POLİARŞİLER VE POLİARŞİ OLMAYAN REJİMLER
 
 
Yazar: Robert A. Dahl
Çeviren: Memduh Aslan

 


 

Değişiklik gösteren (gerçekten çok önemli değişiklik) siyasal sistemler arasındaki farklılıklar, gücü paylaşan ve kullanan kurumlarında görülmektedir.[2] Halka dayanan yönetimler,diğer siyasal sistemlere nazaran insanlara kendi uyacakları kuralları koyma yönündeki katılıma daha fazla olanak tanırlar. Milattan önce 500 yılında ilk halka dayanan yönetimin görüldüğü eski Yunan’da bu sistemler demokrasi olarak adlandırılmaktaydı. Hemen hemen aynı dönemde halka dayanan yönetim, sistemlerini cumhuriyet olarak adlandıran Romalılarda da görüldü .Bu aşamada bu sistemleri basitçe “halka dayalı yönetim” olarak adlandıracağım.

 

Sonraki iki bin yılda halka dayalı yönetim fikirleri ve uygulamaları esas olarak Atina ve Roma şehirleri olmak üzere Yunanistan’ın tecrübeleriyle şekillendi. Halka dayalı yönetim uygulamalarının yerine daha sonra Yunanistan ve Roma’da hegemonyacı rejim geçti, halka dayalı yönetim hakkındaki fikirler kaynağını Yunan ve Romalı tecrübelerinden almaya devam etti. Bu merkezde tecrübe, bütün vatandaşların katılma haklarına sahip olduğu kongrenin anlamı çerçevesinde şekilci bir yönetimin inancı haline geldi.[3] Bu ve diğer nedenlerle, hemen hemen iki bin yılda hakim olan varsayım, halka dayalı yönetimin şehir devleti gibi küçük sistemlerle sınırlandırılmış olması gerektiğiydi.

POLİARŞİ

 

17. ve 18. yüzyıllarda temsili demokrasinin doğrudan demokrasiye nazaran daha uygun ve cazip bir alternatif olduğunu ileri süren halka dayalı yönetim savunucularının ortaya koyduğu yeni türevler tarafından bu varsayıma meydan okundu. Teoride ve uygulamada başlayan gelişmeler tümüyle halka dayalı yönetimin yeni formu halindeydi, öyle ki Yunan demokrasisi, Romalı cumhuriyet ve orta çağ ve Rönesans İtalya’sındaki şehir devlet cumhuriyetlerinde şimdiye kadar oluşan bütün sistemlerden kesin bir farklılık gösteriyordu. Değişik adlarla çağrılan cumhuriyet, demokrasi, temsili yönetim, demokratik cumhuriyet veya parlamenter sistem gibi bütün yeni siyasal sistemler[4], halka dayalı yönetimin teori ve uygulamalarıyla şehir devletlerinin sınırını aşarak daha büyük devletler veya ulusal devletlere yayıldı.

POLİARŞİNİN SİYASAL KURUMLARI

Bu sistemleri  tarihsel yeni yapan siyasal kurumlarının tek kombinasyonudur.Bunlar, yedi tane ,aşağıda tartışacağımız ayrı ayrı önem taşımaktadırlar.Gerçi bu kurumların bazıları gelişmemiş bir moda olarak 19.yüzyılda birkaç ülkede gelişmiş olmasına rağmen, bu günkü şekillerini 20. yüzyılda da kazanamamışlardır.Bir araya getirilen kurumlar bu yüzyıl içinde bütün önceki halka dayalı sistemlerden ve çağdaş veya tarihi bütün diğer rejimlerden modern halka dayalı yönetimi ayırt etmek için aşağıdaki gibi olmalıdır.

 

1-Siyaset hakkında alınacak kararlar Anayasal olarak seçilmişlere bırakılmıştır.

Günümüzün bazı eski ve güçlü demokratik ülkelerinde bu çok önemli kurum 19. yüzyılın sonunda veya 20.yüzyılın başında oluşmuştur.Örneğin Fransa’da 1871 ‘de üçüncü cumhuriyetin çıkışına kadar kesin olarak yer alamamıştır. Monark’ın atamasından kurtulup Başbakan ve kabinenin çoğunluğun  oylarıyla seçilmesi İskandinav ülkelerinde daha sonra olmuştur.1884’te Norveç,1915’te Danimarka’da ve 1918’de İsveç’te .

 

 2-Seçilmişler, düzenli aralıklarla yapılan adil,özgür ve zora dayanmayan seçimlerle belirlenmekte ve aynı şekilde barışçıl bir durumda görevlerinden uzaklaştırılmaktadır.

 Bir sorumluluk olarak, bu gün genel olarak serbest ve özgür seçimler için gerekli olduğu kabul edilen gizli oylama, halka dayalı yönetimlere daha geç girdi.1880’lere kadar ulusal seçimlerde uygulanmadığı gibi bir çok ülkede bu yüzyılın ilk yıllarına kadar geçerli olamadı.

 

3-Prensip olarak bütün yetişkinlerin oy kullanma hakkı vardır.

 

4-Bir çok yetişkin ayrıca bu seçimlerde kamu kurumları için yarışma hakkına da sahiptirler.

Bu iki kurum teoride  ve uygulamada demokrasi hakkında düşünmek istediğimiz yolda esaslı değişiklikleri yansıtmaktadır. İçinde bulunduğumuz yüzyıla kadar, tüm demokrasiler ve cumhuriyetler kendilerini ilgilendiren kuralları koymaya katılımda  çok geniş ölçüdeki yetişkinlere izin vermedi. Meşhur Atina demokrasisinde kadınlar dışlandığı gibi, nesillerdir şehirde yaşayarak, mali olanaklarını kişiliklerini,kölelerini bağışta bulunan çok azı yabancı vatandaşlığı elde edebilmiş, nüfusun büyük çoğunluğu dışlanmıştır. 20.yüzyıla kadar dünyada eski demokrasiler olan İsviçre ve Amerika’nın da aralarında bulunduğu bir çok ülkede nüfusun yarısı (kadınlar) ulusal seçimlerde dışlanmıştır.[5]

 

Birleşik Devletlerde, yarışma bazında Ellinci Düzeltmenin açık ifadelerinde oy hakkında ayrım yasaklanmış olmasına rağmen[6] bir çok eski güneyli zenci 1960’lı yıllarda Federal Sivil Hakları Yasası kabul edilene kadar oylamada engellendiler.

 

    5.  Vatandaşlar, liderlere veya yönetimdeki partiye karşı eleştiri ve muhalefet de dahil olmak üzere ifade özgürlüğüne adil ve yönetsel olarak etkin bir şekilde güçlendiriliş haklara sahiptir.

 

   6.  Vatandaşlar devlet veya başka herhangi bir grup tarafından sınırlandırılmamış bilgi kaynaklarına ulaşma hakkına sahiptirler.

 

   7. Vatandaşlar siyasi parti veya çıkar grupları da dahil olmak üzere siyasal kurumlar oluşturabilirler veya bunlara üye olabilirler, bu haklar etkin bir şekilde güvence altındadır.

Bu günün demokrasisi veya demokratik ilkesini konuştuğumuzda bu yedi kurumun varlığını kabul ediyoruz. Bununla birlikte demokrasi kavramı 19.yüzyıl versiyonunda da ortak olarak kullanılmıştır. Üç ve dördün haricindeki diğer kurumların ülkelerde varlığında bu evrensel olarak veya yetişkinler açısından evrensel anlamda tam vatandaşlığı ifade etmektedir. Gördüğümüz üzere evrensel kapsam 20.yüzyılda cidden gerçekleşmiştir.Büyük Fransız yazar Alevis de Tocqueville’in 1835 ve 1840’da yayınlamış olduğu ünlü iki kitabı Amerika’da Demokrasi ( Democracy in America ) adlı eserinde oy hakkına ve kamuda mücadele hakkına sahip çok az sayıda yetişkinin ( Beyaz erkekler ) olmasına rağmen, ne Amerika’da nede Avrupa’da hiç kimse bu başlığın uygunsuzluğunu sorgulamadı.

 

Tam vatandaşlığı sınırlandırmasına rağmen 19. yüzyılda Birleşik Devletler bir demokrasi miydi? Bu gün bir demokrasi mi? Demokrasi kavramının farklı ve karmaşık anlamları bulunması nedeniyle, bu yedi kurumun bulunduğu siyasal sistemi Poliarşi veya demokratik Poliarşi olarak adlandırmayı uygun buluyorum, öyleyse bundan sonra poliarşi ile donatılmış bir ülkeyi uygulamada demokratik ülke olarak nitelendirmek istiyorum.

 

Bir veya birkaç kurumun bulunmadığı veya açıkça poliarşi oluşumunun altında bulunduğu sistemler, tarihsel ve çağdaş olarak geniş, önemli ve yüksek farklılıkta sistemler oluştururlar.

 

Çağdaş dünyada poliarşi olmayanlar karşımıza otoriter, hegemonyacı, totaliter veya diktatör rejimler olarak çıkar.Göreceğimiz üzere maalesef modern dünyadaki siyasal sitemlerin karmaşık farklılıklarının basit bir resmini ortaya koymaktadır.Buna rağmen fikir birliği açısından hepsini bir araya koyacağım ve poliarşi olmayan rejim veya otoriter rejim olarak adlandıracağım.

Poliarşinin Büyümesi

Daha önce belirttiğimiz üzere oy hakkı üzerindeki sınırlamalar nedeniyle bu yüzyıla kadar tam poliarşi ortaya çıkamamıştır. Bununla birlikte 19. yüzyılın son yarısında bütün vatandaşları kapsamasa bile bütün kurumlar bazı ülkelerde  gelişmiştir. 1850’den itibaren poliarşinin sayısı ( erkek veya tam ) az veya çok sürekli artmış; biri 1920- 1940 arasında, diğeri 1960’larda olmak üzere iki dönemde azalmıştır.[7]( Şekil 7- 1) Henüz, dünyadaki ülke sayısının artması nedeniyle, 1990’ da yüzyılın başında veya daha önceki gibi aynı oranda poliarşi vardı. (şekil 7- 2 )

Poliarşi Ve Poliarşi Olmayan Rejimler Arasındaki Diğer Farklılıklar

Poliarşiyi poliarşi olmayan rejimlerden ayıran sadece yedi siyasal kurum değildir. Ülke yönetimi demokratik poliarşi olan ülkeler ayrıca belli diğer önemli açılardan da poliarşi olmayan ülkelerden ayrılırlar.

 

Siyasal haklar   :  Bir diğer önemli fark da kesin siyasal hakların geniş örgütlerde poliarşide yer almasıdır. Bunların bir çoğu poliarşinin yedi kurumunun bir veya daha fazla esaslı kısmını yansıtmaktadır.

 

Adil ve yönetsel açıdan etkin bir şekilde güçlendirilmiş haklar kurumların varlığı ve işleyişi açısından gereklidir.Serbest ve özgür seçimlerde oy hakkı, yönetime ve siyasetlerine muhalefet , siyasal parti, çıkar grubu ve diğer örgütler kurmak  ve benzeri, bununla beraber, ek olarak poliarşim kurumların büyük bir zaman diliminde devam ettirildiği ülkelerdeki insanlar siyasal tavırları paylaştığı gibi bir çok diğer hakların ve özgürlüklerin olduğuna da inanmaktadırlar.Bu nedenle hakların iletişimi poliarşinin kurumlarının işleyebilmesi için gerekli olan daha iyi genişlemeye meyillidir.

 

Çoğulculuk; Otonomiye Karşı Denetim:  Bireyler ve alt kurumlar poliarşi olmayan rejimlere nazaran poliarşilerde ülke yönetimiyle olan ilişkilerde daha bağımsızdırlar. Emin olmak açısından, kavramsal olarak farklılık kısmen doğrudur. Etkili olarak, poliarşiden kastımız, diğer şeyler arasında bireylere ve örgütsel bağımsızlığa belirgin bir tolerans sağlayan sistem olduğudur.

 

Yönetime katılma veya muhalefet hakkında, poliarşi alanında bireyler ve örgütler için tolerans sağlanması ve bağımsızlıklarının korunması gerekmektedir.  Bu haklar çerçevesinde bahsedilmemiş değişiklikteki örgütler poliarşi içinde oluşma eğilimi gösterecektir. Özel kulüpler, kültürel organizasyonlar, baskı grupları, siyasal partiler,ticaret birlikleri ve benzeri. Bu örgütlerin çoğu yönetimi aktif bir şekilde etkileme yollarını arayacaktır. Çoğunun üyeleri önemli bir çıkarın zedelendiğini düşündüğünde harekete geçebilecektir. Görece sayıda otonom grupların ve örgütlerin bulunduğu siyasal sistemlere çoğulcu denilmektedir.

 

Buna karşın otonominin gelişmesi otoriter rejimin doğasına ve liderin gücüne zarar vermektedir. Otonom örgütler kısmen zararlıdır. Bu andan itibaren örgütler devletin kontrolü altında olmalıdır. Bu nedenle poliarşinin çoğulculuğuyla otoriter sistemi değerlendirmek monisttik olacaktır. Bir çok harici durumda, kuralcılar her bireyin ve diğer örgütlerin hiyerarşik kontrolün bir parçası olduğunu kabul etmeye kalkışırlar. Gerçi uygulamada henüz bir limite ulaşılamadı fakat bazen yaklaşıldı. Örneğin Stalin’in son dönemlerinde Sovyetler Birliğinde, Hitler yönetiminde Almanya’da olduğu gibi. Bu nedenle daha önce gördüğümüz üzere bu rejimlere yeni isim olarak “totaliter “ adı verildi.

 

İkna Etmeye Karşı Zorlama :Poliarşi olmayan rejimlere karşın poliarşilerde liderler zorlamadan ziyade ikna kabiliyetine güvenmektedirler.[8] Poliarşide Zorlama şekli kavram olarak dışlanmış ya da azaltılmıştır. Muhalefet parti liderlerini hapsetmiş veya eleştirel gazeteleri sindirmiş bir rejim poliarşi tanımının dışındadır. Buna karşın Poliarşi tanımı, vatandaşlarına liderini seçimde katılım veya lidere muhalefet hakkını sağlamalıdır. Kapsamlı bir poliarşide bu haklar nüfusun bütün yetişkinlerini içine almalıdır.

 

Gerçek sistemler arasında asıl faklılıklarını yansıtana dek poliarşiyi poliarşi olmayan rejimlerden ayıran bu farklılıklar rejimleri sadece  tanım olarak daha az önemli hale getirmez. Üstelik, ikna ve zorlama arazındaki denge farklılıkları, bunların siyasal kurumlarındaki farklılığın uygulama sonucudur. Siyasal lider seçimine katılma hakkına etkin bir şekilde sahip olan bir grup bu hakkın olmadığı bir gruba nazaran muhtemelen anlaşmada daha az zorlanacaktır. Eğer grup, çoğunluğu oluşturma açısından yeterli sayıya sahipse bu daha da açık görülecektir. Halka dayalı yönetim zarar vermediği sürece, nüfusun ekseriyetini zorlamaya kalkışmak başarısızlığa uğrayacak, bir dahaki seçimlerde zorlanmış çoğunluk seçilmişlerin aleyhine kullanacakları oylarıyla onları daha sorumlu memurlarla değiştireceklerdir. Bu durum nedeniyle çoğunluğa karşı kurallar koyan siyasetçiler çılgın demektir ve halka dayalı fikirleri reddettiklerinde bu bunun bedelini ödeyeceklerdir. Elbette ki, kanunlar gerçekten oybirliği ile kabul edilene kadar, herhangi bir rejimde bazı insanlar daha önce sahip oldukları imkan, imtiyaz ve hakları elinden alınacak şekilde kanunlar tarafından zorlanabilir. Fakat, kararlara katılan bazı insanlar sonuçtan memnun olmadığında, kararlara katılmayanlar gibi ıstırap duyabilirler. Amerika’da beyaz Amerikalıların sahip olduğu kadar bu ülkedeki siyahların da siyasal katılım hakkına aynı şekilde sahip olmasının yanında köleliğe izin verecek bir Anayasal Geleneğin olması inanılmaz görülmektedir. Beyaz üstünlüğünün iç savaş sonrasında son zamanlarda özgür bırakılmış köleler üzerinde dayatılmasına bağlı olarak,güneyli siyahlar yeni kazandıkları siyasete katılım hakkından yoksun kalmışlardır.

 

Bir poliarşide , çoğunluğu teşkil etmese de geniş sayıda insanı genel olarak zorlamak zordur. Belirli bir süreçte geniş zorlama herhangi bir sistemde bir tarz oluştururken, halka dayalı yönetim bunu çok zor görmektedir. Geniş ölçekte sivil bir itaatsizlik veya bir iç savaş tan sakınabilmek için yönetim geniş azınlığa baskıyla meşgul olduğunda kontrolündeki baskı gücünün görkemli kudretine sahip olmalıdır. Görev Vatandaşların geniş bir kısmına ve hukuk kişiliğine, anayasal doktrine ve bu güçleri ihdas etmeye izin veren uygulamalara baskı uygulanmasını gerektirdiğinde merkezileştirilmiş ve disiplinli bir polis sistemi, gizli polis, itaatkar bir adliye, askeriye ve bürokratik kuruluşlar yönetimin isteklerini yerine getirmeye uymaya hazır olmalıdır.

 

Yönetimin elinde baskı düzeninin bulunduğunun empoze edilmesi, sürekli, ahlaksız liderleri cezbedebilir ve bütün muhaliflerine karşı tehlikeli olur. Bununla birlikte, halka dayalı yönetim nadir durumlarda nüfusun geniş bölümlerine baskı yapabilir, bu baskıyı sıklıkla yaptığında ise bu yönetimin devam etme şansı azalacaktır. Örneğin, on dokuzuncu yüzyılın sonunda Amerikanın güneyinde siyahlar üzerinde geniş baskı tekrar kurulduğunda, Güney, beyazların  yönettiği yarı poliarşinin ve siyah güneylilerin baskıcı hegemonya altında yaşadığı çift siyasal sistem gelişti.

 

Karşılıklı Kontrole Karşı Tek Yanlı Kontrol: Poliarşi olmayan rejimlere nazaran poliarşide muhalefet ve katışım hakkının yayılmış olması nedeniyle, bireyler ve gruplar yönetimle karşılaştırıldığında daha fazla otonomiden hoşnutluk duyarlar, siyasal liderlerin eleştirenlerine ve taraftarlarına uygulayabileceği baskı sınırlandırılmıştır, etki anlamında ikna yolu zorlamaya nazaran daha manidardır ve siyasal liderlerin karşılıklı etkileşim çerçevesinde bulunmaları daha muhtemeldir. Poliarşilerde yönetimin izleyeceği yollar muhtemelen görüşme ve pazarlıklar sonucunda oluşmaktadır. Otoriter rejimlerde ise buna zıt olarak, liderlerin etkileşimi daha tek yanlı olmakta ve izlenecek yollar hiyerarşi ve komuta düzeni içersinde belirlenmektedir.

 

Günümüze Doğru İzlenen Yol:Her ülke günümüze dek tek bir yol izleyerek gelmesi nedeniyle barışçıl düzenlemeler ve poliarşi şansı üzerinde kendine özgü durumları miras olarak taşımıştır.

 

Bazı ülkelerde kanlı ihtilaller (kısmen ulusal bağımsızlık direniş savaşları) insanları birlik haline getirmeye yardımcı olmuşken diğer ülkelerde ihtilaller bölünmeye neden olmuştur. Amerikan devrimini ve daha sonra İrlanda Cumhuriyeti olan İrlanda Serbest Cumhuriyetinin sonuçlarını karşılaştıralım. Her iki durumda da Britanya’ya karşı bir şiddetli bir özgürlük mücadelesi vardır. Bununla birlikte,Amerika’da Devrim, Britanya’ya karşı silahlı mücadele, İngiliz kolonilerinin yığın halinde toplu hareket etmesi, ve geniş bir şekilde paylaşılan ortak cumhuriyet ideolojisinin  gelişmesi, efsanenin bütünleşmesine yardımcı olurken Amerikan insanları arasındaki bölücü yaraları azalttı. Fakat İrlanda’da, Protestan Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallığın önemli bir parçası olduğu kabul edilen 1921’deki barış antlaşması hemen İrlanda Serbest Cumhuriyeti ile İrlanda Cumhuriyet Ordusu (I.R.A.) arasında çok şiddetli çatışmalara neden oldu ve daha sonra Kuzey İrlanda’da Protestan İrlandalılar ile Katolik azınlığı destekleyen IRA ile birlikte Katolik İrlandalılar arasında inatçı ve kanlı savaşlar meydana geldi.

 

Başka bir açıdan, bazı ülkeler ulusal bağımsızlıklarını yüzyıllardır elinde bulundurarak, siyasal tecrübelerini biriktirme şansına sahip oldular, kurumlarını geliştirdiler, sadakati tesis ettiler, kültürel bölünmeyi aştılar, Ulus duygusunu gerçekleştirdiler, çatışmaların oluşumundan uzak durdular. Diğer ülkeler on yıllar hatta yüzyıllar sonra yabancı boyunduruğundan ve sömürgesinden kurtularak bağımsızlıklarını yeni elde ettiler. Bu ülkeler yeni olup, halen ulusal kimlik arayış savaşını vermektedirler, ve halen Sorunlu Zaman’dan geçmektedirler. Açık veya potansiyel savaşlardan acı çeken ülkenin önde gelenleri halen poliarşinin bir lüks ve olanaksız olduğuna inanırlar, liderler ulusu ve kurumlarını bir arada tutmak için ağır baskıya bel bağlamaktadırlar.

 

Başka bir sorun karşımıza çıkmaktadır: Hangi etkenler poliarşiyi getirebilir veya onu engelleyebilir? Cevabı özetlediğimizden daha fazladır çünkü burada poliarşi ile poliarşi olmayan rejimler arasındaki farklılığın tanımlanması bizim için önemlidir.

 


 

[1] Bu çalışma Dahl’ın “Modern Political Analysis” adlı eserinin sayfa 71-80 arası tercümesidir. Bkz: Robert A. Dahl, Modern Political Analysis, Fifth Edition, Yale University, Prentice Hall, Englewood Cliffs, New Jersey pp.71.80.


 

[2] Bu bölümdeki konu hakkında Democracy and Its Critics (New Haven, Conn: Yale University Press,1989) adlı kitabın kısmen 16 ve 17nci bölümlerine bakabilirsiniz.

[3] Romalı Cumhuriyetin esas şehirden bütün İtalya’ya yayılması ve üyelerine vatandaşlığın tanınmasıyla, Roma’da yapılan toplantılara, Roma yakınında yaşayan, seyahat etmek içi para, zaman ve isteğe sahip olan şehirlilere bağlı olarak, katılım küçük bir oranda da olsa arttı. Bu nedenle kanun yapmada doğrudan halk katılımı, orijinal fikir ve uygulamada sorun haline geldi. Daha sonra Romalılar temsili demokrasiyi bir alternatif olarak hiç bir zaman uygulamadılar.

[4] Bazen on sekizinci yüzyılda kavram karmaşası olmaktadır, cumhuriyet temsili yönetimi ifade ederken, demokrasi doğrudan veya kongresel yönetim anlamına gelmektedir. Otoriteler Birleşik Devletler için  saf demokrasi ve cumhuriyet arasındaki farklılık çerçevesinde yapılacak yeni anayasa üzerine yazdığı makale ile tanınan James Adison’a işaret edilmektedir. Alexander Hamilton, John Jay, ve James Madison, The Federalist (New York; The Modern Library, n.d.-pp.58-59). Bunun yanında on sekizinci yüzyıl siyasal terminolojisinde Amerikada her iki terim genellikle aynı kişi tarafından aynı cümlede eş anlamda kullanılmıştır. Cf. Willi Paul Adams, The First American Constitutions, Republican Ideology and Making of State Constitutions in the Revountionary Era, çeviren Rita ve Robert Kimber (Chapel Hill, N.C.:University of North Carolina Press, 1980) bölüm 4 Siyasal terminolojide “Cumhuriyet” ve “Demokrasi”  (Republic and Democracy in Political Rhetoric)

[5] Burada belirtilen  siyasal kurumlar ülkelerde 1950den itibaren ortaya çıkmış olmakla birlikte kadınlar belirgin olarak haklarını 1910 ila 1930 arasında kazanmışlardır. Kadınlar Birleşik Devletlerde On dokuzuncu Düzeltme metninden sonra 1920deki Federal Seçimlerle birlikte oy hakkını kazandılar. Fransa ve Belçika’da ise II.Dünya Savaşının sonuna kadar dışlandılar, İsviçre’de 1971’e kadar Federal Seçimlerde Anayasal hak edinemediler.

[6] 1870’de çıkan İç Savaş bildirisinde şu ifade yer almaktadır : Birleşik Devletler Vatandaşlarının oy hakları, ne Birleşik Devletler ne de herhangi bir devlet tarafından seçimlerde insanların rengine veya geçmişteki durumlarına göre sınırlandırılamaz ve kısıtlanamaz.

[7] Şekil /-1 ve 7-2’de görüleceği üzere eğer toplam nüfusun en az yüzde onu ulusal seçimlerde oy kullanmışsa o ülke erkek veya genel olarak erkek oy hakkının evveliyatı sınırlandırılmış oy haklı poliarşi olarak sınıflandırılmıştır.  Bu, Tatu Vanhanen’in The Emergence of Democracy : A Comparative Study of 119 State 1850-1979’de (Helsinki: The Finnish Society of Science and Letters,1984) acil demokrasi için başlangıçtan birisini teşkil etmektedir. Vanhanen’in diğer başlangıcı ise bunun zıddıdır” Küçük partilerin payının en az yüzde otuz olduğu zaman” (p.33)

[8] Siyasal sistemlerin değişik çeşitlerini kullanmasına karşın David Apter Choice and Politics of Allocation’da (New Haven Conn.: Yale University Press,1971, pp. 32-33) benzeri bir tartışmayı ortaya atmıştır.