FRIEDRICH CHRISTOPH DAHLMANN:

SİVİL İTAATSİZLİK ÜZERİNE, 1835

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Devrimde ortaya çıkan eylemleri meşrulaştıran ya da affettiren şeyler olsa bile bunlar devrimin sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Hiçbir devrim yalnızca bir suçun ya da devletin karşı karşıya kaldığı büyük bir talihsizliğin bir kanıtı değildir; bunun yanı sıra, devrim sırasında işlenen suçlarla şiddeti daha da artan bir talihsizliktir. Bu nedenle akıllı ve vicdan sahibi insanlar, cezalandırma özgürlüğünü garanti altına alacağından dolayı, ne devrimin başarılarını devrimi meşrulaştırmak için ileri sürerler, ne de ortaya çıkan mevcut durumdan sakınmak için başka hiçbir araç kalmamışsa direnmeye yönelik eylemlere karşı şüpheyi artırıcı bir şekilde davranırlar. Saltanat yönetimine karşı gerçekleştirilmeye niyetlenilen eylemler, çok kolay bir biçimde, bütün bir sosyal düzenin tamamen değiştirilmesine dönüşerek aşırıya kaçabilir. Yeni rejimin iradesi kendisini muhafaza etmek olsa bile kendisini ne ölçüde kabul ettirebilir?  Bu nedenle bir kere meydana gelen bir devrim de isyanın çıkmasını uygun gören kişilere, yani kahramanlara dayanmak zorundadır. Zira devlet her yerde olmak durumunda olduğu için hükümetin ortada gözükmediği bir durumda devlet işleri sürdürülemez. Devletteki tüm iyi öğeler birbirlerine yaklaşabildikleri zaman iyi bir vatandaşın yükümlülüklerinden kaçınması her zaman uygunsuz bir davranış olarak kabul edilir.

En iyi niyetlere sahip olan bir devrim bile halkın vicdanını alt üst eden, iç güvenliği tahrip eden ve herkes tarafından tanınan ve otoritesine karşı gelinmeyen bir devletin varlığını gerektirdiği için, devletin yaptığı bütün anlaşmaları da tehlikeye atan ciddi bir krizdir. Her devrimle kaçınılmaz bir şekilde bağlantılı olarak görülen bu tip tahribatların restorasyon zamanında ortadan kaldırıldığı durumların olduğu ya da Gustav Vasa’nın Hanover kralı olması durumunda olduğu gibi tahribatların, yapılması tasarlanan plana göre meydana gelecek tahribattan daha fazla olduğu ve hatta mümkün olan en iyi şey yapıldığı için hukuka uygun bir işlem yapılıp yapılmadığı konusunda bir sorgulamanın ortaya çıkmadığı 1689 İngiltere’sinde olduğu gibi, daha nadir olaylarda bozulan devlet yapısını ayakta tutmak ve kısa bir süre içerisinde bir idareci olmaksızın zaptedilemez nitelikteki kaosu ortadan kaldırmak için anayasanın bir kısmının gücünü sürdürmeye devam ettiği durumların olduğu da doğrudur.

Hiç kimsenin uzun bir süre bekleyemeyeceği devrimleri kamusal bir iş gibi planlayan devrimci mentalite, çok üstün oldukları düşünülen geleneksel ülke değerlerinin tümüne aşırı bir bağlılığı ve sevgiyi gerektiren vatanseverliğe son derece uzaktır. Vatanseverliğin kökleri insanların doğumlarına dek geriye gider. Vatanseverlik, belki de, insanlarda sürekli olarak var olan bir özellik haline gelir ve daha geniş bir çerçevede devletin ve ulusun gelişmesi için onların gözlerini kapamalarına yol açar. Ancak, en fazla kısıtlanan akıllar bile, olağanüstü durumlar ülkeden çok uzak yerlere bakmaya zorlayana kadar günün 24 saati bizimle birlikte olan insani arzuların çoğuna bağlı kalmaya devam eder. Devrimci mentalite, anavatan ve aile bağlarını dikkate almaksızın, insan zihninde yüzeysel bir köke sahiptir. Yalnızca geniş ölçekli ilişkileri göz önüne alır. Düzen ve mutluluk içindeki en yakın ülke, devrimin kurbanlarından biri olursa çağı bile değiştirmeye kalkabilir. Siyasi mistisizme gelecek kuşakların onur bahşetmeyecekleri bir gerçektir; ancak, herkesin bir kral olarak doğduğu ülkeyi kim iyi bir şekilde idare ederse kendi ruhuna hakim olacak, aileler içinde iyi bir devlet imajı ortaya çıkaracak, bütün ilerici kurumları sürükleyen halkın moralini artıracak ve despotizm idaresinde bile onsuz olmaz özgürlük dünyasını koruyacaktır.

Kaynak: C.Can Aktan ve İ.Yaşar Vural (Derleyen ve Çeviren) , Özgürlük Yazıları, Çizgi Kitabevi, 2003. (Metnin tercümesi Aktan ve Vural tarafından yapılmıştır. İzinsiz kullanılamaz.)

 E. K. Bramsted and K.J. Melhuish, Westerm Liberalism- A History in Documents From Locke to Croce, London: Longman, 1978. (Friedrich Christoph Dahlmann, Die Politick auf den Grund und das Maass der gegebenen Zustande zurückgeführt, 2nd edn, Leipzig 1847, pp.202-4.)