edilebilir bir duruma sokulması gerektiği tartışılabilir. Ancak mal yalnızca bir veya iki kişinin fiyat verebileceği kadar büyükse, -conrail davasında olduğu gibi- fiyat açıkça ortaya atılabilir mi? Ve eğer fiyat maksimum miktarda değilse, onu özelleştirilmiş olmakla ne kazanıldı ? Hükümet kamu sektör yararlılığını elinde mi tutuyor veya kamu mallarını pazar fiyatının altında satarak özel bir konsorsiyuma para yardımı mı yapıyor? Kamu yönetimindeki geleneksel sorun, kamu hizmetlerinin değerine fiyat biçememe iktidarsızlığı olmuştur. Bazı durumlarda, en azından, kamu malları için de aynı şey söz konusudur.

7 - Anlaşmaya Uyma : Özelleştirilmiş hizmetlerin anlaşma şartlarını tanıyıp tanımadığı hususunda kamu yöneticisi nasıl garanti verebilir? Bir hizmet veya parasal bir olayın yönetimi için yapılan anlaşmanın bir takım faydalar sunabilmesine rağmen, kamu sorumluluğunu göz ardı etmez. Günlük bakım hizmetlerinin ihale edilmesi mali fayda veya en kötü halde çocukların zarar görmesi ile ilgili satıcılarının dışarıda kalmasını kabul edecek midir veya kanunlar yüzünden sivil faaliyetleri ceza uygulamalarına açık tutacak mıdır? Özelleştirilmiş hizmetlerin düzenleyiciliği ile birlikte ihale yöntemi kalite konusunda ve kamu çıkarının korunması hususunda devletin düzenleyici bir görev almasını gerektirir. Eğer bir yerel birim herhangi bir hizmeti ihale ederse, bu hizmeti yerine getirecek olanlar yerel ve devlet ile ilgili eğitim ve sağlık düzenini bozmayacaklar, ihalede belirlenmiş hizmeti gerçekleştirecekler ve mali kayıtları yeniden gözden geçireceklerdir. Eğer kötüye kullanma ve bir cezai hareket mümkünse denetim gerekleri, programın değerlendirilmesi ve inceleme gerekleri gibi faaliyetler yerine getirilecektir. Tüm bunlar maliyetlere eklenecek ve hizmetlerden düşülecektir. Pratik bir konu olarak, ihale şartlarına uymak için özelleştirmenin gizli bir maliyet unsuru olarak satış faaliyetlerini idare edecek bir yönetim birimi gerekecektir.

8 - Fırsat Kayıpları: Bir hizmetin veya mülkün özelleştirilmesinde, devlet daha etkin faaliyette bulunmak veya daha iyi hizmetleri uyarmak açısından bazı fırsatları kaybedebilir. Özel kesimin kendi kaynaklarının kullanımında daha etkin olabilmesinin nedeni birim başına düşük maliyetler, sermaye kullanım oranının artışı ve karlılığı konusunda yöneticiler açısından içsel bir teşvik bulunmasıdır. Kamu kesiminde böyle bir teşvik yoktur. Aslında teşvik bir yana engeller vardır. Eğer bir kamu idarecisi sermayenin hizmetin sunulmasında katkısı bulunduğunu görse bile bu işe bakıp seyreder. Bu nedenle okul binaları spor ve toplantı binaları, park yerleri ve diğer kamu mülkleri kullanıma açıktır. Çünkü kamu idarecilerinin hizmetin arzındaki tüm dikkati fayda etkinlik nadiren sermaye kullanım oranına da bağlıdır. Çünkü sermayenin bütçelenmesi süreci kısmen bütçe süreci uygulanmasından ayrılır. Eğer bir okuldan veya spor binasından, kongre merkezinden ya da bir üniversiteden, maksimum faydalanılması teşebbüs edilesi bir olay ise kamu idarecileri tarafından sunulabilir. Bu mülklerin veya yönetiminin özelleştirilmesi suretiyle daha önceden hiç araştırılmamış fırsatların önü tamamen kapatılmış olur.

9 - Başarısızlıkların Maliyeti : Kamu hizmetlerini sunmak isteyen özel firmaların bir çoğu ya kalite düşüklüğünden - ki bu durumda ihaleyi veren kamu kuruluşu ihaleyi feshedebilecektir- ya da iflas etme tehlikesinden dolayı başarısız olabilir ve müşterilerini hizmetlerden yoksun bırakabilir. Her halükarda, kamu kesimi, özelleştirme aşamasından önce olduğu gibi bu hizmetleri arz edecektir veya başka bir özel firmaya bu hizmet arzı aktarılana kadar geçen süredeki faaliyetleri üzerine alacaktır. Burada gayet açıktır ki, ilk planda önemli olan hizmetin devlet tarafından yani özelleştirilmeden önce yeterli düzeyde sunulmasıdır ve bu hizmetin dağıtımının garanti edilmesi için politik baskı olacağı kesindir. Yine, ilk tesis masrafları, geçiş süreci masraf-ları yasal maliyetler ve hizmet yokluğu- müşteriler tarafından yaratılan, mali olmayan giderler - kamu yöneticilerine kendi sorumluluklarını hatırlatan kamu ihtiyaçlarıyla karşı karşıya kalan özel firmaların iktidarsızlığı sonucunu doğuracaktır.

10 - Kamu Yönetiminin Sınırları : Özelleştirme neyin özel ve neyin kamu, neyin kamuya ait ve neyin özel olduğu arasındaki ilişkileri yeniden tanımlar. Aynı zamanda sosyal teşviklerin nisbi şeklini ve bu teşviklerin kamu yönetim süreci üzerindeki etkilerini de değiştirir. Netice itibariyle, açıkça ifade edilmeyen ancak şu andaki haliyle meşruiyet de özelleştirilmiştir. Adam Smith'den bu günkü kamu tercihi teorisyenlerine kadar, kamu tasarıları üzerindeki özel firmaların ilgisini ortaya koyan entellektüel bir yapı oluşturma yolunda bitmek tükenmek bilmeyen bir çaba harcanmıştır. Smith'in döneminde, Monark'ların saçma arzularına karşı piyasa sürecinin görünen nedenlerinin uygulanması yüksek verimlilik ve barış konusunda verilen sözlere dayanmıştır ve kralların keyfi hareketleri piyasa sürecinin bir sonucu olarak azalmıştır. Bu gün kamu yönetiminin etkin olamayışının kaynağı ve keyfi hareketlerinin nedeni hizmet arzedenlerin oluşturdukları ittifaklar, kamu işçi sendikaları ve yerinden kolay kolay oynatılamayan bürokratlar olabilir. Dahası ekonomi bilimi kamu yönetimini dışlayamamaktadır. Özelleştirme, kamu kesiminin sorumluluk sürecinin, kontrolünün idarenin desteklenmesinin ve etkinliğinin arttırılması olanaklarını ortaya koyar. Ancak özelleştirme millete bağlılık duygusu açısından özel kesime doğru geçiş sürecinde belli bazı riskler taşır. Eğer özel firmalar ortak tabanlı ve orta ölçekli örgütler ise sonuç toplumsal açıdan faydalı olabilir. Aksi taktirde kamusal meşruiyet hali marjinal verimliliğin artışı açısından israf edilmiş olacaktır. Hizmetlerin el değiştirmesi sadece değerinin tesbitinin güçlüğü olarak değil aynı zamanda etkin bir kamu yönetimi açısından da çok tehlikeli olacaktır.

SONUÇ

Özelleştirme, politikacıların ve bürokratların yöntemlerine yeni politika yöntemi eklemiştir. Eğer gizli maliyetlerden, başarısızlık halinden ve teorinin ortaya koyduğu etkinliklerin elde edilmesindeki garantilerin yetersizliğinden tamamen habersiz olanlar artacaksa politikacılar özelleştirme kararı alabilirler. Kamu yöneticisi açısından bu durum bir ideoloji konusu değil, fakat son günlerde özelleştirilmeyi savunanlar tarafından ortaya atıldığından çok daha titiz politik analizlere ve kamu yönetimi ile ilgili deneyimlere dayanan ve iyi bilinen bir takdirdir.

Amerikalıların ideolojisi çok sık olarak kendi hareketlerini bir dtüzene sokar. George Kennan ve Walter Lippmann bu olguyu dış politikada görmüşlerdir, Mark Roeloff ise yurtiçi düzeyde müşahade etmiştir. Amerikalılar pazar yerini, pazar yerinin ihtiyaçların en geniş anlamda karşılanmasındaki yeteneğini, kaynak kullanımında ve kaynakların dağılımındaki etkinliğe olan eğilimini ve malların yeterince ve kolayca sağlanmasındaki şeffaflığı takdir etmektedirler. Ancak Amerikalılar piyasadan sağladıkları birçok kıymetli şeyleri piyasaya arz etmektedirler. Örneğin, çocukların yetiştirilmesi, yaşlıların bakımı, temel eğitim ihtiyaçlarının sağlanması, asgari yaşam seviyesinin sağlanması piyasaya bırakılmamıştır. Bütün bu sayılanların temini hususunda aileye, kiliseye ve devlete güvenilmektedir. Ancak Amerikalıların bu konularda sadece aileye, kiliseye veya devlete bel bağladığı iddiası şüphesiz abartılı olacaktır. Amerikalılar piyasaya çocuk-larının geleceğini değil " Pork bellies"in fiyatını belirlemesi için müsaade ederler.

Şu çok doğrudur ki, Amerikalılar kamu ihtiyaçlarının karşılanmasın-da her zaman özel çıkarları harekete geçirirler. Ancak bu sürece belli sınırlar da koyarlar. Girişimci generaller ve kendi kendini finanse eden ordular Amerikan halkı tarafından hiç bir zaman müsamaha görmemiştir. İşte bu durum özelleştirme modeli için uygun olmaktadır. Özelleştirme, kamu yöneticisinin elinde iyi bir araç olmasına ve politik konuşmalarda ilginç bir boyut eklemesine rağmen, bu kavram nihai açıklamalarının ardından dahi iddiasını savunduğu kadar bir öneri getirmemiştir. Özelleştirme sadece Amerikan halkının risk istemediği alanlarda uygulanabilecektir. Özelleştirme çeşitli kuşakların piyasanın beklenmeyen sonuçlarından belirsizliklerinden, saçma arzularından, değişkenliklerinden kendilerini korumak için sığına-bilecekleri her türlü politika ve programları kapsamaktadır.

Kaynak: Robert W. Bailey, "Uses and Misuses of Privitization" in: Steve H. Hanke, (Ed.). Prospects for Privatization, New York : The Academy of Political Sciences, 1987, pp.138-152.