OYLAMA YÖNTEMLERİ

Coşkun Can Aktan & Dilek Dileyici

 

Bireylerin kamusal kararlar hakkındaki farklı tercihlerini bağdaştırmada çeşitli oylama yöntemleri geliştirilmiştir.

Alternatif oylama yöntemlerinden birinin seçiminde üç temel soru büyük önem taşımaktadır (Brown and Jackson,1990:90):

 

-Söz konusu oylama yöntemi ahlaki kabul edilebilir mi?

-Söz konusu oylama yöntemi teknik olarak uygulanabilir mi?

-Söz konusu oylama yöntemini uygulamanın maliyeti nedir?

Aşağıda başlıca oylama yöntemlerini kısaca incelemeye çalışacağız.

 

a.                 Oybirliği Kuralı

 

Piyasa ekonomisinde bireysel tercihlerin karşılanması ve bireysel refahın artırılması amaçlanmaktadır. Kamu ekonomisinde ise amaç, toplumsal tercihlerin karşılanması olduğundan toplumsal refahın artırılması söz konusudur. İşte toplumsal refahın optimizasyonunu inceleyen “refah ekonomisi”nin amacı, toplumun refahını maksimize etmektir. Toplumsal refah konusunda en çok bilenen teori, İtalya iktisatçı Wilfredo Pareto tarafından ortaya atılan “Pareto Optimumu Teorisi”dir. Pareto optimumuna göre, toplumdaki bireylerden birinin refahını azaltmadan, diğer bireylerin refahlarını artırmak mümkün değilse toplumun refahı optimumdur. Yani piyasa ekonomisinde “pareto optimumu” sağlanmış olur. Piyasa ekonomisi tek başına toplumsal refahın optimizasyonunu sağlıyorsa, devletin piyasa ekonomisinin işleyişine müdahale etmesine gerek yoktur. Fakat teorik refah iktisatçılarına göre bu durum, piyasa ekonomisinde tam rekabetin sağlanması, üretimde ölçek ekonomilerinin, hem üretimde hem de tüketimde dışsallığın olmaması ve kamusal malların bulunmaması halinde söz konusudur. Oysa piyasa ekonomisinde bu şartlar tam olarak mevcut olmadığı için optimal kaynak dağılımını sağlamada devlete önemli bir rol düşmektedir.

Kamu ekonomisinde de toplumsal refahın maksimizasyonu için optimal kaynak dağılımının sağlanabilmesi gerekir. Pareto optimumu kamu ekonomisine uygulandığında toplumdaki bireylerden birinin refahını azaltmadan, diğer bireylerin refahlarını artırmak söz konusu değilse toplumsal refah optimum düzeydedir. Fakat kamu ekonomisinde piyasa ekonomisinden farklı olarak mal ve hizmetlerden yararlananlar ile bu mal ve hizmetlerin karşılığı olan vergileri ödeyenler her zaman aynı kişiler olmadığı için bir “mali sömürü” veya “mali rant” söz konusu olabilmektedir. Kamu ekonomisinde pareto optimumunun sağlanabilmesi için mali sömürünün olmaması gerekir. Yani toplumda bazı kesimler kamusal mal ve hizmetlerden daha fazla yararlandığı halde daha az vergi ödüyorsa mali rant, bir başka kesim bu mal ve hizmetlerden daha az yararlanarak daha fazla vergi ödüyorsa mali sömürü söz konusudur. İşte İsveçli iktisatçı Knut Wicksell, bu mali sömürünün önlenmesi ve kamu ekonomisinde pareto optimumunun sağlanabilmesi için siyasal karar alma sürecinde oybirliği ilkesi (unanimity rule)nin geçerli olması gerektiğini savunmuştur (Bkz. Bulutoğlu, 1988: 70-71).

Oybirliği kuralı başlıca şu nedenlerden dolayı uygulanabilir bir oylama yöntemi değildir (Sirkin, 1997: 204):

1.

2.

 

b. Oyçokluğu (Çoğunluk)Kuralı

 

Mutlak oybirliği kuralına göre karar almanın güçlüğü karşısında oyçokluğu kuralı önerilmiştir. Demokrasilerde en yaygın oylama yöntemi oyçokluğu yöntemidir.

Toplumsal karar almada oyçokluğu kuralı (majority rule) uygulandığı takdirde oylamaya katılan bireylerin yarısından bir fazlasının oyunun alınması (%51) gereklidir. Buna basit çoğunluk (simple majority) kuralı denir.

Demokratik sistemlerdeki en büyük yanılgılardan biri, çoğunluk oylamasının demokrasi için yeterli görülmesidir. Oysa çoğunluk oylaması sonucunda alınan kararlar azınlığın tercihlerini yansıtmamaktadır.

İkinci ve yaygın bir kural da, mutlak çoğunluk kuralıdır. Bu kuralda yine tüm seçeneklerin ortaya konması, her seçmenin tek oyunun olması ve seçmenlerin oylarını birinci tercihlerine göre kullanmaları söz konusudur, fakat kazanabilmek için bir seçeneğin mutlak çoğunluğu elde etmesi gerekir. Bu kural aday çokluğunda, düşük bir oy yüzdesi ile seçimi kazanma olasılığını ortadan kaldırmaktadır. İlk seçimde çoğunluğu hiçbir adayın elde edememesi halinde, çoğunluk sağlanıncaya kadar seçime devam edilir (Bulutoğlu, 1988: 75).

Nisbi çoğunluk kuralında oylamaya katılan seçmen ya da politikacıların çeşitli politika ya da adaylara verdikleri oylar oranlandığında, en fazla oy alan politikacı ya da siyasi partinin ya da alternatif politikanın seçilmesidir. Bu yönteme azınlık hükümetlerinin kurulması sırasında başvurulmaktadır. Örneğin; 500 temsilciden oluşan bir mecliste, alternatif bütçe politikalarında  A, 150; B, 200; ve C, 150 oy almışlarsa, alınan oylar oranlandığında (150/500, 200/500 ve 150/500), bunlardan en yüksek olan B politikası seçilir. Bu örneğe göre, oylamaya katılan seçmen ya da politikacıların 300/500 gibi çok önemli bir bölümünün tercihleri siyasal karar alma sırasında hesaba katılmamaktadır (Şener, 1998: 146).

Oylamada mutlak çoğunluktakinden daha fazla oy alınması halinde mevsuf (kaliteli) çoğunluk (qualified majority) söz konusu olmaktadır. Örneğin oyların 3/4’ünün alınması halinde kaliteli çoğunluk var demektir.

Kaliteli çoğunluk kuralına göre azınlıkta kalanların sayıları oldukça azaldığından, bu kurala uygun olarak siyasal karar alınması durumunda, Wicksell’in nisbi oybirliği yöntemi ile ulaşılan noktaya yaklaşılmaktadır (Şener, 1998: 147).

 

c. Puanlı Oylama Kuralı

 

Toplumsal tercihlere ulaşmada kullanılan bir diğer oylama yöntemi ise “puanlı oylama” olarak bilinmektedir. Bu yöntemde her bireyin belirli bir puanı (oyu) vardır. Bu puanı bireyler çeşitli alternatif tercihler arasında istedikleri şekilde kullanmaktadırlar. Yalnız bireylerin her alternatif tercihe mutlak puan vermeleri şartı vardır. Oylama sonucunda en fazla puanı alan alternatif kazanmış olur. Bir örnekle açıklamaya çalışalım (Herber, 1975: 87).).

 

d. Nokta Oylaması Kuralı

 

Nokta oylaması (point voting) esasen puanlı oylama yönteminden çok farklı değildir. Nokta oylamasında da her bireyin belirli bir toplam puanı vardır ve bireyler bu puanlarını alternatif politikalar arasında istedikleri şekilde dağıtabilirler. Ancak nokta oylamasında puanlı oylama yönteminden farklı olarak bireylerin alternatif politikalara hiç puan vermemeleri imkanı mevcuttur. Ayrıca bu yöntemde tercihlerin ağırlığını ve önemini daha da belirginleştirmek için toplam oy sayısı, puanlı oylama yönteminden oldukça fazladır. Aşağıdaki tablo yardımıyla açıklamaya çalışalım (Herber, 1975: 101):

 

 

e. Taraf Tutma Modeli

 

Kamusal karar alma sürecinde her zaman çoğunluk oylaması sonucunda karar almak mümkün değildir. Çünkü özellikle parlamentolarda her zaman tek bir partinin iktidara gelecek kadar oy çoğunluğu bulunmamakta ve koalisyon hükümetleri oluşabilmektedir. İşte bu noktada taraf tutma ve oy ticareti uygulamaları devreye girmektedir.

James M. Buchanan tarafından geliştirilen taraf tutma modeli, koalisyon hükümetlerinin nasıl karar aldıklarını açıklama yönünden oldukça yararlıdır. Günümüzde bir çok ülkede siyasi partilerin üye sayısı, çoğunluk kuralına göre siyasal karar almayı sağlayacak sayıya ulaşamamaktadır. Bu nedenle, bir çok demokratik ülkelerde siyasal kararlar çoğu kez azınlık hükümetleri tarafından alınmaktadır. Bu durumda, siyasal kararlar alınırken, azınlık tercihleri çoğunluk tercihlerine üstün tutulur gibi görülmektedir. Ancak, bu durumda kollektif kararların alınması için, çoğunluğu sağlayacak şekilde azınlık hükümetinin meclisin başka üyeleri tarafından da desteklenmesi gerekmektedir. Bu biçimde alınan kararların seçmenlerin tercihlerini en zayıf biçiminde yansıttıkları kesin olduğu halde, rejim bunalımını önlemek için azınlık hükümetlerine başvurulmaktadır (Şener, 1998: 161-162).

Koalisyon hükümetlerinde siyasal kararlar “taraf tutma” ya da “oy ticareti” modeline uygun bir biçimde alınmaktadır. Bu amaçla,  siyasi partiler çeşitli bütçe politikalarını önem derecelerine göre sıralarlar. Koalisyona girecek partiler ayrıca hükümetin kurulması sırasında şu stratejiyi izlerler: Her parti, en az tercih ettiği bütçe politikası ile ilgili oyunu, diğer partilerin en çok tercih ettikleri bütçe politikasının kazanması için bu partilerle değiştirmeye çalışırlar. Böylece, partiler oy değişimi ile diğer partilerin önemsiz olan politikalarını parti programlarından çıkarmaları sağlanarak, beklenen faydalarını maksimize edebilmektedirler(Şener, 1998: 162).

 

   
 

Kaynak: C.Can Aktan ve Dilek Dileyici , "Kamu Ekonomisinde Karar Alma ve Oylama Yöntemleri" Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat dergisinde yayınlanmıştır. ( Yıl 1, Sayı 1, Ocak-Şubat-Mart-2001.)