KURUMSAL FARKINDALIK,
KURUMSAL DAVRANIŞ VE KİŞİLİK İLİŞKİSİ
Hasan Tutar
Aynı nehirde yıkanmak, aynı sularda yıkanmak
anlamına gelmediği gibi, aynı kurumda çalışıyor olmak, aynı
davranışların gösterilmesinin teminatı olmamaktadır. Her tür
davranışın arkasındaki temel motif ihtiyaçlardır; ancak ihtiyaç
kavramının izafi doğası, konunun kolay anlaşılır bir yönünün
olmadığını göstermektedir. Kimileri için fiziksel ihtiyaçlar
öncelikli iken, kimileri için manevi ihtiyaçlar önemli ve öncelikli
olabilmektedir. Buna göre davranışı belirleyen temel faktör
“kişilik” olmaktadır.
İnsanlar dürtülerinin ve güdülerinin etkisiyle
davranışta bulunur. Dürtü daha çok insanın bedensel
ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan bilinç dışı bedensel
ihtiyaçları iken, güdü insanın yaşaması ve gelişmesi için
bilinçli, belli ve düzenli olarak ihtiyaçlarını doyurmaya yönelten
itici iç güçtür. Bu yönüyle güdü, dürtü ve bilinçli ihtiyacı
kapsayan bir kavramdır. İnsanların bir davranışta bulunmalarını
sağlayan temel faktör dürtüler ve güdülerdir; ancak insanın aynı
ortamda farklı davranışta bulunması, güdü ve dürtülerin dışında
“kurumsal farkındalık” kavramıyla açıklanmalıdır.
Tutum ve davranış ilişkisini etkileyen temel
faktörlerden biri de “farkındalık”tır. Kurumsal farkındalık kavramı,
kişinin, çalıştığı kurumda egemen olan güç ilişkilerini, davranış
normlarını değerleri, öncelikleri kavrama ve algılama düzeyidir.
Farkındalığın bir düzey olma durumu, herkesin aynı olayı aynı
şekilde algılamamasından kaynaklanır. Kurumsal farkındalık,
kurumsal ilgilerin ve ilişkilerin farkına varma becerisidir.
Farkındalık, kişilerin kendi tutum ve
davranışlarının ne ölçüde farkında olduklarını belirtmek için
kullanılan bir kavramdır. Yapılan araştırmalar, yüksek farkındalığın
tutum-davranış ilişkisini güçlendirdiğini göstermektedir. Sosyal
psikoloji literatüründe farkındalığın neden tutum-davranış
ilişkisine etki ettiği iki şekilde cevaplandırılmaktadır.[i]
-
Farkındalık tutumlara ulaşmayı kolaylaştırır.
Farkındalığımız yüksek olduğunda herhangi bir konudaki
tutumumuzun ne olduğunu daha iyi biliriz. Bu tutumlar belleğe
daha kolay çağrılır ve dolayısıyla davranışları daha kolay
etkiler,
-
Bir davranışta bulunmamızı gerektiren
durumlarda, o durumla ilgili tutumumuza odaklanırız. Bu tutumun
davranışımıza öncülük etmesine izin veririz. Davranışta
bulunmadan önce içinden geçilen bir tür bilişsel süreç,
davranışların çevresel faktörlerden çok, tutumlardan
etkilenmesine neden olur ve tutum-davranış ilişkisi güçlenir.
Kurumsal farkındalığı yüksek olan insanların,
kurumlarında var olan formel ilişkilerin yanında, informel
ilişkileri, yasal güçle kişisel güç ilişkilerini, açık ya da örtülü
norm ve değerleri tanımlayabilmesi daha kolay olur. Bu insanlar,
kurumsal iradenin arkasındaki gerçek kişileri, karar odaklarını ve
kilit oyuncuları daha kolay belirlerler. Resmin bütününü daha kolay
gördükleri için, örgütsel adaptasyon yetenekleri daha yüksektir.
Kurumsal farkındalık düzeyi yüksek olanların, kurumsal norm, kural
ve kültürü benimsemeleri durumunda, kurumsal verimlilik ve
etkinlikleri, farkındalık düzeyi düşük olanlardan daha yüksek
olacaktır.
Bireyin farkındalığını belirleyen temel faktör
kişiliğidir ve farkındalık düzeyinin yüksek olması, kurumsal
normlara karşı duyarlılığını artırır, söz konusu norm ve kuralları
daha kolay algılamasını sağlar. Bireyin kişiliğinin kurumdaki rolüne
uyması, farkındalık düzeyine paralel bir özellik gösterir. İnsan
kaynaklarına ilişkin örgüt politikalarını belirlemede esas alınacak
olan kişilik faktörü, farkındalık özelliklerine göre
belirlenmelidir. Bu yolla kişinin iş tatmini bulması, işiyle
bütünleşmesi, verimli ve etkin olması mümkün olacaktır. Modern
davranış bilimlerinde kişiliğin örgütsel yapıya uydurulması
sırasında kişilik faktörünün etkilenmesi yanında, benzer kişilik ve
yakın farkındalık özelliği gösteren kişilerin aynı gruplarda
toplanması iş tatmininin artırılmasında önemli faktördür.
Kurum açısından kişilik sorunun çözümlenmesi ve
kişi-kurum bütünleşmesinin sağlanması halinde, kurumsal etkinliğin
sağlanması ve grup bütünlüğünün devamı gibi önemli sonuçların elde
edilmesi beklenir. Kişi, bulunduğu sosyal yapı ile kişiliği arasında
bir bağ kurma olanağı elde ederse, kurumsal kurallara ve kurumsal
kültüre uymada güçlük çekmeyecek ve davranışları ile kurumsal
kurallar ve normlar arasında sağlıklı ilişki kurabilecektir.
Bilindiği gibi kişilik
kavramı Latince “persona-maske” sözcüğünden türemiştir ve kişin
bireysel özelliklerinin toplamının oluşturduğu görüntü anlamına
gelmektedir. Kişilerin özellikleri anlatılmak istendiğinde kişilik
kavramı kullanılır. Kişilik özelliği, belirli, geçici ve arızi bir
durumda görülen değil, genelde var olan ve kişinin tanınmasına
yardımcı olan özelliklerinin toplamıdır. İstikrarlı ve oturmuş bir
kişiliğin değişimi oldukça zordur.[ii]
Kişiliği, bireyin kendisi
ve başkaları açısından değerlendirerek tanımlamak mümkündür.
Kişilik, bireyin kendisi açısından, fizyolojik, zihinsel ve ruhsal
özellikleri hakkındaki bilgisidir. İnsanın başkaları açısından
kişiliği, onun toplum içinde belirli özelliklere ve rollere (göreve)
sahip olmasıdır. Bireyin kişiliğini etkileyen temel faktörlerden
biri yerine getirdiği fonksiyonlardır.[iii]
Kişinin yerine getirdiği
rol zamanla onun kişiliğinin şekillenmesinde etkili olur. Bu nedenle
kişiliği bir zaman dilimi içindeki davranış türü olarak görmemek
gerekir. Kişilik, geçmişin, mevcut zamanın ve geleceğin oluşturduğu
bir bütündür. Kişilik, ne yalnız başına bedensel özelliğe bağlıdır,
ne de çevredeki ortak kalıp ve sosyal olaylara bağlıdır. Kişilik,
tüm bu olguların birlikte oluşturduğu bireysel farklılıklardır.
Kurumsal davranışın insan ve kişiliği üzerinde
etkili olduğu gerçeği, gerek kuramsal çalışmalarla, gerekse konuyla
doğrudan bağlantılı olmayan bazı ikili ilişkileri inceleyerek ortaya
çıkarılmış bulunmaktadır. Çalışma yaşamı boyunca edinilen
deneyimler, bireyin değer, tutum ve davranışlarında belirleyici bir
rol oynayabilmekte, kişiliğini etkileyebilmekte, diğer yandan
bireyin kişiliği, kurumsal davranışı şekillendirebilmektedir.
İnsanları birbirinden ayıran veya onları
diğerlerinden farklı kılan en önemli faktör kişiliktir. İnsan,
anlaşılması kolay bir canlı değildir. Aynı kurumda insandan insana
bir takım düşünce, davranış ve yaklaşım farklarının doğması,
kişilik-davranış ilişkisinin anlaşılması gereğini ortaya
koymaktadır. İnsan, “bireysel” bir varlıktır ve ona bu
bireyselliğini kazandıran özellikler, başkalarına benzemeyen kendine
özgü özellikleridir.
Kişilik dinamik, her zaman hareket halinde olan bir
yapı olmakla birlikte, oldukça sürekli ve kararlı bir nitelik
taşır. Kişisel özelliklerin sürekli ve kararlı olması, bireye özgü
nitelikleri belirlemeyi kolaylaştırır. Kişisel özelliklere uygun
örgütsel davranış standartlarının oluşturulması veya belli davranış
kalıplarının kurumsallaştırılması, kişilik çözümlemeleri sayesinde
mümkün olur.
İstikrarlı kişilik özelliği gösteren insanların
kişiliği süreklilik gösterir ve zamanla değişmez, ancak gelişir.
İnsan, çeşitli durumlarda kişilik yapısına uygun davranır.[iv]
Kurumsal bir yapı içinde kişilik, bireyin benliği ve kurumsal
karşılıklı ilişkileri çerçevesinde oluşur. Kurumsal kişilik, kişiye
verilen görevle ilgili olduğuna göre, kişiye bu kurumsal rolü ile
kazandırılan bazı objektif unsurlar, onun bilincini etkileyerek,
kişiliğini oluşturur. İnsanın bir kurumsal yapı içinde kendi
bireysel yerini bulma çabası, onun kişiliğinin belirleyicisidir.
Kurumsal yaşam, ortak kurumsal ilgiler ve ilişkiler çerçevesinde
geliştiği için, başkalarının kişiliğinden habersiz olanlar, her tür
tutum ve davranışı kendi farkındalık durumuna göre yorumlayacak ve
“temel tutum hatası”ndan kurtulamayacaklardır.
Kurumsal yaşantımızın özü olan insanlar arası
ilişkiler labirentinde hangi ilişkileri geliştireceğimiz, hangi
davranışlardan uzak duracağımıza karar vermemizi sağlayacak temel
anlayış, kurumsal her tür kuralın bir ortak yaşam alanına göre,
herkesin değerlerinin belli ölçüde temsil edildiği bir alanda
oluşacağı göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, kolektif ilişkilerin
olduğu kurumsal yapılar içerisinde sadece kendi kişilik
özelliklerimiz değil, bir arada olduğumuz diğer insanların kişilik
özelliklerini de temsil eden bir örgütsel kültürün oluşturulması,
kültürün temsil yeteneğini artıracaktır.
Çalışmak, sadece bir gelir elde etme etkinliği
değil, aynı zamanda statü oluşturmak, kimlik duygusu geliştirmek ve
saygınlık öğesidir. Çalışan insanlar, yaşamlarının büyük bir
bölümünü işyerlerinde geçirirler. Bir insan ilk olarak kendi kişilik
yapısıyla kurum içinde yerini alır. Kendi kişilik yapısıyla
yapacağı iş ve içinde yer aldığı kurumla uyum içinde olduğu taktirde
bireyin iş yaşamındaki başarısı yükselir; aksi halde kişilik-iş
uyumsuzluğu nedeniyle kurumsal çatışma, çalışan devir hızında artış,
psikolojik şiddet gibi sağlıksız bir kurumun ortaya çıkması
kaçınılmaz olur.
[i].
Çiğdem Kağıtçıbaşı; İnsan ve İnsanlar, Evrim Yayınları 10.
Bsk, İstanbul, 1999, s. 114
[ii]
S.B. Sitkin and A.L. Pablo; Reconceptualizing The
Determinants Of Risk Behavior. Academy of Management
Review, 17(1), 1992, 11
[iii]
M. Zuckerman, D. M. Kuhlman, J. Joireman, P. Teta, & M.
Kraft, A Comparison Of Three Structural Models For
Personality: The Big Three, The Big Five And The Alternative
Five. Journal of Personality and Social Psychology,
65, 1993, 759
[iv]
M. Zuckerman ve diğerleri; a.g.e., 759