AVRUPA BİRLİĞİ'NE ÜYELİK KOŞULLARI

Coşkun Can Aktan & Dilek Dileyici & Özlem Özkıvrak

 

 

I. AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK KOŞULLARI  (KOPENHAG KRİTERLERİ)

21-22 Haziran 1993 tarihlerinde Kopenhag’da gerçekleştirilen zirvede, daha önce belirtildiği gibi, Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri’nin Birliğe dahil olabilecekleri yönünde çok önemli bir karar alınmıştır. Sözkonusu Zirve’nin Sonuç Bildirgesi’nde tam üyelik için gerekli siyasal ve ekonomik koşullar tespit edilmiştir. Türkiye açısından da geçerli olması dolayısıyla tam üyelik koşullarını özetlemek yararlı olacaktır[1].

Kopenhag’da yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi’nde “üyelik için, aday ülke, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlık haklarına saygı ve korumayı garanti eden kurumların istikrarını sağlamış olmalıdır”  görüşü kabul edilmiştir. 1999 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması’nın 6. maddesinde ise şunlar yazılıdır:

“Avrupa Birliği özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulmuştur.”

Beşinci genişleme sürecini tamamlamış olan Avrupa Birliği, Şekil-5’te görüldüğü gibi,  üyelik için üç temel kriter belirlemiştir:

Birinci Kriter  (Siyasal Kriter) :

Aday ülkelerin şu alanlarda Avrupa Birliği standartlarına yakın olması gereklidir:

Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tüm maddelerinin çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmiş olması gibi özellikler tam üye olabilmek için gözönüne alınan başlıca hususlardır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olmaları gerekmektedir. Aday ülkelerin sadece demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarını ifade etmekle yetinmemeleri, bunları günlük yaşama bütün unsurlarıyla geçirmeleri önem taşımaktadır. Özetle, üç temel siyasal kriter tam üyelik için önem taşımaktadır:

i) Demokrasi ve hukukun üstünlüğü.

Demokrasi ve hukukun üstünlüğü için; siyasal çoğulculuk, ifade özgürlüğü ve din seçme özgürlüğünü kapsayacak anayasal garantinin bulunması; çeşitli devlet birimlerinin normal işlevlerini yerine getirebilmelerine olanak sağlayan demokratik kurumlar, bağımsız yargı ve anayasa kurumlarının bulunması; değişik siyasi partilerin dönüşümlü olarak iktidara gelmelerini sağlayan ve genelde muhalefetin rolünü tanıyan özgür ve dürüst seçimlerin gerçekleştirilmesi vs. hususlar dikkate alınmakta ve değerlendirilmektedir.

ii) İnsan hakları.

Avrupa Birliği’ne üyelik için Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkındaki Sözleşme’ye taraf olunması ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvurunun kabulü önem taşımaktadır.

iii) Azınlıklara saygı.

Bu konuda temel referans noktası olarak Avrupa Konseyi’nin Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından kabul edilen 1201 Sayılı Tavsiye Kararı esas alınmaktadır.

İkinci Kriter (Ekonomik Kriter) :

Kopenhag Zirvesi sonuçlarına göre, tam üyelik için ekonomi alanında ilk olarak fonksiyonel bir piyasa ekonomisinin varlığı aranmaktadır:

-Arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,

-Ticaret kadar fiyatların da serbest olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,

-Mülkiyet haklarına (fikri ve sınai mülkiyet) dair düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,

-Fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,

-Ekonomik politikaların temel ilkeleri hakkında geniş bir uzlaşmanın olması,

-Mali sektörün, tasarrufları yatırımlara yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması  gerekmektedir.

Tam üyelik için gerekli ekonomik kriterlerden ikincisi; aday ülkenin Avrupa Birliği içerisinde rekabet edebilme kapasitesine sahip olmasıdır. Bunun için;

Üçüncü Kriter (Topluluk Müktesebatına Uyum Kriteri) :

Tam üyelik için yukarıdaki iki koşulun yanısıra bir üçüncü koşul daha aranmaktadır. Bu koşul, aday ülkenin “siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmiş olması” ve ayrıca “Avrupa Birliği’nin aldığı ve alacağı kararlara uyum sağlama kapasitesi”dir.

·                    AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek.

Birliğin “ortak dış politika ve güvenlik politikası”na etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paktı’na katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir.

·                    AB’nin aldığı kararlara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak.

Aday ülkelerin Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmalarında belirtilen şartlara uyum sağlaması, tek pazara geçişi gerektiren Topluluk Müktesebatı’na uyum sağlaması, Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlaması şartı aranmaktadır.

Burada kısaca Topluluk müktesebatı hakkında bilgi vermek faydalı olacaktır. Avrupa Birliği Müktesebatı (acquis communautaire), temel Avrupa Birliği anlaşmalarında ve diğer yardımcı hukuk kaynaklarında (tüzük, karar, yönerge vs.) yer alan  kural ve kurumlar bütününü ifade etmektedir.  Dış ilişkiler, güvenlik ve adalet, serbest dolaşım, gümrük birliği, çevrenin korunması, eğitim ve araştırma vs. tüm konular Avrupa Birliği Müktesebatı içinde yeralan konulardır. Tablo-1’de Avrupa Birliği tarafından genişleme müzakereleri için hazırlanmış olan “Avrupa Topluluğu Müktesebatı Analitik Çerçevesi” yer almaktadır.  Söz konusu müktesebat, Avrupa Birliği’nin kendi içindeki müktesebatın benzeridir ve özellikle genişleme sürecinde katılım müzakereleri yapılacak olan aday ülkeler için hazırlanmıştır.

 

                       Tablo-1: Avrupa Topluluğu Müktesebatı Analitik Çerçevesi

1.                  Malların serbest dolaşımı

17. Bilim ve araştırma

2.                  Kişilerin serbest dolaşımı

18. Eğitim ve öğretim

3.                  Hizmet serbestisi

19. Telekom ve  bilgi teknolojileri

4.                  Sermayenin serbest dolaşımı

20. Kültürel politikalar

5.                  Şirketler hukuku

21. Bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu

6.                  Rekabet politikası

22. Çevre

7.                  Tarım

23. Tüketici ve halk sağlığı

8.                  Balıkçılık

24. Adalet ve içişleri alanlarında işbirliği

9.                  Ulaştırma politikası

25. Gümrük Birliği

10.              Vergilendirme

26. Dış ekonomik ilişkiler

11.              Ekonomik ve parasal birlik

27. Ortak dış ve güvenlik politikası

12.              İstatistikler

28. Mali kontrol

13.              Sosyal politika ve istihdam

29. Maliye ve bütçe

14.              Enerji

30. Kurumlar

15.              Sanayi politikası

31. Diğer

16. KOBİ’ler

 

 

Kopenhag’da yapılan  Avrupa Konseyi Zirvesi’nde,  üyelik için “politik, ekonomik ve parasal birlik hedeflerine bağlılık dahil, üyelik yükümlülüklerini üstlenme yeteneğinin şart olduğu”  belirtilmiştir. Avrupa Konseyi, bu son kriter ile ilgili olarak şu konuların önemini vurgulamaktadır. Müktesebatın benimsenmesi, aktarma, uygulama ve icra süreçlerini kapsar. Topluluk mevzuatını ulusal mevzuata aktarma yanında, uygun idari ve adli yapılar yoluyla onun etkin uygulanmasını sağlamanın önemi ve katılım müzakerelerinin temel bir önkoşulu olduğu, Madrid’te yapılan Avrupa Konseyi tarafından vurgulanmıştır.  Bu konu, üyeliğe hazırlanmanın çok önemli bir yönüdür ve üyelik için vazgeçilmez olan karşılıklı güvenin oluşturulmasının çok gerekli bir ön koşuludur. Gelişmiş bir kamu hizmeti ve yargı, aday ülkelerin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilmesi ve AB yapısal fonlarını etkin biçimde kullanabilmesi bakımından merkezi bir yere sahiptir. Müktesebatı etkili bir şekilde uygulamak ve icra etmek için, mevcut kurumlar güçlendirilmeli ve yeni kurumlar oluşturulmalıdır. Uygun beşeri ve mali kaynaklar sağlanmalıdır. Eğitim ve kariyer geliştirme programları bu sürecin kilit unsurlarıdır.

Kopenhag kriterlerinden üçüncüsünü teşkil eden “Topluluk Müktesebatına Uyum Kriteri”nin en önemli parçasını, aday ülkenin ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmiş olması şartı oluşturmaktadır. Önem taşıması nedeniyle bu kısımda Ekonomik ve Parasal Birlik ile Maastricht kriterlerini kısaca açıklamak faydalı görülmektedir.

II. EKONOMİK VE PARASAL BİRLİK VE  MAASTRICHT KRİTERLERİ

Ekonomik ve Parasal Birlik, Topluluk Müktesebatı’nın ayrılmaz bir parçasıdır. Ekonomik ve Parasal Birlik, tek paranın nihai olarak kabul edilmesi yönünde aday ülkelerin ekonomilerinin kademeli olarak geliştirilmesini içerir. Aday ülkelerin, AB’ye tam üye olması açısından şu ilke benimsenmiştir: Aday ülkeler tam üyeliğe “kendi ulusal parasını kullanmaya devam eden üye devlet statüsü” ile gireceklerdir. Bu istisna, Katılım Antlaşmaları’nda tanınacaktır.

 Ancak, Ekonomik ve Parasal  Birliğe katılım ve Birlik’te tek para birimin geçerli olması hedefine dayanan Euro’nun benimsenmesi arasında net bir ayırım yapmak gerekir. Ekonomik ve Parasal Birliğe katılacak olsalar da, yeni üye ülkelerin üyelik sonrasında tek parayı derhal kabul etmeleri gerekli değildir. Aday ülkelerin, mümkün olduğunca erken bir tarihte Euro’yu benimsemek amacıyla, Maastricht kriterlerine uyum sağlamak için, ekonomi politikalarını yeniden yapılandırmaları gereklidir. Kopenhag kriterleri AB’ye tam üyelik koşullarının esaslarını belirlerken, Maastricht kriterleri AB’ye üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birliğe katılabilmesi için gerekli şartları ortaya koymaktadır. Ekonomik ve Parasal Birliğin nihai hedefi Birlik içerisinde tek para birimine geçiş olmakla birlikte, aday ülkelerin Maastricht kriterlerine uyum ile birlikte üye ülkelerin ekonomi politikalarına uyumu sağlaması zorunludur. 

Aslında Avrupa’da bir parasal birlik oluşturma düşüncesi, AB’nin kurulmasından çok daha öncesine dayanmaktadır. Bu yönde bazı girişimler[ii] olmakla birlikte, bu konudaki temel somut girişim Roma Anlaşması ile birlikte AET oluşturulduktan sonra, topluluğa üye ülkeler tarafından 1960 yılında imzalanan Avrupa Parasal Anlaşması’dır. Bu anlaşma ile üye ülkelerin ulusal paraları arasındaki döviz kurlarındaki dalgalanma +/- %0.75 ile sınırlandırılmıştır. 1979 yılında da üye ülkeler arasında döviz kurlarının istikrarını gerçekleştirmek amacıyla Avrupa Para Sistemi kurulmuştur. Sistemin kurulmasından sonra Avrupa Para Enstitüsü oluşturulmuştur.

Ekonomik ve parasal birlik oluşturma yönündeki en önemli gelişme, Jacques Delor’s başkanlığında, üye ülke merkez bankası direktörleri tarafından oluşturulan bir komitenin hazırladığı ve “Delors Raporu” olarak bilinen ve 1990 yılında kabul edilen rapordur. Rapor parasal birliğin oluşturulması için üç koşul belirlemiştir. Bu koşullar şunlardır[iii]:

▪ Bütün ulusal paraların sınırsız ve değiştirilmez biçimde konvertibl olması,

▪ Sermaye hareketlerinin tamamen liberalleştirilmesi ve bankacılık sektörü ile diğer finansal piyasaların tam entegrasyonu,

▪ Geriye dönülmez biçimde sabitleştirilmiş döviz kurlarının belirlenmesi ve dolayısıyla kur değişmelerinin ortadan kaldırılması.

Delors Raporu, Ekonomik ve Parasal Birliğin gerçekleşmesi için üç aşama tespit etmiştir. Birinci aşama, iç pazarın tamamlanmasını, Avrupa Birliği içindeki bölgesel farklılıkları azaltacak önlemlerin alınmasını, makro ekonomik  politikaların eş güdümünün artırılmasını, iktisat ve maliye bakanları konseyi ile merkez bankası direktörleri komitesi tarafından kontrol edilmesini ve döviz kontrol mekanizmasının öngördüğü +/- 2.25 bandına tüm üyelerin bağlı kalmasını öngörüyordu. İkinci aşama için öngörülen işlemler daha tartışmalı konuları kapsamıştır. Özellikle bu aşamada Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin kurulması ve ortak para politikasını belirleme ve uygulama yetkisinin bu kuruluşa verilmesi, kabulü zor bir öneri gibi görünmüştür. Üçüncü aşamada, Avrupa Merkez Bankası Sistemi para politikasını yönlendirmenin tüm sorumluluğunu üstlenecek ve üye ülke paraları arasındaki döviz kurları değiştirilemez biçimde sabitleştirilecektir[iv].

Parasal birlik oluşturulması düşüncesinin yoğunluk kazanmasıyla birlikte, döviz kurlarında istikrarın sağlanması gerektiği görüşü önem kazanmıştır. Bu durum, öncelikle üye ülkelerin para politikalarını yeniden düzenlemelerini zorunlu hale getirmiştir. Birliğin oluşturulması ile birlikte, ülkelerin ekonomi politikalarının uyumlaştırılması gerekmektedir.

Bu kapsamda 9-10 Aralık 1991 tarihinde imzalanmış ve 1 Ocak 1993 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Maastricht Anlaşması’nda Ekonomik ve Parasal Birliğin aşamaları, bu süreçte izlenecek ekonomik ve parasal politikalar ile bunların gerektirdiği kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde Ekonomik ve Parasal Birliğin son aşamasına geçiş öncesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesini teminen bazı makro büyüklükler açısından yakınlaşma kriterleri tespit edilmiş ve bunlara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar belirlenmiştir. Maastricht Anlaşması’nda tespit edilmiş kriterler şunlardır (Bkz. Şekil-6):

 

Şekil-6: Ekonomik ve Parasal Birliğin Hedefleri ve Bu Hedeflere Ulaşmak İçin Belirlenen Kriterler (Maastricht Kriterleri)

 .

 

1997 yılına kadar yapılan hukuksal düzenlemelerin bir bütününü teşkil eden ve Avrupa Birliği’ni Kurucu Antlaşmalar’ın tamamını içeren Amsterdam Antlaşması’nın “İlkeler” başlığını taşıyan Birinci Bölüm’ün 4. Maddesi’nde de, parasal birliğin ana hedefinin fiyat istikrarını sağlamak olduğu ve para politikalarının bu hedefe tezat oluşturmayacak şekilde yürütülebileceği önemle vurgulanmıştır.

Maastricht Anlaşması, parasal birlik sürecini üç aşamadan oluşan bir takvime bağlamıştır. Buna göre birinci aşama 1 Temmuz 1990 tarihinde başlayarak 31 Aralık 1993’te bitmiştir. İkinci aşama, 1 Ocak 1994 tarihinde başlamış ve 31 Aralık 1998’de sona ermiştir. Üçüncü aşama ise 1 Ocak 1999 tarihinde başlamıştır.  

Parasal birliğin ikinci aşaması ayrı bir önem taşımaktadır. Bu aşama, Birliğe üye ülkelerin para politikalarını ortak olarak belirleme ve uygulamalarını içermektedir. Para politikalarının yakınlaştırılması amacıyla söz konusu Antlaşma yukarıda sıralanan yakınlaşma kriterlerini belirlemiştir[v]. Yine bu Antlaşma ile, fiyat istikrarı amacını tehlikeye sokan kamu açıklarının merkez bankaları tarafından finansmanı tamamen yasaklanmıştır.

Üçüncü aşama ise, Avrupa Merkez Bankası’nın oluşturulmasını[vi] ve ortak para birimi olan Euro’ya geçilmesini kapsamaktadır. 1 Ocak 1999 tarihinde başlayan Parasal Birliğin üçüncü aşamasında 1 Ecu=1 Euro olarak belirlenmiş ve üye ülkelerin ulusal paraları, ortak para birimi olan Euro karşısında sabitlenmiştir. Yine üçüncü aşamada ortak para politikası uygulanması amacıyla AMB’si oluşturulmuştur. 30 Haziran 2002 tarihine kadar Euro ile birlikte dolaşımda üye ülkelerin ulusal paraları da yer alırken, bu tarihten sonra Euro’nun tek para birimi olarak dolaşımda kalması söz konusu olmuştur.

Birlik bu kriterleri belirlemekle de kalmamış, Maastricht Anlaşması kriterlerine uymayan üye ülkelere yönelik bir takım yaptırımları içeren “İstikrar ve Büyüme Paktı”nı kabul etmiştir. 17 Haziran 1997 tarihinde Amsterdam’da yapılan toplantıda benimsenen Pakt’a göre, üye ülkenin bütçe açığı, GSYİH’sının yüzde 3’ünü geçerse, söz konusu ülkeye birtakım yaptırımların uygulanması söz konusu olmaktadır[vii].

2-3 Mayıs 1998 tarihinde gerçekleştirilen  Avrupa Konseyi Zirvesi’nde Maastricht kriterleri açısından üye ülkelerin durumları değerlendirilerek parasal birliğe dahil olacak ülkeler tespit edilmiştir. Söz konusu zirvede 15 üye ülkeden 11’i tek para birimi uygulamasına dahil olmuştur. Bu ülkeler şunlardır: Belçika, Almanya, İspanya, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz ve Finlandiya[viii].

Danimarka, İsveç ve İngiltere Maastricht kriterlerini yerine getirmekle beraber, tek para birimi uygulamasına daha sonra dahil olmak istediklerini ifade ederek parasal birlik dışında kalmayı tercih etmişlerdir. Yunanistan ise Maastricht kriterlerine uyum sağlayamadığından parasal birlik dışında tutulmuştur.

1 Haziran 1998 tarihinde Avrupa Merkez Bankası kurulmuş, 1 Ocak 1999 tarihinde de Avrupa Birliği’nde Tek Para’ya geçilmiştir. Böylece Euro bölgesi olarak tanımlanan 11 ülkede kaydi para olarak Euro kullanılmaya başlanmıştır. 19-20 Haziran 2000 tarihinde gerçekleştirilen Feira Avrupa Konseyi’nde Yunanistan’ın Euro’ya 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren katılımı kabul edilmiş ve Yunanistan bu tarihten itibaren Euro bölgesine dahil olmuştur. Danimarka’da ise yapılan bir referandumla Euro’ya geçiş reddedilmiştir. 

 


 

[1] Bu kısım Aktan, a.g.e.’den alınmıştır, bkz. ss. 19-22.

[ii] İlk parasal birlik girişimi, 1914 yılında kurulan Latin Para Birliği’dir. 1950 yılında üye ülkelerin alacak ve borçlarının takasını gerçekleştirmek üzere Avrupa Ödemeler Birliği oluşturulmuştur. Daha sonra bu takas işlemlerini gerçekleştirmek üzere Uluslararası Ödemeler Bankası kurulmuştur. Birliğin bu alanda başarısız olması üzerine 1958 yılında Avrupa Para Anlaşması imzalanmıştır.

[iii] Vural Fuat Savaş, Çağımızın Deneyi EURO, İstanbul: Siyasal Kitabevi, 1999, s. 29.

[iv] Savaş, a.ge., s.30.

[v] Coşkun Can Aktan ve Dilek Dileyici, “Parasal Düzen ve Parasal Anayasa”, Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 2, Nisan-Mayıs-Haziran 2001, s.91.

[vi] Avrupa Merkez Bankası’nın temel amacı ve görevleri, Amsterdam Antlaşması’nın “Para Politikası” başlığını taşıyan 2. Kısmı’nın 105. Maddesi’nde şu şekilde belirtilmiştir: “AMBS’nin temel hedefi fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarı hedefine halel gelmeksizin, AMBS Topluluğun hedeflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Topluluğun genel ekonomik politikalarına destek verir. AMBS, kaynakların etkin kullanımını destekleyen, rekabetin serbest olduğu bir açık pazar ekonomisi ilkesine uygun olarak ve 4. Madde’de saptanan ilkelere uygun olarak hareket eder” (Bolayır, a.g.m., s. 32).

[vii] Aktan ve Dileyici, a.g.m, s. 94.

[viii] Belçika, İtalya ve İspanya esasen yüksek kamu borçları dolayısıyla Maastricht kriterlerinin tamamına tam uyum sağlayamamış, fakat bu ülkelerin kamu maliyesi sistemlerinde önemli iyileşmeler olduğu dikkate alınarak parasal birliğe dahil edilmeleri kabul edilmiştir.