Yaratıcı
alimdir ve bu nedenle evrendeki her varlığı, yaratılan varlıklar arasında özel bir
yer işgal edecek şekilde yaratmış olmalıdır. Herhangi bir amaca sahip olmadan
yarattığını varsaymak O’nun alim olmadığını varsaymaktır. Yine, her yaratığı
diğer varlıklar arasında belirli bir yer işgal edecek şekilde yaratmışsa, önceden
murad edilen yere göre her varlığın doğasını mutlaka uyarlamıştır. Belirli bir
amaç için yaratmak ve bu amaca uygun bir
şekilde her şeyi uyarlamamak bilgeliğin en büyük iradesine ihtilaf oluşturacaktır.
Bundan dolayı, Yaratıcı Afrikalıları köle olacak şekilde yaratmışsa onların
doğalarını yaratılışlarındaki bu dizayna uydurduğunu ve onların özgür olmaları
için yeterli kapasiteye sahip olmadıkları sonucuna varırız. Bu, her yaratığın
murad edilen mevkiye uygun bir tabiata göre yaratıldığı düzene göre oluşmaktadır.
Ancak, Afrikalıların rasyonel yaratıklar, insanlar olduğunu, insan doğasına ait
orijinal bütün özelliklere sahip olduklarını ve bu nedenle özgür olmak için
yeterli kapasiteye sahip olduklarını ve bu kapasitenin yaratılışlarındaki planın
bir göstergesi olduğunu anlıyoruz. Özgür olma kapasitesi ile yaratılmış olmanın
köle olmak için planlandığını tahayyül etmek son derece gülünç bir şeydir.
Özgür olma kapasitesine sahip olmaları tek başına bizim bakış açımızı
oluşturmak için yeterli bir argüman olarak düşünülebilir: kendisiyle birlikte insan
doğasına ait bütün özellikleri kapsar; insanoğlunun hiçbir zaman gönüllü olarak
köle olacak şekilde yaratılmadığını bildirmek için Kadir-i Mutlak tarafından
gönderilen çok sayıdaki müjdeci ile de bizi aynı noktada birleştirir. İnsanlığın
bütün orijinal özelliklerine sahip tüm insanlar bilgiye ve refaha ulaşmayı, itibar
ve özgürlük sahibi olmayı ve bunların yanı sıra mutluluğunu tamamlaması için
gerekli olan çok sayıdaki şeye sahip olmayı arzu ederler. Köleliğin, arzu edilen bu
şeylere ulaşmak ve elde etmekle ne kadar tutarsızlık taşıdığını ve insanların
mutluluğuna doğrudan nasıl engel teşkil ettiğini anlamayan bir kişi olabilir mi? O,
bütün his ve iştiyakının akıp gideceği doğal kanalların tümünü tıkar, akılla
ilgili faaliyet alanının tümünü daraltır ve kendi doğasının en güçlü
niteliklerine karşı şiddeti ortaya çıkarır. O, bilimin latif yoluna girmeyi ve
ruhumuzun asil güçlerini artırmak ve planlandığı gibi insanlığı itibarlı mevkie
yükseltmek için gerekli olan bu bilgileri aklında saklamayı arzu edebilir mi? Bu
yasaktır; azgın bir efendi ona kaşlarını çatar ve onu ümitsiz bir uğraş ve
vurdumduymazlığın karanlıklarına geri gönderir. Hayat yolculuğunda kendisinin
refaha ulaşması için gerekli olan bu nitelikleri elde etmeyi dilemez mi? Bütün
günlerini ölene kadar çalışmakla geçirir, günleri eskiden olduğu gibi şiddetle
doludur. Bu nedenle bu durumdan kurtulmanın yollarını aramak zorundadır ve kasvetli
kabrine kadar bunu sürdürmek zorundadır; zira, çalışma ve eza ve cefa çekmekten tek
kurtuluş yeri, orasıdır. Medeni toplumun onurlu ve faydalı sahasına yönelme
eğiliminde olabilir mi? Yerde sürünen hayvanların derecesinden daha yukarıda bir
dereceye talip olmak onun için bir kabahat olarak addedilir: kendisinin alınıp
satılmasına ve kaprisli ve tamahkar efendilerin dikte ettirdikleri gibi eyaletten
eyalete zincirlenerek götürülmesine rıza göstermek zorundadır. Evlenmeyi ve
evlilikle ilgili zevklerden hisse sahibi olmayı arzu edebilir mi? Her hangi bir duygusuz
efendinin iradesi onun tercihini yasaklı kılabilir ve bu durum işkence dolu bir dayakla
perişan olmasına yol açabilir; feryadı ve gözyaşları kalbinin en derinindeki
kısımlarına kadar işler ve yaşamının onun etrafında döndüğü pamuk ipliğini
bile koparıp atacak bir hale gelir; kabaran yumuşak yüreği gözlerini açar; ancak, ne
onun sevgisi kindar zalimlerin gaddar ellerinde erimeden kalabilir ne de onun garezi
nedeniyle ortaya çıkan ezadan kaynaklanan incinme dindirilebilir. Ne şefkatin lisanı
ile ıstırabını dindirmeye kalkışır ne de merhametin yumuşak eli ile göz
yaşlarını silmeye çalışır. Bundan daha fazlasına insan bedeni ve kanının nasıl
tahammül edeceğini tahayyül edemiyorum!...
Nihayet, her insan özgür olmayı arzu eder. Bu arzuyu Yaratıcının kendisi bizim
ırkımızın göğsüne aşılamıştır ve bütün insanların özgür olmak üzere
dizayn edildiklerinin de kesin bir kanıtıdır; insanlar yoksulluk ve hayal
kırıklığı için yaratılmamışlardır. İnsanoğlunun bütün hissiyatı çok
güçlü bir şekilde köle olmaya karşı gelir ve kuvvetin güçlü kollarından başka
hiçbir şey esaretin boyunduruğuna insanların teslim olmasını sağlayamaz.
Kardeşlerim, senin ve küçük kızının boynuna konulan esaret boyunduruğundan ve
belki de senin yaşamın için tek bir
merhamet hissi bile duymayan birinin rahatı ve refahı için çalışarak bütün
hayatını tüketmekten sana daha fazla ıstırap verecek şey ne olabilir? Senin
kölelerinin son derece konforlu bir durumda olduklarını düşünsen de ve mevcut
koşullar altında olabildiğince nazik davransan da, onların şu an içinde
bulundukları koşullarda sen ve senin küçük kızın olsa sanırım senin
özgürlüğünü satın almak için sahip olduğum her şeyi harcayabilirdim ve bunu
yapamasaydım benim cimri ve gaddar bir kardeş olduğumu düşünmenden korkardım.
Kendin için çok aziz olan bir şeyi diğer kardeşlerinden nasıl sakınabilirsin?
Afrikalılar insanoğlunun bütün orijinal niteliklerine sahiptirler ve onların
doğalarının ispatladığı gibi özgür olmak için yaratılmışlardır ve bu nedenle
onları köleleştirmek hem adil değildir hem de gaddarlıktır.
Kaynak: C.Can
Aktan ve İ.Yaşar Vural (Derleyen ve Çeviren) , Özgürlük Yazıları,
Çizgi Kitabevi, 2003. (Metnin tercümesi Aktan ve Vural tarafından
yapılmıştır. İzinsiz kullanılamaz.)
Michael
Palumbo (Ed.), Human Rights: Meaning and History, Malabar, FL: Robert E. Krieger Publ.
Co., 1982. S.158-160.