KLASİK YÖNETİM ANLAYIŞINDA İNSAN BOYUTU
Prof.Dr.C.Can Aktan
Yönetim
bilimi içerisinde Frederick W. Taylor, Henri Fayol ve Max Weber tarafından
geliştirilen yönetim teorileri genel olarak “klasik yönetim teorileri”
olarak bilinmektedir. Her üç teorinin belirgin özelliği, organizasyon ve
yönetimde insan boyutunun yeterince dikkate alınmamış olmasıdır. Şimdi
yukarıda belirttiğimiz bu üç yönetim teorisyenin görüşleri
çerçevesinde insan boyutunu değerlendirmeye çalışalım.
Yönetim
konusunu ilk kez bilimsel bir araştırma alanı olarak inceleyen kişi
olarak anılan Taylor’ un görüşleri literatürde Bilimsel Yönetim
Teorisi olarak adlandırılmaktadır. Taylor’ un yönetim konusundaki
düşünceleri bir çok bilim adamı ve araştırmacıyı önemli ölçüde
etkilemiştir. Taylor’ un yönetim konusundaki görüşleri uzun yıllar gerek
özel sektörde ve gerekse kamu sektöründe uygulama alanı bulmuştur. Ancak
görüşlerine büyük değer verilen Taylor’ un yönetim konusundaki ilkeleri
ve yaklaşımı bir o kadar da yerli-yersiz eleştirilere uğramıştır. Bir
kısım yazarlar Taylor’ u çalışanları bir makine gibi gören “Yönetim
Mühendisi” olmakla suçlamışlardır. Taylor’ un insan kaynağına değer
vermeyen ve sadece üretimi ve sonucu düşünen bir kimse olduğu iddiaları
yaygınlaşmıştır. Ayrıca Taylor’ un üretim sürecindeki görev ve
fonksiyonların birbirinden kesin çizgilerle ayrılması ve bu şekilde
organizasyonda işbölümü ve uzmanlaşma sağlanarak etkinliğe
ulaşılabileceği konusundaki görüşleri de eleştirilmiştir.
Taylor’ un
görüşleri literatürde “Taylorizm” olarak adlandırılmaktadır.
Taylorizm, genel olarak Taylor’ un yönetim alanındaki tüm düşüncelerine
verilen isimdir. Daha özel olarak, Taylorizm, bir organizasyonda
mühendis ve uzmanların teknik standartları ve iş standartlarını formüle
etmesini önerir. İşçilerin yapması gereken sadece kendilerine verilen
görevleri yapmak ve konulan teknik ve iş standartlarını izlemektir.
Taylorizm’ e yöneltilen eleştiriler esasen burada yoğunluk
kazanmaktadır. Taylor’ un bu görüşleri yukarıda da belirtildiği üzere
insana makine gibi davranıldığı iddiasıyla eleştirilmiştir. Taylor’ un
Bilimsel Yönetimin İlkeleri kitabını yazdığı dönemdeki özellikler ile
günümüz şartları birbirinden tamamen farklıdır. O dönemde eğitilmiş
işgücü sayısının parmakla gösterilecek kadar az olduğu unutulmamalıdır.
Taylor’ un yaşadığı dönemde mühendis ve uzmanların ilkokul eğitimi dahi
almamış işçilere verdikleri görevleri o günün şartları içerisinde
değerlendirmek doğru olur. Öte yandan, bir kısım yazarlar Taylor’u
ücreti tek motivasyon kaynağı olarak gören bir kişi olarak yorumlamışlar
ve eleştiriler yöneltmişlerdir. (Aktan, 1997; 21)
Taylor’ un
“Bilimsel Yönetim” olarak bilinen yönetim teorisi incelendiğinde
insan kaynakları konusunda başlıca şu tespitler yapılabilmektedir: (Bkz:
Taylor, 1947.)
Organizasyonda işbölümü ve uzmanlaşma şarttır.
İşe uygun
eleman seçimine önem verilmelidir.
Eğitime
gereken önem verilmelidir.
Görev ve
sorumluluk alanı önceden belirlenmeli ve çalışanlar bu çerçevede hareket
etmelidirler.
Organizasyonda disiplin için hiyerarşik
bir örgütlenme gerekmektedir.
Hemen
belirtelim ki, Taylorizm felsefesinde organizasyonda sistem ve donanım
düzenlendikten sonra, insanın öngörülen doğrultuda hareket edeceği
varsayılmaktadır.
Taylor’ un
bilimsel yönetim adı
altında formüle ettiği ilkelerin bir kısmının bugün dahi önemini
muhafaza ettiğini söyleyebiliriz. Taylor’ un bazı görüş ve ilkeleri ise
günümüzde önemini kaybetmiştir. Taylor’ un özellikle “işin
bireyselleştirilmesi” ve bu şekilde etkinliğe ulaşılacağı görüşü ciddi
bir şekilde eleştirilmektedir. Bunun yerine yönetim felsefesinde giderek
grup çalışmasının önemi üzerinde durulmaktadır. Bu arada organizasyonda
departmanlar arasında ilişkinin kesin çizgilerle ayrılması ve her
ünitenin kendi işinde uzmanlaşması görüşü de eleştirilmektedir. (Aktan,
1997; 23.)
Taylor’ u
takiben yönetim bilimi alanında önemli katkıları olan bir diğer isim
Henri Fayol’ dur. Taylor esasen küçük organizasyonlarda üretimde
etkinlik için bilimsel yönetimin ilkelerini ortaya koyarken, Fayol daha
büyük ve kompleks organizasyon yapılarında yönetimin nasıl olması
gerektiği ile ilgilenmiştir. Fayol yönetimde; planlama, organize etme,
koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarının önemi üzerinde durmuştur. Fayol,
yönetim ile ilgili başlıca şu temel ilkeleri de ortaya koymuştur.(Fayol,
1949)
İşbölümü
ve uzmanlaşmaya dayalı organizasyon ve yönetim yapısı.
Otorite
ve sorumluluk: Yönetimin otorite ve sorumluluğa
sahip olması.
Disiplin.
Emir
Ünitesi: Çalışanların
bir kişiden emir almaları ve o çerçevede çalışmalarını sürdürmeleri.
Yön
Ünitesi: Organizasyonda birimlerin tek bir amaç ve planının
mevcut olması.
Organizasyonun çıkarlarının
herşeyin üstünde tutulması.
Çalışanlara
adil bir ücret ödemesi yapılması.
Merkeziyetçilik: Organizasyonda kararların
merkezden alınması (Merkezi yönetim).
Düzen: Organizasyonda herşeyin
yerli yerinde ve düzen içinde yapılması.
Çalışanlara
adalet ve eşitlik ilkeleri çerçevesinde davranılması
Personelin istihdamında
ve yönetiminde istikrarlı olunması; sık sık işten çıkarmaların
sözkonusu olmaması.
Çalışanların
teşebbüs gücü ve yaratıcılığının ön plana çıkarılması.
Esprit de Corps (İşbirliği
ruhu): organizasyonda birlik duygusu içerisinde birlikte çalışma
isteği (Birlikten güç doğar ilkesi).
Henri Fayol’
un bilimsel yönetim konusundaki ilkeleri incelendiğinde insana bakış
açısının şu temeller üzerine inşa edildiğini tespit etmek mümkündür:
İnsan, genel olarak
tembeldir.
İnsan, genel olarak
yönetmek değil, yönetilmek ister.
İnsan, iş yapmaktan ve
sorumluluk almaktan genellikle kaçınma eğilimindedir. Bu nedenle
organizasyonda sıkı kontrol yapılmasında yarar vardır.
İnsanın iş yapmasını
sağlamak için kontrol sistemi kadar ceza sisteminin de varlığı
gereklidir.
Yönetim
biliminin kurucularından birisi olarak kabul edilen Max Weber de,
Frederick Taylor ve Henri Fayol gibi organizasyonlarda uzmanlaşma,
hiyerarşi ve kuralların önemi üzerinde durmaktaydı. Weber’ in yönetim
modelinde de “insan” boyutunun günümüzdeki anlayıştan çok farklı olarak
ele alındığını söyleyebiliriz. Weber’ in yönetim ilkelerine göre
özellikle organizasyonda yazılı
kuralların oluşturulması, yönetici ve çalışanların bu kurallar
çerçevesinde hareket etmesi öngörülüyordu. Yine bugün genel kabul gören
insan kaynakları yönetimi felsefesinden farklı olarak Weberyen yönetim
felsefesinde alt-üst ilişkilerinin hakim olduğu bir hiyerarşik-bürokratik
model öngörülüyordu.
|