 |
Sınırlandırılmamış, kurallara bağlanmamış bir devlet, insan hak ve
özgürlüklerinin en büyük ihlalcisidir. Sivil toplum düzeninde, devletin
güç ve yetkileri belirlenmiş ve çerçevesi çizilmiştir. En iyi devlet,
sınırlandırılmış ve hukuk kurallarına bağlanmış devlettir. |
 |
Sınırlandırılmamış, kurallara bağlanmamış bir devlet sürekli olarak büyür
ve genişler. Devletin büyümesi, kamu harcamalarının GSYİH'ye olan oranının
yıllar itibariyle sürekli artma eğiliminde olması ve devletin ekonomiye
yaptığı dolaylı ve dolaysız müdahalelerin genişlemesi demektir. Devletin
büyümesi sonucunda ortaya çıkan politik ve ekonomik yozlaşmalar, sivil
toplum düzeninin işleyişini bozar. Devletin büyümesi ile, rüşvet, zimmet,
adam kayırmacılık, hizmet kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık (partizanlık),
rant kollama vb. türde politik yozlaşmalar toplumda yaygınlaşır.
|
 |
Sınırlandırılmamış ve kurallara bağlanmamış bir devlet, politik
yozlaşmalara ilaveten ekonomik yozlaşmalar ve sorunlara da yol açar. Kamu
harcamalarının giderek artmasının bir sonucu olarak, vergi ve borç yükü
giderek ağırlaşır. Netice olarak enflasyon, bütçe açıkları gibi iktisadi
sorunlar artar ve makro ekonomik denge ve istikrar tümüyle bozulur.
|
 |
Devletin gücünün ve yetkilerinin sınırlandırılmadığı bir sosyal düzende
bireysel hak ve özgürlüklerden sözedilemez. Sivil toplum, devletin güç ve
yetkilerinin sınırlandırıldığı ve bireylerin hak ve özgürlüklerinin
güvence altına alındığı bir sosyal düzeni oluşturmayı ve
kurumsallaştırmayı hedef alır. Sınırlı ve küçük devlet, güçlü devlet
demektir. |
 |
Sınırlı devlet yaklaşımı, ulusal ekonomi içinde kamu ekonomisinin
görevlerinin ve fonksiyonlarının mümkün ölçüde daraltılması ve piyasa
ekonomisi faaliyetlerinin genişletilmesini savunur. Sınırlı devletin
asgari ölçüde yapması gereken görev ve fonksiyonlar güvenlik, adalet ve
yargı hizmetlerinden oluşur. Ancak devletin görev ve fonksiyonlarını bu
şekilde minimal devlet fonksiyonları ile sınırlamak gerçekçi değildir.
Sınırlı devletin görev ve fonksiyonları zaman, mekân ve ülkenin
sosyo-ekonomik koşullarına göre değişir. |
 |
Sorumlu devlet, piyasa ekonomisinin yetersizliğinin ya da başarısızlığının
sözkonusu olduğu alanlarda bazı görev ve fonksiyonları üstlenen devlet
anlayışıdır. Eğitim, sağlık, çevre kirliliğinin önlenmesi, kimsesizlere,
yaşlılara, akıl hastalarına yardımcı olunması gibi hizmetler sorumlu
devletin görev ve fonksiyonları arasında sayılır. Ancak, sorumlu devletin
görevleri de "sınırlı" olmalıdır. Bu alanlarda, mümkün olduğu ölçüde
piyasa ekonomisine ve kâr amacı gütmeyen özel kuruluşların (gönüllü
organizasyonlar) faaliyetlerine işlerlik kazandırılmalıdır. |
 |
Piyasa ekonomisine devletin aşırı müdahaleleri ve sosyal adaleti sağlamak
gayesiyle yaptığı düzenlemeler ve önlemler, beklenenin aksine piyasa
ekonomisinin işleyişinde ciddi ekonomik, siyasal ve sosyal sorunlar ortaya
çıkarır. Aşırı devlet müdahalesi ile ekonomik denge ve istikrar bozulur.
Devletin ekonomik kalkınma ve büyümeyi sağlama maksadıyla iktisat
politikalarını (başlıca maliye, dış ticaret, para, KİT politikaları vb.)
aşırı müdahale aracı olarak kullanması ve bu müdahalenin kapsamını
genişletmesi, ekonomik sorunları daha da ağırlaştırır. |
 |
Refah Devleti, sosyal refahın optimizasyonu için kapsamlı devlet
müdahalelerini öngörmektedir. Sosyal refah devletinin temel amacı, ülke
halkının yaşam ve refah düzeyinin yükseltilmesi için, bireylerin ekonomik
ve sosyal haklarının devlet tarafından alınacak önlemlerle ve
müdahalelerle iyileştirilmesi ve piyasa ekonomisinin işleyişinden doğan
olumsuzlukların ortadan kaldırılmasıdır. Sosyal refah devleti, gelir ve
servet dağılımındaki dengesizliklerin gelirin yeniden dağılımı
politikaları ile iyileştirilebileceğini savunur. |
 |
Refah devleti anlayışı, toplumda her sorunun devlet ve siyasal süreç
kanalıyla çözümleneceği gibi bir inancı savunur. Ancak, refah devleti ya
da müdahaleci sosyal devlet modeli, 1970'li yıllarda uygulandığı ülkelerde
iktisadi ve sosyal sorunları iyileştirememiş aksine daha da artırmıştır.
|
 |
Sosyal refah devleti, ekonomik ve sosyal hakların (çalışma hakkı, sosyal
güvenlik hakkı, toplu pazarlık hakkı, sendika kurma hakkı, eğlenme ve
dinlenme hakkı, konut hakkı vs.) bizzat devlet tarafından sağlanması
gerektiğini savunur. Sosyal refah devleti, bu anlamda sosyal ve ekonomik
hakları sağlayan bir devlettir. |
 |
İyi
bir devlet modeli oluşturmak için, sosyal refah devletinin topluma
yüklediği sosyal maliyeti dikkate almak gereklidir. Sosyal devletin ortaya
çıkardığı ilk sorun, finansman ile ilgilidir. Sosyal devlet modelinde,
devlet müdahalesi ve kamu harcamaları sürekli olarak artmakta, bunun
sonucunda vergi yükü ağırlaşmaktadır. Ağır vergi yükü, toplam tasarruflar,
yatırımlar ve çalışma gayretini olumsuz yönde etkilemektedir. Tüm bunların
sonucunda, ekonomik büyüme yavaşlamakta ve prodüktivite krizi ortaya
çıkmaktadır. Ağır verginin toplam yatırımlar üzerindeki etkisi işsizlik
sorununu daha da ağırlaştırır. Artan kamu harcamaları dolayısıyla bütçe
açıkları giderek artar. Kamu harcamalarının finansmanında vergi dışı
kaynaklara (borçlanma ve emisyon) başvurulması kaçınılmaz olur.
|
 |
Sosyal refah devleti, sosyal ve ekonomik hakların giderek kötüye
kullanılması sonucunu doğurmaktadır. Ekonomik ve sosyal hakların sayısı
giderek artma eğilimi göstermektedir. Her şeyin "hak" olarak ortaya
atılması, devletin vatandaşa karşı olan görev ve sorumluluklarını
artırmaktadır. Refah devleti anlayışında, her şey devletten beklenir bir
zihniyet kurumsallaşmaktadır. Siyasi rekabet içerisinde oy kazanmak uğruna
siyasal iktidarların ekonomik ve sosyal hakların kapsamını genişletmeleri
sözkonusu olmaktadır. |
 |
Sosyal refah devleti, toplumda rant kollamacılık faaliyetlerini
artırmaktadır. Bireysel düzeyde ve özel çıkar grupları aracılığıyla
devletten bir transfer elde etme çabaları ve bu yönde yapılan harcamalar
artmaktadır. Sosyal refah harcamaları israfı yaygınlaştırmaktadır. Devlet,
müsrif bir hale gelmekte, sosyal refah harcamalarından ihtiyacı olmayanlar
da yararlanmaya başlamaktadır. |
 |
Piyasa ekonomisinin devlet tarafından kapsamlı müdahale ve önlemlerle
düzenlenmesi, yönlendirilmesi ve desteklenmesi dirigisme olarak ifade
edilmektedir. Devlet, prensip olarak, ne merkezden yönetimli sosyalist
ekonomilerde olduğu gibi emredici, ne de karma ekonomi ya da devletçilik
gibi modellerde öngörüldüğü gibi aşırı yönlendirici ve düzenleyici
olmamalıdır. Dirigisme, bu ikinci türde devlet anlayışını ifade eden bir
kavramdır. İyi bir devlet modeli olan sınırlı devlet, ancak gerektiğinde
ve sınırlı ölçüde ekonomiye müdahale edilmesini savunur. |
 |
Paternalizm, vatandaşlarının her ihtiyacını karşılayan baba devlet
anlayışını ifade etmektedir. Devlet, esasen vatandaşların canlarını ve
mallarını korumakla ve gözetmekle sorumlu olan sınırlı bir devlet
olmalıdır. Ancak, bunun dışında devletin toplumda bazı paternalistik
karakter arzeden hizmetleri üstlenmesi ve/veya bu alanlarda kâr amacı
gütmeyen özel kuruluşları ve vakıfları desteklemesi ve faaliyetlerini
düzenlemesi gerekebilir. Çocuk esirgeme kurumları, akıl hastaneleri,
huzurevleri; ayrıca küçüklerin uyuşturucu, sigara ve alkol kullanımı,
cinsel sapıklıklara yönelmemesi vb. türdeki hizmetlerin bizzat devlet
tarafından üstlenilmesi ve/veya piyasadaki bu tür faaliyetlerin devlet
tarafından denetlenmesi söz konusu olabilir. Ancak bu türde sınırlı
faaliyetler dışında devletin ihsan dağıtması söz konusu olamaz ve
olmamalıdır. |
 |
Devletin temel görevi, vatandaşlarının can ve mal güvenliğinin
sağlanmasıdır. Ancak, devlet hiçbir zaman herkesin tek güvenilir
koruyucusu ve gözeticisi olarak düşünülmemelidir. Sivil toplumda insan
kendi hak ve özgürlüklerinin en güvenilir koruyucusu olarak kabul edilir.
Hiçbir kimse, başkalarının çıkarlarını, kendi çıkarlarından önce korumaz.
Devlet dahi insanların çıkarlarından önce kendi çıkarlarını korur ve
gözetir. Devlet, esasen, en az yönetilenler kadar kendi özel çıkarlarını
düşünen bir grup yöneticinin zımni bir birlikteliğinden oluşmuştur.
|
 |
Sınırsız devlet ve sınırsız demokrasi sonuçta çıkar ve baskı gruplarının
egemenliğine yol açar. Çıkar ve baskı grupları, sınırsız yetkileri bulunan
parlamento ve hükümet aracılığıyla devletten avanta ve parsa kapma
yarışına girerler. Rant kollamacılık olarak adlandırılan bu devleti
yağmalama ve soygun çağdaş demokrasilerde yaygın bir durumdadır.
|
 |
Sivil toplumun savunduğu liberal ekonomik düzende zenginliğin ve refahın
temel kaynağı üretimdir. Piyasa ekonomisi özü itibariyle bir üretim
ekonomisidir. |
 |
Rant
ekonomisinin temel kaynağı ve sorumlusu devlettir. Rant ekonomisinde
çalışmadan ve üretmeden sadece spekülatif bazı işlemlerle para kazanılması
söz konusudur. Rant ekonomisi bir transfer ekonomisidir. Rant ekonomisinde
toplam piyasa üretiminde bir artma olmaksızın mevcut gelir sadece bir
kesimden diğerine transfer edilmektedir. Rantiye ve faiz ekonomisi sonuçta
ülkenin fakirleşmesine ve toplum kesimleri arasındaki gelir
dengesizliğinin daha da bozulmasına yol açar. |
 |
"Laissez faire-laissez passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler)
esasen merkantilizmin dar ve kapalı ticari zihniyetine karşı
fizyokratlarca ifade edilmiş bir slogandır. Bu düşünce, merkantilist
dönemde, devletin ve loncaların ticarete getirdiği sınırlamaların ve
engellemelerin kaldırılması isteğini ifade etmektedir. O günün şartlarında
söylenmiş olan bu slogan, maalesef daha sonraları çarpıtılmış ve liberal
doktrin ile özdeşleştirilmiştir. Liberal ekonomik düzende esas olan,
ekonomik birimlerin ekonomik kararlarından ve faaliyetlerinden
kendilerinin sorumlu olmalarıdır. Yine liberal ekonomik düzende aslolan
piyasa ekonomisinin "tabii" işleyişidir. Devlet, ancak gerektiğinde en az
müdahale eden bir konumda olmalıdır. Liberal ekonomik düzen, hiçbir
şekilde "ölen ölür kalan sağlar bizimdir" şeklinde ifadesini bulan laissez
faire ekonomisi ile karıştırılmamalıdır. |
 |
Anarşizm, devlete değil tüm organize edilmiş kurumlara karşıdır.
Anarşizmin hedeflediği anarşist toplum; kanunların, baskının, fiziki
zorlayıcı gücün, polisin, askerin ve mahkemelerin olmadığı bir toplumdur.
Anarşizm, sınırsız bir özgürlükten yanadır. Oysa özgürlüğün
sınırlandırılmadığı bir toplumda "düzen" değil "düzensizlik" (anarşi)
hakim olur. Devletin olmadığı bir toplumda düzenden sözetmek mümkün
değildir. |
 |
Sivil toplum, anarko-kapitalistlerin ya da libertarianistlerin "devletsiz
toplum", "minimal devlet" ve "ultra-minimal devlet" projelerini reddeder.
Sivil toplum, devletin her yerde ve zamanda müsbet ve meşru görevlerinin
olacağını kabul eder. Sivil toplumun ekonomik modelini ifade eden serbest
piyasa ekonomisi, anarko- kapitalizmin devlet teorisini ve felsefesini
ütopya olarak görür. |
 |
Liberal toplum düzeninde anarko- kapitalistlerin; "devlet, kötü bir
gereksinim değil, kötü bir gereksizliktir", "devlet, zorunlu bir
fenalıktır", "devlet, vazgeçilmez bir kötülüktür", "devlet, baskıya
meşruluk kazandırılmış bir kurumdur" şeklinde ifade edilen düşünce ve
sloganları reddedilir. Liberal toplum, minimal devletin bir zorunluluk
olduğunu, sınırlı ve sorumlu devletin ise meşru ve kabul edilebilir
görevleri olduğunu savunur. Liberal toplum, aşırı büyümüş, ceberrut,
baskıcı-yasakçı ve müsrif devlete karşıdır. |
 |
Egemenlik hakkının sahibi olan devletin ekonomik güç ve yetkileri
bulunmaktadır. Bunlar; harcama, vergileme, bütçe yapma, borçlanma, para
basma hakkı ve yetkileridir. Devletin ekonomik güç ve yetkilerinin hukuki
sınırları tespit edilmediği takdirde, bu güç ve yetkilerin siyasal
iktidarlarca aşırı ve kötü kullanımı söz konusu olabilir. |
 |
Devletin, toplumsal ihtiyaçların karşılanması için bizzat mal ve hizmet
üretmesi doğru değildir. Devlet, ancak piyasa ekonomisince üretilemeyecek
mal ve hizmetleri arz etmelidir. Kamusal mal ve hizmetler için devletin
sınırsız harcama yapma yetkisi, sonuçta, ekonomik sorunların giderek daha
da ağırlaşmasına neden olur. Kamu harcamaları, ancak özel sektörün hizmet
sunamayacağı alanlarda olmalı ve kamu harcamalarının büyümesi mutlaka
anayasal ve/ veya yasal normlarla sınırlandırılmalıdır. |
 |
Kamu
maliyesinde, kamu gelir ve giderlerinin birbirine denk olmasını öngören
denk bütçe ilkesi mali sorumluluk için gereklidir. |
 |
Bireyler için "ayağını yorganına göre uzat" sözü ilke olarak devlet için
de geçerli olmalıdır. Nasıl ki, bireyler harcamalarını gelirlerine göre
yapıyorlarsa, devlet de aynı şekilde harcamalarını, vergi gelirlerine göre
yapmalıdır. Kamu maliyesinde geçerli olan "önce harcamalar, sonra gelirler
belirlenir" kuralı doğru değildir. Gelirler harcamalara göre değil,
harcamalar "vergiler" dikkate alınarak belirlenmelidir. Vergilemeden
harcamak, kamu maliyesi dengelerini alt üst eder. Bu bakımdan, denk bütçe
temel ilke olmalı ve bu ilkeden hangi hallerde vazgeçileceği önceden
belirlenmelidir. |
 |
Siyasal süreç içerisinde siyasal iktidarların "vergilemeden harcama"
eğilimleri ekonomik sorunların ağırlaşmasına neden olmaktadır.
Vergilemeden harcama politikasının temel nedeni, vatandaşların vergiyi
esasen bir külfet ve yük olarak kabul etmeleridir. Siyasal iktidarlar,
kamu harcamalarını artırırken, oy kaybetmemek için bunun finansmanını
vergi dışı kaynaklarla sağlamaya çalışırlar. |
 |
Sınırsız vergileme, "yasal soygun"dan ya da "yasal haraç"tan başka bir şey
değildir. Liberal ekonomik düzende vergiler tarafsız olmalı ve ekonomik
birimlerin karar ve faaliyetleri üzerinde fazla etkide bulunmamalıdır.
Vergi oranları çok yüksek ve dolayısıyla vergi yükü ağır olmamalıdır. Ağır
vergiler piyasa ekonomisini tahrip edici sonuçlar ortaya çıkarır.
|
 |
Devletin vergilemeden harcama yapmasında iki temel finansman kaynağı
vardır. Bunlar borçlanma ve para basmadır. Devletin borçlanma ve para
basma hakkını ve yetkilerini ne şekilde kullanacağı mutlaka anayasal ve/veya
yasal normlarla belirlenmeli ve sınırlandırılmalıdır. Sınırsız borçlanma
ve para basma ekonomik sorunların temel kaynağıdır. |