NANTES FERMANI

13 Nisan 1598

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrı’nın inayetinin bize ita ve ihsan etmeyi uygun bulduğu en büyük lütufların başında, kuşkusuz biz tahta çıktığımızda, ülkeyi kamplara bölen o akıl almaz düzensizlikler karşısında pes etmememiz ve geri çekilmememiz için bize verdiği güç ve yüreklilik gelir. Adil bir yönetim kuracak tek bir grubun bile kalmadığı bir zamanda, bize bu fırtınayı nihayet atlatabilmemiz ve devlet teknesini selamet limanına sokabilmemiz için, yılmadan, usanmadan direnebilme gücü vermiştir. Ama açıkçası, hep üst üste gelen bu denli büyük ve tehlikeli iç olayların tümünü topluca ve aynı zamanda halletmeyi göze alamadık. İlkin silah zoruyla bitirebileceklerimizle uğraşmamız gerekti. Çözümlenmeleri için anlayışlı, ılımlı bir yaklaşım ve sezgi gereken diğerlerini daha uygun bir zamana erteledik. Bunlar arasında, özellikle bize bağlı uyruklarımız iki kampa bölen dinsel çatışmalar da vardı.

Bir seferinde başımızdan büyük işlere kalkışmak istemiyorduk; dahası silahların gümbürtüsüyle böyle iyi ve anlamlı yasaların çıkarılması birbirlerine pek bağdaşmayacaktı. Bu yüzden, bu iç sorunları nihai çözüme kavuşturmak konusunda sürekli kararsızlık içindeydik. Ama şimdi Tanrı bize daha iyi ve huzurlu günler gösterdiğine göre, artık birinci görevimiz olan, Tanrıya hizmet ve kutsal adının ününü yaygınlaştırmak konuların ele almalıyız. Tüm uyruklarımızın ona ibadet etmelerini ve duacı olmalarını sağlamak da bu görevimizin bir parçasıdır. Sonuç olarak, Tanrı bizi şu anda, bir tek biçim ve dinde toplamayı uygun görmemektedir. Biz yine de, hiç olmazsa bir tek anlamda ve aynı amaçta birleşmek, aramızda kavga ve kargaşalık doğurmayacak bir düzen kurmak ve İmparatorluğumuzun gelecekte de tüm Hıristiyan ülkeleri içinde eskiden olduğu gibi, şanlı unvanını taşıması ve hak etmesi için özen göstermek zorundayız.

1) 1585 Mart ayının başından bizim tahta çıkışımıza değin geçen zamanda ve daha önceki kargaşalıklar sırasında, bu kargaşalıklarla aynı bağlamda cereyan eden olaylarla ilgili tüm anıların belleklerden silinmesini ve bu anıların hiçbir şey olmamışçasına maziye gömülmelerini emir ve ilan ediyoruz. Hiçbir adliyede, hiçbir mahkemede ne krallık temsilcilerinin, ne de memur ya da özel kişilerin, herhangi bir zamanda herhangi bir nedenden dolayı, o günleri ağızlarına almalarına, o günlerle ilgili dava açmalarına ya da birine bu yüzden zulmetmelerine ne izin verilecek, ne de böyle bir şey tasvip edilecektir.

6) Uyruklarımız arasında huzursuzluk ve kargaşa doğurabilecek hiçbir nedenin kalmaması için, sözüm ona ıslah edilmiş o dinin yandaşlarına, krallığımızın tüm kent ve yerleşim bölgelerinde, egemenliğimiz altındaki topraklarda, kovuşturmaya uğramadan, baskı görmeden, huzurları bozulmadan, kendi vicdanlarına aykırı bir şey yapmaya zorlanmadan yaşamalarına izin verdik, veriyoruz.

9) Adı geçen dinin yandaşlarına, 1596 yılı içinde ve 1597 yılının Ağustos ayının sonuna dek, birçok ve çeşitli kezler, kendi dinlerini yayıp, tanıttıkları ve bu dinin gereklerini yerine getirdikleri egemenliğimiz altındaki kent ve yerleşim bölgelerinde, bu etkinliklerini şimdi ve gelecekte de sürdürmelerine izin veriyoruz.

14) Bu adı geçen dinin bizim sarayımıza, hizmetimizdekilerin arasına, Paris kentimize ve Paris’i çevreleyen beş millik alan içine sızmasını yasaklıyoruz. Bunun üzerinde ısrarla duruyoruz.

17) Tüm papazlara, profesörlere ve topluluğa hitap eden diğer kişilere, halkı galeyana getirmek amacını taşıyan herhangi bir söz söylemeyi, konuşma yapmayı, demeç vermeyi yasaklıyoruz. Makul ve alçakgönüllü davranmaları, dinleyicileri bilgilendirmeyen ya da duygulandırmayan konuşmalardan kaçınmaları için onları uyardır, uyarıyoruz.

18) Tüm uyruklarımıza, hangi zümre ve dereceden olurlarsa olsunlar, adı geçen dinin yandaşlarının çocuklarını, ebeveynlerinin rızası olmadan zorla olmayı ve bu çocukları Katolik, havari yuna ve Roma kiliselerinde vaftiz ettirip, kutsatmalarını yasaklıyoruz.

20) Adı geçen dinin yandaşları Katolik, havari yuna ve Roma kiliselerinin bayramlarını gözetecekler ve onlara uyacaklardır. Bayram günlerinde ne çalışabilirler, ne de açık dükkanlarda ya da tezgahlarda satış yapabilirler. Aynı biçimde esnaf da, bu sözü edilen bayram günlerinde ve diğer yasak günler ve komşular tarafından duyulabilecek işlerde, kapalı yerlerde ya da evlerinde bile olsa çalışamazlar.

22) Üniversitelere, liselere ve okullara öğrencilerin, bakımevlerine ve hastanelere hastaların ve yoksulların kabul edilmesi ya da halka sadaka dağıtılması sırasında, adı geçen dinden dolayı bir ayrım yapılmamasını buyuruyoruz.

27) Uyruklarımızı birbirlerine daha iyi kaynaştırmak ve amaçladığımız gibi, ilerde tüm yakınmaları ortadan kaldırmak için, o adı geçen dine katılanların ya da katılacak olanların tümünün, krallığımızda, topraklarımızla, nüfuzumuz altında bulunan tüm hükümdarlık ve eyaletlerde, saray, hükümdarlık ya da kent yönetimiyle ilgili her türlü kamu görevini, unvanı, makamı ve işlevi üstlenmeye ve yerine getirmeye muktedir olacaklarını ilan ediyoruz.

28) krallığımızın tüm kentleri ve yerleşim bölgeleri dahil olmak üzere her yerde, memurlarımız, belediye meclislerimiz ve bu halihazırdaki fermanın uygulanması için yollayacağımız denetçiler aracılığıyla, adı geçen dinden olan ölülerin defnedilmeleri için derhal, olabildiğince elverişli bir toprak parçasının bulunmasını buyuruyoruz. Dahası, eskiden sahip oldukları ve kargaşalıklar sırasında ellerinden alınmış olan tüm mezarlıklar da kendilerine geri verilecektir.

  Bkz: Janko  Musulin, Hürriyet Bildirgeleri – Magna Charta’dan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, İstanbul: Belge Yayınları, 1983:35-38.