Bilindiği
üzere, Türkiye 1923 Büyük Dönüşümü ile radikal dönüşüm projelerini
birbiri ardına uygulamaya koymuştur. En başta yeni ve modern bir devlet
kurulmuştur. Padişahlık ve halifelik yönetiminden cumhuriyet yönetimine
geçilmiştir. Din ve mezhep ideolojisi ve şeriat devleti, yerini laik
devlet anlayışına bırakmıştır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti için gerekli
kanunlar ve kurumlar çağdaş dünyaya uygun olarak düzenlenmiştir. Arap
harfleri kaldırılarak bunun yerine çok kısa zamanda Latin harfleri
uygulamaya konulmuştur. Kılık ve kıyafet değişimi gerçekleştirilmiştir.
Mustafa
Kemal Atatürk'ün Türk Devrimi olarak adlandırdığı bu Büyük
Dönüşüm'ün üzerinden yaklaşık 80 yıl geçmiştir. Aradan geçen bu zaman
zarfında Türkiye, hiç şüphesiz çok büyük gelişme göstermiş ve çeşitli
alanlarda ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiye, tüm gelişme ve
ilerlemelere rağmen 1923 Büyük Dönüşüm'ünün ardından belki de tarihinde
hiç duymadığı ölçüde acil ve kapsamlı bir toplumsal dönüşüme tekrar
ihtiyaç duymaktadır. Türkiye'nin niçin böylesine kapsamlı bir toplumsal
dönüşüme ihtiyaç duyduğunu açıklamakta yarar bulunmaktadır:
§
Geçen
yaklaşık 80 yıllık zaman zarfında Türkiye halen demokratikleşme
sorununu tümüyle çözmüş değildir. Türkiye'de siyasal ve
sivil özgürlükler etkin bir şekilde güvence altına alınamamıştır.
Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmek amacıyla
Kopenhag kriterlerine uyum sağlamak yönünde bazı anayasal ve yasal
değişikliklerin gerçekleştirilmesi şüphesiz çok önemli bir mesafedir.
Fakat bugün Türkiye'nin hala bir çağdaş sosyal sözleşme temeline
dayalı, birey hak ve özgürlüklerini etkin bir şekilde güvence altına
alan ve devletin güç ve yetkilerini belirleyen ve sınırlayan Anayasal
Reform'a ihtiyacı bulunmaktadır.
§
Türkiye,
piyasa ekonomisinin temel kurallarını ve kurumlarını henüz tam anlamıyla
oluşturmuş değildir. Devlet ekonomi politikası araçlarını (kamu
harcamaları, vergiler, borçlanma, para basma vs.) yoğun bir şekilde
kullanarak piyasa ekonomisinin işleyişini bozmaktadır.
§
Türkiye'de
parlamenter sistem ciddi sıkıntılar içerisindedir. Siyasal
istikrarsızlık ortamı parlamenter sistemin yeniden yapılandırılması ya
da başkanlık sistemine geçilmesi isteklerini artırmıştır.
§
Türkiye'de
mevcut seçim sistemi ve siyasal partiler yasası halkın gerçek
tercihlerine dayalı bir parlamento oluşturulmasını önlemektedir.
Partilerde lider diktası egemendir. Milletvekilleri aday listeleri,
liderin ve partilerin merkez yürütme kurullarının kararları ile
belirlenmektedir. Halk sadece kendisine sunulan adayları tanımaya
çalışmakta, üstelik bunlar arasında dahi tercihlerini belirleme
imkanından yoksun olmaktadır. Listenin başında bulunan milletvekili
adayı halkın arzu etmediği bir aday olsa dahi ilk sırada olması
dolayısıyla seçilme şansı yüksek olmaktadır.
§
Siyasal
karar alma sürecinde etkin iletişim ve sosyal diyalog yeterli düzeyde
değildir. Yıllardan beri savunulan Toplumsal Uzlaşma Konseyi düşüncesi
her ne kadar Ekonomik ve Sosyal Konsey oluşturularak bir ölçüde
gerçekleştirilmişse de halen bu konseyin fonksiyonel işlerliğe sahip
olduğunu söyleme imkanı yoktur.
§
Türkiye'de
insani gelişme ve yaşam kalitesi henüz gelişmiş ülke standartlarının çok
gerisindedir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde başta kalite olmak üzere
çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
§
Sosyal
güvenlik kuruluşlarının sorunları her geçen gün artmakta, verilen
hizmetlerden kimse memnun olmamaktadır.
§
Yoksulluk
ve gelir dağılımındaki adaletsizlik sorunu Türkiye'nin karşı karşıya
bulunduğu en ciddi sorunlardan birisidir. Zengin ve yoksul arasındaki
uçurum her geçen gün büyümektedir.
§
Bölgelerarasındaki gelişmişlik farklılıkları bir türlü azaltılamamakta,
her hükümet döneminde açıklanan bölgesel kalkınma politikaları maalesef
beklenen olumlu sonuçları ortaya koymamaktadır. İşsizlik, tüm
Türkiye'nin ve özel olarak Doğu ve Güney Doğu Anadolu'nun çözüm bekleyen
sorunlarının başında gelmektedir. Mevcut teşvik sistemi Doğu'ya
yapılacak yatırımları maalesef özendirmemiş, aksine teşvikler her zaman
hırsızlıklara ve yolsuzluklara neden olmuştur.
§
Türkiye'de
kamu maliyesi dengeleri tamamen bozulmuş, mali disiplin ve mali
sorumluluk ahlakı ortadan kalkmıştır. Devletin giderek büyümesinin
sosyal maliyeti katlanamayacak boyutlara ulaşmıştır. Artan kamu
harcamalarına paralel olarak bütçe açıkları artmakta, bütçe açıklarının
finansmanı için de borçlanmaya ve parasallaşmaya yönelmek zorunlu
olmaktadır. Türkiye'deki yüksek iç borçlanma, faiz oranlarının çok
yüksek olmasına yol açmakta, bu da üretim ekonomisi üzerinde olumsuz
sonuçlar doğurmaktadır.
Parasallaşmanın nihai sonucu ise enflasyondur.
§
Türkiye ,
dünyada en yüksek enflasyon oranına sahip ülkeler arasında en başlarda
yer almaktadır. Enflasyon, hem gelir dağılımındaki adaletsizliği daha
da artırmakta , hem de piyasa ekonomisinin işleyişini tahrip etmektedir.
§
Türkiye,
dünyada en yüksek mevduat ve kredi faizi uygulayan ülkelerin başında
yeralmaktadır. Türkiye'de faiz ekonomisi, rantiyeciliği özendirmekte,
öte yanda reel ekonomiyi ciddi şekilde tahrip etmektedir.
§
Türkiye'de devletin ekonomiye müdahaleleri, ağır ve adaletsiz vergi
yükü, KİT'erin ekonomide ağırlığını devam ettirmeleri, bürokrasi ve
kırtasiyecilik, altyapı hizmetlerindeki yetersizlik, yüksek enerji
maliyeti vesaire nedenler, Türkiye'nin dış rekabet gücünü
azaltmaktadır. Türkiye, globalleşme trendine hızla uyum gösteren
ülkelerin arasında yer almakla birlikte uluslararası rekabet gücümüz
henüz tüm sektörlerde arzu edilir seviyeye ulaşmamıştır. Kamu
sektöründeki sorunlar özel sektörün rekabet gücünü çok olumsuz olarak
etkilemektedir.
§
Türkiye,
dünyanın tanınmış rating kuruluşlarının tamamı tarafından "yüksek riskli
ülke" olarak tanımlanmaktadır. Standard and Poor's, Moody's, JCR, PRS,
Euromoney, Institutional Investor, Economist Intelligence Unit gibi
dünyaca tanınmış rating kuruluşlarının Türkiye hakkındaki
değerlendirmeleri malesef olumlu değildir. Bu değerlendirmeler yabancı
sermayenin Türkiye'ye akışını engellemektedir.
§
Bilgi
Çağı'nın gereği olan eğitim, bilim ve teknoloji yönünden temel
göstergelere bakıldığında Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasında ciddi
bir açık bulunnmaktadır. Türkiye, bilim ve teknoloji alanında gerçek
bir sıçrama ya da atılıma ihtiyaç duymaktadır.
§
Türkiye,
rüşvet ve yolsuzluk olaylarından bir türlü kurtulamamaktadır. Hayali
ihracat, hayali yatırım, hayali inşaat skandalları Türkiye'de devlete
olan güveni önemli ölçüde sarsmıştır. Susurluk olayı ile
Devlet-Çete-Mafya ilişkilerinin ortaya çıkması devletin içinde bulunduğu
durumu açıkça gözler önüne sermiştir. Ülkemizde rüşvet ve yolsuzluk
skandallarının ardı arkası kesilmemekte, ancak bunlarla mücadelede
maalesef ciddi ve inandırıcı bir çabanın mevcut olmadığı görülmektedir.
§
Adalet ve
yargı sistemi adeta sorunlar yumağı içerisinde bocalamaktadır. Bir
taraftan günün koşullarına uygun olmayan yasalar ve diğer mevzuat, öte
tarafta yargı kuruluşlarındaki fiziki ve teknik yetersizlikler adaletin
zamanında tecelli etmesini geciktirmektedir. Adalet ve yargı
hizmetlerini sunan hakim, savcı ve adliye personelindeki yetersizlik
de bu gecikme de rol oynamaktadır. Yargının gerçek anlamda bağımsız
olmadığı konusu da başta barolar olmak üzere hukukçular tarafından
sürekli eleştirilmektedir.
§
Kamu
yönetimindeki merkeziyetçilik ve vesayetçilik anlayışı hala egemenliğini
sürdürmektedir. Merkezi yönetim, güç ve yetkilerini elinden bırakmak
istememekte; yerel yönetimler ise gerçek anlamda bir özerklikten yoksun
olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Merkezi yönetimin ve yerel
yönetimlerin yeniden yapılanması uzun yıllardır gündemde olmasına rağmen
bu konuda ciddi bir reform yapılmış ve mesafe katedilmiş değildir.
§
Kamu
yönetiminde israf ve savurganlıklar inanılmaz boyutlara ulaşmıştır.
Gereksiz bir çok hizmet için inanılmaz harcamalar yapılmaktadır. Kamu
kurum ve kuruluşlarının sahip olduğu lojman, dinlenme tesisleri,
misafirhanelerin satışı zaman zaman gündeme gelmekle birlikte bu konuda
samimiyet hiç bir zaman sözkonusu olmamıştır. Türkiye, makam otosu
yönünden de isrf ve savurganlıkları yaşamaktadır. Her yönetici ya da
müdürün neredeyse bir makam otosu bulunmaktadır. Ayrıca, hiç bir ciddi
plan olmaksızın bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personele
lojman tahsisi yapılmaktadır. Bu sadece kamu görevlileri arasında
ayrıcalık sorununu ortaya çıkarmakla kalmamakta devlet mülkiyetinin kötü
kullanılması sorununu da beraberinde getirmektedir.
§
Kamu
yönetiminde belki de en az önem verilen konulardan birisi insan
kaynaklarının yönetimidir. İnsan kaynaklarının seçimi, işe
yerleştirilmesi ve işde yükseltilmesi ile ilgili kurallar liyakat
ilkesine hiç uygun değildir. Ayrıca insan kaynaklarının motivasyonu ve
ödüllendirilmesi kamu yönetiminde önemsiz bir konu olarak
düşünülmektedir.
§
KİT'lerin
ekonomi üzerindeki yükü hala devam etmektedir. KİT'lerin
özelleştirilmesi çalışmaları 1985 yılında başlamasına rağmen aradan
geçen on yılı aşan zaman zarfında çok önemli sayılabilecek özelleştirme
uygulamaları yapılamamıştır. Özelleştirme ile ilgili hukuksal altyapının
olmaması uzun bir süre özelleştirme uygulamalarını olumsuz yönde
etkilemiştir.
Tüm bu
yukarıda açıkladığımız sorunlar ülkemizde Barış, Huzur, Adalet,
Güvenlik, Refah, Özgürlük ve Uzlaşma temel toplumsal amaçlarının
gerçekleşmesini engellemektedir. Türkiye, hiç şüphesiz bu sorunlar
yumağı içerisinde ilerleme yönünde bazı çabalar içerisindedir. Ülkemizde
iyimser düşünmemizi sağlayacak gelişmeler de mevcuttur. Eğer objektif
olarak bir değerlendirme yapılacak olursa tüm bu olumsuz durumlara
rağmen yaklaşık 200 dünya ülkesi arasında Türkiye’nin ekonomik, sosyal
ve siyasal kriterler yönünden bir çok ülkeden çok daha iyi konumda
olduğu görülebilir. Bu madalyonun diğer yüzüdür. Şüphesiz, ülkemizin
daha güçlü ve müreffeh bir ülke haline gelebilmesi için hedefi
Atatürk’ün de veciz bir şekilde ifade ettiği muaasır medeneyitlerin
sahip olduğu seviyeye ulaşmaktır. Bunun için ülekmizin sahip olduğu bazı
avantajlar bulunmaktadır. Türkiye'nin sahip olduğu avantaj ve fırsatları
da çok kısa olarak özetlemeye çalışalım:
§
En başta
ülkemizde genç nüfus oranının yaşlı nüfusa göre daha fazla olması
ekonomik büyüme ve gelişme için önemli bir avantajdır.
§
Türk özel
sektöründeki dinamizm ve atılımcı müteşebbis ruhu Türkiye'nin
gelişmesine imkan sağlamaktadır. Türkiye, 1980 sonrasından günümüze
değin dünyada en hızlı büyüyen ülkeler kategorisinde yeralmaktadır.
Türkiye, ekonomik büyüme yönünden Asya-Pasifik ülkelerinin sahip olduğu
performansa çok yakın bir gelişme göstermiştir.
§
Türkiye,
global ekonomik entegrasyona en hızlı uyum gösteren ülkelerin başında
gelmektedir. Türkiye, ekonomik istikrarsızlık ortamında her şeye rağmen
ihracatını artırma başarısını göstermektedir.
§
Türkiye’nin doğal ve kültürel zenginlikleri, turizm potansiyeli vesaire
avantajları bulunmaktadır. Ülkemizin bu avantajlarını daha etkin bir
şekilde kullanabilme imkanına sahiptir.
§
Türkiye,
bulunduğu coğrafi konumu itibariyle yeni kurulan Türki Cumhuriyetlere ve
eski Doğu Bloku ülkelerine yakın bulunmaktadır. Özellikle Orta Asya'daki
geniş pazar imkanlarından Türkiye'nin yararlanması mümkündür. Özetle,
Türkiye'nin coğrafi açıdan sahip olduğu jeo-stratejik ve jeo-politik
konumu önemli bir avantajdır.
§
Türkiye'de
işletmelerin büyük çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Tüm
dünyada büyük şirketler yerine "orta ölçekli sibernetik
organizasyonlar"ın rekabet gücü açısından önem kazandığı düşünüldüğünde
ülkemizdeki KOBİ avantajının küçümsenmemesi gerekir. Bununla birlikte,
ülkemizdeki KOBİ'lerin büyük çoğunluğunun organizasyonel değişime
gereksinme duyduğu, yeni yönetim tekniklerini ve yeni bilgi
teknolojilerini kullanmak yönünde daha büyük bir gayret içerisinde
olmaları gerekmektedir.
Özetle,
Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunlar yanısıra sahip olduğu
avantajlar ve fırsatlar da bulunmaktadır. Önemli olan Türkiye'nin sahip
olduğu bu avantaj ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanması ve uygar
bir toplum yapısına kavuşmasıdır.
21.
Yüzyılda Türkiye'nin değişen dünyadaki yeni vizyonu yakalaması, samimi
ve ciddi bir misyon üstlenmesi, radikal bir atılım stratejisi
belirlemesi ve aksiyon planlarını oluşturarak süratle uygulamaya koyması
gereklidir.
Kaynak: C.Can Aktan,
Değişim Çağında Devlet, Çizgi Kitabevi, 2003 adlı kitaptan
alıntılarla hazırlanmıştır.