GLOBAL YOKSULLUK SORUNU


COŞKUN CAN AKTAN & İSTİKLAL Y. VURAL


 

Globalleşmenin beraberinde zenginlik mi yoksa yoksulluk mu getirdiği gerek uzmanlar arasında, gerekse sade vatandaşlar arasında oldukça tartışmalı bir konuyu oluşturmaktadır. Kimileri globalleşmeyi zenginleşmenin bir yolu olarak değerlendirirlerken, kimileri de globalleşmeyi zengin ile yoksul arasındaki uçurumu daha da derinleştiren bir süreç olarak görmektedirler.

Acaba, globalleşen dünyada gelir dağılımında adaletsizlik ve yoksulluk sorunu giderek daha mı büyümektedir? Globalleşme sürecinin gelir dağılımı ve yoksulluk üzerindeki etkileri nelerdir? İnsani gelişme yönünden ülkeler arasındaki farklılıklar hangi boyutlardadır? Bu konuda açıklamalar yapmadan önce dünyada gelir dağılımı, yoksulluk ve insani gelişme konusunda bazı özet istatistiki verileri ortaya koymakta yarar görüyoruz.

Kişi Başına Düşen Milli Gelir Düzeyleri Bakımından Ülkeler

Dünya Bankası istatistiklerine göre 2000 yılında üst gelirli ülkelerde kişi başına düşen milli gelir ortalaması 27.680 dolardır. Düşük gelirli ülkelerde ise kişi başına düşen GSMH sadece 410 dolardır. Türkiye ise 3.100 dolarla orta-üst gelirli ülkeler kategorisinde yer almaktadır. Satın alma gücü paritesi yönünden ise gelir gruplarına göre durum şu şekildedir: Üst gelirli ülkelerde kişi başına düşen GSMH ortalaması 27.770, düşük gelirli ülkelerde kişi başına düşen GSMH ortalaması 1.980, Türkiye’de ise 7.030 dolardır.

Bu verilerden çok açık bir şekilde anlaşılacağı üzere ekonomik refah düzeyi yönünden zengin ve yoksul ülkeler arasında büyük bir uçurum bulunmaktadır.

Tablo X-1’de ise dünyada  kişisel gelir dağılımı yönünden göreceli olarak eşitsizliğin en kötü ve yine göreceli olarak en iyi olduğu 10 ülke gösterilmiştir. En son yapılan gelir dağılımı araştırmaları çerçevesinde dünyada gelir dağılımında eşitsizliğin en kötü olduğu ülkelerin başlıcaları şunlardır: Guatemala, Paraguay, Brezilya, Sierra Leona, Güney Afrika, Merkezi Afrika Cumhuriyeti, Kolombiya vs. Bu ülkelerde nüfusun en alt yüzde 20’lik kısmının milli gelirden aldığı pay ile nüfusun en üst yüzde 20’lik kısmının milli gelirden aldığı pay arasında ciddi bir uçurum bulunmaktadır. Örneğin, Guatemala’da en yoksul yüzde 20’lik kesimin milli gelirden aldığı pay yüzde 2.1 iken, en zengin yüzde 20’lik kesimin milli gelirden aldığı pay yüzde 63 dür.

Dünyada zengin ile yoksul arasındaki gelir eşitsizliğinin göreceli olarak daha iyi olduğu başlıca 10 ülke ise şunlardır: Slovak cumhuriyeti, Japonya, Avusturya, Finlandiya, Çek Cumhuriyeti, Beyaz Rusya, Norveç, Mısır, İsveç, Belçika ve Lao. Bu ülkelerde en yoksul ile en zengin arasında milli gelirden aldıkları pay oranı yönünden fark giderek kapanmaktadır. Örneğin, Japonya’da en yoksul yüzde 20’lik kesimin milli gelirden aldığı pay yüzde 10.6 iken, en zengin yüzde 20’lik nüfusun milli gelirden aldığı pay yüzde 35.7 dir. Bu oranlar tabloda yeralan diğer ülkelerde de benzer durumdadır.

Tablo X-1: Dünyada Gelir Dağılımındaki Eşitsizliğin Göreceli Olarak En Kötü ve En İyi Olduğu 10 Ülkenin Karşılaştırılması

 

 

En Yoksul % 20’lik Kesimin Milli Gelirden Aldığı Pay

En Zengin % 20’lik Kesimin Milli Gelirden Aldığı Pay

Eşitsizliğin En Kötü Olduğu 10 Ülke

 

 

 

 

1.                  Guatemala

2.                  Paraguay

3.                  Brezilya

4.                  Sierre Leone

5.                  Güney Afrika

6.                  Merkezi Afrika Cumh.

7.                  Lesetho

8.                  Nijer

9.                  Swaziland

10.              Kolombiya

2,1

2,3

2,5

1,1

2,9

2,0

2,8

2,6

2,7

3,0

63,0

62,4

63,8

63,4

64,8

65,0

60,1

53,3

64,4

60,9

Eşitsizliğin Göreceli Olarak Daha Adil Dağıldığı 10 Ülke

 

 

 

1.                  Slovak Cumh.

2.                  Japonya

3.                  Avusturya

4.                  Finlandiya

5.                  Çek Cumh.

6.                  Beyaz Rusya

7.                  Norveç

8.                  Mısır

9.                  İsveç

10.              Belçika

11.              Lao

 

11,9

10,6

10,4

10,0

10,3

11,4

9,7

9,8

9,6

9,5

9,6

 

31,4

35,7

33,3

35,9

35,9

33,3

35,8

39,0

34,5

34,5

40,2

Kaynak: World Bank, World Development Report, 2000/2001, s.282-284’deki verilerden yararlanılarak tarafımızdan düzenlenmiştir.

 

 

 

 

Dünyada Gelir Yoksulluğu ve Türkiye’nin Konumu

Dünyada yoksulluğun boyutlarını bütünsel olarak görebilmek için gerek ulusal düzeyde gelir dağılımı araştırmalarını yürüten istatistik kuruluşlarının yaptıkları araştırmaların. gerekse uluslararası kuruluşların yaptıkları araştırmaların sonuçları son derece önem taşımaktadır. Ulusal düzeyde yapılan gelir dağılımı araştırmalarında kişilerin kendilerini ve ailelerini geçindirebilecek belirli bir minimum gelir esas alınmakta ve bu gelirin altında gelire sahip olan nüfus “yoksul” olarak adlandırılmaktadır. Ulusal düzeyde yapılan araştırmaların metodolojileri ve hesaplama yöntemleri birbirinden farklılıklar gösterdiğinden genel olarak ülkelerarası karşılaştırmalar yapmak doğru ve güvenilir değildir. Bununla birlikte tüm gelir dağılımı araştırmaları nihayetinde bir tahminden öteye anlam taşımadığından bu yapılan araştırmaların sonuçlarından yararlanmak pekala mümkündür.

Uluslararası kuruluşların gelir yoksulluğu araştırmaları ise ulusal düzeyde yapılan araştırmalardan farklıdır. Dünyada halen gelir dağılımı konusunda düzenli ve kapsamlı gelir dağılımı istatistiklerini yapan kuruluşların başında Dünya Bankası gelmektedir. Dünya Bankası, günlük 1 Dolar ya da 2 Dolar’ın altında bir gelirle yaşamını idame ettirmek zorunda olan nüfusu “yoksul” olarak adlandırılmaktadır. Şüphesiz, Dünya Bankası’nın bu metodolojisi de bazı iktisatçılar tarafından eleştirilmektedir.

Tablo X-2’de gelir yoksulluğunun bölgeler itibariyle görünümünü ortaya koyan veriler sunulmaktadır. Sözkonusu tablodaki verilere göre tüm dünyada 1.1 milyar insan günde 1 dolardan daha az bir gelirle yaşamını idame ettirmektedir. Bu nüfusun önemli bir kısmı Güney Asya, Sahra Altı Afrika ve Doğu Asya’da yaşamaktadır. Güney Asya’daki yoksul nüfus sayısı (1 doların altında gelire sahip insan sayısı) 522 milyon olarak tahmin edilmektedir. Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde yaşayan nüfusun 278 milyon, Sahra Altı Afrika bölgesinde ise yoksul insan sayısının 291 olduğu tahmin edilmektedir.

Tablo X-3’de ayrıca kafa sayısı indeksi (head count index) esas alınarak dünyada çeşitli bölgelerde yoksul nüfus oranına ilişkin yapılan tahminler yer almaktadır. Tablodaki verilere göre Sahra Altı Afrika bölgesinde yoksul nüfus oranı yüzde 46.3, Güney Asya’da ise yüzde 40’dır.

 

Mal ve Hizmet Tüketiminde Eşitsizlikler

Buraya kadar yaptığımız açıklamalarda dünyada gelir dağılımı ve gelir yoksulluğu konusunda bazı açıklamalar yapmış bulunuyoruz.  Sunulan tablo ve şekillerden çok açık olarak anlaşıldığı üzere dünyada bölgeler ve ülkeler arasında gelirin dağılımı yönünden çok ciddi dengesizlikler bulunmaktadır.

Seçilmiş bazı temel mal ve hizmet tüketimlerine baktığımızda ülkeler arasında çok derin uçurumların varolduğunu görüyoruz. Örneğin, telefon hizmetlerine erişim yönünden gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında belirgin bir farklılık bulunmaktadır. ABD, Danimarka, İsviçre, Kanda gibi ülkelerde 1000 kişi başına düşen telefon hat sayısı 500 ve üzerinde iken, Kamboçya, Kongo, Çad, Afganistan ve Nijer gibi ülkelerde sadece 1 dir. Temel tüketim maddelerinden birisi olan et tüketimine baktığımızda gelişmiş ülkelerde kişi başına yıllık et tüketiminin 100 kilogram ve üzerinde olduğunu, buna karşın Bangladeş, Gine, Malawi, Burundi ve Hindistan gibi ülkelerde yıllık et tüketiminin yıllık 3 ila 4 kilogram olduğunu görmekteyiz. (UNDP, 1998: 50-51.

Eğitim ve sağlık harcamaları yönünden de gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş ülkeler arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına yıllık sağlık harcaması 2000 ila 3000 dolar arasındadır. Oysa bu rakam az gelişmiş ülkelerin bir çoğunda 10 dolar ve aşağısındadır. Yıllık öğrenci başına eğitim harcaması için de benzer bir durum sözkonusudur. Tabloda yer alan Sri Lanka, Nepal, Mozambik, Çin, Madagaskar gibi ülkelerde yıllık eğitim harcaması 40-60 dolar arasında iken başlıca gelişmiş ülkelerde sözkonusu harcamanın 10.000 ila 15.000 dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Zengin ve yoksul milletlerin ihtiyaçları ve harcamalarının kompozisyonunu bir başka tablo çok daha çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Tablo X-4 ve X-5’te Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) adlı kuruluş uzmanları  tarafından yapılan bazı tahminler sunulmaktadır. Tablodaki verileri kısaca yorumlamaya çalışalım.

 

Tablo X-2: Dünyada Gelir Yoksulluğunun  Bölgesel Görünümü

(Günde 1 Doların Altında Bir Gelire  Sahip Yoksul Nüfus Oranı ve Yoksul Sayısı)

 

 

Bölge

Araştırmanın Kapsadığı Nüfus %

Yoksul Sayısı (Milyon)

1987

1990

1993

1996

1998

Doğu Asya ve Pasifik

       (Çin Hariç)

 

90,8

71,1

 

417,5

114,1

 

452,4

92,0

 

431,9

83,5

 

265,1

55,1

 

278,3

65,1

Avrupa ve Merkezi Asya

 

81,7

 

1,1

 

7,1

 

18,3

 

23,8

 

24,0

Latin Amerika ve Karayipler

 

88,0

 

63,7

 

73,8

 

70,8

 

76,0

 

78,2

Orta Doğu ve Kuzey Afrika

 

52,5

 

9,3

 

5,7

 

5,0

 

5,0

 

5,5

Güney Asya

 

97,9

 

474,4

 

495,1

 

505,1

 

531,7

 

522,0

Sahra Altı Afrika

 

72,9

 

217,2

 

242,3

 

273,3

 

289,0

 

290,9

Toplam

         (Çin Hariç)

88,1

84,2

1,183,2

879,8

1,276,4

915,9

1,304,3

955,9

1,190,6

980,5

1,198,9

985,7

Kaynak: World Bank, Poverty Reduction and the World Bank Progress in Fiscal 1999, August 10, 2000.

 

Tablo X-3: Dünyada Gelir Yoksulluğunun Bölgesel Görünümü

(Günde 1 Doların Altında Bir Gelire  Sahip Yoksul Nüfus Oranı)

 

Bölge

Araştırmanın Kapsadığı Nüfus %

Kafa Sayısı İndeksi (Yoksul Nüfus Oranı) (%)

1987

1990

1993

1996

1998

Doğu Asya ve Pasifik

       (Çin Hariç)

 

90,8

71,1

 

26,6

23,9

 

27,6

18,5

 

25,2

15,9

 

14,9

10,0

 

15,3

11,3

Avrupa ve Merkezi Asya

 

81,7

 

0,2

 

1,6

 

4,0

 

5,1

 

5,1

Latin Amerika ve Karayipler

 

88,0

 

15,3

 

16,8

 

15,3

 

15,6

 

15,6

Orta Doğu ve Kuzey Afrika

 

52,5

 

4,3

 

2,4

 

1,9

 

1,8

 

1,9

Güney Asya

 

97,9

 

44,9

 

44,0

 

42,4

 

42,3

 

40,0

Sahra Altı Afrika

 

72,9

 

46,6

 

47,7

 

49,7

 

48,5

 

46,3

Toplam

         (Çin Hariç)

88,1

84,2

28,3

28,5

29,0

28,1

28,1

27,7

24,5

27,0

24,0

26,2

 

Kaynak: World Bank, Poverty Reduction and the World Bank Progress in Fiscal 1999, August 10, 2000.

 

Tüm dünyada temel eğitim hizmetlerinin arzu edilir bir ölçüde sunulabilmesi için sadece 6 Milyar dolara ihtiyaç bulunmaktadır. Oysa sadece ABD’de kozmetik ürünler için bir yılda harcanan para 8 Milyar dolar civarında tahmin edilmektedir.

 

 

Tablo X-4: Dünyada Temel İnsani İhtiyaçların Karşılanması

İçin Gerekli Harcamalar

Temel İnsani İhtiyaçların Karşılanması İçin Gerekli Para

Milyar

Dolar

Tüm dünyada temel eğitim harcamaları için gerekli para

6

Tüm dünyada sağlıklı içme suyu ve kanalizasyon alt yapısı için gerekli para

9

Kadınlara sağlıklı doğum yapabilmeleri için gerekli para

12

Temel sağlık hizmetleri için gerekli para

13

Temel sosyal hizmetlerin karşılanması için gerekli para

40

 

Tablo X-5: Dünyada Temel İnsani İhtiyaçlar Dışında Çeşitli

Mal ve Hizmetler İçin Harcanan Para

 

Temel İnsani İhtiyaçlar Dışında Kalan Çeşitli Mal ve Hizmetler İçin Harcanan Para

Milyar Dolar

ABD’nde kozmetik ürünler için 1 yılda harcanan para

8

Avrupa’da dondurma için 1 yılda harcanan para

11

ABD ve Avrupa’da parfüm için harcanan para

12

ABD ve Avrupa’da evde beslenen kedi-köpek vs. hayvanlar için harcanan para

17

ABD’de sigara için harcanan para

50

Avrupa’da alkollü içecekler için harcanan para

105

Tüm dünyada uyuşturucu için harcanan para

400

Tüm dünyada askeri harcamalar için gerekli para

780


 

Tüm dünyada temiz içme suyu ve kanalizasyon hizmetlerinin arzu edilir biçimde sunulabilmesi için 9 milyar dolar paraya ihtiyaç olduğu tahmin edilmektedir. Oysa sadece Avrupa’da yıllık dondurma tüketimine ayrılan para yaklaşık 11 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir. Öte yandan, Avrupa ve Amerika’da evcil hayvanlar için harcanan paranın 17 milyar dolayında olduğu tahmin edilmektedir.

Çarpıcı bazı rakamları daha ortaya koymakta yarar vardır. Örneğin, Avrupa’da alkollü içecekler için yılda harcanan para 105 milyar dolar, tüm dünyada askeri harcamalar için harcanan para 780 milyar dolardır.

Tüm bu ilginç ve çarpıcı rakamlar ışığında globalleşen dünyada zengin ile yoksul insanların ihtiyaçları ve yapılan harcamaların ne denli farklı olduğu görülebilmektedir.

Dünyada ve Türkiye’de İnsani Yoksulluk

İnsani yoksulluk (human poverty), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından geliştirilmiş yeni bir yoksulluk ölçütüdür. Gelir yoksulluğu, yaşamın idame ettirilmesi için asgari düzeyde gerekli gelir düzeyi ile ölçülüyor. Bu anlamda, gelir yoksulluğu, satın alma gücünden yoksun olma anlamına geliyor. Gelir yoksulluğu hesaplamalarında genellikle bir ülkede belirli miktarda yiyecek satın almak için gerekli gelir, “yoksulluk sınırı” olarak tanımlanıyor. İnsani yoksulluk ise bir kısım bireylerin insanca yaşam imkanlarına sahip olmaması anlamına geliyor. UNDP, gelişmekte olan ülkelerde insani yoksulluğu üç kriterden yola çıkarak hesaplamaktadır:

....................

........................

..........................

UNDP tarafından 200 yılında yayınlanan İnsani Yoksulluk araştırmasının sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz: (UNDP, 2000: 172-173.)

1.      Araştırmaya dahil edilen toplam 85 ülke arasında insani yoksulluğun en fazla veya başka bir ifadeyle en yaygın olduğu ülkeler sırasıyla Nijer, Burkina Faso, Etyopya, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali’dir. Buna karşın göreceli olarak insani yoksulluğun daha az boyutlarda olduğu tahmin edilen ülkeler ise şunlardır: Uruguay, Kosta Rika, Küba, Şili, Fiji ve Ürdün. Türkiye, toplam 85 ülke arasında insani yoksulluğun göreceli olarak en az olduğu ülkeler yönünden yapılan sıralamada 25. sırada bulunmaktadır.

İnsani yoksulluğun en ileri düzeyde olduğu Nijer’de, insani yoksulluğun göreceli olarak en az yaşandığı Uruguay’da ve Türkiye’ye mevcut verileri ortaya koymak bize karşılaştırma yapma imkanı sağlamaktadır.  İnsani gelişme kriterleri yönünden bu üç ülkenin durumu şu şekildedir:

2.       40 yaşından daha uzun bir  yaşama imkanına sahip olmayan nüfus oranı Nijer’de 35,2, Uruguay’da 5.0, Türkiye’de ise 9.3 dür.

3.       Nijer’de toplam nüfusun yüzde 85.3’ü, Uruguay’da yüzde 2.4’ü, ülkemizde ise yüzde 16’sı okuma  yazma bilmemektedir.

 Temiz içme suyundan mahrum olan nüfus oranı Nijer’de yüzde 39, Uruguay’da ise yüzde 5’tir. Ülkemizde ise nüfusun yaklaşık yarısının temiz içme suyundan mahrum olduğu tahmin edilmektedir.

4. Nijer’de sağlık hizmetlerinden mahrum bulunan nüfus oranı yüzde 70’tir. Uruguay’da ve ülkemizde ise  herkesin genel olarak temel sağlık hizmetlerine erişiminin mümkün olduğu tahmin edilmektedir.

5. Nijer’de nüfusun yüzde 81’i kanalizasyon hizmetlerinden mahrum olarak yaşamaktadır. Uruguay’da bu konuda veri elde edilememiştir. Ülkemizde ise bu oran yüzde 20’dir.

6. İnsani yoksulluk kriterlerinden bir diğeri ise 5 yaşın altında yetersiz beslenen nüfus oranıdır. Nijer’de sözkonusu oran yüzde 50, Uruguay’da yüzde 5 ve ülkemizde ise yüzde 10’dur.

Bu açıklamalarımızdan anlaşıldığı üzere az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler insani yoksulluk sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadırlar ve bu sorun özellikle az gelişmiş ülkelerde çok ciddi boyutlardadır.

Yoksulluk sorunu genel olarak az gelişmiş ve gelişmiş ülkelerin bir sorunu olarak bilinir. Ancak gelişmiş ülkelerde de insani yoksulluk sorunu mevcuttur. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı adını taşıyan organizasyonun gelişmiş ülkelerde insani yoksulluk araştırmasının sonuçlarını burada özetlemekte yarar görüyoruz.

Doğumda 60 yaş ve üzerinde yaşam imkanına sahip olmayan nüfus oranı bazı ülkelerde diğerlerine oranla göreceli olarak yüksek bulunmaktadır. Örneğin, ABD’de bu oran yüzde 12.4 iken, Norveç’te sözkonusu oran yüzde 8.9’dur.

Fonksiyonel açıdan okuma yazma imkanını sahip olmayan nüfus oranı da ülkeden ülkeye değişmekle birlikte İskandinav ülkelerinde belirtilen oranın daha düşük olduğu görülmektedir. ABD’de nüfusun yüzde 20.7’si fonksiyonel okur yazarlık imkanına sahip değildir. Sözkonusu oran Norveç’te yüzde 8.5 dir. Uzun dönem işsizlik oranı da insani gelişmenin temel göstergelerinden birisidir. Bazı ülkelerde işsizlik sorununun daha ciddi bir sorun olduğu görülmektedir.

UNDP, gelir yoksulluğunu da insani yoksulluğun bir temel göstergesi olarak ele almaktadır. Kullanılabilir kişisel gelirin yüzde 50’sinden daha az bir kısmına sahip nüfus yüzdesi Norveç’te 5.8 iken, bu oran ABD’de 17.3 dür.

Dünyada  ve Türkiye’de İnsani Gelişme

Birleşmiş Milletler bünyesinde oluşturulan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) adını taşıyan ünite tarafından 1990 yılından bu yana “İnsani Gelişme Raporu” adını taşıyan bir yıllık araştırma yayınlanmaktadır. Bu raporda ülkelerarası sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerini karşılaştırmak için İnsani Gelişme İndeksi (Human Development Index) adı verilen bir indeks geliştirilmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, yayınladığı raporda ülkeler arasındaki gelişme düzeyinin sadece kişi başına milli gelirdeki artışla (ekonomik büyüme) ölçülmesinin doğru olmadığını ifade etmektedir. Bir ülkedeki milli gelir artışının yüksek olması, o ülkenin gelişmiş ülke olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Ekonomik büyüme kavramının dışında “sosyo-ekonomik gelişme” kavramı ülkeler arasındaki refah ve yaşam standardını açıklamak için daha doğrudur. Başlıca bu gerekçelerden hareketle hazırlanan İnsani Gelişme Raporu’nda sosyo-ekonomik gelişme düzeyi başlıca üç kriterden yola çıkarak tespit edilmektedir :

......................

.........................

...........................

 

UNDP’nin 1998 yılı verilerine göre yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre ülkeler başlıca üç kategoride toplanmıştır: Yüksek düzeyde insani gelişme kategorisi, orta düzeyde insani gelişme düzeyi kategorisi, düşük düzeyde insani gelişme düzeyi kategorisi.

174 ülke arasında insani gelişmişlik yönünden en ileri olan ülkelerin başında Kanada, Norveç ve ABD gelmektedir. Örneğin, Kanada’da ortalama yaşam beklentisi  79.1 yıl, okuma yazma oranı yüzde 99, okullaşma oranı yüzde 100, SGP cinsinden GSYİH ise 23.582 dolar olarak hesaplanmıştır. Sıralamada en başlarda yeralan ülkelerde bu veriler birbirine oldukça yakındır. Batı’nın gelişmiş ülkeleri arasında insani gelişme yönünden önemli farklılıklar bulunmamaktadır. (Tablo X-6.)

İnsani gelişme indeksi sıralamasında en altta yeralan ülke ise Sierre Leone’dır. Bu ülkedeki verileri de yukarıdaki ülkelerle karşılaştırma açısından sunmakta yarar bulunmaktadır. Sierre Leone’da ortalama yaşam beklentisi yaklaşık Kanada’daki ortalama yaşam beklentisinin yarısı kadardır. Kanada’da bir kişinin doğumda yaşam beklentisi yaklaşık 80 yıl iken, Sierre Leone’da sadece 38 yıldır. Sierre Leone’de okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 31, okullaşma oranı ise yüzde 24’tür. Kişi başına milli gelir ise bu ülkede 458 dolar olarak tahmin edilmiştir.

Düşük düzeyde insani gelişme kategorisinde yeralan diğer bazı ülkeler şunlardır: Nijerya, Burkina Faso, Etyopya, Burundi, Gine Bissau, Mozambik, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mali, Ruanda, Malawi, Gine.

Türkiye, 174 ülke arasında insani gelişme indeks sıralamasında 85. sırada yeralmaktadır. Ülkemizde ortalama yaşam beklentisi 69.3 yıl, okuma yazma oranı yüzde 84, okullaşma oranı yüzde 61 olarak tahmin edilmiştir. Ülkemizde tahmin edilen kişi başına milli gelir (SGP cinsinden) ise 6.442 dolardır. Türkiye ile yüksek düzeyde insani gelişme kategorisi içerisinde yeralan ülkelerin bir çoğu arasında ciddi bir uçurum olduğu hemen dikkati çekmektedir. Buna karşın, Türkiye, insani gelişme yönünden  sıralamada en altlarda yeralan ve pek çoğu Afrika ülkesi olan ülkelerden çok daha iyi bir konumdadır.

Globalleşmenin Gelir Eşitsizlikleri Üzerindeki Etkileri

Buraya kadar sunulan istatistiki verilerden çok açık olarak anlaşıldığı üzere dünyada ülkeler arasında kişi başına düşen gelir dağılımı, milli gelirin nüfus yüzdeleri arasındaki dağılımı, gelir ve insani yoksulluk ve aynı zamanda insani gelişme yönünden çok ciddi anlamda dengesizlikler bulunmaktadır. Acaba bu dengesizliklerin ortaya çıkmasında globalleşme sürecinin etkileri ne olmuştur? Dünyadaki gelir eşitsizliklerinin ve yoksulluğun ortaya çıkmasına globalleşme süreci mi sebep olmuştur? Yoksa globalleşme süreci, dünyadaki eşitsizliklerin ve yoksulluğun ortadan kaldırılması açısından bir fırsat mıdır? Önemle belirtmek gerekir ki, bu belirtilen konularda bilimselve objektif sonuçlara ulaşmak gerçekten kapsamlı ampirik çalışmalara ihtiyaç göstermektedir. İktisatçıların ve konuyla ilgilenen uzman ya da uzman olmayan kişilerin globalleşmenin gelir dağılımı, yoksulluk ve insani gelişme üzerindeki etkileri konusundaki görüşleri arasında farklılıklar bulunmaktadır. Kimileri globalleşmeyi olumlu  bir süreç olarak ele alırken, kimileri globalleşmenin zengin ile yoksul arasındaki uçurumu daha da genişlettiği görüşündedirler.

Tablo X-6: İnsani Gelişme Yönünden En İyi ve En Kötü Konumda

Bulunan Ülkeler (1998)

 

İnsani Gelişme İndeks Sıralaması

 

Ortalama Yaşam Beklentisi (Yıl) 1998

 

Yetişkinlerde Okuma Yazma Oranı % (15 Yaş ve Üzeri) 1998

Okullaşma Oranı % 1998

 

Reel Kişi Başına GSYİH (SGP) Dolar 1998

İnsani Gelişme İndeks Değeri 1998

Yüksek İnsani Gelişme

1.       Kanada

2.       Norveç

3.       ABD

4.       Avustralya

5.       İzlanda

6.       İsviçre

7.       Belçika

8.       Hollanda

9.       Japonya

10.   İngiltere

11.   Finlandiya

12.   Fransa

13.   İsviçre

14.   Almanya

15.   Danimarka

 

Düşük İnsani Gelişme

 

79,1

78,3

76,8

78,3

79,1

78,7

77,3

78,0

80,0

77,3

77,0

78,2

78,7

77,3

75,7

 

 

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

99,0

 

 

100

97

94

114

89

102

106

99

85

105

101

93

80

90

93

 

 

23,582

26,342

29,605

22,452

25,110

20,659

23,223

22,176

23,257

20,336

20,847

21,175

25,512

22,169

24,218

 

 

0,935

0,934

0,929

0,929

0,927

0,926

0,925

0,925

0,924

0,918

0,917

0,917

0,915

0,911

0,911

 

  1. .Angola

  2. Gambiya

  3. Gine

  4. Malavi

  5. Ruanda

  6. Mali

  7. Merkezi Afrika Cumh

  8. Çad

  9. Mozambik

  10. Gine-Bassau

  11. Burundi

  12. Etyopya

  13. Burkina Faso

  14. Nijerya

  15. Sierra Leone

47,0

47,4

46,9

39,5

40,6

53,7

44,8

47,5

43,8

44,9

42,7

43,4

44,7

48,9

37,9

42,0

34,6

36,0

58,2

64,0

38,2

44,0

39,4

42,3

36,7

45,8

36,3

22,2

14,7

31,0

25

41

29

75

43

26

26

32

25

34

22

26

22

15

24

1,821

1,453

1,782

523

660

681

1,118

856

782

616

570

574

870

739

458

0,405

0,396

0,394

0,385

0,382

0,380

0,371

0,367

0,341

0,331

0,321

0,309

0,303

0,293

0,252

Kaynak: UNDP, Human Development Report, 2000, s. 157-160.

 

Globalleşme ve eşitsizlik arasında Dünya Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmada dünyada 16. yüzyıldan bu yana eşitsizliklerin sürekli artma eğilimi gösterdiği ancak, globalleşmenin bu eşitsizliklerin ortaya çıkmasında ana neden olmadığı, aksine globalleşme sürecine katılmayan ülkelerin daha zararlı çıktığı tespiti yapılmaktadır.[ii]

Dünya Bankası tarafından yayınlanan  çalışmada global düzeydeki gelir eşitsizliklerinin ve yoksulluğun azaltılmasında temel belirleyici faktörün ekonomik büyüme olduğu üzerinde durulmaktadır. Sözkonusu raporda şu tespitler yapılmaktadır: [iii]

-Ekonomik büyüme zengin ve yoksul ülkeler arasındaki ortalama gelir farklılıklarının temel belirleyicisidir. 19. yüzyılın başlangıcında global yıllık ortalama gelir bu günün satın alma gücü ile kişi başına yaklaşık 650 dolar idi. Başka deyişle 1 milyarlık nüfusun 2/3’ünün günde bir dolar civarında bir gelirle yaşadığı tahmin edilmektedir. Daha sonra, Avrupa ve Kuzey Amerika’da başlayan büyüme, Rusya, Latin Amerika ve Doğu Asya da dahil olmak üzere tüm dünyaya yayılmış, ortalama gelirler yükselmiş ve bu ülkelerdeki yoksulların durumunda iyileşmeler görülmüştür.  Bu büyüme sürecinin en zayıf olduğu bölgeler Güney Asya ve Aşağı Sahra Afrika’dır. Bu bölgelerdeki aşırı yoksulluğun asıl nedeni budur. Keza, Dünya Bankası’nca yakın geçmişe ilişkin olarak yapılan bir analizde; 1990’lı yıllarda aşırı yoksulluktaki yavaş düşüşün, en yoksul ülkelerdeki büyümenin çok düşük olmasından kaynaklandığını göstermiştir.

-Etiyopya gibi bazı ülkelerde kişi başına gelirler kabaca iki yüzyıl öncesiyle aynı düzeydedir. Benzer şekilde, uzun dönemli büyümedeki eşitsizlikler de zengin ve yoksul ülkeler arasındaki farkı açıklamaktadır. Birkaç istisna dışında 19. yüzyılda büyümeye başlayan ülkeler büyüme süreçlerini devam ettirmişlerdir. Bu ülkelerde, satın alma gücü paritesi ile kişi başına reel ortalama gelirler 1820’lerdeki gelirlerinin neredeyse 20 katıdır. Fakat, bazı ülkelerde kişi başına milli gelir düzeyi kabaca iki yüzyıl öncesiyle aynı düzeydedir. Etiyopya buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Kaçınılmaz bir şekilde bu ülkelerle, büyümeyi ilk gerçekleştiren ve bu büyümelerini devam ettiren ülkeler arasındaki fark gittikçe büyümüştür.

-Nispi büyüme oranlarındaki farklılıklar kişiler arasındaki gelir dağılımındaki değişikliklerin pek çoğunu açıklamaktadır. Dünya Bankası’nca yapılan çalışma; dünya genelinde kişiler arasındaki gelir farklılıkların yaklaşık yüzde 88’inin ülkeler arasındaki ortalama gelir eşitsizlikleri ile açıklanabildiğini ortaya koymuştur. Kısa dönemlerde ülke içi gelir dağılımı da önem kazanmaktadır. Ayrıca, bu çalışmada, örneğin, kentsel Çin’in kırsal Çin’e ve Hindistan’a göre nispi olarak hızlı büyümesi 1987 ve 1993 yılları arasındaki global dengesizliğin açıklanmasında önemli bir gelişme olarak kabul edilebilir.

-Öte yandan doğru politika ve kurumsal koşullarda globalleşme, büyümeyi desteklemektedir. Eğer yoksulluğun ve eşitsizliğin tek belirleyicisinin büyüme olduğu kabul ediliyorsa, bu durumda globalleşmenin öneminin ne olduğu sorusu ön plana çıkmaktadır. Bu sorunun cevabı doğru politika ve kurumsal koşullarda ekonomik entegrasyonun büyümeyi desteklediği şeklindedir. Global eşitsizliğin en hızlı arttığı dönemlerin 19. ve 20. yüzyılın ikinci yarılarının olması bir rastlantı değildir. 20. yüzyılın ilk yarısında global eşitsizliğin artmamasının nedeni, büyük ölçüde entegrasyon karşıtı ve dünyanın en ileri ekonomilerinde global depresyona yol açan büyük politika hatalarıdır.

Gerçekten de; globalleşme, eşitsizlik ve yoksulluk arasında bir bağ mevcuttur. Fakat bu ne yeni bir şeydir ne de eleştirildiği gibidir. Globalleşme ülkeleri yoksullaştırmaz, aksine onların zengin olmalarına yardımcı olur. Fakat, globalleşme tüm ülkeleri aynı ölçüde zenginleştirmez. Globalleşme sonucunda; dünya genelinde gelir dengesizliği artmış ve büyümelerini gerçekleştiremeyen ülkelerde yoksulluk devam etmiştir. Hızlı ekonomik büyümenin eşit bir şekilde yayılmamasının pek çok ülkedeki nedeni, kötü yönetim, kural ve kurumlardaki yetersizlik, siyasal ve ekonomik istikrarsızlıktır.  Zengin ülkeler, yoksul ülkeler yoksul kaldıkları için zenginleşmemişlerdir. Bu ülkelerin eleştirebilecek yönü, yoksul ülkelerin çaresiz bir şekilde ihtiyaç duydukları yardımı ve fırsatları sağlamalarında başarısız olmalarıdır.[iv]

-Global ekonomik entegrasyona katılan gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları 1970’lerden itibaren hız kazanmış ve bu durum 1980 ve 1990’larda da devam etmiştir. Zengin ülkelerin büyüme oranları son 20-30 yılda yavaşlamışken globalleşmeye katılan gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları, bu ülkelerin tersi bir eğilim göstererek 1970’lerden itibaren yükselme göstermiş ve bu hız 1980 ve 1990’larda da devam etmiştir. Globalleşmeye katılmamış gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları ise zengin ülkeler gibi 1970’lerden itibaren yavaşlamış ve bu eğilim 1980 ve 1990’larda da devam etmiştir. 1990’lı yıllarda globallleşmeye katılan gelişmekte olan ülkelerde kişi başına GSYİH yüzde 5, zengin ülkelerde yüzde 2,2 ve katılımcı olmayan gelişmekte olan ülkelerde ise sadece yüzde 1,4 büyümüştür. Böylece globalleşme sürecine dahil olan ülkeler zengin ülkelere yetişirken, globalleşme sürecine dahil olmayanlar çok geride kalmışlardır. ((Bkz: Tablo X-7.)

Tablo X-7: Global Ekonomik Entegrasyona Uyum Yönünden Ülke Gruplarında Ortalama Büyüme Oranları (%)

PRIVATE

1960'lar

1970'ler

1980'ler

1990'lar

Zengin Ülkeler

4,7

3,1

2,3

2,2

Global Ekonomik Entegrasyona Katılımcı Gelişmekte Olan Ülkeler

1,4

2,9

3,5

5,0

Global Ekonomik Entegrasyona Katılımcı Olmayan Gelişmekte Olan Ülkeler

2,4

3,3

0,8

1,4

Kaynak: http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/sayi7/kuresel.htm

(Orijinal kaynak: David Dollar and Aart Kraay , Trade, Growth, and Poverty, Washington DC: World Bank Publication.)

Gerçekte, sürekli büyümeyi yaratmada başarısız olan ülkeler, global entegrasyona sırtlarını dönmüş ülkeler ile çoğunluğu Sahra-altı Afrika‘da yer alan ve globalleşmenin sunduğu fırsatlardan yararlanmak için gerekli önkoşullara sahip olmayan ülkelerdir. Yoksulluğu azaltmanın ve gelir farklılıklarını kapatmanın yolu bu tür engelleri ortadan kaldırmaktır. Yoksul ülkelerin büyüme oranları ve gelir seviyeleri global ekonomik entegrasyon yoluyla yükseltilebilirse, bu ülkelerin gelişmiş ülkelerle olan gelir farklılıklarının azaltılması mümkün olabilecektir.


 

[1] UNESCO, “UNESCO’s Strategy on Development and Poverty Eradication”, 12 Eylül 2000. Bkz: Aktan,2002:886.

[ii]  World Bank.,Globalization, Growth And Poverty.Washington, D.C.: The World Bank Publications. 2002; Ayrıca bkz: David Dollar., Globalization, Inequality, And Poverty Since 1980. Development Research Group, World Bank, November-2001.

[iii] World Bank.,Globalization, Growth And Poverty.Washington, D.C.: The World Bank Publications. 2002; Raporun bir bölümünün özeti için bkz: http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/sayi7/kuresel.htm

[iv] David Dollar and Aart Kraay , Trade, Growth, and Poverty, Washington DC: World Bank Publication.); Raporun bir bölümünün özeti için bkz: http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/sayi7/kuresel.htm


Kaynak: C.Can Aktan ve İstiklal Y. Vural, Globalleşme : Fırsat mı, Tehdit mi? , İstanbul: Zaman Kitap, 2004.