BUCHANAN'IN KAMUSAL MALLAR TEORİSİ'NE KATKILARI

Buchanan 1968 yılında yayınladığı “Kamusal Malların Arz ve Talebi” isimli kitabında, kamusal mallar konusunda temel yaklaşımının ortodoks kamu maliyesi ile uyuşmadığını, klasik iktisadi anlayışa daha yakın bir çizgi içerisinde olduğunu vurgulamıştır (Buchanan, 1968;  V).

Buchanan’a göre geleneksel kamu maliyesi ne arz ne de talep teorisini içermemektedir. Kamusal mal ve hizmetler konusu kamu maliyesi teorisinin merkezinde yer almamıştır. Post Marshallcı yaklaşımlar devleti vatandaşlarından ayrı bir birim olarak ele aldılar ve devletin kamusal mal ve hizmetler üretebilmesi için bireylerin ve firmaların vergilendirilmesi üzerinde durdular. Buchanan’a göre pozitif kamu maliyesi konulan bu vergilerin etkilerini tahmin etmeye çalışmıştır. Normatif kamu maliyesi ise vergilerin nasıl konulması gerektiği üzerinde durmuştur.

Kamusal mallar konusunda Buchanan, Samuelson’a göndermeler yaparak Onun özelikle kamu harcamaları ve kamusal mallar konusundaki açıklamalarını irdelemeye çalışmıştır. Samuelson çalışmalarında kamusal malların katı bir tanımı yaptı. Bu çalışmalarında Samuelson sadece kamu harcamaları ve kamusal mallar konuları üzerine odaklanmış, bu malların karşılanması için gerekli olan vergi payları üzerinde durmamıştır. Vergi payları konusunda “sosyal refah fonksiyonu” daha baskın çıkartılmıştır. Buchanan’a göre Samuelson mali süreci bir mübadele olarak görmemiştir (Buchanan, 1966a;  11).

Samuelson çalışmasında bazı mal ve hizmetlerin özellikleri gereği bölünebilir, diğer bazılarının ise bölünemez olduğunu belirterek katı bir özel mal ve kamusal mal ayırımına gitmiştir. Eğer bir malın faydası bireyler arasında dağılabiliyor ise bu tür mallar özel mallardır. Bazı mallar da vardır ki, bunların faydalarını bireyler arasında dağıtmak mümkün değildir, bu tür mallar ancak toplumun istifadesine sunulabilir. Samuelson bu tür malların ancak kamu ekonomisi içerinde üretilebileceği üzerinde durmuş en temel örnek olarak milli savunma hizmetlerini vermiştir.

Buchanan’a göre Samuelson’un geliştirdiği bölünebilme veya bölünememe kıstası kamu ve özel ekonomileri, kamusal ve özel mal ve hizmetleri birbirinden ayırmada yetersizdir.

Buchanan kamusal mal ve hizmetlerin arz edilmesi sonucu ortaya çıkacak bedavacılık problemi üzerinde durmuş, bunu önlemenin veya en aza indirmenin yolunun ise Lindahl çözümü ve Wicksell’in oybirliği ilkesinde var olduğunu göstermeye çalışmıştır (Buchanan,1965b;  9)

A. Pür ve Pür Olmayan Kamusal Mallar

Buchanan Samuelson tarafından geliştirilen pür kamusal mallar ve pür özel mallar yaklaşımın yeterli olmadığını ileri sürmüş ve bu konuda kendi fikirlerini yansıtan bir diyagram geliştirmiştir. Bu diyagramda gösterilmeye çalışılan tam kamusal ve tam özel mallar arasında kalan mallar için Samuelson’un eşitlikleri geçerli olmamaktadır (Buchanan, 1968;  175).

 

P1

 

 

01

Bölünebilirlik derecesi

 

 

(4)                                        (5)

 

 

 

(2)                                        (3)

 

 

                     

(1)

 

0

Mallardan yararlanan bireylerin sayısı

P

Kaynak: (Buchanan, 1968;  175)

Buchanan bu diyagramda (1) den (5)’e kadar sayılar ile göstermeye çalıştığı bölgeleri şöyle tanımlamaya çalışmıştır; 

Diyagramın dikey eksenleri malların bölünebilirlik ve bölünemezlik derecelerini gösterir iken, yatay eksen ise mallardan yararlanan bireylerin sayıları göstermektedir. P noktasına yaklaşıldıkça malın kamusallık özelliği artmaktadır. Buna karşın 0 noktasına yaklaşıldıkça tam özel mal özelliği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada malın bölünebilirlik derecesi yüzde 100’dür. Diyagramda (1) ile tam özel mal (5) ile de tam kamusal mal gösterilmeye çalışılmıştır. Buchanan Samuelson’dan farklı olarak   ara bölgelerde yarı bölünebilir özel ve kamusal mallar olduğu üzerinde durmuştur.

(2) ile gösterilen bölgedeki mal, kısmen bölünebilir ancak çok az sayıda birey tarafından tüketilen bir malı ifade etmektedir.  Buchanan bu tür bir mala örnek olarak komşunun sahip olduğu yangın söndürme cihazını göstermiştir. Bu mal taraflar arasında eşit olarak olmasa bile birlikte tüketilmektedir. Ancak bu mala sahip olan birey komşusuna oranla bu maldan daha fazla fayda elde edecektir. Bireyin sahip olduğu bu maldan daha fazla tüketmesi, diğer bireylerin daha az tüketmelerine sebep olacaktır. Bu açıdan bu mal tam kamusal bir mal değildir. Bu malın eşit bir şekilde tüketilmesi söz konusu değildir. Aynı zamanda bu mala sahip olan bireyin yaşadığı evden uzaklaşıldıkça bu maldan yararlanma ihtimali de azalmaktadır.  Bu maldan çok az kişi, sadece yakın komşuların yararlanma ihtimalleri vardır.

(3) ile ifade edilen bölgedeki mallar toplumun geniş bir bölümü tarafından yararlanılmaktadır. Ancak elde edilen fayda bölünebilir bir özelliğe sahiptir.  Buchanan bu mala bulaşıcı bir hastalığa karşı yapılan aşıyı örnek olarak vermiştir.   Birey aşı olduğu zaman toplumun bütünü bir hastalıktan da korunmuş olmaktadır.

(4) ile ifade edilen bölgeye düşen mallar biraz farklıdır. Bu mallar bölünemez mallardır. Ancak toplumdaki çok az kişi bu mallardan faydalanabilir. Bu tür mallar Buchanan tarafından klüp mallar olarak ifade edilmiştir. Örneğin, sadece üyelerin faydalandığı yüzme havuzu gibi.  Üyeler açısından yüzme havuzundan faydalanma tam kamusal bir özellik taşır. Ancak bu tür mallar toplumun geneline bir fayda sağlamazlar.

(1) ve (5) bölgesi arasında yer alan (2) ve (4) bölgelerine düşen mallar yarı özel mal olarak (3) bölgesine düşen mal ise yarı kamusal bir mal olarak sınıflandırılabilir. (3) ile ifade edilen bölgeye düşen malın yarı kamusal olmasının sebebi yoğun bir dışsal fayda sağlamasından kaynaklanmaktadır. (2) ve (4) bölgelerine düşen mallar ise daha az dışsal fayda üretmektedirler. Bu özelliklerinden dolayı yarı özel mallar sınıflandırılması içerine girmeleri uygundur.

Buchanan’ın geliştirdiği bu sınıflandırma, bu tür malların nasıl finanse edilecekleri konusunda da fikirler vermektedir. Tüketiciler dışsal fayda sağlayan mallara karşı tercihlerini açıklamadıkları için bu malların üretimi özel sektörce üretilmesi uygun bulunmamaktadır (Şener, 2001;  57). 

B. Kamusal Mallar ve Bedavacılık Motivasyonu

Devlet bir kamusal mal arzında bulunduğu zaman, artık toplumdaki bireylerden herhangi birinin aynı maldan yararlanması önlenemez.  Bireylerin kamusal malın maliyetine katılmaları vergi ödeyerek olmaktadır. Ancak bir bedel ödemeden de kamusal mallardan yararlanma imkanı vardır. Toplumda bedavacılığın yoğun olması, vergi ödeme motivasyonunu da olumsuz bir biçimde etkileyecektir. Buchanan’a göre toplumda bireylerin sayısının artması bedava yararlanma arzusunu da artırmaktadır (Buchanan, 1968; 88).

Bedava yararlanma motivasyonu, kamusal malların faydasından bireyleri mahrum edememe veya dışlamama ilkesinin doğal bir sonucudur. Özel mallarda bunun tam tersi söz konusudur. Buchanan yaptığı çalışmada bireylerin kamusal mal ve hizmetlerden yaralanırken, bedava yararlanma motivasyonuna bağlı olarak nasıl davrandıklarını ve ortaya çıkan olasılıkları açıklamaya çalışmıştır. Buchanan bedavacılık motivasyonunu varsaydığı iki topluluk üzerinde analiz etmeye çalışmıştır. Bu topluluklardan bir tanesi 1000 kişiden diğeri ise sadece 10 kişiden oluşmaktadır. Buchanan, çalışmasında nüfus ile bedavacılık motivasyonunun doğru orantılı olduğunu varsayımından hareket etmiştir. Buchanan’a göre 10 kişiden oluşan bir toplulukta diğer topluluğa kıyasla herhangi bir bedavacılık motivasyonu olmayacaktır. Çünkü küçük topluluk içerisinde sunulan bir kamusal malın maliyetine herkesin katılması ve dolayısıyla bedavacılık motivasyonun önlenmesi daha kolay bir şekilde gerçekleşebilmektedir. Bunun temelinde bireylerin karşılıklı bağımlılık motivasyonu ile hareket etmeleri yatmaktadır. Eğer kamusal malın maliyetine tek bir birey katılmaz ise, sonunda bir faydanın da ortaya çıkmayacağı düşüncesi topluma hakimdir (Buchanan, 1968; 89).

Oybirliği ile kollektif kararların alınması durumunda kamusal mallardan kaynaklanan marjinal faydaların toplamı marjinal maliyetlerin toplamına eşit olmaktadır. Bu durumda bireylerin gönüllü olarak kamusal malların maliyetlerine katıldıkları söylenebilir. Bireylerin kamusal mal ile ilgili kararlarını oybirliği ile almaları, bedavacılık motivasyonunun da önüne geçmektedir. Böylece Buchanan’ın da vurguladığı gibi tam oybirliği kuralı  pareto optimum kriterinin politik karşılığı olmaktadır. Oybirliği kuralı ile alınan bir kararda hem bedavacılık motivasyonu hem de azınlıkta kalma sorunu tamamen ortadan kaldırılmış olmaktadır (Buchanan, 1966a; 285).  

C. Klüp Mallar ve Ekonomik Teorisi

Klüp mallar, pozitif dışsallıkları olan fakat ortaya çıkan bu pozitif dışsallıktan sadece belirli bir grubun yani klüp üyelerinin yararlandığı mal ve hizmetleri ifade etmektedir. Klüp mallarda, aidatını ödemeyen klüp üyesinin ve üye olmayanların bu mal ve hizmetlerden dışlanması söz konusudur. Bu mallar maliyetler eşit paylaşılarak üretilmekte olup, üyeler tarafından birlikte ve eşit bir biçimde tüketilirler (Şener, 2001;  60).

Buchanan’a göre hiçbir genel teori bir tarafta tamamen özel, diğer tarafta tamamen kamusal faaliyetlerden oluşan mülkiyet-tüketim imkanlarının tümünü kapsayacak şekilde geliştirilmemiştir. Burada göz ardı edilen noktalardan bir tanesi de klüplerin teorisidir. Bu teori, farklı kişilerin sahip olduğu mülkiyet-tüketim haklarının genişliğini belirleyecek bir değişkeni içermektedir (Buchanan, 1965a;  2).

Buchanan, Samuelson’un geliştirdiği tam kamusal mallar ve özel mallar tanımının  boşluklar içerdiğini iddia etmekte ve bu boşluğun klüp mallar teorisi ile giderilebileceğini düşünmektedir.  Klüplerin teorisi ile Buchanan, tüketim-mülkiyet ilişkisinin genel bir teorisini geliştirmeye çalışmıştır (Buchanan, 1965a;  2).

Buchanan’a göre klüpler teorisinde üye olan bireyin mülkiyetindeki mevcut mallar ile tüketim için bireye sunulan mevcut mallar arasında bir ayırım yoktur.

Klüp malları pozitif dışsallıkları olan ancak bu faydadan sadece klüp üyelerinin yararlanabildikleri hizmetleri ifade etmektedir. Klüp mallarda pozitif dışsallıklardan kimlerin yararlanabileceğini belirlemek ve başkalarını bu faydadan dışlamak mümkün iken, yarı kamusal mallar için bunları söylemek mümkün değildir (Nadaroğlu, 1998;  64).

 Geleneksel neo klasik modellerde bir bireyin fayda fonksiyonu sadece özel mal ve hizmetleri için geçerlidir. Samuelson bu modeli tam kamusal malları kapsayacak şekilde genişletmiştir. Özel mallar kişiler arasında tamamen bölünebilir bir özelliğe sahip iken kamusal malların böyle bir özelliği yoktur yani bölünemez.

Samuelson’un bu yaklaşımı ile özel mal ve kamusal mal bölünebilirlik ve bölünemezlik özellikleri ile bir sınıflandırılmaya tabi tutulmuşlardır. Acaba bu sınıflandırmada klüp mallar nerede yer alacaktır? Bu soruyu cevaplamaya çalışan Buchanan, klüpler teorisini bir sınıflandırma teorisi olarak gördüğünü belirtmektedir (Buchanan, 1965a;  3).

Klüp malları sabit iken üye sayısının artması durumunda ortaya bir etkinsizliğin çıkması muhtemeldir. Buchanan bu sorunun çözümü için klüp mallarının dışlayıcı bir özelliğe sahip olması gerektiği üzerinde durmuştur. Kısaca üye sayısı sınırlandırılarak bu sorunun üstesinden gelinebilir.   

D. Dışsallıklar

Dışsallıklar konusu Pigou’nun modern iktisada yaptığı en önemli katkılarından bir tanesidir. Pigou, dışsallık sorununun çözümünde devlete büyük görevler düştüğü   inancını çalışmalarında ispatlamaya çalışmıştır.  Bu yaklaşıma en büyük eleştiri, Buchanan’ın da hocası olan, Knight’tan gelmiştir. Knight’a göre dışsallık sorununun çözümü için Pigou’nun önerdiği devlet müdahalesi özgürlüğü önlemekte ve bireylerin sahip oldukları hakları kısıtlamaktadır (Dragun ve O'Connor, 1993; 127).  

Buchanan da dışsallıklar konusunda hocası Knight’ın yolunu takip etmiş ve Pigou’ya eleştiriler getirmeye çalışmıştır (Buchanan, 1962b; 17).

Buchanan dışsal ekonomiler ile ilgili çalışmalarında özellikle negatif dışsallıklar üzerinde durmuş ve bunların tazminat ile giderilebileceğini savunmuştur.

Piyasanın başarısızlığı teorisi içerisinde dışsallıklar konusu önemli bir yere sahiptir. Pigou’nun verdiği bir örnekte dışsallık karşısında piyasa süreci içerisinde homo economicus’un etkinliği sağlamada başarısız olduğu vurgulanmaktadır. Pigou’ya göre üretim içerisine “gerçek sosyal maliyetleri” de katmak gerekmektedir. Verilen örnekte fabrika sahibi ve çamaşırlarına zarar verilen bir ev hanımı ele alınmaktadır. Piyasa süreci içerinde fabrika sahibi, çevreye verdiği dışsal maliyetleri, üretim kararının alınmasında kendi özel maliyetlerinin bir parçası olarak dikkate almayacaktır. Piyasa sürecinin bu başarısızlığı karşısında etkinlik normlarının devreye girmesi, yani fabrikanın çevreyi daha az kirletmesi için önlemler alınması gerekmektedir (Buchanan, 1983c; 19-20).  

Fabrika sahibinin üretim maliyetleri içerisine dışsal maliyetleri katmak istememesinin temelinde, kendi çıkarlarını maksimize etme isteği varsayımına dayanmaktadır. Ancak Buchanan’a göre fabrika sahibinin bu zararları hesaba katmadığını basit modeller doğrultusunda varsaymak doğru olmayabilir. Bundan dolayı böyle bir örnek ile piyasanın bu gibi dışsallıklar konusunda başarısız olduğunu söylemek kolay değildir. Piyasa süreci içerisinde bireylerin karar alma sürecinde dışsal maliyetleri hesaba katıp katmadıkları ile ilgili ampirik bir çalışma henüz yapılmamıştır.

Buchanan Pigou’nun verdiği örneğin tersine, piyasa ekonomisinin negatif dışsallıkları önlemede başarısız olmadığının altını çizmeye çalışmıştır. Buchanan özellikle negatif dışsallıkların etkilenenler arasında yapılacak bir sözleşme ile ortadan kaldırılabileceği üzerinde durmuştur (Buchanan, 1986b;  155).  

Buchanan’a göre böyle bir problemin çözümünde “tazminat” yaklaşımı faydalı olabilir. Burada hem zar görenler hem de fabrika sahibi tazmin edilmelidir. Politik iktisatçının bu olay karşısında yapacağı, her iki taraf tarafından da kabul edilecek bir öneri sunmaktır (Buchanan, 1959;  128).

 

Buchanan ayrıca herkesin dahil edilmediği bir süreçte dışsal maliyetlerin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulamakta ve dışsal maliyetlerin ortadan kaldırılması için kurallar konulur iken “oybirliği” ilkesinin şart olduğunu savunmaktadır (Buchanan ve Tullock, 1962;  14).

Kaynak: Hakkı Odabaş, James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi Ve Anayasal İktisat Alanındaki Katkılarının Değerlendirilmesi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir: DEÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001.

Not: Bu bilgiler sayın Odabas'ın izni ile yayınlanmaktadır. Kendilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.

REFERANSLAR İÇİN TIKLAYINIZ.