THOMAS AQUINAS:

KANUNLARIN ÖZÜ, 1251

aquinas.jpg (9533 bytes)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

...Kanun, insanları belirli eylemleri yapmaya sevkeden ya da belirli eylemleri yapmaktan meneden bir tedbir ve kuraldır. Lex (kanun) ligare (bağlamak, menetmek) kökünden gelmektedir zira her hangi bir kişiyi eyleme geçmekten meneder. İnsan davranışlarının sınırı ve kuralı, yukarıda belirtilenlerden ortaya çıktığı gibi insan davranışlarının özü olan akıldır. Zira o, filozoflara göre insan davranışlarındaki tüm konularda temel ilke olan ve amaçlara yönelten akla aittir. Herhangi bir türdeki asıl cevher, çok sayıdaki türlerin birliği ve farklı hareket türlerindeki ilk hareket örneklerinde olduğu gibi o türün kuralları ve kanunlarıdır. Sonuç olarak kanun akılla alakalı bir şeydir.

Akıl, istekleri harekete geçirecek güce sahiptir.  Ancak, emredilen şeyin iradesinin kanun niteliğine sahip olabilmesi için bazı mantık kuralarına uyumlu olması gereklidir. Bu çerçevede hükümdarın iradesinin kanun gücüne sahip olduğu söylenebilir; aksi halde, hükümdarların iradesi kanun yerine kanunsuzluk niteliği gösterir.

Pratik aklın objesi olan pratik meselelerdeki ilk ilke en son amaçtır ve insan hayatındaki en son amaç saadet yada mutluluktur. Sonuç olarak kanun mutluluk ilişkisini göz önüne almak zorundadır. Ayrıca her parça, mükemmel olmayandan mükemmele doğru, bütüne göre tertip edildiğinden ve herhangi bir kişi toplumun bir parçası olduğundan kanunlar evrensel mutlulukla alakalı ilişkileri uygun bir şekilde dikkate almak zorundadır. Bu nedenle, yukarıda bahsedilen hukuki konularda filozoflar   mutluluktan ve politik toplumdan birlikte bahsederler. Politics i.I.’de belirtildiği gibi devlet  mükemmel bir topluluk olduğundan bu tip hukuki konuları yalnızca mutluluğu ve politik toplumun parçalarını koruma ve üretmek için uyarlanan bir şey olarak kabul ettiğini söylemektedirler.

Bir kanun, tam olarak ifade etmek gerekirse, ilk ve en önce kamu yararı için gerekli olan düzeni dikkate alır. Herhangi bir şeyi kamu yararına uygun bir şekilde düzenlemek ya toplumun tümüne ya da toplumun tümüne vekalet eden bir kişiye aittir. Bu nedenle kanun yapmak ya halkın tümüne ya da halkın tümüyle ilgilenen kamusal şahsiyetlere aittir. Zira, diğer tüm meselelerde herhangi bir şeyi amaca yöneltmek o amaç kime aitse onu alakadar eder. 

Özel bir kişi başka bir kişiyi etkin bir şekilde yönlendiremez, yalnızca tavsiyede bulunabilir ve tavsiyesi dikkate alınmaz ise filozofların söylediği gibi kuvvetli bir etki meydana getirmek için kanunun sahip olduğu şekilde bir cebri de güce sahip değildir. Ancak bu cebri güç, ceza verme yetkisi kendilerine ait olan halka ya da belirli kamu şahsiyetlerine verilmiştir. Bu nedenle kanunları tasarlamak da yalnızca bunlara aittir.

Bir tek kişi bir ailenin üyesi olduğu gibi aile de devletin bir parçasıdır ve Politics i.I’e göre devlet de mükemmel bir topluluktur. Bu nedenle bir kişinin menfaati en son amaç değilse ve bunun aksine menfaatler kamu yararını mukadder kılıyorsa, tıpkı bunun gibi bir hane halkının menfaati de devletin menfaatini mukadder kılar. Sonuçta, ailesini idare eden bir kişi de çeşitli emir ve buyruklar verir ama bunlar kanunların gücüne tam olarak sahip değillerdir.

Bu nedenle, bundan önceki dört makaleden kanunun tanımı elde edilebilir. Kanun, toplumdan sorumlu olan kişilerce yapılan ve kamu yararı için yürürlüğe konulan kurallardan başka bir şey değildir.

Doğal kanunlar, insanlar tarafından doğal bir şekilde bilinebilsinler diye insan dimağına Tanrı tarafından yavaş yavaş damlatılarak yürürlüğe girer.

Kanunların Çeşitli Türleri

Bir kanun, kusursuz bir topluluğu idare eden idareciden hasıl olan pratik aklın prensiplerinden başka bir şey değildir. Dünya’nın, evrendeki her topluluğu ilahi bir akıl ile yöneten ilahi takdir ile idare edildiği artık aşikardır. Bu nedenle her şeyin idare edilmesinde kainatın sahibi Tanrı doğal kanunlara sahiptir. Bu tip kanunlara ebedi kanunlar adı verilir.

Her şey ebedi kanunlar tarafından idare edilen ve düzenlenen ilahi takdire tabi olduğundan her şeyin onun damgasını taşıdığı, kendi eylem ve amaçlarında ayrı ayrı onun izlerini taşıdıkları ve belirli bir ölçüde bu ebedi kanunlardan hissedar oldukları aşikardır. Diğerlerinin arasında akıllı yaratık olan insan hem kendisi hem de başkaları için apaçık olan bu ilahi takdirden pay aldığı ölçüde en üst seviyede ilahi takdire tabidir. Bundan dolayı, kendi eylem ve amaçlarında belli bir doğal yansımanın söz konusu olması vasıtasıyla bu ebedi akıldan bir hisseye sahiptir. İnsanın  ebedi hukuka bu şekildeki katılımına  doğal hukuk adı verilir. Dolayısıyla doğal hukuk akıllı yaratığın ebedi hukuka katılımından başka bir şey değildir.

Bizde akıl ve iradenin her eylemi, her akıl yürütme eyleminin doğal bir şekilde bilinen ilkelere bağlı olmasına ve kendi konforu konusundaki her isteğinin nihai amaç açısından doğal arzulardan kaynaklanmasına dayanmaktadır. Binaenaleyh amaçlarımızı karşılamada bizim eylemlerimizin ilk istikameti doğal kanunların meziyetini gerektirir.

Akıllı olmayan hayvanlar bile akıllı yaratıkların yaptığı gibi ebedi akıldan kendi ölçülerinde belirli bir pay alırlar. Ancak, akıllı yaratıklar bundan rasyonel ve entelektüel bir çerçevede bir pay aldıklarından dolayı onların ebedi hukuktan pay almalarına kanun adı verilir, zira kanun akılla alakalı olan bir şeydir.  Akıllı olmayan yaratıklar ise ondan rasyonel bir çerçevede pay almazlar. Bu nedenle müşabehet yolu hariç onların ebedi hukuktan pay almaları söz konusu değildir.

Kanunlar pratik aklın bir gereğidir... Varsayımsal akılla doğal bir şekilde ispatı bilinmeyen ilkelerle bir çok bilim alanında sonuçlar çıkardığımız gibi doğa tarafından bize iletilmeyen bilgiler akli çabalar sonucu elde edilebilir. Tıpkı genel ve ispat edilebilir ilkelerde olduğu gibi doğal kanunların temel kuralları da insan aklının belirli meseleleri daha açık bir şekilde tespitinde yol almamız için gereklidir. İnsan aklı ile tasarlanan bu muayyen hükümlere beşeri kanunlar adı verilir.

Kaynak: C.Can Aktan ve İ.Yaşar Vural (Derleyen ve Çeviren) , Özgürlük Yazıları, Çizgi Kitabevi, 2003. (Metnin tercümesi Aktan ve Vural tarafından yapılmıştır. İzinsiz kullanılamaz.)

 Michael Curtis (Ed.), The Great Political Theories- From Plato and Aristotle to Locke and Montesquieu-, New York: Avon Books. S.187-189.